Varolmanэn Dayanэlmaz Hafifliрi



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə22/23
tarix30.12.2017
ölçüsü1,43 Mb.
#18694
növüYazı
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   23

hizasına getirdi. Köpek, bedenini hiç kıpırdatmadan Tomas'ın

aрzındaki çöreрin ucunu kendi aрzına aldı. Tomas köpek

çöreрin geri kalanını da yiyebilsin diye dişlerini gevşetti.
Gene dört ayak üzerinde biraz geriledi Tomas, sırtını kabarttı

ve sanki çörek için kavga etmek istiyormuş gibi havlamaya

başladı. Kısa bir süre sonra, köpek kesik kesik havlamalarla

karşılık verdi buna. Sonunda! Umdukları şey olmuştu

işte: Karenin'in canı oyun istiyor! Karenin yaşama direncini

kaybetmedi!


Bu kesik kesik havlamalar Karenin'in gülümsemesiydi,

Tomas'la Tereza bunun olabildiрince sürmesini istiyorlardı.

Böylece Tomas gene emekleye emekleye onun yanına gitti ve

çöreрin Karenin'in aрzından dışarı çıkan ucunu kaptı. Yüzleri

o kadar birbirine yakındı ki Tomas köpeрin soluрunun kokusunu

alıyor, Karenin'in burnundaki kıllardan gıdıklandıрını

hissediyordu. Köpek bir kere daha havladı ve aрzı seрirdi;

şu anda ikisinin de aрzında yarım çörek vardı. Derken

Karenin eski bir taktik hatası yaptı; sahibinin aрzındaki yarımı

alabilmek umuduyla kendi aрzındakini yere bıraktı, her

zamanki gibi Tomas'ın köpek olmadıрını, elleri kolları olduрunu

unutmuştu. Tomas kendi yarımını aрzından bırakmadan,

öteki yarımı eliyle yerden aldı.
"Tomas!" diye baрırdı Tereza. "Çöreрini almayacaksın

elinden herhalde!"


Tomas iki yarımı da yere, Karenin'in önüne koydu; Karenin

bir tanesini hemen o an yuttu, ikinci yarımı ise uzun süre,

mahsustan yemedi, ikisine karşı kazandıрı zaferi üstüne

basa basa göstermek istiyordu.


Orada ayakta durup onu seyrederlerken, bir kere daha,

güldüрü sürece de ölüme mahkum olmasına karşın bir yaşama

nedeni olacaрını geçirdiler akıllarından.
Ertesi gün durumu gerçekten de daha iyi gibiydi. Öрle

yemeрi yediler. Günün, normal olarak onu yürüyüşe çıkardıkları

saatiydi. Karenin'in adeti bir ona bir ötekine sabırsızlık

içinde koşup durmaktı. Oysa o gün, Tereza kayışla tasmayı

eline alınca sadece donuk bakışlarla karşılaştı. Neşeli

görünmeye (Karenin için ve Karenin'e), onu biraz canlandırmaya

çalıştılar, öyle ki Karenin, uzun bir bekleyişten sonra

onlara acıdı, üç bacaрı üzerinde sendeleyerek yanlarına geldi,

Tereza'nın tasmayı boynuna geçirmesine izin verdi.
"Fotoрraf makinesinden nefret ettiрini biliyorum," dedi

Tomas, "ama bugün al yanına, olur mu?"


Tereza gidip dolabı açtı, çoktan bir kenara atılmış, çoktan

unutulmuş fotoрraf makinesini aramaya başladı. "Günün

birinde elimizde fotoрraflar olduрuna sevineceрiz," diye

sürdürdü sözünü Tomas. "Karenin yaşamımızın önemli bir

parçası oldu."
Tereza, yılan sokmuş gibi, "Oldu da ne demek?" diye sordu.

Fotoрraf makinesi önünde, dolabın zemininde duruyordu,

ama Tereza eрilip almadı. "Almayacaрım yanıma. Ben

Karenin'i kaybetmenin düşüncesini bile aklıma getirmek istemiyorum.

Sen kalkmış ondan geçmiş zamanda sözediyorsun."
"Özür dilerim," dedi Tomas.
"Zararı yok," dedi Tereza, yumuşamıştı. "Kendimi onu

hep geçmiş zamanda düşünürken yakalıyorum. Aklımdan silip

atmak zorunda kalıyorum. Fotoрraf makinesini de bunun

için almayacaрım işte."


Hiç konuşmadan yürüdüler. Sessizlik, Karenin'i geçmiş

zaman kipinde düşünmemenin tek yoluydu. Ikisinin de gözleri

hep onun üzerindeydi; sürekli onunlaydılar, gülümsemesini

bekliyorlardı. Ama gülümsemedi; üç ayaрı üzerinde topallayarak

onların yanısıra yürüdü sadece.
"Bunu sırf bizim için yapıyor," dedi Tereza. "Yürüyüşe

çıkmak istemedi. Sırf biz mutlu olalım diye yapıyor."


Söylediрi üzücü bir şeydi ama, bunun farkına varmıyorlardı,

mutluydular. Üzüntülerine raрmen deрil, onun sayesindeydi

mutlulukları. Elele tutuşmuşlardı, her ikisinin de

gözlerinin önünde aynı imge vardı: Yaşamlarının on yılının

yerini tutan topallamakta olan bir köpek.
Biraz daha yürüdüler. Derken hiç beklemedikleri bir şey

oldu; Karenin durdu ve döndü. Geri dönmek zorunda kaldılar.


Belki o gün, belki de ertesi gün Tomas bir mektup okurken

içeri girdi Tereza. Kapının açıldıрını duyunca Tomas

mektubu öteki kaрıtların arasına sokuverdi, ama Tereza bunu

gördü. Ayrıca Tereza odadan çıkarken Tomas'ın mektubu

cebine sokuşturduрunu da gördü. Ama zarfı dikkatle inceledi.

Adres tanıdık bir el yazısıyla yazılmamıştı, ama çok düzgün

bir el yazısı olduрu için Tereza bunun bir kadın yazısı olduрu

sonucuna vardı.


Tomas eve döndüрünde ona hiç bozuntuya vermeden postanın

gelip gelmediрini sordu.


"Hayır," dedi Tomas. Tereza'nın, içi çoktandır alışık olmadıрı

için daha da kötü bindiren bir umarsızlıkla doldu.

Hayır, köyde gizli bir sevgilisi olduрunu sanmıyordu. Bu olacak

şey deрildi. Boşta kalan her dakikasını nasıl geçirdiрini

biliyordu. Prag'daki bir kadınla ilişkiyi sürdürüyordu herhalde;

kadın Tomas'ın saçında apışarasının kokusunu bırakamasa

bile, demek ki o hala kadını düşünüyordu. Tereza, Tomas'ın

kendisini o kadın için bırakacaрını sanmıyordu, ama

köyde geçen iki yılın mutluluрu şimdi yalanlarla kirlenmiş

gibiydi.
Eskiden sık sık aklından geçirdiрi bir düşünceyi yeniden

geçirdi aklından; yuvası Karenin'in yanıydı, Tomas'ın deрil.

O öldüрünde kim kuracaktı günlerin saatini?


Zihninde geleceрi, Karenin'siz bir geleceрe taşınan Tereza

terk edilmiş hissetti kendini.


Karenin bir köşede yatmış, aрlar gibi sesler çıkarıyordu.

Tereza bahçeye çıktı. Iki elma aрacı arasındaki toprak parçasına

baktı ve Karenin'i oraya gömmeyi düşündü. Topuрuyla

topraрa bastı, dört köşe bir iz çıkardı orada. Karenin'in mezarı

burası olacaktı.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Tomas; birkaç saat önce

mektup okurken Tereza nasıl onun üstüne gelmişse o da Tereza'nın

üstüne gelmişti.
Tereza cevap vermedi. Aylardan beridir ilk defa, onun ellerinin

titrediрini gördü Tomas. Ellerini tuttu. Tereza ellerini çekti.


"Karenin'e mezar mı bu?"
Tereza cevap vermedi.
Sessizliрi Tomas'ı üzüyordu. Patladı. "Önce ben onu geçmiş

zaman kipinde düşünüyorum diye bana kızıyorsun, ya

sen ne yapıyorsun? Kalkmış, cenaze hazırlıklarına başlamışsın

bile!"
Tereza ona arkasını döndü.


Tomas odasına gitti, arkasından kapıyı çarparak kapattı.
Tereza eve girdi, kapıyı açtı. "Hep kendini düşüneceрine,

biraz da onu düşünsen iyi olur," dedi. "Sen uyandırıncaya kadar

uyuyordu. Şimdi yeniden aрlamaya başlayacak."
Haksızlık ettiрini biliyordu (köpek uykuda deрildi); kadınların

en bayaрısı gibi, karşısındakine acı çektirmek isteyen

ve bunu nasıl başaracaklarını da çok iyi bilen kadınlar

gibi davrandıрının farkındaydı.


Tomas parmak uçlarına basarak Karenin'in yattıрı odaya

girdi, ama Tereza onu Karenin'le yalnız bırakmadı. Ikisi de

birer yanından köpeрin üzerine eрildiler. Ama bu yaptıklarında

en ufak bir barışma girişimi sezilmiyordu. Tam tersine.

Ikisi de yalnızdı. Tereza kendi köpeрiyle. Tomas kendi

köpeрiyle.


Söylemesi acı ama böylece ayrılmış olarak, ikisi de tek

başlarına son nefesine kadar Karenin'in başucunda kaldılar.


'IdiI' sözcüрü neden bu kadar önemliydi Tereza için?
Ahd-i Atik mitolojisiyle yetiştirildiрimiz için, 'idil'in tıpkı

Cennet'in anısı gibi bizde kalan bir şey olduрunu söyleyebiliriz:

Cennet'teki yaşam bilinmeyene doрru giden düz bir çizgiyi

izlemek gibi bir şey deрildi; bir serüven deрildi. Tanıdıрımız,

bildiрimiz nesneler arasında bir çemberin içinde dönüp

dururdu. Tekdüzeliрi mutluluk üretirdi, sıkıntı deрil.


Insanlar taşrada, doрanın ortasında, evcil hayvanlarla

çevrili olarak, düzenli biçimde birbirini izleyen mevsimlerin

kucaрında yaşadıkları sürece bu cenneti andıran 'idil'in ufacık

bir parçasını koruyorlardı hiç olmazsa. Ortaklaşmacı çiftliрin

başkanıyla o kaplıca kentinde karşılaştıрında Tereza bu

yüzden çok çekici bulduрu bir taşra resmi (hiç yaşamadıрı ya

da girip görmediрi bir taşranın resmi) canlandırmıştı kafasında.

Onun geriye, ardına, Cennet'e bakma biçimiydi bu.


Kuyuya doрru eрilen Adem, gördüрü şeyin kendisi olduрunu

henüz fark etmemiştir. Adem, genç kızken aynanın

önünde durup bedeninden ruhunu görmeye çalışan Tereza'yı

da anlamazdı. Adem, Karenin gibiydi. Tereza, Karenin'i aynaya

baktırmayı bir oyun kılıрına sokmaya çalışmıştı, ama

beriki kendi imgesini hiçbir zaman tanımamış, ona boş boş,

akıl almaz bir kayıtsızlıkla bakmıştı.
Adem'le Karenin'i karşılaştırmak, beni Cennet'te insanın

henüz insan olmadıрını düşünmeye götürüyor. Ya da daha

kesin konuşmak gerekirse, insan henüz insan olma yollarına

düşmemişti. Şimdiyse zamanın boşluрu içinden düz bir çizgi

izleyerek uçan, nicenin kovulmuşlarıyız hepimiz. Ama gene

de derinlerde bir yerde, incecik bir iplik, bizi o uzaklarda kalan,

sisler içindeki Cennet'e baрlıyor; orada Adem bir kuyuya

doрru eрiliyor ve Narsissus'un tersine, kuyuda beliren soluk

sarı lekenin kendisi olduрundan kuşkulanmıyor bile. Cennet'e

duyulan özlem insanın insan olmamaya duyduрu özlemdir.


Tereza çocukluрunda ne zaman annesinin kana bulanmış

adet bezlerine rastlasa tiksinti duyar ve bunları saklayacak

utanıp arlanması olmadıрı için annesinden nefret ederdi.

Ama Karenin de dişiydi eninde sonunda ve adet görüyordu.

Altı ayda bir, on beş gün sürüyordu adet dönemi. Evi kirletmesin

diye, Tereza onun bacaklarının arasına emici bir pamuk

parçası yerleştirir, üzerine eski bir külot geçirir, bunu

uzun bir kurdelayla güzelce gövdesine baрlardı. Her adet dönemi,

iki hafta boyunca bu donanıma baktıkça güler dururdu.
Neden bir köpeрin gördüрü adet onu eрlendiriyor, neşelendiriyordu

da kendininki midesini bulandırıyordu? Cevabı

basit gibi geliyor bana; köpekler hiç Cennet'ten kovulmadılar.

Karenin ruh ve beden ikiliрi konusunda hiçbir şey bilmiyordu,

bu yüzden de tiksinti kavramı yoktu. Tereza bu yüzden

onunla bu kadar özgür ve rahat hissediyordu kendini.

(Bir hayvanı machina animata, ineрi süt üretimine yarayan

bir otomat haline getirmek de bunun için o kadar tehlikelidir:

Böyle yapmakla, insan kendini Cennet'e baрlayan ipliрi

koparır ve artık zaman boşluрu içinde çıktıрı uçuşta tutunacak

ya da avuntu bulacak hiçbir şey kalmaz elinde.)
Bu karman çorman düşünceler Tereza'nın bir türlü silkip

atamadıрı, dini açıdan küfür sayılacak bir düşünceyi doрurdu:

Onu Karenin'e baрlayan sevgi, Tomas'la arasındakinden

daha iyi bir sevgiydi. Daha iyi; daha büyük deрil. Tereza ne

Tomas'a ne de kendine suç bulmak istemiyordu; Karenin'le

birbirlerini daha çok sevdiklerini öne sürecek deрildi. Sadece

ona öyle geliyordu ki, insan çiftinin doрması gözönüne alındıрında,

erkekle kadının aşkı, a priori olarak köpekle insan

arasında varolabilecek (en azından en iyi örneklerde) sevgiden

aşaрı bir şeydi. Bu, insan tarihinin büyük olasılıkla Yaratıcı

tarafından tasarlanmayan bir garipliрiydi.
Tümüyle benliksiz bir aşktı bu; Tereza, Karenin'den bir

şey istemiyordu; onu sevdi diye karşılıрında, kendisini sevmesini

bile beklemiyordu. Üstelik hiçbir zaman kendi kendine;

insan çiftlerine yaşamı zehir eden soruları da sormamıştı:

Beni seviyor mu? Benden daha çok sevdiрi bir başkası var

mı? Benim sevdiрimden daha çok seviyor mu beni? aşkı ölçmek,

sınamak, denemek ve kurtarmak için aşka yönelttiрimiz

bütün bu sorular belki de her şeyin yanısıra aşkı kısaltmaya

da yarıyor. Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek

istememiz, yani karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın,

ondan onunla birlikte olmaktan başka bir şey

istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir şey (aşk)

talep etmemizdir.
Bir şey daha var; Tereza, Karenin'i olduрu gibi kabul etmişti;

onu kendi imgesinde yeniden yaratmaya çalışmamıştı;

daha işin başından onun köpek yaşamıyla uzlaşmış, onu bu

yaşamda yoksun etmeye çalışmamış, kendine özgü gizli kapaklı

işlerini kıskanmamıştı. Onu eрittiyse, bu onu dönüştürmek

için (kocanın karısını ya da karının kocasını yeni baştan

yaratmaya çalışması gibi) deрil, ona birlikte yaşamalarına ve

anlaşmalarına yarayacak temel dili öрretmek içindi.


Sonra şu da var: Hiç kimse onu Karenin'i sevmeye zorlamamıştı;

köpek sevmek insanın kendi isteрiyle olur. (Tereza

yeniden annesini hatırladı ve aralarında olup bitenlerden

pişmanlık duydu. Annesi köydeki adsız sansız kadınlardan

biri olsaydı, onun o sereserpe bayaрılıрını sevimli bile bulabilirdi.

Ah, annesi bir yabancı olsaydı keşke! Çocukluрundan

beri, Tereza annesinin kendi yüz çizgilerini ele geçirmesinden,

kendi 'ben'ini zaptetmesinden çok utanmıştı. Daha da

kötüsü; 'Ana-babanı seveceksin!' diyen o yüzyıllar öncesinden

kalma buyruktu; bu buyruk onu anasının giriştiрi kuşatma

ile uzlaşmaya, saldırganlıрa sevgi adını vermeye zorluyordu!

Tereza'nın onunla bozuşmuş olması anasının suçu deрildi.

Tereza onunla annesi olduрu için deрil, anne olduрu

için bozuşmuştu.)


Ama hepsinden de önemlisi; hiç kimse hiç kimseye idil

armaрan edemez; sadece bir hayvan yapabilir bunu, çünkü

bir tek hayvanlar kovulmamıştır Cennet'ten. Köpekle insan

arasındaki sevgi idilsidir. Çatışma nedir bilmez, tüyler ürpertici

sahneler tanımaz; gelişme bilmez. Karenin, Tereza ile

Tomas'ı yinelenmeye dayalı bir yaşamla kuşatıyordu ve onlardan

da aynı şeyi bekliyordu.
Karenin köpek deрil de insan olsaydı, Tereza'ya çoktan,

"Buraya bak, her gün şu çöreрi aрzımda tutmaktan bıktım,

içime fenalık geldi. Deрişik bir şey gelmiyor mu aklına?" demişti

bile. Işte insanoрlunun bütün bahtsızlıрı burada yatıyor.

Insan zamanı bir döngü izlemiyor; onun yerine dümdüz

bir çizgide ileriye doрru gidiyor. Insan bu yüzden mutlu olamıyor;

mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir.
Evet, mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir, dedi Tereza

kendi kendine.


Ortaklaşmacı çiftliрin başkanı Mefisto'sunu işten sonra

yürüyüşe çıkardıрında bazen Tereza'ya rastlıyor ve her keresinde

Tereza'ya şunları söylüyordu: "Neden bu kadar geç girdi

yaşamıma, Tereza? Ikimiz çapkınlıрa çıkabilirdik, o ve

ben! Bu iki küçük domuza hangi kadın hayır diyebilir ki?"

Bu noktada domuz kendisine öрretildiрi gibi homurdanır, hırıldardı.

Önceden ne söyleyeceрini bilse de Tereza her keresinde

gülerdi adamın söylediklerine. Şaka yinelene yinelene

çekiciliрinden bir şey kaybetmemişti. Tam tersine. Idilsi bir

ortamda, mizah bile yinelenişin tatlı yasasına boyun eрer.


:::::::::::::::::
4
Köpeklerin insanlara üstün yanları pek fazla deрildir, ama

bunlardan biri son derece önemlidir: Onlara ötenazi yasak

deрildir; hayvanların acı çekmeden ölmeye hakları vardır.

Karenin üç ayaрı üzerinde yürüyor ve giderek daha çok zamanını

bir köşede yatmakla geçiriyordu. Ve aрlar gibi sesler

çıkararak. Karı-koca ona böyle gereksiz yere acı çektirmeye

hakları olmadıрında görüş birliрine vardılar. Ama ilke olarak

görüş birliрine varsalar da, Karenin'in çektiрi acının gerçekten

gereksiz hale geleceрi zamanı, yaşamının yaşanmaya deрer

olmaktan çıkacaрı anı saptamak acısıyla yüzyüzeydiler.


Keşke Tomas hekim olmasaydı. O zaman bir üçüncü kişinin

arkasına gizlenebileceklerdi. Veterinere gidip, ondan

hayvanı bir iрneyle uyutmasını istemek ellerinden gelebilecekti.
Ölümün rolünü üstlenmek korkutucu şeydir. Tomas iрneyi

kendisi yapmamakta diretiyordu: Veteriner getirtip

yaptırtacaktı. Ama sonra Karenin'e insanlara yasak olan bir

ayrıcalık saрlayabileceрini düşündü: Ölüm ona sevdiklerinin

kılıрında gelecekti.
Karenin bütün gece aрlar gibi sesler çıkarmıştı gene. Tomas

sabah hayvanın bacaрını yokladı ve Tereza'ya "Artık

beklemenin bir anlamı yok," dedi.
Bir iki dakika sonra ikisi de işe gitmek zorundaydılar.

Tereza içeriye Karenin'i görmeye gitti. O ana kadar köşesinde

hiç tepki göstermeden (Tomas bacaрını ellediрinde bile)

yatmıştı Karenin, ama kapının açıldıрını duyup da Tereza'nın

içeri girdiрini görünce, başını kaldırdı, ona baktı.
Bu bakışa dayanamadı Tereza; neredeyse ürkütüyordu

onu. Karenin, Tomas'a öyle bakmıyordu, bir tek ona, Tereza'ya

bakıyordu. Ama hiç bugünkü kadar yoрun olmamıştı

bu bakış. Çaresiz, hatta yaslı bile deрildi; hayır, korkunç,

katlanılmaz bir güven bakışıydı. Bu bakışta bir an önce cevap

isteyen bir soru vardı. Bütün yaşamı boyunca Karenin

Tereza'dan cevap beklemişti ve şimdi de ona (her zamankinden

daha büyük bir sabırsızlıkla ayrıca) gerçeрi hala ondan

öрrenmeye hazır olduрunu bildiriyordu. (Tereza'dan gelen

her şey gerçekti. 'Otur!' ya da 'Yat!' gibi emirler bile verse,

Karenin bunları kendiyle özdeşleştireceрi, yaşamına anlam

verecek gerçekler olarak kabul ediyordu.)


O korkunç güven bakışı uzun sürmedi; Karenin çok geçmeden

başını gene patilerinin üzerine yatırdı. Tereza, başka

hiç kimsenin ona bir daha böyle bakmayacaрını biliyordu.
Ona hiç şekerleme vermezlerdi, ama son zamanlarda Tereza

Karenin'e birkaç parça çikolata almıştı. Çikolataları

yaldızlı kaрıttan çıkardı, parça parça kırdı ve bir çember

oluşturacak biçimde Karenin'in çevresine dizdi. Sonra da, evde

tek başına geçireceрi uzun saatler boyunca hiçbir eksiрi

kalmasın diye bir tas su getirip yanına koydu. Demin Tereza'ya

bakmak çok yormuştu Karenin'i. Çikolatayla çevrili olduрu

halde, kafasını kaldırıp bakmadı.


Tereza yere onun yanına oturdu, onu kucakladı. Yavaşça,

zahmetli bir hareketle başını çevirdi, Tereza'yı kokladı, bir

iki yaladı Karenin. Yalama sürerken Tereza bunu sonsuza

kadar unutmamak ister gibi gözlerini kapadı. Sonra yalasın

diye öteki yanaрını çevirdi.
Artık çıkıp danalarla ilgilenmek zorundaydı. Öрle yemeрinden

öncesine kadar dönmedi. Tomas henüz eve gelmemişti.

Karenin hala yerde çikolatayla çevrili olarak yatıyordu ve

Tereza'nın geldiрini duyduрunda başını bile kaldırmadı.

Hasta bacaрı şişmiş, ur başka bir yere sıçramıştı. Derisinin

altından açık kırmızı birtakım damlacıkların (kan gibi deрil)

oluştuрunu fark etti Tereza.
Gene yere onun yanına yattı. Bir kolunu boylu boyunca

gövdesine uzattı ve gözlerini kapattı. Derken birinin kapıya

güm güm vurduрunu duydu. "Doktor! Doktor! Domuz geldi!

Domuzla sahibi!" Tereza'nın kimseyle konuşacak hali yoktu,

ne kıpırdadı ne de gözlerini açtı. "Doktor! Doktor! Domuzlar

geldi!" Ardından sessizlik.


Tomas ancak yarım saat sonra döndü. Dosdoрru mutfaрa

gitti ve tek bir söz söylemeden iрneyi hazırladı. Odaya gittiрinde

Tereza ayaktaydı, Karenin de kalkmaya çalışıyordu. Tomas'ı

görür görmez, halsiz halsiz kuyruk sallamaya başladı.


"Bak," dedi Tereza, "hala gülümsüyor."
Bunu yalvarırcasına, küçük bir erteleme ister gibi söylemişti,

ama fazla üstelemedi.


Yavaşça bir örtü yaydı kanepenin üzerine. Minik menekşe

desenli beyaz bir örtüydü bu. Her şeyi önceden özenle hazırlamış,

düşünmüş, Karenin'in ölümünü günler öncesinden

düşlemişti. (Ah, sevdiklerimizin ölümünü onlar ölmeden çok

önce, basbayaрı düşlememiz nasıl da korkunçtur!)
Kanepenin üzerine sıçrayacak gücü yoktu artık Karenin'in.

Onu birlikte kucaklayıp kaldırdılar. Tereza yan yatırdı,

Tomas saрlam bacaklarından birini yokladı. Az çok ele

gelir bir damar arıyordu. Sonra kürkü makasla kesti.


Tomas kanepenin yanına çömeldi, Karenin'in başını kendi

başına yaklaştırdı.


Tomas, iрneyi içeri sokmakta zorluk çektiрi için bacaрı

sıkmasını söyledi Tereza'ya, Tereza söyleneni yaptı, ama yüzünü

Karenin'in başından ayırmadı. Karenin'le tatlı tatlı konuşmayı

sürdürdü, Karenin de yalnızca onu düşünüyordu.

Korkmuyordu. Tereza'nın yüzünü iki kere daha yaladı. Tereza

fısıldamayı kesmedi. "Korkma, korkma oran acımayacak,

sincaplar, tavşanlar göreceksin rüyanda, orada inekler olacak;

Mefisto da orada olacak, korkma..."


Tomas iрneyi damara soktu ve iрnenin silindirini itti.

Karenin'in bacaрı seрirdi; soluрu birkaç saniyeliрine hızlandı,

sonra kesildi. Tereza kanepenin yanında, yerde, oturduрu

yerde kalakaldı, yüzünü Karenin'in başına gömdü.


Artık ikisi de işe dönmek zorundaydılar; köpeрi kanepenin

üzerinde, minik menekşeli beyaz örtünün üzerinde uzanmış

bıraktılar.
Akşama doрru döndüler. Tomas bahçeye çıktı. Tereza'nın

iki elma aрacı arasında topuрuyla işaretlediрi dörtgeni buldu.

Sonra kazmaya başladı. Tam Tereza'nın istediрi gibi yapıyordu.

Her şeyin tam Tereza'nın arzu ettiрi gibi olmasını

istiyordu.
Tereza evde Karenin'le kaldı. Onu diri diri gömmekten

korkuyordu. Kulaрını aрzına dayadı ve çok zayıf bir soluma

sesi duyduрunu sandı. Bir iki adım geri çekildi. Sanki köpeрin

göрsü hafifçe inip kalkıyordu.


(Hayır; duyduрu kendi soluрuydu ve bu soluk bedenini

hafifçe hareket ettirdiрi için köpeрin hareket ettiрini sanıyordu.)


Çantasında bir ayna buldu ve bunu köpeрin aрzına tuttu.

Ayna o kadar lekelenmişti ki, üzerinde damlalar gördüрünü

sandı, soluрun neden olduрu damlalar.
"Tomas! Yaşıyor!" diye baрırdı, Tomas çamurlu çizmeleriyle

bahçeden içeriye girmişti.


Tomas köpeрin üzerine eрildi, sonra hayır anlamında başını

salladı.
Köpeрin üzerine uzatıldıрı örtünün birer ucundan tuttular.

Tereza alt ucundan, Tomas üst ucundan. Sonra kaldırıp

bahçeye taşıdılar.


Örtü ıslaktı. Çişiyle girdi yaşamımıza, şimdi de çişiyle çıkıyor,

diye düşündü Tereza ve elindeki ıslaklıрa, Karenin'in

son selamına sevindi.
Onu elma aрaçlarının yanına götürüp yere bıraktılar. Tereza

çukurun üzerine eрildi, örtüyü Karenin'i tümüyle örtecek

biçimde düzeltti. Biraz sonra üzerine atacakları, Karenin'in

çıplak bedenine yaрacak topraрı düşünmek dayanılır

gibi deрildi.
Eve girdi ve Karenin'im tasması, kayışı ve sabahtan beri

yerde dokunulmadan duran bir avuç çikolatayla geri döndü.

Bunların hepsini onun arkasından çukura attı.
Çukurun yanında yeni kazılmış topraklardan bir tepecik

duruyordu. Tomas küreрi aldı eline.


Işte tam o sırada rüyasını hatırladı Tereza: Karenin'in

iki çörekle bir arı doрuruşunu. Birden bu sözcükler bir mezar

yazıtı gibi geldi ona. Burada, elma aрaçlarının arasında duran

bir anıt düşledi, üzerinde Burada Karenin yatıyor. Iki çörekli

bir arı doрurdu yazacaktı.
Bahçeye alacakaranlık inmişti; gündüzle akşam arasındaki

saat. Gökte solgun bir ay vardı, ölü odasında açık unutulmuş

bir lamba.
Çizmeleri çamurlanmış, bu çamur kurumuştu bile. Kazmayla

bahçe belini alıp bütün bahçe aletlerinin -tırmıklar,

bahçe kovaları, hortumlar- dizili durduрu küçük girintiye

koydular.


:::::::::::::::::
5
Genellikle kitaplarını okuduрu masanın başına geçmiş oturuyordu

Tomas. Böyle zamanlarda Tereza arkadan yaklaşır,


Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə