Tanıl Bora Sol, Sinizm, Pragmatizm



Yüklə 355,86 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə62/71
tarix06.02.2018
ölçüsü355,86 Kb.
#26294
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   71

* * *
Zamanımıza ve zeminimize dönelim. Hâlâ soluk alıp vermeyi sürdüren 
kamusal rollerden söz edebiliriz herhalde. Donmuş kalıplardır bunlar ço­
ğunlukla. Soğuk resmiyetleriyle otoritenin zırhı olarak iş görürler. Döktük­
leri klişelerle, raptettikleri  konvansiyonlarla kamusal  ilişki zemininin dö­
nüştürücü olma potansiyelini kaynağında boğarlar. Jargon adacıklarıyla, 
kamusal bir dilin imkânını baltalarlar.
Beri tarafta, Sennett'in  analizine konu  olan  dönemden  beri,  kamu­
sal  rollerin  (ve kamusal  dilin)  özelleştirilerek-kişiselleştirilerek-psikolo- 
jikleştirilerek aşındırılması  süreci çok daha fazla  mesafe kat etti.  En  üc­
radaki  kamusal konuşma zemini  bile, canlı yayın  performansının anksi- 
yete yaratan basıncı altında titreşiyor. Söz bağlamlarını nâmütenahî ke­
sip biçen medyanın gürültüsü altında, bir cümlenin özerkliğini koruma­
sı zor. Kamusal rolün yalnızca resmiyetinden, formalizminden değil, asıl, 
refleksiyona  davet eden  işlevinden'yırtmaya'bakan  pozlarla  karşılaşı­
yoruz. Görünüşte, bir samimiyet patlaması. Canlı yayında  içini  dökme, 
mahremini fâş etme furyası. Samimiyet rolüne girmiş lâubalilik, kâh ço­
cuksu  bir ben-merkezciliğin, kâh  hiddetli  bir narsisizmin aynası.  Kendi­
siyle yüzleşmekten kaçmanın veya 'kendi'yle mesafesizliğin, agresif bir 
ben-neysem-oyum,  beni-olduğum-gibi-kabul-edin teşhirciliğinde te­
zahürü. Ya  da, sahte samimiyetin  bayrağı  olarak dalgalanan "beni  se­
vin" telâşında yüzeye vurması. Kâzım Koyuncu da, herkes tarafından se­
vilme isteğinin ahlâkî bir problemin işareti olduğunu imâ ediyor ya soh­
betinin bir yerinde...
* * *
Yani artık konuşmak imkânsız mıdır? VValter Benjamin'in, hikâye anlatı­
cısına ağıt yakması misali, samimiyetin yitişinden mi söz edeceğiz?
Evet, şu dünyada samimiyet artık gerçekten zordur. Bir samimiyet ânı­
nı yağmalanmaktan  korumak, bir samimi sesi  bu tantanada işitmek, işit­
tirmek,  bir samimiyet jestini  görmek, göstermek, evet zordur. İşitmek/ 
işittirmek, görmek/göstermek... bir alış verişten bahsediyoruz, çünkü  sa­
mimiyet, elbette bir iç güç olmakla beraber, ilişkide can bulur. "Kendi gibi 
olmak'lığıyla yüzleşemeyen, ona bir mesafesi olmayan  insan gerçekten 
samimi değildir de benlik kumkumasıdır. Zaten zorluğun  büyüğü bura­
da belki: Sürekli ajitasyon altındaki, kışkırtılan benliğin kendi üzerine ka­
panmasında.


Kâzım  Koyuncu'nun  bam teline vurduğu gibi: Sır, birbirini dinlemek, 
birbirinden sorumlu hissetmekte...
İnsanlar birbirlerine kulak verdiğinde, başkasının acısına  baktığında, 
hayretini takındığında, dünyayı dert ettiğinde, bir şeyi gerçekten dert et­
tiğinde,'orta yere'kendi  kelimeleri ile konuştuğunda... bir samimiyet, bir 
sahicilik ânının çakımlanmasına  rastgelmez miyiz arada  bir? Umut işte 
oralardadır.
*   *   *
Kâzım  Koyuncu, genç ömründe, özel yetenek gerektiren bir rol oyna­
mış -  diyebiliriz ki bir rol kurmuş: bir kamusal rol olarak samimiyet. Bir tek­
liftir bu, bir çağrıdır. Ama onlardan da önce, bir armağan.
Birikim 227, Mart 2008
ı
I



B
o ş a
 
mi
 K
o n u ş u y o r u z
?
Sözlü Kültürü Tartışmak
Bir sözle soğur, ısınır bir sözle
Sözden çıkıp yine söze girerek 
Dolaşır o müthiş dönencesinde 
Kulakla dil arasında gezegen yürek.
Metin Altıok, Dörtlükler'derı
Birikim
’de dil üzerine tartışmanın, on-onbeş yıldır önemli bir ye­
ri oldu.  Söylemeye gerek yok, dilin salt aktancı/araçsal değil biz­
zat kurucu olduğuna dair teorik idrake dayanıyor bu ilgi. Praxis: 
Sözden  ayrı  eylem  değil,  sözle  eylemin birbirini  koşullaması... 
Birikim ’d ek i
  dil  tartışmaları,  praxis  felsefesi  bağlamında,  solun 
kamusal  dilini  ve  böylelikle  politika  yapma  tarzını  sorgulama­
nın yanında, daha genel bir mesele olarak entelektüel etkinliğin 
işlevindeki  ‘darlık buhranlarını’  konu  ediyordu.1  Zira bu  da sa­
dece ‘meslekten’ entelektüellerle ilgili bir buhran değildir. İletişi­
min müşkülleşmesi,
 modernliğin bu geç-kapitalist evresinde, top­
lumsal  ilişkileri -esk i  tabirle!- ‘yabancılaştırıyor’  ve  politikanın 
alanını daraltıyor. Ve bu, yine sol açısından, hayatî bir sorundur.
Eser Köker’in sözlü kültürün dönüşümünü incelediği kitabı,2 
dile  ilişkin  tartışmanın  önemli  bir  gediğinin  farkına  varmamı­
zı  sağlıyor.  Konuşmak üzerine bir kitap bu...  Beyan  etmek,  dı-

Bazı  yazılan  hatırlatayım:  Şükrü  Argın’ın  “Modern  zamanlarda  sözün statü­
sü"  (Birikim   124,  Ağustos  1999;  aynı  zamanda  Argın’ın  2003’te  Birikim Ya­
yınlan  tarafından basılan Nostalji  ile  Ütopya arasında  adlı  kitabında yer aldı) 
ve “Aşkla yazmak”  (Birikim  144, Nisan 2001) yazılan; benim “Sol politikanın 
dili - yeni bir kamusal dil” başlıklı yazım (Birikim  110, Haziran  1998; aynı za- 
mada Meral Özbek’in  2005’te Hil Yayın tarafından basılan Kamusa! Alan  der­
lemesinde yer aldı).

Kitapta Kurutulmuş Ç içekler - Y a d a  sözlü kültür üzerine düşünmek,
 Dipnot Ya­
yınlan, Ankara 2005.


şavurmak,  ifşâ  etmek gibi  çağrışımlarından  önce,  düpedüz  ko ­
nuşmanın
 kendisini  tartışmaya getiriyor.  Konuşma,  karşılıklılı­
ğa, alışverişe dayanan dialojik doğasıyla, praxis kavramının işa­
ret  ettiği  söz-eylem  diyalektiğini  yazıdan  (yazılı  sözden)  daha 
aşikâr  biçimde  görünür  kılan  bir  insan  etkinliği.  Üstelik,  ko­
nuşma  ‘esasına’  dayanan  sözlü  kültür,  modern  çağın  eşiğine -  
ve onun içlerine- dek, ‘söz’ün ve iletişimin merkezi olmayı sür­
dürdü,  asırlarca.  Modern zamanlarda da kuşkusuz bir yere git­
miş  değil -   fakat,  işte  Eser  Köker’in  bu  kitapta  ele  aldığı  kök­
lü bir dönüşümden geçti, geçmeye devam ediyor.  Kısacası, söz­
lü  kültürün  bu  dönüşümüne,  özgül  yapılarına,  mecralarına 
eğilmeyen bir sol/kamusal dil  tartışması,  eksik kalacaktır.  Eser 
Köker’in çalışması da bu politik kaygıyla örtüşüyor:
... sözlü kültür üzerine düşünmek, yeni bir politik bağ oluştur­
ma gereksinimi ile ilgili...  [175]; sonsuz insan deneyiminin sı­
nırsızlığındaki  canlılık  içinde,  yeniden  diriltilen  sözün  sahici 
politik deneyimi...  [1 7 7 ]3
Kitabın  üç  bölümü  var.  “Sözün  Anlamının  Arayışı”  başlık­
lı  ikinci bölüm,  dilbilimsel  incelemeler ve  dil  felsefeleri içinde 
dilin anlamına getirilen kuramsal açıklamaları derliyor.  “Sözün 
Politikleşmesi”  başlıklı üçüncü bölüm, siyaset felsefesinde, ka­
musal  konuşmaya  ve  bunun  demokrasiyle  bağıntısına verilen 
yeri  tetkik ediyor;  bu bağlamda, Antik Yunan’da  Retorik’in na­
sıl düşünüldüğünü irdeliyor.4
Bense  kitabın birinci bölümündeki  ‘davaya’  odaklanacağım. 
“Sözün  Niteliksel  Değişimi”  başlıklı  bu  bölüm,  sözlü  kültü­
rün  modem  zamanlarda  maruz  kaldığı  değişimi  ve  bu  değişi­
min  demokratikleşmeye,  özgürleşmeye  elveren  bir  kamusallı- 
ğın imkânlarını daraltan sonuçlarını  tartışıyor.

Köker’in kitabından yapılan alıntıların sayfalan, köşeli parantez içinde belirtil­
miştir.

Antik Yunan’da retoriğin,  yurttaşlann ortaklık duygusunu güçlendirmeye  ya­
rayan  bir  teknik  olarak  düşünüldüğünü  unutmamalı.  Sözlükçeye  ilişkin  de 
önemli  bir  not:  Eser  Köker,  Türkçede  retoriğin  iki  ‘bileşenini’  karşılayan  iki 
sözcük kullanılabildiğine dikkat çekiyor. Güzel söyleme anlamında hitabet; fe­
sahatle (açıklıkla, berraklaştırarak)  söylemek anlamında belâgat  [27-28],


Yüklə 355,86 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   71




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə