190
lâmet» tarzında söylenirdi. Arap alfabesindeki «elif»
harfine benzer, uzun, mustatîlî, dört parmak enliliğinde,
iki ucu birer üçgen teşkil edecek tarzda sivri, içi düz yün
kumaşla kaplı, üstüne, nispeten ince bir kumaş geçiril-
miş, kenarlarına zemin rengine nispetle daha koyu, ya-
hut daha açık renkte kumaştan bir zırh çekilmiş, aşağı
yukarı bir buçuk metre uzunluğunda bir kemerdi. Sola
doğru, bele, tennurenin üstüne sarılır ve bedenin biraz
sol tarafına rastlıyan ucu, öbür kısmin üstüne gelirdi.
Bu uca dikilmiş uzun bir şerit vardı. Bu şerit, kuşağın
tam ortasından ve üstten bele dolanır ve ucu, dolanmış
kısma sıkıca sokulur, bu suretle elifî nemed, bu şeritle
bağlanmış olurdu (http://www.tasavvufvakfiistanbul.
com/mevlevilik/mevlevi-kiyafetleri). Semazenin giydiği
yeleğe “Mintan”, bunun üstüne giydiği cekete “Güldeste”
ve en üste giydiği siyah renkli cübbeye de “Hırka” denir-
di ( Yöndemli, 1997: 12)
Mevlevilikte giyim kuşamın kendine has bir özelliği
vardır. Mevlana ancak kendisine bağlananlara sakal,
kaş ve saçlarından makasla birkaç kıl kestirilir, hilafet
verenlere de fereci ve bugün hırka denen geniş kollu,
yakasız önü açık giysi giydirilirdi. Kıl kesme, Kalenderi-
liğin “Çehar-darb” tıraşından geçmişti; fereci giydirmek
de tarikatlardan fütüvvet yoluna geçmiş bir gelenektir.
Kaynak: ( http://www.semazen.com.tr/mevlev-kiyafetleri_d72990.html)
Mevlevi giyimi özetlemek gerekirse Mevlevi, içine ağı
genişçe, “elifi” denen ayak bileklerine kadar inen uzun
şalvar; üst kısmına gömlek giyerdi. Gömleğin yakasına
bir parmak eninde bir parça çevirili idi, yani mintan veya
çoban yakalı idi. Gömleğin önü tamamen veya göğüs
ortasına kadar açık ve kalçalara kadar inerdi. Gömleğin
üstüne, çoğu zaman yünlü kumaştan bej, gri, kahveren-
gi, lacivert, nefti, siyah gibi renklerde “Haydari” denilen
diğer tarikatlarda da kullanılan bir çeşit yelek giyerlerdi.
Bunların bir kısmı kalçaları örtecek uzunlukta, bir kısmı
ise dizleri geçen uzunlukta olurdu. Kolsuz fakat omuz
başlarını örten bir parçanın omzu kavrayacak şekilde
düşürüldüğü haydariyenin yakası yoktu ve yaka açıklı-
ğının hemen kenarından göbek hizasına kadar inen 12
dikişli idi. Bu dikişler 12 imama işaret ederdi ( Horata
ve Karaismailoğlu, 2007 : 149,158,160). Destarlı sikke
şeklinde, altından veya gümüşten yapılma yüzük, küpe,
kolye habbe ve muskalık kullanmanın uğurlu sayıldığı
bildirilmiştir. Mevlevilerin ayak giyimleri hakkında da:
“bütün Mevleviler ökçeli ve ökçesiz mest, yemeni, lapçin
ve kundura son zamanlara lastikli fotin veya galoş-fotin
giyerlerdi. İlk zamanlarda, husisi ile şeyhlerin, zahir
alimleri gibi sarı mest ve sarı popuç giydikleri” şeklinde
bilgilere ulaşılmıştır(Horata ve Karaismailoğlu, 2007 :
164).
“Mest” “Lapçın”
(http://www.ilimrehberi.com) (http://aktuelresim.com)
3. Türk Tasavvuf Müzik Sanatının Günümüz
Modasına Yansıması
Moda bir döneme damgasını vuran geçici giyim, kulla-
nım ve davranış bütünlüğünü yani hayata karşı duruş-
taki farklılıkların toplamını temsil eder. Tüm bu süreç
içinde birey seçimini kaçınılmaz olarak içinde bulundu-
ğu hâkim duruma bağlı olarak yapacaktır. Moda olgusu
geçmişten günümüze kadar birçok faktörün etkisi altın-
da kalmış ve tarihsel süreç içinde sık sık değişime uğ-
ramıştır. Meydana gelen sosyolojik, ekonomik, politik,
sanat akımları, müzik ve sinema gibi faktörler modayı
da etkilemiş, tasarımcılar da bu olayların etkisiyle ve
yönlendirmesiyle hazırladıkları koleksiyonlarla, çağdaş
bireyin her dönemde bu olgularla birlikte değişim gös-
teren gereksinimlerini karşılamaya çalışmışlardır(Al-
pan, 2005: 22).
Tasarımcıların etkisi altında kaldığı bir müzik türü
olan Türk tasavvuf müziği ve bu müzik ile sema eden
semazenlerin giysileri moda tasarımcılara ilham olmuş
ve tasarımlarına yansıtmışlardır. Örneğin, genç Türk
tasarımcı Nihan Peker “semazenler” adını verdiği
koleksiyon hazırlayarak iç dünyasını yansıtmış ve kendi
içerisinde üçe ayrılan koleksiyonun anlattığı ana fikir
‘sabır’ ile ilgili olduğunu sabrederek üretilen, üzerinde
aylarca çalışılmış kumaşlar kullandığını ve her biri tek
üretilen ve tekrarlanması imkansız formlar olduğunu
191
söylemiştir. Hem semazenlerin hikayesini hem de on-
ların giysilerini yeniden yaratarak anlattığı ve semazen
kıyafetlerini günlük hayatta giyilebilir hale getirdiği bir
koleksiyon hazırladığını belirtmiştir (http://asdergi.
blogspot.com.tr).
Kaynak: (www.seraplamoda.com).
Semazen etkisi sadece Türk modacıları etkilememiş
yabancı modacılarda Türk tasavvuf müziği ve sema-
zenlerin etkisi ile tasarımlar yapmıştır. Bunlara örnek
olarak Louis Vuitton’un sonbahar-kış sezonu defilesin
de semazen etkisini görebiliriz. Özellikle semazenlerin
başlarına taktıkları bir serpuş olan sikke bu koleksi-
yonda form değiştirmiş olsa bile semazenlerden ilham
aldığını göstermiştir. Tasarımcının tasarlamış olduğu
etekler tıpkı sema ayinin de semazenlerin dönüşlerini
andıran görüntüler etek uçlarında gözlemlenmiştir. Yine
etekler semazenlerin Tennureleri ile aynı formdadır
(http://www.trendometre.com).
Kaynak: (http://www.trendometre.com).
Mersin devlet bale ve operası ise Mevlevi semasından
etkilenerek modern dansla birleştirmiştir. Aynı şekilde
bu dansta kullanılan giysiler tasarımcılar tarafından
modernize edilerek tasarlanmıştır. Tasavvuf müziğin
eşliğinde ney, kudüm ile dansçılar semazenleri andıran
kıyafetleri ile dans etmişlerdir(http://www.inovatifha-
ber.com).
Kaynak: (http://www.inovatifhaber.com).
İzmir Türk İslam Sanatları Merkezi Başkanı Merih Yarar
tarafından Büyük İslam Mutasavvıfı ve Türk düşünürü
Hz. Mevlana’nın 7 öğüdü, 7 ayrı kıyafete dönüştürülmüş,
hazırlanan kıyafetler, Bursa’da düzenlenen defileyle
tanıtılmıştır.
Hz. Mevlana’nın, «cömertlik ve yardım etmede akarsu
gibi ol, şefkât ve merhamette güneş gibi ol, başkalarının
kusurunu örtmede gece gibi ol, hiddet ve asabiyette
ölü gibi ol, tevazû ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,