Sinde bu sûretleri perdeye yapıştırarak seyircilere gös
terir. Aktör yerini tutan sûretlerle hayvanları, ve cin, ej
derha... gibi olağan-üstü varlıkları her birine özgü ha
reketlerle kımıldatır, konuşturur. Konuşmanın bir aktör
den ötekine geçişi, başların oynatılmasiyle belirtilir. Çe
şitli gürültüleri, ses ve şive ta k lit’erini karagözcü tek ba
şına yapar. Böyhece karagöz hem «görünmeyen tek ak
törlü» hem de «görünen cansız çok aktörlü» bir oyun özel
liğini taşır; tipkı kukla gibi. — Kukladan farkı üç boyut
lu yerine iki boyutlu sûretler kullanması, ve bunların per
deye vuran gölgelerini oynatmasıdır. Birçok başka mil
letlerdeki gölge oyunlarından farklı olarak Karagöz’ün bü
tün sûretleri renklidir.
Karagöz oyuncusunun yardağı vardır ama oyuna ka
rışmaz. Sûretleri ve başka araçları ustaya vermek, ve bu
na benzer yardımlnrdo bulunmaktır onun işi.
Karagözde, orta-oyunundaki kadar önemli olmamak
la beraber, müzik de yer alır. Her tipin sahneye girişini,
onun kimliği ile ilgisi olan makamda bir şarkı haber ve
rir. Karagözcü bazı havaları da kamıştan basit bir müzik
âleti ile çalar. Bu âlet bazı ses taklitlerinde de işe ya'ar.
Karagöz perdesinin ışıklandırılması eskiden «Şem'a»
denilen bir araçla sağlanırdı; bu, yayılmış bir mum kit
lesi ile yakılan,
kalınca fitilli ve geniş alevli bir türlü
şamdandı. Bu ışığın hafif titremeleri, sûretlerin perdeye
vuran gölgelerine de, karagözcünün yaptırdığı hareket
lere eklenen bir türlü canlılık, oynaklık sağlardı. Şehir
lerde elektrikle ışınma kolaylığı yayıldıktan sonra kara
gözcüler de bu yeni yöntemi benimsediler.
Meddah ve orta oyunu gibi
karagöz de şehirlerde
geçer bir sanattı. Şimdi o da sönmek üzeredir. Son bir
kaç temsilcisi onu unutturmamaya çalışıyorlar. — Bu oyun
eskiden, özellikle ramazan gecelerinde,
İstanbul'un ve
başka büyük şehirlerin kahvelerinde gösterilirdi. Hem
210
büyükleri, hem de küçükleri eğlendiren yönleri vardı.
Türk Karagözünün boyutları, çok büyük bir salonda,
çok kalabalık seyircinin rahatça görmesine elverişli de
ğildi; evierin sofalarında, bahçelerde (sünnet düğünleri
vesilesi ile) ve kahvelerde, en çok 50 - 60 kişilik bir seyir
ci topluluğuna uygun bir gösteridir Karagöz. Öteki seyir
lik halk oyunları gibi, irticale önemli yer verir. Ama ge
ne de, bazı usta karagözcülerin yazıya geçirdikleri oyun
lar okuyucu ilgisini de çektiği için bu yüzyılın başların
dan beri pek çok karagöz metinleri yayınlanmıştır. Son
20 - 25 yıl içinde, radyoda da Karagöz oyunlarına yer ve
rildiği oluyordu. Özellikle çocuklar için, kimi karagöz
cüler, eski metinleri günümüze göre ve dinleyicilerin il
gilerini gözönünde tutarak radyo yayınlarına uygulama
yı denediler.
Seyirlik halk oyunları içinde metin («söz») öğesinin
en çok önem kazandığı sanat şüphesiz Karagöz olmuştur;
bunun bir sebebi de, tek aktörün aynı zamanda eserin
«yazarı» olmasıdır; karagöz metinlerini — belli şeması için
de— her karagözcü kendisi yaratma imkânını bulmuş
tur.
Soru 8 8 : Karagözün geçmişi üzerine neler bili-
yoruz?
Gölge tiyatrosunun Çin'de mi, yoksa Hind'de mi ilk
defa yaratıldığı kesin olarak bilinmiyor. Bu Uzak-Doğu
ülkelerinden Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına hangi
rihte ve hangi yoldan geldiği de tartışılan bir sorun
dur.
Yukarda (Soru: 85) Türk kuklasının geçmişi üzeri
ne bildiklerimizi özetlerken anlattığımız gibi,
uzun za
man, gölge-oyunu ile kuklayı göstermek için eski kaynak
211
larda kuHanılan kelimelerin yanlış yorumlanması sonucu,
gölge-oyununun, Çin'den Moğollar aracılığı ile, Orta-Asya
Türklerine ve İran'a, oradan da Osmanlı ülkesine geldiği
sanılıyordu. Daha yeni araştırmalarla bu açıklamadaki ya
nılma meydana çıktıktan sonra, gölge oyununun Türkiye’
ye, daha Güneyden geçen ikinci bir yol izleyerek gelmiş
olacağı ileri sürüldü; bu görüş bize daha kandırıcı görü
nüyor.
Yakın-Doğu memleketlerinde gölge-oyunu üzerine bil
giler Xll'nci yüzyıla çıkıyor. Xl!l’üncü yüzyıldan da ünlü
arap hekimi İbn Danyâl bu oyun için düzenlenmiş üç tane
piyes metni bırakmıştır. Bu metinler her ne kadar aydın
bir zümrenin zevklerini karşılamak üzere yazılmışa ben
zerse de, yazarın bunları oldukça gelişmiş bir halk gele
neğinden esinlenerek düzenlediği kestirilebiliyor. Yine Mı
sır’dan, XIV‘üncü yüzyıldan kaldığı kestirilen gölge oyu
nu sûretleri de bize kadar ulaşmıştır.
Karagöz oyununun Osmanlı ülkesinde ilk ortaya çı
kışı üzerine bazı yazılı kaynaklarla, karagözcülerin sözlü
geleneğinde birtakım menkabemsi söylentiler vardır. Ev
liya Çelebi’ye göre Karagöz ve Hacivad, Selçuklular ça
ğında yaşamışlardır. Karagöz, Bizans İmparatoru Kons-
tantin'in ulaklığını yapan bir Çingene imiş; Hacivad da
Mekke ile Bursa arasında gidip gefirmiş; ikisi, yılda bir
defa yolları üzerinde buluşup tuhaf tuhaf konuşurlarmış;
onların bu sohbetleri sonradan gölge oyunu biçimine so
kulmuş. — Karagözcülerin arasında anlatılan menkabeye
göre ise, gölge oyununun icadı Sultan Orhan çağma çıkar.
Bu Padişah Bursa’da bir cami yaptırıyormuş; Karagözle
'acivad da, birincisi dem ini, İkincisi de duvarcı olarak
bu yapıda çalışırlarmış; gevezefikleri ve maskaralıkları {le
öteki işçileri çalışmaktan alakoydukları için Padişah on
ları öldürtmüş; sonra da yaptığına pişman olmuş; Şeyh
Küşterî, Padişahı teselli için,
Karagöz’le Hacivad’ın bn
212
Dostları ilə paylaş: |