Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə57/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   71

koca bir dağı aşağıya indirebileceği vehmine kapılmasında yat­
tığını söyleyebiliriz -  ne yapalım ki hamurumuz buydu.
“Bu  coğrafya  için  ‘ecnebi’  görünen  bir  şeyin,  ‘eleştirel  düşün- 
me’nin,  ‘teori’nin  mümkün  olduğunu  kanıtlamak  isteği”ni,  o 
“Solcu inadı”nı, bizzat sol aydınların ecnebilikle damgalanması 
geleneğiyle  birlikte  düşünmek  gerek.  Anti-komünist  teyakku­
zun dorukta olduğu ‘60’lı ve ‘70’li yıllarda,  memleketinden/hal­
kından kopuklukları,  “dış mihrakların” güdümünde olmaklık­
ları,  sola ve sol aydınlara yöneltilen sabit ithamlardı.
Bu  hıncın  kaynağında,  o  dönemde  entelektüel  alanda  so­
lun  hegemonik  bir  atılım  içinde  oluşu  vardı.  Sol,  Aydınlanma 
geleneğine  ve  bunun  vasıtası  olarak  Kemalizme  (daha  doğru­
su  bir Kemalizm yorumuna)  ve  “özgürlük problemi”nin  tarih­
sel mirasına bağlılığından hareketle, sola -e n  azından- açık ol­
mayı,  ‘aydın olma’nın koşulu  olarak savunuyordu.  Bu  savunu­
nun,  Kemalizme bağımlılık yaratıcı markajı yanında,  solun he­
gemonya  iddiasının  içini  koflaştıran  etkilerine  işaret  edilmeli­
dir.  Öte yandan sağ da, “aydın olma”yı solculukla özdeşleştiren 
bakışı  büyük  ölçüde yeniden üretti bu  dönemde.  Bu  özdeşleş­
tirmeye, bir karşı-aydın hareketi örgütlemekten çok, anti-ente- 
lektüalizme  başvurarak,  “aydın”a  dair  ecnebi/yoz/hedonist/so­
rumsuz vb.  imgelerini çoğaltarak karşı koydu.
Murat Belge,  Türkiye’de  uzun yıllar veri  sayılan  bu  “aydın= 
solcu”  denkleminin  yakın  zamanlarda  değiştiğine  değiniyor. 
Şu kritik soruyu soruyor:  Bu değişimin,  “her kesimin kendi ay­
dınlarını  yetiştirmesi  yönünde  mi,  yoksa  genel  bir  zihnî  pleb- 
leşme sürecinde aydının topyekûn tahribi yönünde mi olduğu­
nu sürecin ancak daha ilerideki aşamalannda anlayabileceğiz.”7 
‘80’lerde sağın,  politik ve  toplumsal hegemonyasını entelek­
tüel  düzlemde  de  pekiştirmeye  dönük jestleri  oldu  gerçekten. 
Yeni Sağ çizgideki -y a da buna açık - bazı aydınlar,  en azından 
“meşhur”  oldular.  Basının  medya  haline  gelişiyle  oluşan  “ka­
naat  piyasası”,  konformist argümanların  dolaşımını hızlandır­

“Batıcılık - Türkiye ve Rusya Örnekleri", Modem Türkiye’de Siyasî Düşünce - 3. 
cilt: Modernleşme ve Batıcılık, ed. Uygur Kocabaşoğlu, İletişim Yayınlan, İstan­
bul 2002, s.  43-55.


dı, konformist-olmayan argümanların eklemsizleşmesine ya da 
karikatürizasyonuna  imkân  hazırladı.  Bu  sürecin,  “zihnî  pleb- 
leşme  sürecinde  aydının  topyekûn  tahribi”ne  açılan  etkisinin 
daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
8
Defter
 de kapandı,  nitekim.
Cogito, Sayı 31, Bahar 2002


Entelektüel-'Pratikçi'İlişkileri
Hayri Kozanoğlu'nun BirGüride açtığı konuyu devam ettirmek istiyorum. 
Kozanoğlu, ya da en iyisi kendisini tanıyıp bildiğim gibi söyleyeyim, Hay­
ri abi, sol muhalefetin darlık buhranlarını değerlendirirken, sol entelektü­
ellerle toplumsal  muhalefet hareketleri arasındaki  kopukluğu da bir so­
run olarak koyuyordu ortaya. Sol entelektüellerin, toplumsal  mücadele­
den bihaber olmalarından, çoğunlukla medya kalıplarıyla ahkâm kesme­
lerinden yakınıyordu.
Yersiz bir yakınma değil  bu. Sola  meyyal entelektüeller, ya da daha 
serin  bir tanımla akıl-fikir, yazı ve söz üretimiyle uğraşanlar, çok durum­
da, büyük medyanın ya da akademinin gündemine ve'iş akışına'tâbi dü­
rümdalar. Kozaları dışındaki  hayatlarla, toplumsal-siyasal  pratiklerle ilgi­
li temas ve ilişkilerden uzaklar, daha kötüsü, bir'empatiden' bile yoksun­
lar. Üzücü bir hal  bu. Aranan, Hayri abinin de aradığı,'örgüt memuru'bir 
aydın  profili değil  kuşkusuz. Tersine, entelektüellerin eleştirel özerkliğin­
de, onların yorumlarının 'pratikçilerin' fikirleriyle birebir örtüşmemesin- 
de rahmet vardır. Hayri abinin yazısına başlık yaptığı gibi, diyalogdur, ih­
tiyaç duyulan.
Entelektüellerin sinamekiliğini bir kenara yazalım, peki bir de diyalog­
suzluğun öteki tarafına bakalım: Toplumsal muhalefet örgütlerinin ente­
lektüellerle kurduğu ilişki nasıl? Entelektüeller, edilebildiği kadar, nasıl is­
tihdam ediliyor toplumsal muhalefet etkinliklerinde? Bildirilere imzala­
rı  isteniyor; panellere çağırılıyorlar, konferans veriyorlar; angajman dü­
zeyi en yüksek etkinliğin, onlara metin (rapor veya konuşma) yazdırmak 
olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde hizmetine başvurulan entelektüeller 
de, halka indikleri, siyaset ettikleri, etkili oldukları, sözlerini birilerine ge­
çirdikleri duygusunu tadıyor, moral tatmin sağlıyorlar. Çok zaman böylesi 
toplantılar protokoler bir havaya da bürünüyor; neticede kimsenin kim­
seyle sahiden diyaloga girdiği, bir akıl-fikir paylaştığı olmuyor.
Daha  uzun  süreli  bir etkinlik olan 'eğitim çalışmaları' ise, çok zaman, 
eğitici konumundaki entelektüelin ya akademik söylemin dışına çıkama­
ması nedeniyle, ya da fikirleri-teorik yaklaşımı  basite indirgeyeceğim  di­
ye işi muhataplarını çocuk yerine koyan karikatürizasyonlara dökmesi ne­
deniyle, kısırlaşıyor.
Büsbütün yararsız değil  kuşkusuz bütün  bunlar; salt  bir dayanışma


ve temas duygusunu okşuyorsa  bile, hayırlıdır. Peki ama yeterince işlev­
sel bir ilişki mi bu sizce? Her şeyden önce, anlamlı bir'alışveriş' ilişkisi mi?
Düz bir 'bilinçlenme/bilinçlendirme' akışı olarak düşünmemeliyiz bu 
ilişkiyi. Yani, entelektüelde doğru teori var, onu pratikçilere taşıyacak... ya 
da tersine, eylemin  içindekilerde hakikatin  bilgisi var, bunu entelektüele 
aktaracaklar, o da okumuş-yazmışlığıyla bunu güzelce allayıp pullayacak 
ki yaygınlaşsın,'hegemonya'ya ağsın.
Sosyalist düşüncenin, bu  nakil  ilişkisini aşan  bir ufku vardır: kafa-kol 
emeği arasındaki işbölümünü, akıl/fikir/söz üretiminin  profesyonelleriy­
le'alıcıları'arasındaki ayrımı aşmayı  hedefler.  Bu  hem etik bir saik, hem 
de başlıbaşına kapitalizmi aşma'ülküsünün'parçası olan politik bir ilkedir
sosyalizm için. Soru: Sol entelektüellerle toplumsal  muhalefet aktivistle- 
ri ve emekçi örgütleri arasında yürütülegelen ilişki tarzı, bu kaygı nüvesi­
ni içeriyor mu? Genellikle, hayır. Şevkin onda dokuzu bu kaygıyla yürütü­
lebilen ilişkilerdedir, oysa!
BirGün, 11  Mart 2005


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə