Uluslararasi sempozyumu



Yüklə 26,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə160/307
tarix11.09.2018
ölçüsü26,8 Mb.
#67808
1   ...   156   157   158   159   160   161   162   163   ...   307


Nasreddin Hoca Fıkralarında Ayetlerin İzleri

Hatice AVCI 

1

 

                                                                                 



Giriş

Nasreddin  Hoca  13.  yüzyılda Anadolu’da  yaşamış,  latifeleriyle  tanınan 

âlim ve mutasavvıf biridir.

2

 Türk Dünyası’nda büyük bir yere sahip olan Nas-



reddin Hoca fıkraları

3

 da Türk zekâsını, kültür ve değerlerini yansıtan birer 



ayna  konumundadır.  Hayatın  akışı  içerisinde,  olaylar  karşısında  Hoca’nın 

bilgece sözlerinden ve tavırlarından oluşan bu fıkralar; sırf güldürmek veya 

eğlendirmek için söylenmiş sözler olmayıp hepsi birer öğüt içermektedir. Bu 

öğütler, İslam dinin temel kaynakları olan Kur’an-ı Kerimdeki ayetlere ve 

Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hadislerine ters düşmemek-

te ve hatta onların birer iz düşümleri niteliğinde durmaktadırlar. Biz de, bu 

bağlamda, Hoca’ya atfedilen meşhur fıkralardan bir demet seçerek bunların 

içerdiği öğütleri ve onlarla ilgili gördüğümüz ayetleri sunuyoruz.



Parayı Veren Düdüğü Çalar

Hoca bir gün pazara gitmek için yola koyulmuş. Az sonra çocuklar önünü 

kesmiş. Hoca, bize pazardan düdük al diye bağrışmışlar. İçlerinden biri çıkıp, 

parasını uzatmış. Pazar dönüşü aynı çocuklar yine hocayı çevirmişler. Hoca, 

para veren çocuğa düdüğü uzatmış, tam ayrılıyormuş ki! Bütün çocuklar ba-

ğırmış; “Hani bana, hani bana”. Hoca çocuklara dönüp: -”Parayı veren düdü-

ğü çalar”, demiş.

Bu fıkrada Hoca, genel ifadeyle “emeksiz yemek olmaz” düşüncesini ço-

cuklara  aktarmak  istemiştir.  Dünya  hayatında  dürüstlükle  çalışıp  kazanma 

Allah katında kıymetlidir. Aynı zamanda dünya ahiretin tarlasıdır ve dünya-

da yapılan her türlü iyiliğin de kötülüğün de karşılığı ahirette eksiksiz görü-

lecektir.  Bu  düşünceyle  paralel  olarak  şu  ayetleri  örnek  verebiliriz:  “İnsan 

için kendi emek ve gayretinin karşılığından başka hiçbir şey yoktur. Her 

insanın emeği ileride gözler önüne serilecek sonra da karşılığı eksiksiz 

1  Arş. Gör., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

2   Bkz., Şimşek, Selami, Nasreddin Hoca ve Tasavvuf, Buhara Yayınları, İstanbul, 2011.

3   Bkz., Duman, Mustafa, Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası, Heyamola Yayınları, İstanbul, 

2008.



450 Nasreddin Hoca Fıkralarında Ayetlerin İzleri

verilecektir.”

4

 (Necm, 53/39-41). “Küçücük bir iyilik yapan kimse o iyiliği 



amel defterinde görecek. Küçücük bir kötülük işleyen de o kötülüğü amel 

defterinde görecek.” (Zilzal, 99/ 7,8).



Ye Kürküm Ye

Bir gün Nasreddin Hoca bir düğüne gitmiş. Varlıklıları, iyi giyimlileri baş-

köşeye buyur ediyorlarmış. Ona dönüp bakan bile olmamış. Karnı da bayağı 

açmış. Ne bulduysa yiyip içip bir köşeye oturmuş. Başka bir düğüne çağ-

rılınca dostlarını dolaşıp kiminden kürk, kiminden kaftan, kiminden kuşak, 

kiminden at, eğer ödünç almış. Düğün kapısında konukları karşılayanlar he-

men koşup onu coşkuyla atından indirip başköşeye buyur etmişler. En güzel 

yemekler, meşrubatlar önüne sıra sıra dizilmiş. Hoca bir yandan atıştırıp bir 

yandan da kürkünün ucunu yemeklere doğru tutarak: “Ye kürküm ye, bütün 

bunlar bana değil aslında sanadır.” demiş.

5

  

Hoca burada çok ince bir üslupla durumu eleştirmiş; insanın kıyafetinden 



veya dış güzelliğinden çok huy güzelliğinin önemli olduğunu vurgulamıştır. 

Kıyafet kabuktur ve önemli olan özdür. Ayette “Ey Âdemoğulları! Biz size 

hem edep yerlerinizi örtecek, hem de sizi güzel gösterecek elbise nimetini 

bahşettik, elbise yapmayı öğrettik. (Ama bilin ki) en güzel elbise takva elbi-



sesi, yani edep ve hayâ duygusudur…” Görüldüğü üzere ayette de “takva” 

kelimesiyle  özdeki  kıvama,  güzelliğe,  sağlamlığa  işaret  edilmiştir.    (A’râf, 

7/26) 

Ya Kabak Yetişseydi

Bir yaz günü Nasreddin Hoca biraz serinlemek için ceviz ağacının göl-

gesine  oturmuş.  Biraz  ilerideki  kocaman  helvacı  kabakları  gözüne  ilişince 

kendi kendine: “Şu Allah’ın işine bak, otun üstünde koskoca kabak yetişiyor, 

şu dalları göğe uzanmış, bir evleklik yer tutan ceviz ağacının meyveleri ufa-

cık…” diye düşünürken başına bir ceviz düşmüş. “Ah başım” diyerek yerin-

den fırlayan Hoca, “tövbe ya Rabbi bir daha senin işine karışmam. Ya ağaçta 

ceviz yerine kabak yetişseydi.”  demiş.

6

Bu fıkradaki mesaj gayet açıktır. Allah’ın yaratmasındaki mükemmeliyete 



dikkati çeken Hoca, kâinatın belli bir düzen içerisinde yaratıldığını da anlat-

mış olmaktadır. Allah Teâla ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Yedi kat 

4   Ayet çevirilerinde Temmuz 2012 tarihinde Düşün Yayıncılık’tan çıkan Mustafa Öztürk’ün 

çevirisi esas alınmıştır.

5   Güleç, İsmail, Nasreddin Hoca’nın Biri Bir Gün, İz Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 52.

6   Güleç, age., s. 85.




451

Hatice AVCI  

uçsuz bucaksız gökleri mükemmel bir uyum ve ahenk içinde yaratan O’dur.  



Rahman’ın  yaratmasında  hiçbir  kusur  göremezsin.  Bak  bakalım  her-

hangi bir kusur görebilecek misin? İstersen tekrar tekrar bak! Sonun-

da gözlerin kusur arayıp bulamamaktan bitkin ve yorgun düşecektir.” 

(Mülk, 67/3, 4) 



Dünyanın Dengesi

Hoca’ya sormuşlar:

-Her sabah halkın kimi o yana kimi bu yana gidiyor. Sebebi nedir?

Hoca şöyle cevap vermiş:

-Eğer hepsi aynı yöne gitse dünyanın dengesi bozulur.

7

Hoca  bu  fıkrada  insanların  duygu  düşünce  gibi  pek  çok  yönden  birbir-



lerinden  farklı  olmalarının  normal  olduğunu,  dünyanın  düzenin  bu  şekilde 

oluştuğunu ve bu farklılıkların üstünlük sebebi sayılamayacağını belirtmiştir. 

Evet, insanların ırk, meslek, duygu ve düşüncede birbirinden farklı olmala-

rıyla ilgili şu ayet bizi bu konuda aydınlatmaktadır: “Ey insanlar! Biz sizi 

bir erkekle bir kadından yarattık. Kendinize mahsus bir kimlik sahibi ol-

manız, birbirinizi farklı kimliklerinizle tanıyıp yardımlaşmanız için sizi 

boylara ve kabilelere ayırdık. Ama şunu da bilin ki Allah katında en de-

ğerli olanınız, O’nun emir ve yasakları hususunda en duyarlı en dikkatli 

olanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.” 

(Hucurat, 49/13).



Dağ Yürümezse Abdal Yürür

Hemşerileri bir gün Hoca’ya takılır ve sorarlar:

-Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir, aslı var mı-

dır?


Hoca’nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar:

-Herhalde öyle olmalı.

-Öyleyse bir keramet göster bakalım, derler. 

Hoca, karşısındaki dağa;

-Ey ulu dağ, çabuk yanıma gel, der. Tabi ne gelen var ne giden. Bunun 

üzerine Hoca, dağa doğru yürümeye başlar. Etrafındakiler:

7   Güleç, age., s. 137.



Yüklə 26,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   156   157   158   159   160   161   162   163   ...   307




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə