XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 4,93 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə47/222
tarix15.03.2018
ölçüsü4,93 Mb.
#31889
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   222

104 

 

çalışır ve ona bir kader çizer. Gerçek yaratıcı olan Allah ise Hüsrev’i kendi çizdiği 



kaderi yaşamakla cezalandırır. Hüsrev bunu şu şekilde ifade eder:  

“Ben ne yaptım? Bir hududu zorladım. Kendimin dışına çıkmak isterken, ken-

dime  rast  geldim…  Meğer  kul  olduğumu  anlamak  için  Allahlık  taslamalıymışım! 

Meğer nasıl yaratıldığımı anlamak için bir adam yaratmaya kalkmalıymışım!” (Kı-

sakürek, 2013:70).  

  Hüsrev’in hatası da şansı da işte budur: bir adam yaratmaya kalkışmak ve 

bu sayede yaratıcıyı bulmak  



“Kabahat bende… Çünkü bir adam yaratmaya kalkıştım… Ona bir kafa, bir 

çift göz, bir ağız, bir burun uydurmak. Ona göre bir beyin yapmak ve göğsünün içine 

bir kalp takmak… Bitti mi? Biter mi? Bu adama bir de kader çizmek lazım... Ben 

Allah mıyım?” (Kısakürek, 2013:132).  

Ben tırmanmak istediğim kayadan düştüm. Meğer çok ileriye gitmişim. Yasak 



ülkelere girmişim. Gözü kör, yürürken, bir çiyan yuvasına basar gibi bazı sırların 

üstüne bastım. Onlar gaipler âleminin bekçileriydi. Ürktüler ve beni çarptılar. Yara-

tıcı neymiş, yaratmaya  kalkışarak  tanıdım. Yalancı  ilah,  doğrusunu tanıdı.  Gölge 

artist, öz sanatkârı tanıdı. Ben şimdi, şu an tanıyorum Allahı. İlminin, sanatının kar-

şısında aklımı veriyorum. ” (Kısakürek, 2013:135).  

  Necip  Fazıl’ın,  hayatın  anlamını  düşündüğü  ve  bu  açıdan  sıradan  insan-

lardan farklı olduğu eserde ustaca bir benzetmeyle adeta okurun zihnine kazınır:  

Osman, hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu? Benim beynimden 



kan akıyor. Ben düşünmüyorum, beynim kanıyor. Görüyorum, gözlerimi yumunca 

görüyorum. Beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi 

yuvarlanıyor. Ben istemiyorum Osman! Fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz 

olur mu?” Kısakürek, 2013:110). Evet, bu sayede Necip Fazıl, Hüsrev’in ağzından 

bu geçiş döneminin kendisine çektirdiği acıları anlatır.  

  Necip  Fazıl’ın  geçiş  dönemi  sancılarının  eserdeki  başkahramanı  Hüsrev 

üzerindeki yansımalarının yanı sıra üzerinde bizce dikkatle durulması gereken diğer 

bir nokta da, yazarın çocukluk döneminin eserdeki tezahürüdür. Bunun en bariz ör-

neği eserde tasvir edilen konak ile çocukluğunun geçtiği konak ve küçük yaşta ölen 

kız kardeşi Selma ile eserde geçen Selma karakteri arasındaki ilişkidir. Necip Fazıl, 

aynı  eserde  anlatıldığı  gibi  kocaman  bir  konakta  doğup  büyür.  Doğup  büyüdüğü 

koca konak ve içinde yaşayanlar, sanatçının birçok eserinde karşımıza çıkar. Çocuk-

luk  dönemini  şair  hiç  unutamaz,  hayatı  boyunca  bu  döneme  dönüşler  yapar,  bir 

bakıma bu anılarına sığınır. Bir Adam Yaratmak’ta çocukluk yıllarının ve hatıraları-

nın izlerini görmek mümkündür. “İçinde yetiştiği taş konak ve onu çerçeveleyen aile, 



uzun  yıllar  hayatta  kalan  anne,  Necip  Fazıl’ın  dava  adamı  kişiliğinden  çok  ferdî 

varlığında, sanatkârlığında derin izler bırakmıştır (Okay, 2005:9).  

  Eserde halasının kızı olarak anlatılan Selma ile gerçek hayatta küçük yaşta 

iken ölen kardeşi Selma arasında da benzerlikler dikkat çeker. Kardeşi Selma, yaşa-

dıkları koca konakta silik bir tiptir. Necip Fazıl, erkek çocuk olmasından kaynaklı 

konakta çok sevilir ve el üstünde tutulur, yaptığı her türlü yaramazlık hoş görülür. 

Ancak  Selma  tam  tersi  bir  kadere  sahiptir.  Yazar  “Ben  neredeyim  besleme  tavırlı 



Selma nerede?” der (Kısakürek, 2012:81). Eserde geçen Selma karakteri de silik bir 


105 

 

tiptir. Necip Fazıl, kardeşine olan sevgisini onu eserinde canlandırarak gösterir. Yine 



silik bir Selma, yine trajik bir ölüm. “Yıllar sonra Selma Bir Adam Yaratmak dra-

mında  kendi  adıyla,  Hüsrev’in  halasının  kızı  olarak, Hüsrev’e  hayranlığı  ve  gizli 

aşkıyla, aynı silik şahsiyetle girecek ve Hüsrev’in tabancasından çıkacak kaza kurşu-

nuyla ölecektir. Tam bir Freud vakası. Hâsılı doğduğu konakla beraber çocuklu-

ğundan taşıdığı pek çok hatıra, şuuraltında yahut şuurlu olarak eserlerine yansımış-

tır. ” (Okay, 2005:9).  

  Eserde başkahraman Hüsrev’in annesi Ulviye, oğlunu, yaşadığı buhranlar-

dan kurtarmaya çalışan, temiz kalpli, insanların yönlendirmelerine hemen kanacak 

kadar saf bir yürek taşıyan anneyi canlandırıyor. Hüsrev’in babası ise eserde bir meç-

hul olarak kalıyor. Hüsrev’in babası hakkında pek bir bilgi verilmez. Sadece genç 

yaşta  kendisini  bahçedeki  incir  ağacına  astığını  öğrenmekteyiz.  Necip  Fazıl,  oto-

biyografik bir eser olan Kafa Kağıdı’nda çocukluğunu ve ailesini anlatır. Annesi, söz 

konusu eserde yaşadıkları konakta silik bir kadın olarak anlatılır. “Annem kaynana-



sına karşı eğik başlı ve konak işleriyle meşgul, tek ümit ve desteğini oğluna bağlamış 

bir ırgat” (Kısakürek, 2012:54). Aynı eserde annesi ve babasının kendisi için konu-

mu şu şekilde ifade edilir: “Ne aldımsa annemden aldım, daha düne kadar yaşayan 



ve seksenini hayli aşkın olarak ölen, hayatı boyunca masum ve mazlum bu kadından 

aldığıma inanıyorum. Baba kolları ikinci planda” (Kısakürek, 2012:46). Bu ifadeler-

den sonra, Necip Fazıl’ın Bir adam Yaratmak adlı eserde çizdiği anne ve baba port-

releriyle, gerçek hayattaki anne ve babası arasında benzerlikler olduğundan bahset-

mek mümkündür.  



Bir Adam Yaratmak, Necip Fazıl’ın 1934 yılından sonraki manevi değişimini 

gözler önüne seren, bu süreçteki sancılarını çok iyi betimleyen gerçekçi bir eserdir. 

Eserdeki  kahramanın  yaşadıkları,  Necip  Fazıl’ın  hayatına  ayna  tutmaktadır.  Bir 

Adam Yaratmak’ı okuduğumuzda karşımıza üç farklı yaşam çizgisi çıkar; birincisi 

Necip  Fazıl  Kısakürek’in  hayatı,  ikincisi  Bir  Adam  Yaratmak  adlı  eserin  başkah-

ramanı Hüsrev’in yaşadıkları ve son olarak Hüsrev’in yazdığı Ölüm Korkusu adlı 

piyesin  kahramanının  yaşadıklarıdır.  İlk  iki  çizgi  arasındaki  ilişkilere  yukarıda 

değinilmiştir.  

Sonuç olarak Necip Fazıl, birçok yazarda olduğu gibi eserde kendini anlatır. 

Eser ve yazar arasındaki ilişki Bir Adam Yaratmak tiyatrosunda açıkça gözlemle-

nebilir. Eserin dilinin incelenmesi bu ilişkiyi görebilmek için yeterli olmaz. Bunun 

yanı sıra yazarın hayatı ve yaşam çevresinin etkileri de araştırılmalıdır. Bu çalışmada 

eser  ruhdilbilimsel  açıdan incelenerek,  metnin  doğru okunmasında  dilsel ögelerin 

yanı sıra metnin yazarının ruh dünyasının da etken olduğunun altı çizilmeye çalışıl-

mıştır. Deniz Güçbilmez, Necip Fazıl’ın eserini yazarken eserdeki dramatik çatış-

mayı  kurgulamada  kendisini  bizzat  karakterin  yerine  koyduğunu  belirtir.  Sorunla 

bizzat  yazarın  kendisi  karşılaşır,  kahramanını  çıldırma  noktasına  getirerek  kendi 

bilincine aynı deneyimi yaşatır (Sancak, 2008:13). Çalışmamız, Necip Fazıl Kısa-

kürek’in hayatının bir dönemine ışık tutan söz konusu eserin, yazarın hayatıyla olan 

ilişkisini ruhdilbilimsel olarak ortaya koymayı amaçlayan ilk çalışma olması bakı-

mından önemlidir.  

 



Yüklə 4,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   222




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə