"Konuşma kültürünün zavallılığı"
Bir ses
ki için için
Diplerde derinlerde şimdi.
Bekliyor sırasını sabırla,
Seçerek sözcüklerini.
Çıkmak için gün ışığına
Hazırlıyor konuşmaya kendini.
Metin Altıok,
iki Kişi Gibi/Tragedyalar'dan
Ellul’un “konuşma kültürünün zavallılığından yakmışını ak
tarıyor Eser Köker [61]. Kitabın burada mercek altına aldığı
mız bölümünün ‘dip sesini’ zaten bu yazıklanma oluşturmakta.
Bunun ahlâkî veya gelenek/kültürel miras kaybına dönük mu
hafazakâr bir yazıklanma olmadığını, sol bir politik kaygıya da
yandığını başta belirtmiştik. Adorno’nun, konuşma yeteneği
nin yitimi ile, ‘dilsizleşme’ ile faşizm arasındaki ilişkiye dikkat
çektiğinin hatırlatılması [71] boşuna değil. Buradaki kaygının
daha ‘militan’ bir ifadesini şu satırlarda bulabiliriz:
Yeni sözlü anlatım biçim leri egemen toplumsal sınıf ve kat
manlar tarafından yeniden kurulmaya çalışılmaktadır. Teknik
bir üstünlükle sağlanan, her sözlü anlatım biçimi ile yeniden
icat edilen kendiliğindenliğin ve samimiyetin, sürekli parçala
nan, içindeki mücadeleci edası yok edilmeye çalışılan ait olma
bilincinin tasarlanabilmesi için sözlü anlatı geleneklerinin ye
niden keşfedilmesi gerekmektedir. [37]
Bu yeniden keşif arayışının veya çağrısının şiarını,
“Konuşma
eyleminin söz teknolojilerinden m esafelenebilm esi”
olarak koyu
yor Eser Köker [40], Bu noktada, özcü-doğalcı bir romantizme
karşı -tab ii onun sol versiyonlarını da kastediyoruz- bir uya
rıda bulunmakta yarar var... Kolayına kendiliğindenliğe/doğal-
lığa açılmakla hallolacak bir şey değil bu. Düşünceyi, aklı, dü-
şünümselliği ‘aradan çıkartacak’, ‘insanın içinden kopan’ pirü-
pak bir ‘söz’e sığınılmıyor! Faşizan eğilimlere varabilecek bir
organizmacılık olurdu bu... ‘Eski’ sözlü kültüre atfedilen ken-
diliğindenliğin/doğallığın da göreceli olduğunu unutmamak lâ-