63
genel portreyi bu şekilde çizdikten sonra söz konusu metinlerin muhtevasıyla alakalı
öne çıkan hususlara da kısaca işaret etmek gerekmektedir Upanishadlar’ın Hint
felsefesinde yeni bir sayfa açtığı, felsefeyi sistematize ettiği bu yönüyle kendisinden
sonra teşekkül eden hemen hemen bütün felsefi sistemlere kaynaklık ettiği
bilinmektedir. Bu metinler sadece felsefi düşünce itibari ile değil inanç noktasında da
önceki kutsal kitaplarda yer almayan yeni fikirler ileri sürmek suretiyle sonraki dini
ve felsefi hareketlere tesir etmiştir.
Upanishadlar’ın felsefesi Atman ve Brahman kavramları üzerinde yoğunlaşır.
Bu iki varlığın esasında özdeş ve bir olduğu vurgulanır. Bunların hakiki doğasının
idraki için bireyin yapması geren eylemler bu metinlerde izah edilir. Yeni bir
düşünce olarak, kişiyi gene doğuma mahkûm eden karma ve samsara fikri de burada
işlenir. Bu anlamda bütün Hindularca benimsenen, ferdin bu hayatındaki yapıp
etmelerine bağlı olarak, ölümden sonra yine bu dünyada insan, bitki, hayvan veya
geçici bir süre de olsa cansız varlık formunda yeniden bedenleşmesi anlamındaki
samsara inancının ilk temelleri Upanishadlar’da görülür. Kurtuluş arzusunu doğuran ,
karma ve gene doğum döngüsü ilk olarak ve açık bir şekilde Upanishadlar’da ortaya
konulduktan sonra, samsara’dan azade olma anlamında ‘ilk kurtuluş çabasının’
(moksha) da Upanishadlar’la başladığı açıktır. Buna göre kurtuluş, bireyin içinde
bulunan ve varlığının devam etmesini sağlayan atman ile bütün evrene hayat veren
ölümsüz Mutlak’ın (Brahman) aynı tabiatta olduğunun bilincine varmakla
mümkündür. Bir başka ifadeyle kurtuluş kişinin Tanrı’nın kendi kalbinde ikamet
ettiğini bilmesidir. Metinlerde bunun yöntemleri ve kurtuluş anlamına gelen
“Brahman’ı kavrama” yolları geniş bir şekilde açıklanır. Aynı metinlerde bilgi, amel,
ibadet ve ritüeller boyutunda yapılması gerekenler derinlemesine işlenir. Özetle ifade
64
etmek gerekirse, Atman-Brahman özdeşliği ( tat tvam asi), bu özdeşliğe mani olan
cehalet ( avidya), cehaletin yol açtığı karma-samsara’dan ancak bilgi yoluyla ( jnana-
marga) kurtulma ( mokşa), böylece Brahman’da kaybolma, onda fena bularak ebedi
hayatı elde edebilme, sözü edilen kutsal metinlerin temel konularıdır. Upanishad
metinlerinin ana temasının bu tür bir kurtuluş doktrini üzerinde odaklanması bu
metinlere ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Upanishadlar döneminin hâkim kavramları Brahman, Atman, Moksha,
Samsara, Karma ve Jnana’dır. Bu metinlerde Tanrıların geri plana çekildiği görülür.
Din adamları eskiye nazaran daha az önemli sayılır. Kurbanlar bazı nedenlerle hor
görülür. Derin tefekkür, ibadetin yerini alır. İlahi bilgiyi kazanma, ayin ve
törenlerden daha ehemmiyetli
telakki
edilir.
Hint kutsal metinleri için genel olarak kabul gören sruti-smriti ikili tasnifinin
ilk kısmında yer alan kitapları bu şekilde kısaca ele aldıktan sonra ikinci kısmı teşkil
eden smriti başlığı altındaki kitaplara değinmek istiyoruz. Bu kategori içerisinde
değerlendirilen kitapların, Vedalar’ın tersine kaynağı bakımından beşeri olduğu
kabul edilir. Bunlar hikâye, destan ve kanunname tarzında yazılmış eserlerden
müteşekkildir.
B) SMRİTİ
İki temel Hint dini metin grubundan ikincisi Smriti’dir. Smriti Sanskritçe’de
“ hatırlanan/hatırlanmış/korunmaya değer şey” ya da “ hafıza”, “ gelenek” anlamlarına
gelmektedir.
148
Bu kategoriye dâhil olan metinlerin dindeki öneminin Şruti’den sonra
geldiği ve Hint dini düşüncesi içinde ikinci en yüksek otoriteyi teşkil ettiği
bilinmektedir. Söz konusu metinlerin dili basittir. İçeriği kolay bir şekilde anlaşılır ve
148
Klaus K. Klostermaier, “Introduction”, A Survey of Hinduism, s. 11.
65
akılda tutulabilir özelliktedir. Bu hususiyetleri etkili olmakla birlikte daha da
önemlisi kastla ilgili sınırlamaya gidilmeksizin herkese açık olmasından dolayı, dini
önem itibari ile Şruti’den sonra gelse de, bugün Hint dini ve sosyal hayatında
Vedalar’dan daha etkili olduğu ifade edilir.
149
Smritiler, Vedalar’ın öğretisi üzerine kurulmuşlardır. İçerisinde dini görevleri
izah eden yorumların yanı sıra tavır, davranış ve gelenekler hususunda kişi, aile ve
topluma yol gösteren kanunlar da bulunur. Smriti grubu içerisindeki metinlerin vahiy
edilmiş gerçeklere dayanmakla birlikte insanlar tarafından yazıya aktarılmış
olduğuna inanılır. Kaynaklarda bu durum güzel bir benzetmeyle açıklanır. Buna göre
Sruti Vedik gövdeye tekabül ederken, Smriti bu gövdeye farklı düşünürlerin harici
metinleri dâhil etmeleri neticesinde oluşan esnek yapıyı ifade eder. Bu anlamda
Smriti’nin şeriatı belirleyen alan olduğuna işaret edilir.
150
Kutsal Gelenek olan
Smriti içerisine giren bütün kitaplar zengin dinsel ve mitolojik bilgiler içerir. Bunlar
Hindular için çok önemlidir. Smriti kategorisi altında yer alan kitapların
sınıflandırılması hususunda da Hindologlar arasında bazı farklılıkların bulunduğu
göze çarpmaktadır. Ancak biz yine burada genel kabul gören sınıflandırmayı esas
alacak ve Smriti metinlerini İtihâsa, Purâna ve Şastra olmak üzere üç başlık altında
inceleyeceğiz.
151
a) İTİHASA (DESTANLAR)
Hint felsefi gelişiminin ikinci devresini destanlar dönemi oluşturur. Zira farklı
fikir cereyanlarının filizlenip gün yüzüne çıkması M.Ö. 600/500 ile MS. 200 arası
dönemde gerçekleşmiştir. Yine bu dönemin en büyük özelliği, Ramayana ve
149
Dominic Goodall, “Introduction”, Hindu Scriptures; bkz., Klostermaier, age, s.11-12.
150
Klaus K. Klostermaier, Introduction”, A Survey of Hinduism, s. 12.
151
Smriti sınıflandırmasında Korhan Kaya’nın yaptığı tasnif esas alınmıştır. Geniş bilgi için bkz.,
Korhan Kaya, Hinduizm, s. 40-42.
Dostları ilə paylaş: |