Tck tanitim semineri notlari


IV. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə29/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   127

IV. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma


MADDE 109. - (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun;

a) Silâhla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. 92

GEREKÇE :

Madde metninde kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu tanımlanmıştır.

Bu suç ile korunan hukukî değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çer­çevesinde hareket edebilme hürriyetidir. Kişiler, bir yerde kalma ve bir yere gitme konusunda tercihte bulunma serbestisine sahiptirler. Söz konusu suç işlenmekle kişinin bir yerde kalma ve bir yere gitme hürriyeti ihlâl edilmiş olmaktadır.

Söz konusu suç, bir kimsenin hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılmasıyla oluşmaktadır. Örneğin kişinin bir yere kapatılması, bir yerde tutulması veya bir yere götü­rülmesi veya bir yere gitmekten men olunması fiilleri, bu tanıma göre ceza yaptırımını gerektirmektedir.

Maddede geçen hukuka aykırı olarak ibaresi, hukukun izin vermediği hâlleri ifade eder. Örneğin bir suça ilişkin soruşturma kapsamında suç şüp­hesi altında bulunan kişinin ceza muhakemesi hukukunun gereklerine uygun olarak tutulması, gözaltına alınması veya tutuklanması hâllerinde, fiil hu­kuka uygundur ve bu suç oluşmaz.

Maddenin ikinci fıkrasında kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir, tehdit veya hile kullanılarak işlenmesi, bu suç açısından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâl olarak belirlenmiştir. Suçun temel şekli açısından cebir, tehdit veya hile kullanılmasına gerek yoktur. Örneğin kişi içeride uyumakta iken kapının kilitlenmesi hâlinde, söz konusu suçun temel şekli gerçekleşmiş olmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren ni­telikli hâlleri sayılmıştır. Bu nitelikli hâllerden bir kısmı, suçun işleniş tar­zına ilişkindir. Söz konusu suçun işlenmesi bakımından, silâhlı olunması veya kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması, bir kolaylık sağlamaktadır.

Kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu, kişinin yerine getirdiği kamu görevi dolayısıyla işlenmiş olabilir. Suçun bu seçimlik nitelikli unsuru için, failin saiki önem taşımaktadır. Suçun işlendiği sırada kişi kamu görevlisi sıfatını taşımayabilir, örneğin emekliye ayrılmış olabilir. Keza, suç, kamu görevlisinin yakınına karşı da işlenebilir. Bir hâkimin verdiği karara tepki olarak oğlunun kaçırılması bu hâle örnek olarak gösterilebilir.

Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi de bu fıkra kap­samında bir seçimlik nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Suçun icra hare­ketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi gerekir. Yani suçun işlenişi açısından müşterek faillik durumunun varlığı hâlinde, bu nitelikli unsur oluşur. Ancak, suçun icra hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması hâlinde, bu fıkraya göre ceza artırılamaz.

Suçun üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa karşı ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi de, üçüncü fıkra hükmüne istinaden cezanın artırılmasını gerektiren mağdu­run şahsı itibarıyla seçimlik nitelikli unsurlar olarak kabul edilmiştir.

Maddenin dördüncü fıkrasına göre; bu suçun mağdurun ekonomik ba­kımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Dikkat edilmelidir ki, bu durumda, suçun netice nedeniyle bir ağırlaşmış hâli söz konusudur. Bu nedenle, failde bu neticeye yönelik kastın bulunması gerekmez. Bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdurun ekonomik kaybının önemli miktarda olması gerekir.

Beşinci fıkra hükmüne göre, suçun cinsel amaçla işlenmesi, söz ko­nusu suç açısından failin güttüğü amaç itibarıyla ayrı bir nitelikli unsur oluşturmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşmesi hâlinde verilecek ceza­nın ayrıca artırıma tabi tutulması gerekmektedir.

Altıncı fıkraya göre, kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlen­mesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama su­çuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir.

Etkin pişmanlık

MADDE 110. - (1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.93

GEREKÇE :

Madde metninde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Etkin pişmanlık için, suç tamamlandıktan sonra, mağdurun güvenli bir yerde serbest bırakılması gere­kir. Bunun, kendiliğinden olması, yani herhangi bir zorlama olmadan ger­çekleşmesi gerekir. Ayrıca, etkin pişmanlığın, bu suç nedeniyle soruştur­maya başlanmadan önce gerçekleşmesi gerekir. Soruşturma makamlarının işe el koymasından serbest bırakma hâlinde, etkin pişmanlık hükmünden yararlanılamayacaktır.

Etkin pişmanlıktan yararlanılabilmesi için, hürriyetinden yoksun kılı­nan mağdurun şahsına zarar verilmemelidir.

Etkin pişmanlık hâlinde, kişinin cezasında belli bir oranda indirim ya­pılması gerektiği kabul edilmiştir.



Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması

MADDE 111. - (1) Tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

IV.KİŞİNİN HÜRRİYETİNDEN YOKSUN BIRAKILMASI (MADDE 109):

1. Suçun unsurları
Kişi Hürriyetini Kısıtlama Suçuyla korunan hukuki yarar, kişinin iradesine uygun olarak hareket özgürlüğünün sağlanmasıdır. Diğer bir anlatımla hürriyeti kısıtlama fiilinin suç olarak ihdas edilmesiyle, fertlerin hareket serbestisini, fiziki özgürlüklerini hukuka aykırı bir biçimde kısıtlayanın (örneğin, mağduru arzusu hilâfına belli bir yerde tutma veya dilediği yere gitmesini engelleme biçiminde gerçekleşebilir) cezalandırılması amaçlanmaktadır.

Herkes bu suçun faili olabilir. Failin kamu görevlisi olması nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

Suçun mağduru hareket serbestisine yani yer değiştirme yeteneğine sahip kişidir. Mağdurun fiilin işlendiği sırada hareket serbestisini kullanma imkânına sahip olup olmaması veya onu kullanmak isteyip istememesi önemli değildir. Kişinin o andaki hareket serbestisi korunduğu gibi gelecekteki (potansiyel) hareket serbestisi de korunmaktadır. Bu bakımdan mağdurun hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmesi suçun meydana gelmesi için şart değildir. Hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmeyen bayılmış bir kimse veya kendini bilemeyecek derecede sarhoş olan da, hürriyeti tahdit fiilinin mağduru olabilir. Bir kimsenin hukuka aykırı olarak diğerinin hürriyetini kısıtlaması, suçun oluşumu için yeterlidir. Aynı nedenlerle fiil bir akıl hastasına veya temyiz kudreti olmayan bir kimseye karşı da işlenebilir.

Hürriyeti kısıtlama, kısa veya uzun bir süre devam edebilir. Bunun suça etkisi yoktur. Hürriyeti kısıtlama neticesinin gerçekleşmesiyle suç oluşur. Bununla birlikte failin gerçekleştirdiği eylemin belirli bir önemi olması gerekir. Nitekim birini bir an için tutma (örneğin, kişiyi elinden veya kolundan tutma veya çıkışını çok kısa bir süre için engelleme) hürriyeti tahdit suçunu oluşturmaz. Sürenin çok kısa olup olmadığını somut olayın durumuna göre hâkim takdir eder.

Mağdurun yer değiştirmesi için zorunlu araçları alıp götüren veya tahrip eden de hürriyeti kısıtlama suçunu işlemiş olur. Örneğin, hareket serbestisini engellemek için felçli bir kimsenin tekerlekli koltuğunu, ayağı kırık birinin koltuk değneklerini, yatak veya banyoda olan çıplak birinin elbiselerini saklayan hürriyetten mahrum bırakma cürmünün failidir. Yukarıdaki örneklerden hareket edilerek denebilir ki, kişinin hareket serbestisini engelleyici hukuka aykırı her türlü fiil 109’uncu maddenin kapsamına girer. Diğer bir anlatımla, fail tarafından yaratılan bir engelin mağdurun yer değiştirme imkânını kısa veya uzun bir süre için tamamen veya kısmen ortadan kaldırması hürriyeti tahdit fiilini oluşturur.

Fiilin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Hukuka aykırılık hukukun izin vermediği halleri ifade eder. Örneğin ceza muhakemesi hukuku kuralları çerçevesinde gerçekleştirilen yakalama, göz altına alma ve tutuklama halinde suç oluşmayacaktır.



2. ETKİN PİŞMANLIK : 110 . madde de; “ Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir” denilerek etkin pişmanlık halinde cezada indirime gidileceği kabul edilmiştir .

Yeni düzenlemede “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun ”, 765 sayılı TCK.nda yer alan ve 181 inci maddede düzenlenen memur tarafından işlenen hürriyeti tahdit suçunu, ( 109/ 3- d ) ; 429-433 maddelerinde yer alan kız ve kadın ve erkek kaçırma suçlarını ( 109/ 5 ) da kapsadığı ve ayrıca eski 182 ve 499-500 maddelerini ise kısmen karşıladığı görülmektedir.

3.Farklar :

A. 765 sayılı TCK.nun 179 uncu maddesindeki Hürriyeti Tahdit Suçunun maddi unsurunu; “kişi hürriyetinden mahrum edilme” oluştururken, 5237 sayılı TCK.da kişi hürriyeti; “bir yere gitme veya bir yerde kalma hürriyeti” olarak somutlaştırılmıştır.

B. 5237 sayılı Kanunun 109 uncu maddesi ile getirilen yeni düzenlemede; 765 sayılı TCK.nun 181 inci maddesinde yer alan “Memur Tarafından İşlenen Hürriyeti Tahdit Suçu” bağımsız bir suç olarak mevcut değildir. 5237 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin d bendine göre; “Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle” suçun işlenmesi bir ağırlatıcı sebep olarak kabul edilmiştir.

C. Yeni TCK.nun 109 uncu maddesinin 2 nci ve 5 inci fıkralarında 765 s.lı TCK.nun 429 uncu maddesinde yer alan suç düzenlenmiştir. Yeni TCK.nun 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasının f bendi, 765 .sayılı TCK.nun 430 uncu maddesinde düzenlenen suça karşılık gelmektedir. Suçun işlenişinde cebir, tehdit ve hile kullanılmamış olsa da küçüğe karşı işlenmişse yani eski TCK.nun 430/2 ve 431 inci maddesinin ihlali söz konusu ise fiil yeni TCK.nun 109 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının f bendi ve 5 inci fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir. Cinsel amaçlı olmayan kaçırmalarda mağdur 15 yaşından küçük ise 26. maddeyi de dikkate alarak değerlendirme yaparız. Bu madde mağdurun rızasını düzenlemektedir. Buna göre; 15 yaşından küçük birisi bir yere rızası ile götürüldüğünde onun rızasını geçerli sayıp failin eyleminin suç olmadığı sonucuna mı varılacaktır? Failin, yaşı küçük mağduru meşru bir amaçla bir yere götürdüğünü tespit edersek giden küçüğün rızasının varlığı geçerli olmalıdır. Ancak fail mağduru meşru olmayan bir amaçla bir yere götürmüş veya alıkoymuş ise yaşı küçük kişinin rızası olsa da kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu oluşur. Örneğin 13 yaşındaki mağduru ders çalıştırmak için evine götüren öğretmenin eylemi mağdurun rızası ile gerçekleşmiş ise mağdurun anne veya babasının rızası bulunmasa da suç teşkil etmeyecektir. Buna karşılık mağdura cinsel saldırıda bulunmak için kandırıp bir yere götürmede mağdurun rızasının geçerliliği yoktur. 15 yaşından büyük olanlar için cinsel saldırı suçunu düzenleyen 103/1-a maddesinde mağdur 15 yaşından büyük ise ve rızası var ise cinsel istismar suçu oluşmadığından hürriyeti tahdit suçu da oluşmayacaktır.

15-18 yaş arasındaki mağdur davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip bir kişi ise ve cebir yok ise yani mağdurun rızası ile bir yerde kalması veya o yere gitmesi söz konusu ise suç oluşmayacaktır. Failin kusuru bulunmamaktadır.



D. 765 s.lı TCK.nun 499 uncu maddesinde düzenlenen adam kaldırma suçu, yeni TCK da müstakil bir suç olarak düzenlenmemiştir. Çünkü 499 uncu maddenin birinci fıkrasında bir taraftan hürriyeti tahdit diğer taraftan yağma suçu işlenmektedir. Bu durumda hürriyeti kısıtlama suçu için 109 uncu madde, yağma fiili açısından ise yeni kanunun 148 inci maddesine göre hüküm verilecektir.

E. 765 sayılı TCK da suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden mahrum etme fiilinin “gayrimeşru” olması gerektiği ifade edilmişti. Bu ifadeye binaen doktrinde bazı yazarlar suçun özel kastla işlenmesi gerektiği fikrini ileri sürmüşler bazıları ise özel kastın suçta unsur olmadığını, ancak burada hukuka özel aykırılık halinin bulunduğunu ifade etmişlerdir. 5237 sayılı kanunun düzenlemesi ile; “gayrimeşru” ifadesi maddeden çıkarılmış ve içeriği daha açık ve net olarak anlaşılan “hukuka aykırı olarak” ibaresi madde metnine eklenmiştir. Buna göre hukuka aykırılık ibaresi, hukukun izin vermediği halleri ifade etmektedir. Örneğin bir suça ilişkin soruşturma kapsamında suç şüphesi altında bulunan kişinin ceza muhakemesi hukukunun gereklerine uygun olarak yakalanması, göz altına alınması veya tutuklanması hallerinde, fiil hukuka uygundur ve suç oluşmayacaktır.

F. 5237 sayılı TCK nun 109 uncu maddesi ile düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli halleri, 765 sayılı kanuna göre daha sistematik ve sade hale getirilmiştir. Bilindiği üzere eski TCK’daki hürriyeti tahdit suçunun nitelikli halleri 179 uncu maddenin 2 ve 3 üncü fıkraları ile 180 inci maddenin 1 inci fıkrasında yer almakta, 181 inci maddede düzenlenen memurun işlediği hürriyeti tahdit suçunun nitelikli hali ise 187 inci maddede bulunmaktadır. 5237 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin düzenlemesi ile önceki kanundaki bazı nitelikli haller maddeden çıkarılırken, maddeye bazı nitelikli haller de ilave edilmiştir.

3. Her iki madde metninde yer alan nitelikli haller:

A) Fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanılması (5237 S.lı TCK. m.109/2)

Bu nitelikli hal 765 sayılı TCK.nun 179/2 inci maddesinde yer almaktadır. Buna göre failin hürriyeti tahdit suçunu işlemesi için ya da işlediği zamanda tehdit veya kötü muamele etmesi veya hile kullanması halinde ceza artırılacaktır.

B ) Suçun silahla işlenmesi

C) Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi ,

Burada yer alan nitelikli hal eski TCK nun 179/3 üncü maddesinde “Birden çok kişi tarafından birlikte işlenmesi” şeklinde düzenlenmişti. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yani suçun işlenişi açısından müşterek faillik durumunun varlığı halinde bu nitelikli hal söz konusu olacaktır. Ancak suçun icra hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması halinde, bu fıkraya göre ceza artırılamaz.

D) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi,

765 sayılı TCK.nun 180 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “memuriyet işlerinden dolayı bir memur aleyhine suçun işlenmesi” bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bilindiği gibi memur terimine 5237 sayılı TCK. da yer verilmemiş, yerine “kamu görevlisi” kavramı getirilmiştir. Bu düzenlemeye paralel bir şekilde buradaki nitelikli hal kaleme alınmıştır.

E ) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı işlenmesi ,

F ) Suçun, mağdurun ekonomik açıdan önemli bir kayba uğramasına sebep olması

Eski TCK.nun 180 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “mağdurun şahsına veya sıhhatine veya malına bir zarar gelmesi” ağırlatıcı sebep olarak kabul edilmişti. 5237 sayılı Kanunun 109/4 üncü maddesinde “mağdurun ekonomik açıdan önemli bir kayba uğraması” halinde faile ayrıca bin güne kadar adli para cezası verilmesi kabul edilmiştir. Bu durumda suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hali söz konusu olduğundan failin bu neticeye yönelik kastının bulunması gerekmemektedir.

4 ) 5237 s.lı TCK.nun 109 uncu maddesinde yer almayan nitelikli haller:

A) Fiilin öç alma kastıyla işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)

B) Suçun dini veya milli bir maksatla işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)

C) TCK.nun 499 uncu maddesindeki haller dışında maddi çıkar sağlama kastıyla işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)

D) Siyasi veya ideolojik veya sosyal görüş ayrılıklarından kaynaklanan herhangi bir amaçla işlenmesi(765 s.lı TCK. m.179/2)

E) Mağdurun askerlikte kullanılmak üzere yabancı bir ülkeye teslimi için işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)

F) Suçun TBMM üyelerinden birine karşı işlenmesi (765 s.lı TCK. m.180)

G) Memurun bu suçu işleyerek özel bir amaca hizmet etmiş olması (765 s.lı TCK. m.187)



5 ) 5237 s.lı kanunun 109 uncu maddesi ile kabul edilen nitelikli haller:

A) Fiilin kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-d)

Yukarıda da izah edildiği üzere fiilin kamu görevlisi tarafından işlenmesi daha önce bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş iken burada bir nitelikli hal olarak karşımıza çıkmaktadır.

B) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-f)

C ) Suçun cinsel amaçla işlenmesi : Cinsel amaçlı kaçırma ve alıkoyma fiilleri de burada düzenlenmiştir. Kişi cinsel amaçlı kaçırılıp alıkonulur ise 109/5 madde uyarınca ceza tayin edilecektir.

6 ) 5237 sayılı Kanunda yer alan bir başka yeni düzenleme 109 uncu maddenin 6 ıncı fıkrasında yer almaktadır. Buna göre; “Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulan”acaktır. Bu sebeple kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi halinde, 109 uncu maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilecektir.

7 ) 765 sayılı TCK.nun 180 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hafifletici sebep, 5237 sayılı TCK.nun 110 uncu maddesinde “Etkin Pişmanlık” başlığı ile düzenlenmiştir.

Yeni düzenleme ile 765 sayılı TCK.nun 180 inci maddesinin 2 inci fıkrasına paralel bir hüküm getirilmekle beraber, daha önce 1/6 dan 1/2 ye kadar cezanın indirilmesi söz konusu iken yeni düzenlemeye göre cezanın 2/3 ü indirilecektir.



8 ) 5237 sayılı Kanunla getirilen yeni bir düzenleme 111 inci maddede yer almaktadır. Bilindiği gibi 5237 sayılı Kanunda tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmiş değildir. Ancak tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiği esasına yer verilmiştir. Buna göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır

V. Eğitim ve öğretimin engellenmesi

MADDE 112. - (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;

a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,

b) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına,

Engel olunması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.



1. AÇIKLAMALAR : Bu maddede suçun oluşumuna neden olacak hareketler tanımlanmıştır; Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine; Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına,” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu suça ilişkin nitelikli hal 5237 Sayılı TCK.nun 119 uncu maddesinde bulunmaktadır.

Bu suç 765 sayılı TCK.nun 188 inci maddesinin 6, 7, 8 ve 9 uncu fıkralarında düzenlenmiştir.

Bilindiği gibi Anayasanın 42 nci maddesinde; “Kimse, eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamaz” denilmektedir. Bu suç tipi ile esas olarak korunmak istenen kişilerin eğitim ve öğrenim hakkıdır. Esas itibarıyla maddenin yer aldığı bölümün başlığı dikkate alındığında eğitim ve öğretim hakkının cebir veya tehdit yahut hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi suç olarak tanımlanmalıdır. Ancak bu madde Adalet Alt Komisyonunda ve Adalet Komisyonunda uzun tartışmalara sebep olmuştur. Yaşanan tartışmalar neticesinde genel olarak eğitim faaliyetinin engellenmesi suç haline getirilmiştir. İfade etmek gerekir ki bu bölümde hürriyete karşı suçlar düzenlendiğinden maddenin değiştirilen bu haliyle hürriyete karşı suçlar başlığı altında düzenlenmesi sistematik açıdan doğru değildir.



2. Farklar:

A. 5237 sayılı Kanunun 112 inci maddesi ile; Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine ve öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engel olunması suç sayılmıştır.

765 sayılı TCK.nun 188 inci maddesinin 6 ıncı fıkrası bakımından ise her türlü eğitim ve öğretim kurumlarına veya öğrencilerin toplu olarak oturdukları yurt veya benzeri yerlere veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına kişiler veya eşya üzerinde zor kullanarak veya başkalarını tehdit ederek engel olunması fiili suç olarak kabul edilmişti. Görüldüğü üzere 5237 sayılı Kanun bakımından “Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak” yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine engel olunması suç olarak kabul edilmiştir. 765 sayılı TCK. da ise kapsamı daha geniş olan “her türlü eğitim ve öğretim kurumu” kavramı kullanılmıştı. 765 sayılı TCK.da “yurt veya benzeri yerlere veya bunların eklentileri” şeklinde kanunilik ilkesine uymayan bir tabir mevcuttur. 5237 sayılı Kanunda; “öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentileri” kavramı kullanılarak bir tanım getirilmiş, öğrencilerin toplu olarak oturdukları yerin niteliğinin önemi kalmamıştır.



B. 765 sayılı Kanunda eğitim ve öğretim çalışmalarının kesilmesine veya ara verilmesine haksız eylem ve davranışlarıyla neden olma müstakil suç sayılmışken bunun karşılığı yeni TCK da yoktur.

C. 5237 sayılı Kanun bakımından suçun silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi halinde failin cezası artırılmaktadır.

765 sayılı TCK.nun 188 inci maddesinin son fıkrasında suçun ağırlatıcı sebepleri; silahla veya kendini tanınmayacak hale koyarak ya da bir kaç kişi tarafından birlikte veya var olan veya var sayılan bazı gizli örgütlerin oluşturdukları tehdit gücünden yararlanarak işlenmiş olması ağırlatıcı hal olarak kabul edilmişti. Görüldüğü üzere 765 sayılı TCK.da imzasız mektupla veya özel işaretlerle, suçun işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiş değildi.

765 sayılı TCK bakımından; fiilin, suçun işlendiği eğitim veya öğretim kurumlarının öğrencisi olmayan veya suçun işlendiği yurt veya benzeri yerlere yetkili makamlarca kabul edilmiş bulunmayan ya da öğrenci olmadığı halde bu gibi yerlerde kalan kişiler tarafından işlenmesi ağırlatıcı sebep olarak kabul edilmişken bu ağırlatıcı sebebe 5237 sayılı Kanunda yer verilmemiştir.


Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə