315
Rapor, Çeremişlerin Tatarlaşmasında Rusların gayrı Rus
halklardan uzak
durmasını neden olarak göstermiştir. Ruslar, gayrı Rus halklara her zaman aşağı tabaka
gibi bakmıştır, kendilerini üstün görerek onlara aşağılayıcı her türlü lakapları
takmışlardır. “Gayrı Rus halktan olanlar, hıristiyan da olsa Rusların gözünde;
“kreşleşmiş kürek”, veya “köpek”, “kötü fare” gibi görülmüştür. Bu tarz aşağılayıcı
ifadeler gayrı Rusları Ruslardan uzak tutmuştur. Bu iki halk birbirinden tiksinmiş,
aralarında karşılıklı güven yok olmuştur. Çevrelerindeki müslümanların bu durumda
etkisi büyüktür. Tatarlar kendi içlerine kapalı kalmakla kalmıyor, Ruslardan nefret
ediyorlar, aynı şekilde Çeremişlerin Ruslara yaklaşmasını önlüyorlar, çeşitli yollarla
yakınlaşmayı gerçekleştirmemeye çalışıyorlar, onları islama kazandırarak
gerçek bir
baba kaygısıyla onları koruyorlardı.”
1109
Misyonerlik komitesine sunulan rapor, son zamanlara kadar Tatarlaştırmanın
plansız ve programsız yapıldığını, ancak son yıllarda büyük bir projeye dönüşerek
belirdiğini ve bir hedefe yöneldiğini bildirmektedir. Bu görüşünü de alanda yapılan
bilimsel çalışmaları örnek göstererek desteklemekte ve şöyle ifadelendirmektedir:
“Son zamanlara kadar gayrı Rus halkların Tatarlaştırılması şuursuz ve plansız bir
islamlaştırmayla yapılıyordu. Fakat son zamanlarda özellikle okuyan Tatarların da etkisiyle, dünya
müslümanlarının birleştirilmesi projesiyle daha da sistemleşmiş, kazandıkları haklarda da bu açıkça
görülmektedir. Tanınmış Türkolog Vambery açıkça şöyle yazıyor: “ benim için de Rusya
müslümanlarının Tatarların millî şuurlarının yükselmesi beklenilmez olmuştur. O
“Rusya Tatarlarının
politik nezaketleri, inatçılıkları, kültür ve özellikleriyle Türkiye, Fars ve Hindistan’daki din
kardeşlerinden” çok ilerideler. Vambery devam ediyor:
“Rusyalı müslümanlar birleşmeyi sadece dinde
değil, dil ve uluslaşmada da düşünüyorlar; dilde birleşme Türkçe olmalıdır. Onun düşüncesine göre
pantürkizm hareketi dikkatle takip edilmeli; şimdiye kadar panislamizm hareketini biliyorduk, onun
gönüllüleri Arapça Kur’anın diliyle yazmaya çalışıyor, Farsça ve Türkçe’ye Arapça kelimeler
sokuyorlardı. Rusya’nın şimdiki müslümanları aksine Farsça ve Arapça’yı dillerinden atıyor yerlerine
Türkçe’yi koyuyorlar (Tatarca) biraz da Osmanlı sözleri kullanıyorlar, bu dil Türk imparatorluğunda
kullanılmaktadır. Böylece edebi bir dil oluşmakta ve bütün Türkler bu dili anlamaktadır, yani pantürkizm
dili! Liberal Türkler Rusya’daki pantürklüğü milletin üzerine doğan güneş olarak alkışlıyorlar. Tatarlar,
Rusya’daki bütün müslümanların tek bir dil etrafında toplanması için okullarda bu dilin okutulması
gerektiğini teklif olarak sundular, bu nedenle bütün müslümanlar okullarına bu dili koymak için
çalışıyorlar, kanunları da buna uygun hale getirmeye çalışıyorlar. Rusya’daki gayrı Rus halkların
1109
Maşanov, a.g.r., s. 295.
316
dillerinde Türk dilinden çok özellik var, Tatarların bu konuşma dilinden he rhangi birini seçmeleri
gerekiyordu, onlar da iyi bir edebiyat dili olan Osmanlıcayı seçtiler. Kırım Tatarları kendi temsilcilerini
St. Petesburg’a yollamışlar, Tatar okullarında Tatarca ders verilmesi için izin istemişler, tabi ki,
Tatarcadan kasıt Osmanlıcaydı. Kırımlı müslümanlar artık okullarında Osmanlıca yazılmış ders
kitaplarıyla dersler yapıyorlar. Okulların yanı sıra aynı maksatla, Tatar yayınlarını tümünde bu dile yer
verilir oldu, kitap ve broşürler basıldı.”
1110
Rapor, eski metinlerde Kırgızlar olarak nitelenen Kırgız ve Kazaklar arasında
islamın yayılmasına da temas etmiş, bu konuda Tatar müslümanları suçlu olarak
göstermiştir. Müslüman Tatarlar Kırgız çöllerinde islamı yayarken suçluları da
saklaması eleştirilmiştir. Tatar müslümanların yine bu coğrafyada etkisinde en önemli
etken olarak aralarındaki akrabalık gösterilmiştir. Ayrıca rapor bölgede çalışan
vali ve
araştırıcıların Kırgızlara ait notlarını da sunmasıyla ilgi çekicidir.
1111
Yine rapor, bu çalışmalar neticesinde müslüman olan Kırgızın yaşadığı
bozkırda islamla beraber töresini de etkiyi kuvvetlendirmek için çalıştığını
yazmaktadır.
1112
Bu çalışmada bir diğer faktör olarak da müslüman Tatarların kurduğu
okullar gösterilmiştir. Okulların amacını Tatarlaştırma olarak gösteren rapor, finansın
bölgeye ticaret yapan Tatar tüccarlardan tarafından sağlandığını söylemektedir. Yerli
yöneticilerin mollaları islam tebliği için vazifelendirdiği, Buhara ve Taşkent’te izinsiz
okumuş, müslümanlara sahte tacir pasaportları hazırlayıp, Kırgız çöllerine gönderdikleri
de bu raporda yer almıştır.
1113
Müslüman Tatarların ticaret
sayesinde etkilerinin ta
Altaylara kadar uzandığı da belirtilmektedir.
1110
Maşanov, a. g. r., s. 295-96
1111
General K. P. Von Kaufman Türkistan bölgesinde yazdığı rapor şöyledir: “Tatarlar diğer müslüman halklar
arasında özel kültürleriyle sivrilmişlerdir. Tatarlar Kırgız çöllerine gelerek Volga (İdil-Ural) boylarından ve Tatar
merkezinden çıkmış oldular. Bu imparatorluğun, sınır boylarında yapılan ticaretle devam etmiştir. Ticaret, Omsk,
Orenburg, Troisk, Petrapovlosk,
Semipalatinsk şehirlerinden; Sergiyepol, Kapal, Verdniy, şehirlerine kadar uzanır.
Tatar mollalar göçebeler arasında daha kuvvetli bir dinî bölge kurmak için çalışıyorlardı. Buralarda mescitler kurarak
kendi çıkarlarını yerleştirmek ve eğitim yapmak istiyorlardı. Bu nedenle Tatarların en önemli özelliği organize olmuş
islamdır, Orenburg ve Ufa’dan mezun din adamları az sayıda Tatar özellikli mescitlerle keskin hıristiyan
düşmanlığına dönüyor, diğer dinlerle beraber...”(s. 296-97)
1112
“Bu bölgede yaşayan halkın anlattıklarına göre; eski âdetler, adalete ancak rehberlik yapabilmekte ihtiyaca cevap
verememektedir. Hukukta sözlü gelenek geniş bir alan açmakta ve geçmişi çok eskiye dayanmaktadır. Kırgızlara göre
artık yazılı hukuka yani şeriata geçmek gerekmektedir; bu nedenle halk mahkemesinden, kadıya, birçok yeni kuruma
ihtiyaç vardır. Tatar basını çok eskiden beri Kırgızların islama geçmeleri için uğraşmaktaydı, bu nedenle şeriatın
kanunlarına geçmeleri ve âdetlerini bırakmaları onlar için ciddi bir olaydı. Bu işin mimarları mollalar,
tacirler ve
öğrencilerdi; öğrenciler yaz tatillerini göçebe gençleri eğiterek geçiriyordu. Bu düşünce çok başarılı uygulandı,
binlerce göçebe islamlaştı ve Rusya’daki Tatar siyasî partisinde birleşti.” (s. 297)
1113
“Petrapavlosk şehrinin yöneticisi Şerazeddin Seyfullin geçen yüzyılın yarısında Buhara imamı Abdulla Raşid’e
şunları yazıyor:
“Bir Tatar hakkında birçok şey anlatılıyor, halife adına çalışıyorsa buraya gelebilir, onun Rus