68
Tarihi - Kültürel Gelişim Sürecinde Türk Kadının Konumu
olarak anayasaya dayanması onu diğer Doğu ülkelerinden ayırmaktadır. Şöy-
le ki, Türkiye ile kıyaslandığında Arap Dünyasında kadın özgürlüğünü teşvik
çalışmaları aydınlanmacı yolu takip etmekte daha yavaş davranmaktaydı. Bu
yolda ilk engel ise, kuşkusuz, otoriter rejim, çürük geleneklere dayalı toplum
yasaları, hurafe ve gericiliği yayan şeriat kanunlarıydı. İlerici yazara göre,
kadın özgürlüğü yönünde köklü değişikliklere bu doğrultuda bilinçlenmenin
geliştirilmesi ve yasaların desteğiyle ulaşılabilir .(32, s. 132)
Emin Reyhani 1917 yılında yazdığı “Harem Duvarları Arkasında” eserinde
Genç Türklerin hakimiyeti yıllarında toplumun siyasal ve toplumsal hayatına
cesaretle atılan Cihan karakteri ile özgür, azimli, cesur ve ilerici Türk kadın
tiplemesini vermeye çalışmıştır. Yazar Cihan᾿ı şöyle anlatmaktadır: “O, mil-
letinin diğer kız ve kadınlarının önünde giderek, özgürlük meşalesini azimle
taşımakta, haremin nefret uyandıran zincirlerine karşı mücadele etmektey-
di. O, özgürlüğe çağıran siyasi makalelerin yazarı, devrimci fikirlerin yeni
meşale tuttuğu akılların hâkimi, vatandaşlarını özgürlük ve adalet uğrunda
mücadeleye çağıran bir Türk kızıydı!” (33, s. 94) Onun mücadelesi Doğu ka-
dınının parlak ve aydın geleceğine meşale tutan fedakâr Türk kadının kutsal
cihat yolu, cesaret ve direniş destanıydı!
Günümüzde Mevcut Olan Sorunlar ve Beklentiler
Günümüz kadını ülkesinin sosyal - siyasal yaşamında önemli rol alan,
modern toplumun oluşumu sürecinde bizzat görev alan bağımsız, aktif ve
mücadelecidir. O, ayakları üzerinde sağlam duran, hayatın çeşitli alanlarında
kendi sözünü söyleyebilen, hem aile, hem de çalışma yaşamının üstesinden
hakkıyla gelen ilerici toplumsal bir güç olarak yetişmektedir. Günümüzün
kadınları erkeklerle eşit durumda yaşamın neredeyse tüm alanlarında ortak
işbirliği kurmakta, parlamentoda ve yönetimde temsil edilmekte, seçimle-
re aktif katılmaktadır. İlerici kadınlar arasında devlet başkanları, memurlar,
diplomatlar, milletvekilleri, filozoflar, bilim adamları ve aydınlar, avukatlar,
doktorlar, askeri ve diğer meslekten olan kadınlar da bulunmaktadır. Elbette,
21. yüzyılın eşiğinde kadınların sadece seçim hakkı ile ikna olmasını düşün-
mek saflık olur. Kadınların özgürlüğü yalnız onların bizzat özgür olmasıyla
sınırlanmıyor; onları çevreleyen ortam ve bu ortamda kadın hakkında uzun
senelerden beri oluşmuş olan fikri değiştirmek gerekmektedir. Dünya Barış
ödülü kazanan Svetalana Aleksieviç᾿in şu sözlerine hak vermemiz gerekir.
O, şöyle demektedir: “Günümüzde görünürde özgürlük mevcut olsa da, psi-
koloji halen esaretedir.” (34) Özgür gelecek ve sağlıklı insanlık ilerici kadın
kökleri üzerinde yükselmektedir. Bir toplumun değeri kadınına verdiği de-
69
Afsana MAMMADOVA
ğerle ölçülür. Kadın aile ocağının koruyucusu ve temelidir. Toplum aileler
üzerinde oluşur. Bu ise kadını toplumun temeli yapmaktadır. Fransız filozofu
F.M.Fourier
13
sözleri bugün de güncelliğini korumaktadır: “Her toplumda ka-
dın özgürlüğünün düzeyi genel özgürlüğün düzeyi anlamına gelir.” Tolumun
kalkınması öncelikle kadın özgürlüğünden başlar. Sadece özgür kadın özgür
düşünceli ilerici insanoğlunu dünyaya getirmek gücüne sahiptir. Kadın ken-
di döneminin aynası, toplumun durumunun göstergesidir. Maalesef, modern
teknik ve bilimsel ilerleme asrında kadın ayrımcılığı ile ilgili hala çözümlen-
memiş sorunlar bulunmaktadır. Son dönemlerin genel istatistiksel rakamları-
na baktığımızda, kadınların eski toplumlarda olduğu gibi alınıp satılması, cin-
sel istismara zorlanması, tacize ve baskılara maruz kalmasıyla ilgili olguların
arttığının tanığı oluruz. Özellikle, yaşam düzeyinin düşük olduğu taşralarda
ve sosyoekonomik ilerlemenin zayıf olduğu çevre bölgelerde bu gibi olaylara
daha sık rastlanmaktadır. Kadının toplumdaki statüsü sosyal ve sınıfsal ka-
rakterli olup bir takım koşullara bağlıdır. Merkezde yaşayan kadınlarla çevre
bölgelerde yaşayan kadınlar arasında, hem de üst sınıfa ait kadınlarla aşağı
sınıfa ait olan kadınların yaşam tarzı, hak ve özgürlükleri arasında keskin
farklar bulunmaktadır.
BM᾿nin “Cinsiyet gelişimi” projesi kapsamında 19-60᾿lı yaşlarda bulu-
nan kadınlar arasında yapılan anket sonucunda Azerbaycan᾿da son yıllarda
kadınlara karşı şiddet olgularının çoğaldığı durumu ortaya çıkmıştır. Azer-
baycan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Genel İşlemler İdaresinden verilen bil-
giye göre, esasen aile içi şiddet sonucu meydana gelen cinayetlerin % 73,9᾿u
dövülme, % 22,4᾿ü kasten ağır ve hafif zarar verme, % 0,5᾿i kasten adam öl-
dürme, % 3,2᾿si ise diğer suçlardır .(29) Her sene 4 bine yakın kadın eşi veya
yasadışı nikâhta oldukları erkekler tarafından ağır şekilde dövülmekte, her
gün 100᾿e yakın kadın fiziksel darbelere maruz kalmaktadır. 2009᾿da “Aile
içi şiddete dair” yasa tasarısı kabul edilse de, yasanın uygulanması sonucunda
olumlu değişiklikler elde edilememiştir. Şöyle ki, 2010 yılında 109, 2011 yı-
lında yılda 135 kadın aile içi şiddetin kurbanı olmuşsa, 2012 yılının ilk 6 ayı
için bu rakam 790᾿a yükselmiştir.
Günümüzün Türk kadınlarının başlıca sorunları arasında kadın ticareti
(traffiking), taşrada erken nikâhın acı sonuçları, aile içi fiziksel ve psikolojik
şiddete maruz kalma, cinayet niteliğinde ölüm olayları, iş yerlerinde cinsel
istismara maruz kalma, cinsel içerikli baskılar, töre cinayetleri, eğitim ola-
naklarının sınırlanması vs. bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere, sos-
yoekonomik yönden geri kalan, ataerkil geleneklerin halen etkin olduğu ücra
13 ‘’Feminizm’’ kelimesinin onun türettiği söylenilir.