dizeleri, XV’inci yüzyılda ipli kuklanın oynatıldığına bir
anıştırmadır. — XVI'ncı yüzyıldan çeşitli türk kaynaklar»
ile, bir alman yazarının eserinde kukla oyunu üzerine da
ha etraflı bilgiler verilmiştir. Alman yazarının sözünü et
tiği İstanbul'daki 1582 şenliklerine değgin bir başka bel
gede kuklacıların adları da verilmekte ve bu arada bir
de ayak kuklasından bahsedilmektedir.— Oyunun XVII’-
nci yüzyıldan başlayarak artık kukla kelimesi ile göste
rilir olduğunu Evliya Celebi’den ve bu yüzyılın başka kay
naklarından öğreniyoruz. Kukla sözünün Çin’den Batıya,
ya da, kelime gibi oyunun da Çingenelerin aracılığı ile
Hindistan'dan Osmanlı ülkesine, oradan da
Balkanlara
yayıldığı üzerine tartışmalı
görüşler ileri sürülmüştür.
—XVM'nci yüzyıla değğin bir belgeden, Saray cariyeleri-
nin kuklacılardan ders aldıklarını öğreniyoruz.
(Metin
And., a.g.e., s. 96).
Metin And, Evliya Çelebi’nin kukla ve gölge oyunu
çeşitlerini, bir «kuklacılar» (kuklabâz) bir de «baş kuk
lacılar» (baş-kuklabâz) diye ikiye ayırmasının nasıl yo
rumlanabileceği sorusunu ortaya atıyor; biz, baş-kukla*
bâz sözünün «baş-kuklası oynatan» diye yorumlanmasını
öneriyoruz. «Ayak-kuklası», «el-kuklası», «ipli-kukla» gi
bi, «baş-kuklası» da bir değişik kukla tekniğine işaret ol
sa gerektir. Evliya Çelebi belki de «baş-kukla» demekle
el-kuklasına benzer, yalnız başı oynatılan bir kuklayı baş
ka bir tipten’ ayırd etmek istemiştir.
XVIIl,ınci yüzyılın Sûrnâme'lerinde ve başka yazılı
kaynaklarında kukla üzerine oldukça bol bilgiler var; o
çağ şairlerinden Kânî bir şiirinde «yer-kuklası» diye bir
kukladan söz eder; bunun da hangi kukla tekniğine işaret
olduğu kesin olarak bilinemiyor. Vehbî’nin Sûrnâme’sinde
araba yürüdükçe ve tekerlekler döndükçe hareketler ya
pan, oynayan, tef çalan kuklalar anlatılıyor; bu, otoma-
tımsı bir kukla gösterisi olsa gerek.
207
Kaynak göstermeyen bir incelemede
Batı kuklasını
XVIH'inci yüzyılda
Yirmi-Sekiz Çelebi'nin
adamlarından
birinin getirdiği bildirilmiştir. — Batı kuklaları üç çeşit
t ir : ipli-kukla, el-kuklası, bir de iskemle kuklası.
İlk iki
sini yukarda tanımladık. İskemle-kuklası bir iskemle üze
rinde, alttan ipleri çekilerek oynatılan, ve eski İstanbul'
da özellikle çingenelerin sokaklarda ve mesire yerlerinde
gösterdikleri bir tiptir.
Avrupa usulü
kuklaların 1856'dan beri İstanbul’da
gösterildiğini bildiren bir gazete ilânını Metin And kita
bına almıştır. Bu yazar, bugün de oynatılan iki yaygın
tipten el-kuklası çeşidinin Osmanlı ülkesine
İtalya’dan
geldiği kanısındadır. Yine onun görüşüne göre, Mısır'a bu
tip kuklanın Türkiye'den gitmiş olduğu kestirilebilir. Mı
sır'da bu kuklaya, «Karagöz»den bozma Aragoz adı ve
rilmektedir. İpli-kuklamn ise, tekniğindeki ve gösteri da
ğarcığındaki bugünkü ayrıntıları ile, Batıdan Türkiye’ye
daha yeni bir tarihte girmiş olduğu söylenebilir. Günü
müzde
ipli-kukla
oyunlarının en tanınmış numaraların
dan biri olan «İskelet dansı», İngiliz kuklacısı Thomas
Holden'in repertuvarından geçmiştir;
bugün de kuklacı
lar oyunlarını «Golden Kuklası» diye ilân ederek seyirci
lerin rağbetini kazanmağa çalışırlar.
Soru 8 6 : Kuklanm konuları v e Öteki seyirlik
halk oyunları ile ilişkileri nelerdir?
Metin And'ın
İncelemesinden
öğrendiğimize göre.
1882 yıllarında,
yani Holden'in Türkiye’ye ilk geliş tari
fimden sonra onun repertuvarındaki — ipli kuklaya özgü—
oyunlar çok rağbet görmüştür.
El-kuklası ise daha çok tulûat tiyatrosu ile alış-ve-
/iş i olan bir türdür. İki seyirlik oyun türü arasındaki iliş-
208
kiler üzerine tanık niteliğindeki belgelerden 1300 - 1309
( = 1884 - 1893) arasında bir Ermeni kumpanyasının el-
kuklaları ile tulûat oyunları gösterdiğini öğreniyoruz.
Bugün de, yukarda değindiğimiz gibi, ipli-kuklalarlo
daha çok danslar gösterilir;
el-kuklasının dağarcığı ise
tulûat tiyatrosu repertuvarındaki oyunlar,
ya da onla
rın taklidi
gösterilerdir.
Kişileri bakımından da kukla
ile tulûat tiyatrosu tam bir paralellik g ö s te rir: Karagöz
ile Kavuklu’nun kukla oyunlarındaki karşılığı İbiş'tir; da
ima uşak rolündedir. Hacivat’la
Pişekâr'ın karşılığı da
İbiş’in Efendisi olan İhtiyar’dır. Genç âşık rolündeki ki
şinin tulûat tiyatrosundaki adı Ermeniceden gelme Sirar’-
dır. Hain adam, İbiş'in sevgilisi, genç âşıkın sevgilisi gibi
tipler de tulûat oyunları ile ortak kişilerdir. Hem tulûat
tiyatrosunda, hem de karagöz ve orta-oyunlarındaki «tak-
lid»ler ise, daha az sayıda olmak üzere kuklada da geçit
resmi yaparlar.
Kukla'nın ancak zamanımızda oynanan bazı oyunla
rının metinlerini biliyoruz; eski oyunlardan hiçbir metin
kalmamıştır. Eski geleneğinde kuklanın «sözlü oyun» ka
rakteri çok silikti; metin yokluğu bu olgu ile açıklanır.
Yeni metinlerden beş tanesi Otto Spies’ın, Türkisches
Puppentheater (1959) adlı kitabında yayınlanmış, beş ta
nesinin de konuları özetlenmiştir.
Soru 8 7 : Karağöz nedir? Tekniğindeki özettikler
nelerdir?
Karagöz, cansız aktörlerle oynatılan bir «oyunsdur.
Aktörleri ile dekorları, ve kimi hallerde sahnede görü
len hayvan, bitki, olağan-üstü yaratıklar, v.b. deriden ke
silmiş boyalı şekiller (sûretler)dir. Karagözcü, gerilmiş
ve arkadan
aklandırılm ış bir
beyaz perdenin geri-
209
Dostları ilə paylaş: |