Tck tanitim semineri notlari



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə25/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   127

Kanunumuz kusur atfetmenin hekimin veya bilirkişinin görevi olmadığını belirtmiştir ki, bu çok doğrudur. Kusuru belirlemek bilirkişinin işi değildir. Bilirkişi sadece kural ihlallerini belirtecek, kusuru belirleyecek kişi ise hakim olacaktır.

Ayrıca 61/1-f maddesinde ceza tayini sırasında hakimin failin taksire dayalı kusurunun ağırlığını göz önünde bulunduracağı hüküm altına alınmıştır.

Uygulamada birden fazla kimsenin kusurlu olduğu olaylarda, her birinin kusurunun toplamının 8’e tamamlanması uygulamasını önlemek amacıyla da, 22. maddenin 5 inci fıkrasında “birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir” hükmü konulmuştur.

Eski kanunumuzdaki, taksirle adam öldürmenin ağırlatıcı sebebi (455/2), yeni kanunda da muhafaza edilmiştir. Ancak, eski kanundan farklı olarak cezanın aşağı ve yukarı hadlerinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre, eskiden 4 seneden 10 yıla kadar olan hapis cezası, yeni kanunda 3 yıldan 15 yıla kadar olmak üzere, alt sınır azaltılarak ve üst sınır ise artırılarak, makas daha genişletilmek suretiyle belirlenmiştir (md. 85/2). Esasen kanunun tümünde makasların geniş tutulduğunu görüyoruz. Bu suretle hakimin takdir yetkisi artırılmış olmakta ve zaman zaman uygulamada şahit olunan, cezanın miktarının yüksekliği dolayısıyla hakimin başka kurumlara müracaat etmek suretiyle, madde uygulamasını engellemesinin önüne de geçilmesi amaçlanmış olmaktadır.

Bu bakımdan ikinci önemli fark, eski kanunumuzun 455/2. maddesinde birden fazla kişinin yaralanması halinde bu yaralamanın belli bir derecede olması aranırken, yeni 85/2. maddede yaralamanın derecesi bakımından ayırım yapılmamış olmasıdır. Bununla beraber, 85/1 de suçun basit hali için öngörülen üç yıllık alt sınırın, 85/2’deki ağırlaştırıcı halin de alt sınırı olarak düzenlenmiş bulunması dolayısıyla, bu durum uygulamada sorun oluşturmayacak, hakim meydana gelen yaralamanın derecesini cezanın tayininde göz önünde bulundurabilecektir.

& 19. Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar

 

Kasten yaralama



MADDE 86. - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. (5328 Sayılı Kanunun 6. madde ile değişik )

(3) Kasten yaralama suçunun;

a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır. 72

GEREKÇE :

Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun temel şekli tanımlanmıştır.

Madde metninde yapılan değişiklikle, Hükûmet Tasarısında benimse­nen ve “müessir fiil” karşılığı olan “etkili eylem” ifadesi terkedilerek, genel olarak yaralama kavramı benimsenmiştir. Bu nedenle, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiştir.

İkinci fıkrada ise, kasten yaralama suçunun nitelikli şekilleri gösteril­miştir. Söz konusu suçun seçimlik olarak belirlenen bu nitelikli şekilleri, bentler hâlinde sıralanmıştır.

Fıkranın (a) bendinde, kasten yaralama suçunun üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, bu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Bu kavramlar hakkında açıklama için, kasten öldürme su­çunun nitelikli hâllerine ilişkin hükmün gerekçesine bakılmalıdır.

(b) bendine göre, kasten yaralamanın beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu hususa ilişkin açıklama için, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerine iliş­kin hükmün gerekçesine bakılmalıdır.

Fıkranın (c) bendinde, suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi do­layısıyla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Bu hususa ilişkin açıklama için, kasten öldürme suçunun nitelikli hâllerine ilişkin hükmün gerekçesine bakılmalıdır.

Kasten yaralama suçu, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kö­tüye kullanılmak suretiyle de işlenebilir. Fıkranın (d) bendinde, bu durum, söz konusu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Bunun için kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip bulunması gerekmemektedir. Bu­rada önemli olan, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kulla­nılması suretiyle, kasten yaralama suçunun işlenmesidir. Örneğin bir hâkim veya savcının sanık veya tanığa karşı kasten yaralama suçunu işlemesi hâ­linde, bu nitelikli hâlin gerçekleştiğini kabul etmek gerekir. Buna karşılık, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi tarafından kasten yaralama su­çunun işlenmesi hâli, kanunda ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Fıkranın (e) bendinde, kasten yaralama suçunun silâhla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Silâh deyimi için, “Tanımlar” başlıklı madde hükmüne bakılmalıdır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

MADDE 87. - (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması hâlinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.73



GEREKÇE :

Madde metninde kasten yaralama suçunun neticesi se­bebiyle ağırlaşmış hâlleri belirlenmiştir.

Birinci fıkranın (a) bendinde, kasten yaralama suçunun mağdurun du­yularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olması, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bunun için duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olunmalıdır. Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi hâlinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, ikinci fıkraya göre işlevin yitirilmesi söz konusudur. Çünkü, bent metninde duyu veya organ­lardan birinin işlevinden söz edilmiştir.

Keza, kasten yaralamanın mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa neden olması, (b) bendinde bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli ola­rak öngörülmüştür. Bu hükmün uygulanabilmesi için, konuşma yeteneğinin tamamen yitirilmesi değil, konuşma yeteneğinin kullanılmasında güçlükle karşılaşılması gerekir. Aksi takdirde ikinci fıkra hükmü uygulanır.

Fıkranın (c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı ge­rektirmektedir. Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimî, sürekli izlerdir. Ancak bu izler yüzün sürekli değişikliği hâlinden farklıdır. Sabit iz yüzü değiştirme­mekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz konusu edilen yüzde sürekli değişiklik hâlinde ise, bunun tam tersi söz konusudur; yüzüne kezzap atılmış bulunan kişinin durumu buna örnek teşkil eder.

Fıkranın (d) bendine göre, kasten yaralamanın kişinin hayatını tehli­keye sokan bir duruma neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Kasten yaralamanın hayati tehlikeye se­bebiyet verip vermediğinin tespiti, tıbbi bir değerlendirmeyi gerekli kılmak­tadır.

Fıkranın (e) bendinde, kasten yaralamanın gebe bir kadına karşı işle­nip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olması hâli düzenlen­miştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, kasten yaralama suçunun neticesi sebe­biyle ağırlaşmış diğer hâlleri belirlenmiştir.

Fıkranın (a) bendinde kasten yaralama sonucunda mağdurun iyileş­mesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesi hâlinde, suçun temel şekline nazaran verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür.

(b) bendinde ise, duyu veya organlardan birinin işlevinin yitirilmesi hâlinde cezanın artırılması öngörülmüştür. İşlevin zayıflamasıyla yitirilmesi arasındaki farka ilişkin açıklama için birinci fıkranın gerekçesine bakılmalı­dır.

Fıkranın (c) bendinde, kasten yaralama sonucunda mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması hâli düzenlenmiştir.

(d) bendinde yüzünün sürekli değişikliğe uğraması hâli öngörülmüş­tür. Bu hususa ilişkin açıklama için birinci fıkranın gerekçesine bakılmalıdır.

Nihayet (e) bendinde, kasten yaralama suçunun gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması hâli düzenlenmiştir.

Maddenin üçüncü fıkrasında kasten yaralamanın vücutta kemik kırıl­masına neden olması hâline ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu itibarla, kırı­ğın mağdurun hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, fail hakkında fıkrada belirtilen oranlarda cezaya hükmolunacaktır.

Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, “Genel Hükümler Kitabı”nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suç­lara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir.

Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi

MADDE 88. - (1) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur. (5328 Sayılı Kanunun 6. madde ile değişik )

GEREKÇE :

Maddede kasten yaralama suçunun daha az cezayı ge­rektiren hâli düzenlenmiştir. Buna göre, kasten yaralama fiilinin kişi üzerin­deki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, faile daha az ceza verilmesi öngörülmüştür.

Bu düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun benimsediği “kasten müessir fiil”in belli süreyle “mütat iştigallerden mahrumiyeti mucip olma” ölçütü terk edilmiştir. Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisi­nin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığını belirlemenin tıp biliminin verilerine göre yapılacağı göz önünde bulundu­rulmalıdır.

Bu ölçüye varmayan kasten yaralamalarda soruşturma ve kovuştur­manın yapılabilmesi, mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.



& 20. Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar

 

I. Yaralama

Vücut dokunulmazlığına karşı suçlar bölümünde düzenlenen suçlar, yaralama, insan üzerinde deney, organ veya doku ticareti suçlarıdır.

Eski ceza kanunumuzda 456 dan 460. maddelere kadar, kasten ve taksirle müessir fiil ile kastı aşan müessir fiil suçları düzenlenmişti. Yeni kanunumuzda kastı aşan müessir fiile ilişkin eski 458 nci madde ile şikâyetten vazgeçmeye ilişkin 460. madde yer almamıştır. Buna karşılık eski kanunda bulunmayan insan üzerinde deney ve organ veya doku ticareti suçları ilk defa ceza kanunumuzda yer almıştır.



1. Kasten Yaralama Suçu : Eski kanunumuza göre müessir fiil olarak adlandırdığımız suçun, yeni kanunumuzdaki ismi “yaralama”dır. Yaralamadan anlaşılması gerekenin ne olduğu, suçun basit şeklinin düzenlendiği 86/1. maddede ifade edilmektedir: “Kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan” her davranış yaralamadır.

Eski kanunumuzdan farklı olarak maddenin başında “katil kasdiyle olmaksızın” terimlerine yer verilmemiştir. Ancak, bu suçun gerçekleşebilmesi için elbette failin yaralama kastı ile hareket etmesi gerekecektir. Failin kastının öldürme olup da, neticede failin yaralanmasının söz konusu olduğu hallerde, kasten öldürmeye teşebbüs hükümleri uygulanacaktır. Buna karşılık failin kastının yaralama olup da, neticenin ölüm şeklinde gerçekleşmesi durumunda eski 452. maddeye tekabül eden yeni 87/4 uygulanacaktır.

Suçun basit şekli için öngörülen cezanın yeni kanunda artırıldığını ve makasın açıldığını görüyoruz. Eski kanunda 6 aydan 1 seneye kadar olan hapis cezası, yeni kanunda 1 yıldan 3 yıla kadar olmak üzere artırılmıştır.

Bu bakımdan yapılan en önemli değişiklik, eski kanunda bulunan ve tabibin vereceği 10 veya 20 gün gibi sürelere göre cezanın tayini sisteminin terk edilmiş olmasıdır. Bu suretle, hakimin, fiilin kişi üzerindeki etkisine göre, cezayı tayin konusunda takdir yetkisi genişletilmiş ve tabiplerin yerine göre sübjektif raporlarına bağlılığı bir ölçüde azaltılmış bulunmaktadır. Gün esası üzerinden ceza tayini tabiplerin de sıkıntı yaratması dolayısıyla şikâyet konularından birini oluşturmaktaydı.

Eski kanunumuzda 456/4. fıkrada yer alan suçun hafifletici nedeni ise yeni kanunun 88/1. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, fiilin kişi üzerindeki etkisi, örneğin basit bir plaster ile ya da kafasına taş atılan kimsenin basit bir dikişle tedavisinin yapılmasında olduğu gibi basit bir tıbbi müdahaleyi gerektirecek ölçüde hafif olursa, faile daha az bir ceza verilecek ve suçun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikâyeti üzerine yapılacaktır. Hemen belirtelim ki, “basit tıbbi müdahale” kavramının uygulamada karışıklıklara yol açacağı ifade edilmekte, bu kavramın tıbbi bir kavram olmadığı açıklanmaktadır. Keza müdahalenin basit olup olmadığının, müdahaleyi yapan hekimin uzmanlığına göre de değişebileceği, örneğin bir cerrah için basit müdahale sayılabilecek bir hususun, bir pratisyen için basit olamayabileceği söylenmektedir.

Ancak bu halde de, öngörülen cezanın eski kanunumuzdan daha ağır olduğuna işaret etmek isterim. Bu durumda hakim hapis cezası yerine 5 günden az olmamak üzere (TCK md.52/1) adli para cezasına da hükmedebilecektir.



TCK 86/2. fıkrada kasten yaralama suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bunlardan a ve c bentlerinde sayılanlar tümüyle, b bendinde sayılan ise mağdurun çocuk olması dışında kasten öldürme suçunda da öngörülmüş nitelikli hallerdir.

  • Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

  • Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

  • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle: Yeni TCK’ nun da suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi ağırlatıcı neden olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla kişinin idare hukuku anlamında kamu görevlisi veya memur olması gerekmez. Önemli olan kişinin yerine getirdiği görevin kamu görevi olup olmadığıdır. Örneğin tanıklık bir kamu görevidir. Eğer yerine getirdiği tanıklık dolayısıyla kişi öldürülmüş ise bu ağırlatıcı neden uygulanacaktır. Kanun koyucu burada mağdurun statüsünü değil, yerine getirilen görevin niteliğini esas alarak düzenleme yapmıştır. Yani salt kamu görevlisine karşı işlenmesi, ağırlatıcı nedenin uygulanması için yeterli değildir, önemli olan suçun; kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenip işlenmediğidir.

  • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle

  • Silâhla ; silahın tarifi de yeni kanunumuzun 6/1-f maddesinde yapılmaktadır.

Maddede kasten öldürme suçundan farklı olarak öngörülmüş bulunan ağırlatıcı nedenler suçun,

  • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle ve

  • Silahla işlenmesidir.

Kamu görevlisinin, zor kullanma yetkisine sahip olması gerekmemekte (karşılaştırınız md.256) ; silahın tarifi de yeni kanunumuzun 6/1-f maddesinde yapılmaktadır.

A) Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama ( 85/ 1 )

  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

  • Konuşmasında sürekli zorluğa,

  • Yüzünde sabit ize; Burada geçen yüz deyimi, cehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sabit iz, yaralama sonucu yüzde meydana gelen daimi, sürekli izlerdir. Sabit iz yüzü değiştirmemekte ve mağduru öteden beri tanıyanlarda, kişiliği bakımından herhangi bir duraksamaya neden olmamaktadır. İkinci fıkrada söz edilen yüzde sürekli değişiklik halinde ise, bunun tam tersi söz konusudur; yüzüne kezzap atılmış kişinin durumu buna örnek teşkil eder ( Gerekçe )

  • Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

  • İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, ( 85/2 )

  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, ( 85/2 ) Vücutta çift olarak bulunan organlardan birinin işlevini tamamen yitirmesi halinde, diğer organ fonksiyon görmeye devam edebilir. Bu durumda dahi, organın işlevinin zayıflaması değil, bu fıkraya göre işlevin yitirilmesi söz konusudur. Çünkü bent metninde duyu veya organlardan birinin işlevinden söz edilmiştir. (Gerekçe )

  • Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, ( 85/2 )

  • Yüzünün sürekli değişikliğine, ( 85/2 )

  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, ( 85/2 )

  • Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması ( 85/3 )

  • Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, (85/4 )

B) Daha az cezayı gerektiren hâller

Eski kanunumuzun 456/2 ve 3. fıkralarında düzenlenmiş bulunan netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, yeni kanunumuzda 87. maddede hükme bağlanmıştır. Madde eski kanunumuzda olduğu gibi kazuistik bir şekilde düzenlenmiş ve eski kanunumuzdaki ifadeler Türkçeleştirilmiştir. Cezaların ise suçun basit şekli için belirlenmiş cezanın bir kat artırılması suretiyle tayin edileceği açıklanmıştır.

87. maddenin 3. fıkrasında düzenlenen hal, eski kanunumuzda bulunmamaktadır. Buna göre, kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması durumunda, kırığın etkisine göre hakim 1 yıl ile 6 yıl arasında bir ceza tayin edecektir.

Bu husus, adli tıp uzmanlarının talebi üzerine kanuna eklenmekle beraber, uygulamada bazı sorunların da ortaya çıkabileceği açıktır. Örneğin, kemik kırığı değil de çatlağı olması durumunda bu ağırlaştırıcı sebep uygulanamayacaktır. Esasen, adli tıp uzmanları da yeni uygulamada çatlak kavramına yer verilmemesi gerektiğini, çatlak olarak kaydedilen lezyonun aslında ayrıksız kırık olduğunu ifade etmektedirler74

Yeni TCK’nun sisteminde kasten yaralama sonucunda mağdurun ölmesi dolayısıyla netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre sorumluluk için (m. 87, f. 4); fiilin, kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak ağırlıkta (m. 86) olması gerekir.

Örneğin , fail camiden çıkan yaşlı bir kişiye şaka amaçlı olarak omuz vursa ve bunun üzerine mağdur yere düşüp kalça kemiğini kırdığında failin eylemi taksirle yaralama olur. Bu kırılma sonucunda hastanede yatarken meydana gelen komplikasyonlar neticesinde mağdur ölür ise fail TCK 85/1 ( taksirle öldürme ) e göre cezalandırılır. Eğer kasten yaralamanın temel ya da nitelikli halleri yani yaralama TCK 86 kapsamında bir yaralama ise ve bunun sonucunda ölüm meydana gelir ise failin eylemi TCK 87/4 kapsamına girer. (neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ) Çünkü bu maddede “yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde, ikinci fıkrasına giren hallerde” diye atıf yapılmıştır. Kasten yaralama 88. madde kapsamında ise eylem taksirle ölüme neden olma olur (m.23). Hastaneye kaldırılan mağdur hastanede doktor hatasından dolayı veya hastanede çıkan yangında ölürse, ya da hastanede hasmı tarafından öldürülmüş olursa ilk omuz vuran sadece taksirle yaralamadan sorumlu olur (omuz vurması sonucunda kalçası kırıldığı için).

Temel suç, kasten işlenir. Ancak, kastedilenden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşir. Kişinin, meydana gelen neticeden dolayı sorumlu tutulabilmesi için, bu netice açısından en azından taksire dayalı kusurunun varlığı gereklidir (m. 23). Örnek: A, B’yi yaralamak kastıyla hareket eder; ancak, işlenen fiil neticesinde B ölür. Oğlu tarafından kendi haline terk edilen yaşlı ve hasta baba, bakımsızlıktan dolayı ölür. Annesi tarafından cami avlusuna bırakılan bebek, havanın soğuk olması nedeniyle, akciğerlerini üşütür ve kalıcı bir hastalığa yakalanır. Meydana gelen ağır veya başka netice açısından fail çoğu zaman olası kastla hareket eder. Bu durumda, failin olası kastla gerçekleştirdiği ağır neticeden dolayı sorumlu tutulması gerekir.

- Üzerinde deney yapılan kişinin ölmesi (m. 90, f. 5),

- İşkence yapılan kişinin ölmesi (m. 95, f. 4),

- Kasten yaralama fiilinin mağdurun vücudunda ağır etkiler bırakması (m. 87, f. 1 – 3).

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamalarda (m.88) daha ağır bir netice gerçekleşmiş ise fail taksirle yaralamadan cezalandırılır. TCK 86 kapsamına giren yaralamanın temel şekli söz konusu ise 87/4 maddesine göre fail ölüm neticesinden cezalandırılır. 87/4 maddesinde yer alan “yukarıdaki maddenin” deyimi ile 86. madde bahsedilmiştir. 88. madde kapsamında kalan bir yaralama sonucunda daha ağır bir neticenin gerçekleşmesi halinde 23. madde uyarınca faile taksirle yaralamadan (m.89), mağdur ölmüş ise taksirle ölüme neden olmadan (m.85) cezalandırılır.

Yeni TCK.’nun 88/2. maddesinde öngörülen suçun ihmali davranışla işlenmesi ikinci hafifletici neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre, kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde ceza indirilmektedir. Kasten yaralama fiilinin ihmali davranışla işlenmesi, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullara göre belirlenecektir. İhmal; kişiye belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hâllerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmamasıdır. Belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğüne aykırı olarak bu davranışın gerçekleştirilmemesi sonucunda, bir insan yaralanmış olabilir.



2. Taksirle yaralama

MADDE 89. - (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Bilinçli taksir hâli hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.75



Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə