93
uygulamaların ciddi biçimde denetlenmeye çalışıldığı bir dönemdir. Ayrıca Tanzimat,
Avrupa’da XV. yüzyılda başlamış olan değişim ve dönüşüm hareketlerine verilen cevaptır.
Batı’da ortaya çıkan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yanı sıra XVIII. yüzyıldan itibaren
hız kazanan siyasi alandaki değişimler Osmanlı İmparatorluğu üzerinde önemli etkilenmelere
sebep olmuştur. Bu yüzyılda meydana gelen Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gibi küresel
çaptaki olaylar toplumların yaşam tarzlarını değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda
devletlerin siyasi yapılarını da dönüşüme uğratmıştır. Başta Avrupa olmak üzere etkileri vası-
tasıyla da dünya üzerindeki birçok bölgede meşruiyet sorununu gündeme getirmiştir. Mutlak
monarşilerin veya krallıkların yerini ulus-devletler almaya başlamıştır. XIX. yüzyılda
meydana gelen siyasi olayları bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Tanzimat dönemi de
Orta Çağ yapısını üstünden atamamış bir imparatorluğun bu dönüşüme ayak uydurma
çabasıdır. Çalışmada Tanzimat dönemindeki meşruiyet sorunu ve kimlik arayışı konu
edinilmiştir. Bu yöndeki atılımların kültür alanındaki yansımaları tespit edilmeye
çalışılmıştır. Çalışmada literatür taraması ile birlikte analitik yönteme başvurulmuştur.
TANZIMAT ERA IN TERMS OF IDENTITY AND CULTURE
CHANGE (1839-1876)
(Abstract)
Tanzimat Period is planned and programmed modernization process taking place
between 1839 and 1876 in Ottoman Empire. The structure of Ottoman Empire was
forced to
transform in order to save the country under the leadership of some bureaucrats in 19
th
Century. Tanzimat was a period when all the operations, projects towards all the peoples in
the lands of Ottoman Empire – especially in the field of education – were seriously inspected.
Tanzimat was also an answer to the change and transformation movements began in Europe
in 15th century. In addition to the scientific and technological developments in West, political
changes that accelerated after 18th century led to important effects on Ottoman Empire.
Global events like French Revolution and Industrial Revolution that took place in this century
did not only change the life styles of peoples, but they also made the political structures of
the countries revolve. Through their effects, the question of legitimacy was raised in many
places of the World, especially in Europe. National States started to take the place of absolute
monarchies and kingdoms. Political events that took place in 19th Century should be
evaluated in this context. Tanzimat Period is a struggle of an empire not being able to get rid
of medieval structure to keep pace with this transformation. In this study, the question of
legitimacy and the search for identity in the Tanzimat period was discussed. Reflections of
strides in this direction in the field of culture were tried to be determined. In this study, the
method of document analysis and literature review was consulted.
94
BUGÜNKÜ MİLLİYETİMİZ NASIL TEŞEKKÜL ETMİŞTİR?
Mustafa KESKİN
Bu soruya cevap verebilmek için, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka “Türk
Milleti” denildiğini ve bu milletin Osmanlı sosyal camiasının bir muhassalası ol-
duğunu bilmemin yanında, müştereken yaşadığımız coğrafyada, maruz kaldığımız
bela ve musibetlerin de bugünkü milliyetimizin yapılanmasındaki rolünü de unut-
mamak lazımdır.
Türklerin, daha Abbasi Halifeliğinin erken dönemlerinde, bu devletin askeri
teşkilatında görevlendirildiklerinden itibaren, İslam medeniyeti havzasına geldik-
lerini, Hun Hakanlığı zamanında, en az dört defa Kafkasya üzerinden Anadolu’ya
girip, Orta Anadolu’dan bir kavis hareketi ile İran üzerinden ilk yurtlarına döndük-
lerini biliyoruz. Türklerin, hem de Müslüman olarak, orta yolu izleyerek ve ebedi bir
vatan edinmek üzere Orta Doğu’ya geldikleri, burada mükemmel teşkilatlı ve isle-
yişli Selçuklu Sultanlığı’nı kurdukları, dış siyasetlerinin ağırlık noktasını, Ani’den
Urmiye’ye, buradan Irak-ı Acem ve kuzey Suriye’ye kadar bütün Anadolu yarı-
madasına sahip, Hristiyan Doğu Roma İmparatorluğu’na çevirdikleri, Doğu’dan
mütemadiyen gelmekte olan Oğuzları-Türkmenleri uc bölgelerine yerleştirdikleri
bedihi bir hakikattir. Tarihin dönüm noktalarından biri olan bu mühim hadiseden
önce de, Türkmenlerin ve Kürtlerin birbirlerini tanıdıklarını, erken dönemden baş-
layarak her iki kavim arasında bir kurbiyetin başladığını, kaderlerinin birbirine tabi
olduğunu, Malazgirt sahasında muazzam, ama ahenksiz, ülkü ve gaye birliğinden
yoksun Doğu Roma ordusunu karşılamak için, “şanlı cedid-i ekberimiz”
Sultan Alp
Arslan’ın davetine Kürtlerin 10. 000 kişilik bir yardımcı güç ile icabet etmesinde
görüyoruz ki, temelleri o tarihlerde atılan kader birliği, Selçuklu-Eyyubi rekabetinde,
Osmanlı Avrupa'sının iskânında, Fırat’ın doğusunun ana gövdeye ilhakında, İdris
Bitlisî’ye tecvih edilen ferman-ı âlilerde, Edirne’nin istirdadında ve nihayet Harb-i
Umûmî’de ve sonrasındaki Milli Mücadele’de tamamen ayrılmaz ve ayrıştırılmaz
bir mahiyet kazanmıştır.
Vaktiyle “Bu Ülke”nin hürriyet ve istiklali için kanlarını akıtan, alın terlerini
döken ve dualarını esirgemeyen Türkler, Kürtler, v. s Müslüman halklar Ankara’da,
Büyük Millet Meclisi’nde milletimizin ve devletimizin müşterek adını koydular:
Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ortak iradelerinin temerküz ve tecelli
ettiği Büyük Millet Meclisi’nin önüne de “Türkiye” koyarak, adını Türkiye Büyük
Millet Meclisi diye tescil ettiler.
Konunun daha sağlıklı anlaşılabilmesi için, Oğuzlardan-Türkmenlerden, Ek-
rad ve Urban’dan kısaca bahsetmek doğru olur. XI. Yüzyılın başlarında Anadolu’ya
girmeye başlayan Oğuzlara “Türkmenler” denilmiştir. Bu kelimenin ortaya çıkışı
Abbasiler devrindedir. Orta Doğu’nun Müslümanları, Türkistan’dan gelen dindaş-
larına Türkmenler dediler. Bu kelime aslen Oğuz olup, İslamiyet ile şereflenen Türk
topluluklarının adı olmuştur. Diğer taraftan Türkmen kelimesinin “Türkmânend”