Vii. Uluslararasi



Yüklə 3,89 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə40/159
tarix06.05.2018
ölçüsü3,89 Mb.
#42938
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   159

VII. ULUSLARARASI TÜRK SANATI, TARİHİ ve FOLKLORU KONGRESİ/SANAT ETKİNLİKLERİ

86 


kültürünün  bir  parçası  olmuş, ideolojik  açıdan  belirli işlevleri  yerine  getirmiştir.  Din 

insanın  hayatını  tamamen  eline  almış,  ev  kurallarını  şekillendirmiş,  toplum 

yönetimine  etki  göstermiş,  yaratılış,  evren  ve  insan  hakkında  varsayımlarını  ileri 

sürerek ahlaki ve estetik değerleri gerekçelendirmiştir.  

Dinin  kökeni,  önemi  ve  insan  yaşamında  rolü  eski  dönemlerden  filozofları, 

edebiyatçıları, tarihçileri düşündürmüş, din fenomenini farklı açılardan ele almışlar. 

Antik  dönemin  yunan  filozofu  (m.ö.V  yüzyıl)  Kriti  dinin  sosyo-politik  rolünü 

değerlendirerek  beyan  ediyordu  ki,  insanlar  tanrıları  başkalarında  korku  yaratmak 

ve  onları  kanunlara  tabi  kılmak  için  yaratmışlar  [İmanov,  2003].  XIX  yüzyıl  alman 

filozofu  Feyerbakh`a  göre,  “tanrılar   ̶  insanların  gerçekleşen,  karakterize  edilen 

düşleridir" [İmanov, 2003]. 

Dini ilkörnekler ve  ya  dini  ilkörnek  konulara  sanatsal  edebiyatta  daha  geniş 

rastlanmaktadır. Dini ilkörnek konular bir ve ya aynı dini konuya dayanılarak tekrar 

eserlerin kaleme alınmasıdır.

 

Bu çalışmalar kendisini aynı anlam ve kavramlar arz 



eden  motifler  ve  ilkörnekler  sisteminde  şekillenmiştir.  İlkörnekler,  motifler  ve 

semboller  halkları  bir  birine  bağlayan  ortak  nesnelerdir.  Fakat  halkın  ilkörneği  ve 

özellikleri  kendine  has  şekilde,  farklı  yöntemlerle  şekilleniyor.  Edebiyatta  dini 

ilkörnekler etnik-siyassal mitoloji ile birlikte zihniyeti de temsil eder. 

Türk'ün  ana  kitabı  sayılan  “Kitab-ı  Dede  Korkut”`ta  Tanrı  imgesi  ilk  dini 

ilkörnek  karakteridir.  “Destanda  Tanrı  Türk  insanını,  türk  toplumunu,  türk  devletini 

ve  türk  hükümdarını  hıfz  eder”  [Caferov,  2002].  İslam'ı  kabul  ettikten  sonra 

türklerde  Tanrı  ve  Allah  kelimeleri  paralel  kullanılmış  ve  yayılmıştır.  Destanın  ön 

sözünde Korkut dilinden verilen atasözlerinde bu açıkça gözükmektedir. 

Allah allah demeyince işler yürümez, 

Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez. [Kitabi-Dede Korkut, 2011] 

Yaxud: 


Ağız açıb över olsam, Tanrı güzel, 

Tanrı dostu din serveri Muhammed güzel. 

Kimselere benzemedi alemleri yaratan Allah Tanrı güzel, 

Övdügüm  yüce  Tanrı  dost  olarak  yardım  etsin  hanım  hey!  [Kitabi-Dede 

Korkut, 2011]. 

Tanrı karakteri Allah`ın islamiyyetten önce malum olan tüm niteliklerini almış, 

manevi  açıdan  türk  insanına  ötürmüştür:  yücelerden  yüce,  görklü,  cabbar,  settar, 

aziz, samed, ulu, kahhar, kadir ve b. 

Yücelerden yücesin, 

Kimse bilmez nasılsın. 

Görklü tanrı! 

Kaç cahiller seni gökte arar, yerde ister, 

Sen iyi müminlerin gönlündesin, 

Daim duran cabbar Tanrı! 

Bagi kalan settar Tanrı!... [Kitabi-Dede Korkut, 2011]. 

“Dini  kaynaklardan  kaynaklanan  kurtarıcı  düşünce  çeşitli  dönemlerde 

literatürde  peygamber  karakterinin  oluşmasına,  şair-peygamber  paralelinin 

oluşmasına,  felsefi  düşüncelerde  de  gözlemlediğimiz  üstün  insan  ana  fikirinin 

sanatsal canlanmasına yol açmıştır” [Rzasoy, 2014]. 

Edebiyatta  dini  ilkörnek  olarak  sevgili  Peygamberimiz  karakterini  göstere 

biliriz.  Peygamber  kelimesi  fars  kelimesi  olup  haber  getiren  anlamındadır.  Dinde 

anlamı Yüce Allahꞌın emir, yasak ve hikmetlerini kullarına bildirip açıklamak üzere 

insanlar  arasından  seçip  görevlendirdiği  elçi  demektir.  Sonuncu  peygamber  Hz. 

Muhammed  Allahꞌın  elçisi  ve  peygamberlerin  sonuncusudur.  Allah  kendisini 




VII. ULUSLARARASI TÜRK SANATI, TARİHİ ve FOLKLORU KONGRESİ/SANAT ETKİNLİKLERİ

87 


taşlardan,  heykellerden,  putlardan  sanan  insanlara  ibret  olarak  peygamberler 

göndermiştir. Peygamberler de bu gerçekleri insanlara açıkca haber vermişlerdir. 

Hem  Batı,  hem  Doğu  edebiyatında,  ayrıca,  Azerbaycan  edebiyatında  dört 

Semavî  kitapta  (Tevrat,  İncil,  Zebur,  Kur'ân)  bir  çok  rivayetlerin  (Hz.Yusuf 

peygamber,  Hz.İbrahim  peygamber,  Hz.Musa  peygamber,  Hz.Adem  ve  Havva  ile 

ilgili rivayetlerin) tekrarlanması vardır. Tabi ki, bu rivayetlerin, sanatsal edebiyyatta 

kullanılması da dini konulu eserlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Öyle ki, bu 

eserlerin  temel  gayesi  aynı  dini  bir  konu  olsa  da,  o,  çeşitli  yazarların  hayal 

gücünden  geçerek  çeşitli  ifade  ve  tasvir  araçlarının  yardımıyla  oluşturuluyor,  bir 

sanat  örneğine  dönüşüyor,  aynı  zamanda  yazarın  dine  yaklaşımını,  kendi  bakış 

açısını sanatsal eserde ifade ediyor. 

Doğu'da  “Yusuf  ve  Züleyha”  destanı  olarak  bilinen  konuyu  ilk  kez  kaleme 

alan Kul Ali kendisinin “Kısseyi-Yusuf” (Yusuf destanı) eserini kaleme alıyor. Yusuf 

öyküsü, içerik ve konusu eskiden beri Doğu halkları arasında geniş yayılmıştır. Bu 

rivayete “Tevrat” ve “İncil”de rastlıyoruz. Kuran'da ise “Sûreyi-Yusuf” adı ile yaygın 

olarak tarif ediliyor. Dini kitaplarda yer alan Âdem ve Havva öyküsüne birçok yazar 

hitap ederek güzel sanat örnekleri yaratmışlar. Ayrıca bu konuda fars şairi Firdevsi 

“Yusuf  ve  Züleyha”  eserinde  Yusuf  peygamberin  kaderini,  Züleyha`nın  Yusuf 

peygambere olan sevgisini belirtmiştir. Abdurrahman Cami`nin “Yusuf ve Züleyha” 

eserinde  de  Yusuf  peygamberin  yaşadığı  olaylar  konuşuluyor.  Genel  olarak, 

sanatçılar  dini  konuları  eserlerinde  ele  alırken  onun  gerçek  öneminden  bazen 

uzaklaşıyor, onu şiirsel olarak şekillendirmek istiyorlar. Örneğin, Yusuf peygamber 

rivayetinden bahsederken daha ziyade Züleyha ile ilişkisi yönünden verirler. 

Literatürde peygamber ilkörneğine başvuranlar çok olmuştur. İsa peygamber 

ilkörneği Cervantes'in “Don Kişot”, Dostoyevski'nin “İdiot”, “Karamazov Kardeşler”, 

“Bulgakov`un”  “Master  ve  Margarita”  romanlarında  karakteri  oluşturulur”  [Rzasoy, 

2014]. Alman yazar F.G.Klonştok “Messiada” epik şiir tarzında Musa peygamberin 

karakterini oluşturmak istemiştir.  İtalyan şair T. Tasso “Kurtarılmış Kudüs”, “Kutsal 

Meryem'in  gözyaşları”,  “Dünyanın  yaratılmasının  yedi  günü”  eserlerinin,  John 

Milton  “Yeniden  kazanılan  cennet"  eserinin  yazarıdır.  Bayron  “Kabil”  eserinde  ilk 

insanoğlu olan Kabil'in kardeşi Habil'i öldürmesinden bahs ediyor. 

İslam  peygamberinin  karakterini  ve  kimliğini  herkes  kendi  zevkine,  mensup 

olduğu  halkın  görüşlerine,  tebliğ  etmek  herhangi  bir  felsefi  görüşlere  uydurmaya 

çalışmıştır.  Örneğin:  Alman  yazar  Goethe  “Muhammed”,  H.  Cavid  “Peygamber”, 

Washington Irving “Peygamberin hayatı” eserinde, insanlığın son peygamberi olan 

Resulullah  (s)  hakkında  yazmışlardır.  Fransız  yazar  Voltaire  “Muhammed  veya 

fanatizm”  faciasında  islam  peygamberini  kendi  ateist  düşüncelerinin  sembolü 

olarak  yaratmıştır.  Faciada  Muhammed  peygamber  sinsi,  yalancı,  katil  bir  kişi 

olarak, kendi çıkarı aşkına, hakimiyet aşkına bilinçli olarak vatandaşlarını kandıran, 

yoldan çıkaran, insanları açıkça suça sevk eden, bencil biri olarak göstermiştir. 

Alman  şairi Goethe`nin  tamamlamadığı  dramada  ise  efendimiz  Muhammed 

Peygamber ilkörnek olarak yeni bir görüş, inanç arayıcısı, düşünür gibi gösterilir. O, 

dünyaya  gelir,  ömrünün  belli  aşamasında  yeni  düşünceler  getirir,  kılıç  gücüne  bu 

düşünceyi  hayata  geçirip  ölüyor.  Ayni  konuda  Azerbaycan  edebiyatında  H.Cavid 

“Hubuti-Adem”  poemasını,  Batı  edebiyatında  İngiliz  yazar  John  Milton  “Kayıp 

Cennet”  eserini  yazmışlar.  Ayrıca,  M.Füzuli  “Hakikat`üs-Şüheda”  eseri  ile 

A.Bakıhanov`un  “Riyazül-Kudüs”  eseri  aynı  konuları ̶  Kerbela  olayları  ve  İmam 

Hüseyin (as) musibetini anlatıyor.  




Yüklə 3,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   159




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə