Karşılaştırmamıza ikinci örnek, hem coğrafya,
hem
de çağ bakımından gene birbirinden çok uzakta oluşmuş
iki şiirden parçalar olacak; birincisi uygur yazısı ile ya
zılmış bir şiirden dizeler;
Amrak toğmuş ini kelin
ağam kayda ter mü erki?
Begim kayda ter mü erki?
Bu dizeleri bugünkü dile şöyle çevirebiliriz, pek fazla
bozmadan :
Sevdiğim küçücük gelin
ağam nerde? der mi ola,
Beğim nerde? der mi ola?
Bu dizelerle bir Tercan türküsünün şu parçalarını kar
şılaştıralım:
Karşı yatan karlı dağlar
Acep bizim dağlar m’ola?
Siyah saçlı benim anam
Oğul deyi ağlar m’ola?
Kâbeden gelen hacılar
Yürekte vardır acılar
Evdeki çifte bacılar
Kardeş deyi ağlar m’ola?
Parmağımda gümüş hâtem.
Gidem gurbet ilde yatam.
Ak sakallı benim atam
Oğul deyi ağlar m'ola?
Bu türlü XIX'uncu yüzyıl âşıklarından Sümmânî'ye
196
de mal ediliyor; onun diye bilinen bütünleyici iki bent şöy-
le d ir:
Yol üstünde biten otlar
Her gelen bizi öğütler
Kavim, kardaş, koç yiğitler
Yolda der de ağlar m'ola?
Sümmâni'yem oldum talan.
Nice gurbet ilde kalam.
Bir küçücük Şevki balam
Dadaş der de bekler m'ola?
Bu metinlerde, görülüyor ki, yainız üslûp ve dile ge
tirilen duygular değil, bentlerin düzeninde, seçilen uyak
larda da benzerlikler göze çarpacak niteliktedir.
197
DOKUZUNCU BÖLÜM
SEYİRLİK HALK OYUNLARI
Soru 8 2 : Seyitlik halk oyunları nasıl tanımla
nır? Ortak nitelikleri nelerdir? Halke-
debiyatı ile ne gibi ilişkileri vardır?
Seyirlik halk oyunları adı altında gösterdiğimiz halk-
edebiyatı türünün çeşitleri şu nlardır:
meddahlık, kukla,
karagöz, orta-oyunu, tulûat tiyatrosu, köylü oyunları.
Bunları bir küme altında birleştiren ortak
yönlerin
başında «seyirlik» oluşları gelir. Bunlar birer gösteridir.
Bir yanda seyircileri, bir yanda da dktörleri vardır: tek
aktörlü olsun (meddahlık, karagöz, kukla gibi), çok ak
törlü olsun (orta-oyunu, köylü oyunları, tulûat tiyatrosu
gibi), aktörleri ister canlı olsun, ister cansız sûretler ol
sun.
Taklit, bu oyunların en önemli öğelerinden biridir;
o kadar ki, Metin And'ın belirttiği gibi, ta klit kelimesi
bu sanat geleneğinde, «temsil» (representation) anlamını
almıştır; «filân
oyunun taklidi»,
onun temsil edilmesi,
oynanması demektir; bir de
aktörün türlü
şiveleri ve
karakterleri tıpkısı tıpkısına canlandırması anlamında
«taklit» onlarda ortak bir niteliktir:
karagözle orta-oyu-
nunda Acem, Kastamonulu, Tiryaki, Çelebi, Firenk... tak
lidi gibi.
198
Bu oyunlar arasında söyleşmeli olanların
(karagöz,
orta-oyunu, kukla, tulûat) bir özelliği de. başlıca iki tipin
oyunun yükünü taşımasıdır; karagöz oyunlarında bunlar
dan biri, Hacivad, orta-oyununda Pişekâr, Metin And'ın
tabiriyle, «dişi-konuşan»dır; söz fırsatını verir; tulûat ti
yatrosu ağziyle buna «anahtar vermek» derler. Buna kar
şılık «erkek-konuşan» cevap veren, lâf yetiştiren kişidir:
hayâl oyununda Karagöz, orta-oyununda Kavuklu, tulûat
tiyatrosunda ve kuklada İbiş veya Komik.
Halkedebiyatının başka çeşitlerinde de gördüğümüz,
birkaç «sanat»ı bir araya getirme niteliği seyirlik oyun
larda söz sanatını ikinci
planda bırakacak kerteye gel
miştir. Gerçekten de seyirlik halk oyunlarında «söz» baş
ka sanat gösterilerine bir «dayanak» vazifesini görmek
ten ileri gitmez. Onun için de bu oyunların önceden ha
zırlanmış, yazılmış, ezberlenmiş metinleri yoktur. Aktör,
gayet basit olan bir eylem-çizglsini izleyerek geleneğin
istediği, hiç değişmeden belli yerlerde söylenen birtakım
kalıpların dışında her şeyi irticalle söylemekte serbesttir.
Seyirlik halk oyunlarını Metin And şöyle tanımlıyor:
«Bu oyunların (...) bir özelliği de gerçekçiliğe, özdeşleş
meye dayanmayan kişileştirmeye başvurması, her yönüy
le «göstermeci» tiyatro özelliğini taşımasıdır. Ayrıca oyun
lar «açık biçim» denilecek, aksiyona az önem veren, ek
lemli, organik bütünlüğü olmayan kısa oluntulardan mey
dana gelmiştir.» Konuları gayet sadedir;
fazla çapraşık
olmayan, ve çoğu kez birbirine benzer maceralardan mey
dana gelmiş çerçevelerdir.
Bu oyunların birinden ötekine geçiş sık görülür. Ko
nular çoğu halde ortak olduğu gibi, geleneğin söylenme
sini zorunlu kıldığı bazı kal.p sözlere kadar ayrıntılarda
da pek çok ortak öğeler vardır. Köy oyunlarını bir tara
fa bırakacak olursak, her bir çeşidin temsilcisinin öteki
199
çeşitlerde de hüner göstermesi olağandır. Küçük İsmail,
Abdürrezzak gibi ünlü orta-oyuncuları tulûat tiyatrosun
da da oynamışlar, tulûat komiği olarak tanınmış Kel Ha
şan, orta-oyununa çıkmış, Karagözü Naşit sahneye koy
mayı denemiştir; karagözcü Küçük A li’nin asıl kendi sa
natından başka, meddahlığı da vardır.
Bu oyunlar toplumun belli kültür seviyelerine ve be
lirli çağların
şartlarına
sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Köylü
oyunları köy ortamının üretim ve tüketim şartlarına bağ
lı gösterilerdir; çok eski geleneklerin artıklarıdırlar, ama
ancak köy hayatı içinde yaşama
ortamlarını
bulurlar.
Meddahlık, orta oyunu, karagöz Osmanlı imparatorluğu
nun şehir ortamında oluşmuş, gelişmiş sanatlardır; Os
manlI tipi toplumla birlikte bu oyunların geleneği de öl
müştür, ya da ölmek üzeredir.
Halkedebiyatı incelemelerini, seyirlik halk oyunları
nın bütünü içinde söz sanatı payı ilgilendirir. Birçok yön
leriyle onlar, bir yandan, tiyatro tarihinin inceleme konu
sudur. Birer bütün olarak da, ayrıntıları ile (müzik, dans,
hokkabazlık, maskaralık ve başkaca çeşitli «oyun» ve eğ
lence yönleri ile), aynı zamanda türlü inanışlar,
töreler
ve törenlerle olan ilişkileri bakımından halkbilimi incele
meleri içine de girerler.
Biz aşağıdaki sahifelerde kısaca bu sanatların, en
çok, konuları ve söze bağlı anlatım niteliklerini inceleye
ceğiz.
Geri kalan yönleri üzerinde vereceğimiz gerekli
bilgiler,
bunları araştırma
konusu edinmiş uzmanların
incelemelerinden özetlenmiştir. Özellikle, tiyatro ve dans
tarihi üzerine çalışmaları ile tanınmış Metin And'ın son
eserinden
(Geleneksel türk tiyatrosu: Kukla,
Karagöz,
Orta-oyunu.
Ankara,
Bilgi
Yayınevi, 1969),
konuların
bütünü için, bol bol yararlandık. Okuyuculara o eseri sağ
lık veririm. Karagöz metinlerini okumak isteyecek olan
lar da, Cevdet Kudret'in Karagöz’ünden (3 cilt, Ankara,
200
Dostları ilə paylaş: |