74
daha mükemmel bir düzeyde Asif Ata`da kendisini gösterdi.
Asif Ata
insandan, yani, onun iç gereksinimlerinin dışında
şekillenen Kuruluş-
ları reddetmektedir.
"Ne Kapitalizm, ne Sosyalizm, Ruhsal Toplum
yaranmalıdır" diyor. Kapitalizm bireyin efendiliği, Sosyalizmse
devletin ağalığıdır Asif Ata`ya göre. Her ikisi insanın hakkına
tecavüz ediyor. Hakkına tecavüz edilmiş insansa halk yaratamaz.
"Halk karşılık beklemeyen, Bağımsız bireylerden oluşmalıdır"
(Asif Ata). Asif Ata`nın "Ruhsal Devlet" düşüncesi mevcuttur. Bu
düşünceye göre, Devlet maneviyata dayanmalı ve çok az işlevlere
sahip olmalıdır:
1) Bireysel yönetim; 2) Mülkiyet eşitliği yaratmak; 3) Bireyi
toplumun baskısından korumak; 4) Ayrıcalığın başkanlık, efendilik
halinden Atalık`a geçmesini sağlamak.
Devlet Ruhsalyata(maneviyata) dayanmadıkta halk sürüleşiyor ve
onun yönetimi de oldukça kolaydır. Devlet onun başında duranların
ayrıcalık üstünlüğünü koruyan kaba kuvvete dönüşür. Ulusal Birlik
halindeyse devlet yalnız bu Birliğe hizmet edecektir.
Asif Ata`nın Ruhsal Devlet modeli Dini Devlet anlamına
gelmiyor. İran İslam Devleti en fena şiddet olayıdır. Orada Ruhsallik
yoktur, yani Devlet Ruhsal ilkelere dayanmıyor.
Tam da sırasıyken, Mutlaka İnam dünyabakışının "Ruh",
"Ruhsallik" kavramlarına da burada kısaca da olsa açıklık getirelim.
Şimdiye kadar ruh meselesiyle alakalı çeşitli farklı görüşler
belirtilmiş, bu bakışa farklı anlamlar verilmiştir. Örneğin, Kitaupa-
nişat`ta ruh - kozmik enerjidir. Saçın ucunun birkaç milyartlık bir
parçası olabilecek bir mikrocandır. Semitlerde ruh varolmanın
teminatı olan candır. İnsan öldüğünde ağzından havayla birlikte
çıkıyor ve uçup gidiyor... Asif Ata öğretisinde Ruh - İnam, İdrak,
Maneviyat, İrade Birliği'dir. İnsanı İnsan olarak vareden bu İnsansı
özelliklerin Mutlak halidir. Ruh`un ölmezliğini de çeşitli illüzyonist
belirtilerle değil, bu özelliklerin soyda, halkta, Evrende yaşamasıyla
kıyaslamak daha doğrudur.
İnsan kendi ruhunu İnam`ını, İdrak`ını, Maneviyat`ını, İrade`sini
yarattığında artık o, ölümsüzlüğüne ulaşır. İnsan büyük anlamda
ruhunu yaratamıyorsa, nasıl varsa, öylece kalıyorsa, o zaman, ruhun
olağan belirtileriyle anılar halinden uzağa gidemiyor ve ruhsal
olanaklarının büyük çoğunluğunu kendisiyle beraber mezara götürü-
yor. Ancak insan fiziksel olarak da tam kaybolmuyor. Ayrı ayrı