4
tarzda akılcı yöntemlerle oluşturulmuştur.
2
Örneğin, "nebilik"
(prophethood)
birçok dinlerde görülür, ancak her dinde nebiliğin şek-
li, yeri, alanı değişiktir. Aynı şekilde "bürokratlaşma" ideal tip olarak
kullanılmaya müsait bir yapıdır, fakat Osmanlıların "patrimonyal
(saltanata dayalı)" bürokrasisiyle modern devletin "rasyonel" bürok-
rasisi arasında önemli farklar vardır. Çerçeveyi sistemlere tatbik etti-
ğimizde farklar belirir.
3. Din-Sosyal Sınıf İlişkisi
Sosyal tarih alanından hareket eden Weber’in çalışmalarının,
genel teması, dinî sistemin din dışı alanlara (profan) etkilerini belir-
lemekten ibaretti. O, bunu konu edinen ünlü araştırması Protestan
Ahlâkı ve Kapitalizm’in Ruhu’nu 1905’de yayınladı. Din sosyolojisi
açısından üç temel konusu şunlardı:
Dini fikirlerin ekonomik davranışa etkisini araştırmak,
Sosyal tabaka ile dini fikirler arasındaki ilişkinin tespiti,
Batı kültürünün kendine özgü özelliklerini tespit etmek ve
açıklamak.
O, bunu yaparken, Batı’nın rasyonel görüntüsünü daha iyi or-
taya koyabilmek için, olumsuz anlamlar yüklediği Doğudan da tezat
(kontrast) halinde söz eder.
Dinî fikirlerin ekonomik davranışta etkili olduğu tezi sebebiyle
Weber’i, Karl Marks’ın anti tezi olarak görenler olmuştur. Böyle anla-
şılmasına itiraz etse bile, değerlerden oluşan üst yapı kurumlarının
ekonomi ve üretim araçlarını ifade eden alt yapıyı ürettiği tarzındaki
Marksist varsayımdan o, açıklama yöntemi itibariyle tamamen ayrı-
lır. Onun temel düşüncesi, ekonomik enstrümanları içeren alt yapı
kurumlarının değersel üst yapının bir yansıması olduğu varsayımın
aksine, dinsel inançların bir ekonomik zihniyetin doğuşuna neden
olduğudur. Bu yüzden Protestan (özellikle Kalvinist) ahlâkı ile kökleri
16.yüzyıla kadar uzanan kapitalist düşünce arasında açık bir bağ-
lantı kurarak Kalvinist Protestan ahlâkının kapitalizmi ortaya çıkar-
dığını ileri sürer. Buna göre inanmış bir Kalvinist ve Püriten’in, de-
vamlı çalışmayı Tanrı’nın emri ve dinî arınmışlığın vasıtası olarak
benimsemesi sebebiyle Kalvinizm ve Püritenizm belirli bir aşamaya,
dünyevileşme aşamasına kadar kapitalist ruhun taşıyıcısı olmuştur.
3
2
Aron, Raymond, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, (çev. Korkmaz Alemdar), Bilgi
Yay, Ank. 1986/1989, s.361; Swingewood, Alan, Sosyolojik Düşüncenin Kısa
Tarihi, (çev. Osman Akınhay), Bilim ve Sanat Yay. Ank. 1998, s.178-181;
Kızılçelik, age, 250-252.
3
Weber, Max, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, the
Relationships Religion and The Economic and Social Life in Modern Culture,
5
Weberci bakış açısına göre din, muhtelif sosyal tabakaların etik
ve ideolojik yönelimlerini yansıtır. Sözgelimi Çin'de, M.Ö. bir kaç asır
öncesinden başlayıp 1912 yılına gelinceye kadar devlet dini olarak
tanınan Konfüçyanizm âlimlerin, ediplerin, bürokratların, prenslerin
ve imparatorluk ailesinin düşüncelerini; erken Budizm dilenci zahit
ve rahiplerin görüşünü ve Yahudilik başlangıçta bir parya konumun-
daki bir azınlık kültürünün fikirlerini temsil eder. Hıristiyanlık geliş-
tikçe, Hıristiyan olmanın hangi anlama geldiğiyle ilgili fikirleri, çok
farklı sosyal sınıf türlerinin çıkarlarını yansıtmıştır. Böylece Hıristi-
yanlık, kendi sosyal ve ekonomik hayatının nasıl konumlandığına
bağlı olarak, uhrevi, dünyevi veya her ikisinin birleşimi haline gel-
miştir. Kurtuluş, gelecek telâfisi, günah ve hatta dinî mütevazılık gibi
kavramlar belirli sosyal sınıflar için tabii iken diğerleri için değildir.
4
Weber’in en iyi bilinen ayırımları arasında “imtiyazsızlar” (bundan
dolayı kurtuluşa ihtiyaç duyanlar) ile “imtiyazlılar” (hâlihazırda
“doymuş” olduklarından bir kurtuluşa ihtiyaç duymayanlar) arasın-
da olanlardır.
5
Başlangıçtan beri, kadim Hıristiyanlık bir şehirli
zenaatkârlar diniydi. Toplumun orta ve ortanın daha aşağı kısımları-
nı oluşturan bu imtiyazsız sınıflar, hem köylüler hem de imtiyazlı
elitlerin aksine dindar insanlardan teşekkül ediyordu. Genel olarak,
rasyonel ekonomik amaç peşinde koşan orta tabaka ve daha aşağı-
sında yer alan şehirliler dinin gerçek taşıyıcılarıdır. Şehirli alt taba-
kalar ise, kendilerine özgü dini fikirler geliştirme eğiliminde olmakla
birlikte aşağı orta sınıf liderlerinin ve vaizlerinin misyonerce çabala-
rından oldukça etkilenirler.
Din-sosyal tabaka ilişkisiyle ilgili olarak şu iki hususun altı çi-
zilebilir: Birincisi, “Bir dinin özünün, onu ayakta tutan tabakanın
toplumsal durumunun basit bir ‘işlev’i olduğu ya da o tabakanın
‘ideoloji’sini temsil ettiği; o tabakanın maddi ya da manevi çıkar ko-
numunu yansıttığı” tarzındaki Marksist varsayım
6
, dini maddî un-
surlara indirgeyen bir varsayımdır. Marksist terminoloji, dinî formları
sosyo-ekonomik alt yapının –özellikle sınıflar arasındaki ilişkilerin-
yansımaları veya tezahürleri olarak açıklama eğilimindedir. Buna
göre, üretim sürecinin doğası ve üretim sürecine katılan başlıca top-
translated by Talcott Parsons, Charles Scribner’s Sons, New York, 1958,
s.155-181; Türkçesi, Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu, çev. Zeynep
Aruoba, Hil Yay, İst. 1985.
4
Weber, age, 228-229; Paden, E. William, Interpreting the Sacred, Beacon
Press, Boston, 1992, s.37.
5
Weber, Max, The Sociology of Religion, Translated by Eprahim Fischoff, Beacon
Press, Boston, 1963, s.95-100;
Hamilton, B. Malcolm,
the Sociology of Religion,
Theoretical and Comparative Perspectives, London and New York, 1995, s.140;
Paden, age, 37.
6
Weber, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism, 229.