tır. Sırası düşünce, herhangi bir düşünceyi örnek vere
rek güçlendirmek, karşısındakini ona inandırmak, ya da
direnişinde yanıldığına tanık göstermek, herhangi bir du
rumu açıklamak gibi vesilelerle anlatılır bu hikâyeler.
Bu kümeden anlatılar türk halkedebiyatında hem söz
lü gelenekte, hem de yazılı olarak zengin bir hazine tuta-
rındadırlar; ama gereğince derlenmiş, sınıflanmış, incelen
miş ve değerlendirilmiş sayılamaz.
Bu anlatılar kısalıklarından başka, uzun masallardaki
tekerleme tipi anlatım kalıplarına
başvurmamalariyle de
hayvan masallarına
benzerler.
Asıl özellikleri, bitişte,
nüktenin bütün gücünü duyurmak için «veciz» (az kelime
de çok anlamlı ve oldukça örtülü anlatımlı) olmalarıdır.
Dinleyicilerinden mizahın inceliğine varacak, nüktenin de
ğerini tartacak bir zekâ, anlayış olgunluğu bekler fıkracı.
Tatlı fıkra anlatan kimseler, tıpkı iyi masalcılar gibi, bu
yeterlikleriyle çevrelerinde ün almışlardır; aynı fıkraları
bilen birçok kişiler içinde, onların tadını çıkararak anla
tan aranır.
Fıkraların bir çeşidine, ayıp sayıldıkları için, basma
kitaplar kapılarını kapamışlardır.
Onların alınyazıları da
yazmalarda gizlenip kalmak ve ağızdan ağıza dolaşmak
olmuştur. Anlatılmaları gerektikçe, ayıp kelimelerin yer
lerine başkaları konarak yüz kızartıcı yanları hafifletilme-
ğe çalışılır; ama anlatanla dinleyicilerin birbirinden çekin
meyecek kadar teklifsiz oldukları meclisler, hele köy çev
releri, bu türlü yapmacık utançları hiçe sayıp o fıkralara
da kendi kelimelerinin ve deyimlerinin hakkını vermeyi yeğ
ler. Bu çeşitten fıkraların çoğu herhangi bir vesile ile de
ğil de, sadece dinleyicileri hemcinslerinin olmayacak tuhaf
hallerine,
münasebetsiz durumlarına güldürerek eğlen
dirmek amacı ile anlatılır.
Fıkralar bütün bu nitelikleriyle, kolayca anlaşılaca
ğı üzere, çocuk ve kadın çevrelerinin değil de, yetişkin er
kek çevrelerinin anlatı dağarcığında yer alırlar.
92
Soru 4 0 : Fıkraların ve nükteli hikâyelerin çeşit
lenmeleri nasıl olur?
Bu anlatı türünden ürünler aşağıdaki bölümlere ay
rılır :
I. Kişileri belli halk tipleri olan fıkralar. Bu tipler
ya 1) ünlü adlar taşıyan, ve gerçekten tarihe mal olmuş
sayılan kişilerdir: Bekri Mustafa, İncili Çavuş gibi; ya
da 2) özel adlarla anılmayıp bir toplum zümresini temsil
eden kişilerdir: Bektaşi, Tahtacı, Yörük gibi.
II. Belli bir toplumlu-k tip, ünlü bir kişi söz konusu
olmaksızın, ortadan insanların güldürücü maceralarını
konu edinen fık ra la r: karı-koca, çocuklarla ana-baba,
uşak-efendi, asker-subay, v.b. hikâyeleri gibi. Şaşırtı-
cılığı ve eğlendiriciliği sadece açık saçık olmaktan gelen
fıkralar da bu bölüme girer.
Soru 4 1 : Türk anlatı geleneğinde fıkra tipi ol
muş ve ad yapm ış ünlü kişiler kimler
dir? Bunların fıkralarındaki özellikler
nelerdir?
Kahramanları halkın çoğunluğunca benimsenmiş, hi
kâyeleri önce sözlü gelenekte oluşmuş ve gelişmiş, son
radan kitaplara da geçmiş, ama yine de hafk içinde ve
sözlü anlatma yoliyle yayılmalarını sürdüren üç ünlü fık
ra tipi sayacağız: Nasreddin Hoca,
İncili Çavuş, Bekri
Mustafa.
Bunlar, yaşadıklarında şüphe olmamakla be
raber gerçek biyografyaları, hele kendilerine en çok ya
kıştırılan fıkralarda anlatılanların gerçek yaşamlariyle iliş
kileri kesin olarak hiçbir zaman
bilinemeyecek kadar
menkabenin sınırına yerleştirilmiş kişilerdir. — Bir dç
gerçek hayatları gereğince bilinen, toplumun aydın züm
relerinden çıkmış «tarihî» kişilerin nükteleri, hazır ce-
93
vaplıkları, tuhaf maceraları
etrafında işlenmiş olan fık
ralar vardır.
Bu İkincilere örnek olarak XVIII'inci yüzyı
lın ünlü devlet adamı
Koca Ragıb Paşa ile şair Fıtnat
Hanım’ı ve hicivci şair Haşmet’i karşılaştıran fıkralar gös
terilebilir.
Halk tipleri olarak yukarıda
adlarını saydıklarımız
dan İncili Çavuş — ya da sadece İncili— XVII'inci yüz
yılın tanınmış bir kişisi İncili Mustafa Çavuş'tur;
l'inci
Ahmed (saltanatı: 1603 - 1617) çağında yaşamıştır. İs
tanbul'da Edirnekapı mezarlığında
hicrî 1042
tarihini
(1632/33) taşıyan mezartaşı bulunmuştur.
İncili, hikâye
lerde, Batı memleketlerinin kıral saraylarında benzerle
rine rastladığımız «maskara»ların rolünü oynar; padişa
hın musahibidir; saray halkının, hattâ Padişaha kadar,
aksayan taraflarını çekinmeden alaya alma yetkisi ve
rilmiştir ona. :— Bekri Mustafa IV’üncü Murad (1623-1640)
ile çağdaştır. Ayyaşlığı ile tanınmıştır. Onun hikâyeleri en
çok bu huyu ile ilişkilidir; ilerde değineceğimiz Bektaşi
fıkraları ile Bekri Mustafa üzerine anlatılanların bu halk
tiplerinden birine ya da ötekine mal edilmesinin bir ne
deni Bektaşilerin İslâm dinindeki içki yasağına boyun eğ
meme tutumlarında Bekri Mustafa'nın davranışlariyle bir
leşmeleridir. Ama Bekri Mustafa’ya özgü hikâyeler da
ha çok IV'üncü Murad'ın içki yasağmda şiddetli tutumu
sonucu, içki düşkünleriyle
yasağı
uygulamayı üzerine
alanlar arasındaki çatışmaları belirtirler.
Bekri Mustafa
halk fıkralarından başka, ve yaşadığı çağdan başlayarak,
karagöz oyunlarının, meddah hikâyelerinin kişileri arasına
da katılmıştır.
Soru 42 : Nareddin Hoca kimdir?
Nasreddin Hoca, ünü bugünkü Türkiye’nin sınırla
94
Dostları ilə paylaş: |