88
Şekil 1. Algirdas Julien Greimas’ın Eyleyensel Şeması
Çözümlemede eyleyenler belirlenip eyleyensel örnekçe
üzerinde ortaya koyulduktan sonra anlatımın söz dizimi
şeması oluşturulur. Anlatımın söz dizimi şemasında an-
latının başlangıç durumunda sonuç durumuna geçirdiği
evreler ve dönüşümler gösterilir. Bu şema süreç içeri-
sinde değişen yapıtlarda ortaya çıkmaktadır. Çözümle-
menin bu aşaması daha çok anlatmaya dayalı iletişimsel
yapılara uygulanabilir. Süreç içerisinde değişmeyen
yapıtlarda ortaya çıkmaz. Sanat yapıtında ise daha çok
süreç içerisinde zamanın ve uzamın değiştirdiği ve dö-
nüştürdüğü video art, performans, land art, süreç içe-
risinde yapısal olarak değişen enstalasyonlar da ortaya
çıkar. Anlatı çizelgesi aşağıdaki şekilde gösterilir.
Şekil 2. Anlatı Çizelgesi Şeması
Anlatı çizelgesi oluşturulduktan sonra ‘anlatısal anlam’
çözümlemesine geçilir.
b.2. Anlatısal Anlam: Motiflerin izleğe dönüşüp dönüş-
mediği bu aşamada belli olur. İzlekler belirlendikten
sonra göstergebilimsel çözümlemenin üçüncü aşaması
olan derin yapıların çözümlenmesine geçilir.
C.Derin Yapılar:
c.1. Çözümlemenin bu aşamasında daha önce incelenen
iki katmanın düzlem boyutunun daha gerisinde yatan
soyut derin anlama ulaşılmaya çalışılır. Greimas tüm
kültür nesnelerinin derin yapı düzleminde yaşamla
hesaplaştığını savunur.
c.2.Temel Anlam: En soyut düzeyi oluşturan temel
anlamsal boyutta karşıtlık, çelişkinlik, ve içerme gibi
göstergebilimsel dörtgen üzerinde eklemlenen temel,
mantıksal anlamsal ilişkiler yeralır (Kıran & Eziler
Kıran, 2006, s.328). Greimas karşıtlıklar şemasını bir
dörtgen olarak düşünerek ‘Göstergebilimsel dörtgen’
olarak adlandırır.
A. Söylemsel Düzlem- Betiler
a.1. Söylemsel Anlam Motifler
B. Yüzeysel Yapılar
b.1. Anlatısal Söz Dizim
b.2. Anlatısal Anlam
C. Derin Yapılar
c.1. Temel Karşıtlıklar
c.2. Temel Anlam
A.Söylemsel Düzlem- Betiler: Çözümlemenin bu aşa-
masında yapıtı oluşturan göstergeler saptanır ve anlam
birimciklerine ayrılır. Göstergelerin düz ve yananlam-
ları ortaya çıkartılır. Düz ve yan anlamlardan hareketle
yapıtta ortaya çıkan motifler varsayımsal olarak önerilir.
Yapıtların düzleminde belirginleşen kişi, nesne, zaman
ve uzam öğeleri tanımlanır.
a.1. Söylemsel Anlam Motifler: Çözümlemenin bu aşa-
masında yapıtın düzlemi üzerinde yinelenen betilerden
hareketle yapıtta ortaya çıkan motiflere ulaşılır. Yapıtta
ortaya çıkan motifler çözümlemenin ilerleyen aşamala-
rında yapıtların derin yapısında ortaya çıkan anlamaları
ortaya koymaya yararlar.
B. Yüzeysel Yapılar:
b.1 Anlatısal Sözdizim: Bu aşamada eyleyenler belir-
lenir. Anlatısal yapıda kişiler yaptıkları işlevlere bağlı
olarak tanımlanarak eyleyen olarak adlandırılır. Eyleyen
bir sözcede eylemin belirttiği oluşa etken ya da edilgen
biçimde katılan varlık ya da nesne olarak tanımlanır
(Kıran & Eziler Kıran, 2007, s.271). Eyleyen kavramı,
sahip olduğu işleve göre kişi, nesne, tekil, çoğul, somut,
soyut olabilir. Bunlar gönderen-gönderilen, özne-nesne
ve yardımcı- engelleyici olarak ikili yapıdadırlar. Bu ikili
yapılar birbiriyle çift yanlı ilişki içindedir. Tek farklılık
gönderen ile gönderilen (alıcı) arasındadır. (Courtés,
1991, s.99) Bir eyleyen olarak gönderen, özne üzerinde
egemenliği olan onu yönlendirme gücü olan bir işlevin
adıdır. Bazı değerlere sahip ya da bazı değerlerin el
değiştirmesini isteyen bir eyleyendir. Gönderen nesne
gönderilen arasında bir etkileşim sözkonusu olup bu üç
eyleyen iletişim eksenini oluşturur. Eyleyen bir varlıktan
çok belirli bir bağıntının öğesidir. Eyleyenler aracılığı
ile soyut kavram ve değerler somutlaşır. A.J. Greimas
eyleyenler için çözümlemeyi görselleştirmek amacı ile
aşağıdaki şemayı hazırlamıştır.
89
dönüştüren işler üretir. Özellikle dışarıdan birşey ekle-
menin gerekli olmadığı, fakat halihazırda orada bulunan
birşeyi basitçe kullanıma koyduğu ya da kendi amacı
doğrultusunda yönlendirdiği durumları tercih ettiğini
vurgulamaktadır (Erkayhan, 2011). Yapıtlarında ‘Sanat
nesnesi üretme koşullarını, gerçek nesnenin sanat yapı-
tına dönüş noktasını, sanat nesnesinin çevresiyle olan
ilişkilerini, görsel imgenin kimin için ne zaman anlam
kazandığını ve izleyicinin bakış açısıyla sanat nesnesi
arasındaki ilişkileri irdelemiştir’ (Atakan, 2008, s.124).
Evde (Am Haus) adlı yapıtı, sanatçının Berlin’de
gerçekleştirdiği ‘Ev-Das Haus’, ‘Eve-Zum Haus’ ve
‘Evde-Am Haus’ adlarını verdiği üç projenin sonuncu-
sudur. ‘Evde-Am haus’ adlı yapıtını Berlin’de Türkiye
kökenli göçmenlerin yaşadığı bir mahalle olan Kreuz-
berg’un merkezinin, canlı dört yol ağızlarından biri olan
Heinrichplatz meydanına bakan bir binanın cephesinde
gerçekleştirmiştir. Türkçe miş’li geçmiş zaman
ekinin fiil çekimlerini siyah pleksiglastan harfler şek-
linde binanın ön cephesine monte ettirmiştir. Binanın
katlarının ve pencere pervazlarının arasına yerleştiril-
miş dil göstergeleri (fiil çekimleri) tekrarlanarak binanın
ön cephesini kaplamıştır.
Yapıtın kent uzamında kamusal alanda yer alması onu
kamusal bir sanat yapıtı olarak ele almamızı gerektir-
mektedir. Kamusal sanat çok çeşitli sanatsal uygulama
türlerini içinde barındırmasına rağmen yapıtların kendi
içeriklerinden ziyade konumlandırıldıkları mekânın yeri
dolayısıyla “kamusal sanat” yapıtı olarak adlandırıl-
maktadır. “Kamu” terimi, birbiriyle ilişkili iki görüngüyü
ifade eder. Birincisi, “kamu alanında herkes tarafın-
dan görülebilir, duyulabilir ve mümkün olan en geniş
açıklığa sahiptir” anlamına gelir. İkincisi, “kamu” terimi
içinde özel olarak bize ait olandan ayrı, hepimiz için
ortak olan bir dünyayı ifade eder (Arendt, 2009, s.92).
Kamusal alanla ilgili tanımlamaların ortak noktası
kamusal alanın, farklılıkların paylaşıldığı ve birbirlerini
anlamlandırarak dönüştürdüğü ortak bir dünya olması
ve bu ortak dünyada kurulan tüm toplumsal ilişkilerin
herkes tarafından paylaşılması niteliğidir. Kamusal
sanat yapıtı ulamına sokabileceğimiz yapıtların ortak
özelliği kamusal alanda, herkes tarafından görülebilir,
duyulabilir, hepimiz için ortak olan bir alanda sunulma-
larıdır. Kenti güzelleştirmeye, süslemeye yönelik bir tür
olarak ortaya çıkan kamusal sanat, yavaş yavaş biçim ve
amaç değiştirmiş yeni tür kamusal sanata doğru evril-
miştir. Miwon Kuwon “ Public Art Urban Identities” adlı
makalesinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kamusal
sanatın 60’ların ortasından itibaren yeni tür kamusal
sanata evirildiğini sanatçıların özellikle belirli toplum-
sal sorunları olan kent sakinleriyle ortak çalışmalar
yaparak politik bilinç oluşturmaya katkıda bulunan bir
alana dönüştüğünü belirtmiştir. Ayşe Erkmen’nin “Ev
Üzerine “adlı yapıtında da aynı kaygı ortaya çıkmaktadır.
Sanatçı yapıtını Almanya’da Türkler’in yaşadığı bir göç-
men mahallesinde gerçekleştirmiştir. Berlin’de yaşayan
Türk işçilerinin Almanya’ya geldiklerinde ülkenin diliyle
Şekil 3. Göstergebilimsel Dörtgen Şeması
Tablo 1. Gösterge bilimsel dörtgenin eksenlerinin açıklaması
Greimas ve J. Courtes çözümlemenin son aşamasında
derin yapıda yapıtların yaşamla ve toplumsal alanla
ilişki kurduğunu belirtmiştir. Sanat yapıtları da başka
yapıtların izlerini üzerlerinde taşıyabilir. Bu ilişkiye de
‘metinlerarasılık’ adı verilir. Çözümlemenin son aşama-
sında da yapıtların metinlerarası ilişki kurduğu yapıtlar
varsa bu ilişki biçimi de saptanır.
Paris Göstergebilim Okulunun yaklaşımının sanat yapı-
tına uygulanma sürecinin ortaya koyulabilmesi için Ayşe
Erkmen’nin “Ev Üzerine” adlı yapıtı Paris Göstergebilim
Okulunun yaklaşımından yola çıkılarak hazırlanan gör-
sel gösterge çözümleme ölçeği ile çözümlenecektir.
Ayşe Erkmen “Evde (Am Haus)”
Enstalasyon, video, film gibi birçok sanat tarzında
yapıtlar ortaya koyan Ayşe Erkmen Berlin ve İstanbul’da
yaşamaktadır. Yapıtları konumlandırıldığı mekanların
tarihi ve kültürel özellikleri ile ilişki içindedir. Çalışma-
larında ağırlıklı olarak zaman ve mekanla ilgili sor-
gulamalar ve ilişkilere dikkat etmekte, yapıtın görsel
dilinden çok kavramsal diline ağırlık vermektedir.
Yapıtları mekân ve konumdan bağımsız anıtsal nesneler
ile alışılmış klasik heykel kategorilerinin bir eleştirisidir.
Erkmen genellikle mevcut mekânsal, mimari, kurum-
sal, toplumsal koşul ve bağlamları geçici bir süreliğine