Uluslararasi sempozyumu



Yüklə 26,8 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə33/307
tarix11.09.2018
ölçüsü26,8 Mb.
#67808
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   307

97

Ali Berat ALPTEKİN 

“Tüm dünyaya yayılan Karadeniz insanının hayatta yaşadığı olaylar kar-

şısında bazen saf, bazen kurnaz görünerek içinde yaşadığı hayatın olumsuz-

luklarına, toplumsal çatışmalara ve olaylara tepkisini yansıtan, bir olay veya 

duruma bağlı olarak oluşan, karşılıklı konuşmalara dayalı küçük ve gerçek 

hikâyelerdir.” (Gökşen 2002: 177).

Bu tanımda da görüldüğü gibi Temel hayalî bir tip olmasına karşılık ya-

şamaya  devam  etmektedir:  O,  fıkralarında  bazen Amerika’da  trafiği  karış-

tırmakta, bazen İngiltere’de tribünleri coşturmakta, bazen dış seyahatlerinde 

Başbakan’a arkadaşlık etmektedir.

Günümüzde Temel fıkra tipinde olduğu gibi Hazar Denizi’nin doğusunda 

yaşayan Nasreddin Hoca da hayalidir. O, tıpkı Temel fıkralarında olduğu gibi 

içinde yaşadığı topluma göre şekillenmiş bir tiptir. Böylece her Türk Cumhu-

riyetinde ortak bir ad altında bile olsa o, içinde bulunduğu coğrafya ve halkla 

bütünleşerek yeni bir tip olarak ortaya çıkmıştır.

Kırgız Türkleri arasında yaşayan Nasreddin Hoca fıkralarından birisinde 

o 1991 yılındaki ülkenin ekonomik değişikliğini temsil eden bir tip olarak 

görülmüştür:

Apendi’nin sokağında, herkesin bir dükkânı varmış. Hoca da bir dükkân 

açmaya karar vermiş. Açtığı dükkâna herkes girip çıkıyor.  Fakat alışveriş 

yapmıyormuş.

Bir ihtiyar kadın gelmiş ve Hoca’ya sormuş:

“Et var mı?”

“Yok!”

“Un var mı?”

“Yok!”

Şeker var mı?”

“Yok!”

“Sabun var mı?”

“Yok!”

“O hâlde hiçbir şey yoksa neden burada oturuyorsun?”

Hoca:

“Kapatacaktım ama kilit de yok.” Demiş. (İsmailova 1996: 224).



98

Nasreddı̇n Hoca ve Fıkralarıyla İlgı̇lı̇ Sorun

Benzer bir fıkra Özbek Türkleri arasında tespit edilmiş olup süpermarket-

lerdeki alışıverişi konu almaktadır.

Bir gün Nasreddin Afandi’den sordular:

“Süpermarketlerdeki kadınlar bölümü niçin son kattadır?”

Afandi:

“Eğer kadınlar, bölümü zemin katta bulunsaydı, yukarı katlara çıkmaya 

para da istek de kalmazdı.” (Alembekov 1996: 98).

Tataristan Türkleri arasındaki fıkralardan bazılarında Hoca ve Hitler bir-

likte görülmektedir.



Alman karargâhında dolaşırken Nasreddin Hoca, Hitler’i görür. O, başını 

elleri arasına alıp, saçını yolarak büyük bir üzüntü içinde otururken, Hoca:

“Führer Efendi, neden böyle endişelisin?” diye sorar.

“Kaçsam  yakalarlar,  yakalarlarsa  kurşuna  dizerler  diye  korkuyorum.” 

der Hitler.

Hoca:

“Hay ahmak boşuna üzülüyorsun! Hiç seni kurşunlarlar mı? Ancak asa-

rak öldürürler” diyerek sakinleştirmeye çalışır. (Özkan 1999: 367).

Bir başka Nasreddin Hoca fıkrasında Hoca, Alman generaliyle karşılaşır:

Hoca Alman askeri kılığına girip gezerken, bir generalle karşılaşır.

General Hoca’ya:

“Ey asker, sen neden birliğine dönmüyorsun da buralarda dolaşıyorsun?” 

diye epey sert çıkışır.

Bunun üzerine Hoca:

“Gece  Ruslar  ile  savaştıktan  sonra,  birlikten  sadece  ben  kaldım.”  diye 

cevap verir (Özkan 1999: 369).

Bazen de Nasreddin Hoca basın toplantısı düzenleyerek şair ve yazarlarla 

sohbet eder:

Bir gün Nasreddin Hoca, bir grup yazarı kabul eder. Yazarlar, Hoca’ya 

pek çok soru sorarlar. Bir muhabir:

“Yahu Hoca, niçin bazı yazarların eserleri inceldikçe inceliyor” diye so-

rar.



99

Ali Berat ALPTEKİN 

Hoca ona:

“Kendileri kalınlaştıkça kalınlaştıkları için!” diye cevap verir.

Bir şair Hoca’ya şiir ile soru sorar:

“Ey Hoca, Ey Hoca” diye kollarını açarak konuşmaya başlar.

Hoca, onu hemen susturarak:

“Ey Hoca, Ey Hoca…” diye dört kelimeyi, dört satıra dizersen, karşılığı 

elbette kırk akçe olacaktır” der.

“Ne genç, ne de ihtiyar olan kısa boylu, ince gövdeli bir şair:

“Yahu Hoca, son zamanlarda, kabiliyet denen şey kayboldu.” diye şikâyet-

te başlamışken, Hoca ona:

“Ey şapşal acuze!” Olmayan şey biter mi?” der.

“Yahu Hoca, eleştirmen olabilmek için ne gerekir?” diyen birisine:

“Kalemin olmasa da olur, elinde sopan (küsük) olsun yeter.” der Hoca.

Ondan sonra Hoca yazarlara akıllıca pek çok tavsiyelerde bulunur:

“Üslubun güzel olmasa da, mizahın güzel olsun. Boyun uzun olsa da, şii-

rin uzun olmasın” (Özkan 1999: 371).

Türk Dünyası ve Türkiye’de Anlatılan Fıkraların Tamamı Hoca’nın mı-

dır?

 Türkiye’de son yayımlanan kitapta 1555 (Duman 2009) olan fıkra sayısı 

Özbekistan’da bu rakamın iki katından fazladır.  Aynı husus diğer Türk cum-

huriyetleri için de geçerlidir. Bize göre başta Rus psikologlar olmak üzere 

pek çok bilim adamı İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Nasreddin Hoca fık-

ralarından yararlanmışlardır.  Böylece de gerçek Nasreddin Hoca fıkralarının 

yanına  pek  çok  düzmece  metin  eklenmiştir.  Bu  sebepten Türk  dünyasında 

oluşan binlerce fıkradan büyük bir çoğunluğu düzemcedir. Gerçek Nasreddin 

Hoca fıkraları da tıpkı Türkiye’de olduğu gibi 100 rakamlı sayılarda kalmak-

tadır.  Bu işin ayıklanabilmesinin yoluna gelince zaman geçirmeden konuya 

hâkim bir ekibin Nasreddin Hoca Fıkraları Tip Kataloğu’nun hazırlamasıyla 

çözüme ulaşabilir..

 Yazmalar yazıya geçirildi mi?

 Nasreddin Hoca ile ilgili ilk yazma 15. yüzyıla aittir. Aynı yüzyılda Cem 

Sultan’ın isteği üzerine Ebu’l Hayr-ı Rumî tarafından hazırlanan Saltukna-

me’de Hoca’dan söz edilmektedir.  Acaba günümüzde Nasreddin Hoca ile 



Yüklə 26,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   307




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə