Yerel Dış Politikanın temelleri


  Yerel Dış Politikanın temelleri



Yüklə 2,67 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə20/50
tarix21.06.2018
ölçüsü2,67 Kb.
#50126
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   50

68  Yerel Dış Politikanın temelleri
sı Rehberi” belgesinde, ulusal yönetimlerin, yabancı hükümetlerden, 
yabancı yerel yönetimlerden veya uluslararası finans kurumlarından 
doğrudan fon/malî kaynak kabul etme, uluslararası piyasalardan borç-
lanma veya tahvil çıkarma konusunda yerel yönetimleri yetkilendir-
meleri  gerektiği  vurgulanmıştır  (UN  HABITAT,  2009).  Bu  örnekleri 
çoğaltmak mümkündür. 
Bu  hipotezde  açıkça  görülmektedir  ki,  küreselleşme  sonucunda, 
moda bir tabir ile, küresel ve yerel  “
in”, ulusal “out” olmaktadır. Yerel 
yönetimlerin  bu  formüle  göre  uluslararası  alana  çıkmalarını  olumlu 
değerlendirenler gibi olumsuz görenler de mevcuttur. Ancak her iki 
görüş, ulusal yönetimin rolünün azaldığı ve onun sahnenin arkasına 
geçtiği (veya itildiği) konusunda hemfikirdir. “Bu noktada küreselleş-
menin yerelleşmeyi araç olarak kullandığı, ulus devletlerin egemenlik 
alanlarının yerel parçalara dağıtılarak küresel iktidar mekanizmalarına 
rahat hareket etme alanı kazandırmaya hizmet ettiği ileri sürülmekte” 
(Tüleykan,  2010:70),  “yerelleşme  ve  küreselleşmenin,  bir  köprünün 
iki ayağı gibi birleşerek aradaki ‘’ulusallaşmayı’’ kenara ittiği” (Mani-
salı, t.y.) ifade edilmektedir. Yani, mesela “Brüksel’in Diyarbakır Bele-
diyesi ile doğrudan işbirliğine girmesi, Ankara’nın bir kenara itilmesi 
anlamına gelir”, “ulusal kimliğe ve bütünlüğe karşı, yerel ve küresel 
unsurlar işbirliği yapmakta” ve “bu formülde ve söylemde “ulusal”-
lık  yoktur”  (Güler,  2003)  gibi  olumsuz  görüşler  benimsenmektedir. 
Buna  mukabil,  “demokrasinin  güçlendirilmesi  noktasında  belediye-
lerin, özellikle yerel hizmetlerin sağlanması konusunda evrensel bir 
görev üstlendiğini” ve “ortak sorunlara ortak çözümleri üretmek” için 
birlikte çalıştıklarını (İBB, 2010:33) ifade edenler, yerel yönetimlerin 
uluslararası alana çıkmalarını son derece olumlu görmektedirler.
Değerlendirme
Yukarıda özetlenen küreselleşme odaklı yaygın açıklama eleştiriye 
açıktır.  Zira  yukarıda  zikredilen  gelişmelerin  birçoğu  (ki  bazılarının 
mahiyeti ve neden-sonuç ilişkileri ilerleyen kısımlarda incelenecektir) 
gerçek olsa da, günümüzde karşı karşıya olunan durumun ancak yan-
sıyan birer tezahürü olup, yerel yönetimlerin uluslararası ilişkilerinin 
varlığının gerçek sebepleri değildir. Bu yansımalar, tıpkı dolunay ışı-
ğının geceyi aydınlatması gibidir, oysa ay ışık saçmıyor, semada gö-
rünmeyen güneşin ışığını yansıtıyor aslında. Peki ya güneşin kendisi 


Yerel Dış Politikanın temelleri   69
nerede, nasıl bir vaziyet almış ki, herkes onun battığına inanmışken 
bile ışığı ile varlığını hatırlatıyor? 
Sassen  (2006:4)  yaygın  küreselleşme  teorilerini  eleştirirken  son 
derece önemli bir saptama yapmaktadır. Ona göre “küreselin çeşit-
li özellikleri onun birer tasviridir, ancak küreselleşmenin açıklaması 
değildir.” Yani, küreselleşmenin birer tezahürü olan olgular, küresel-
leşmenin  asıl  mahiyetini  ve  sebebini  açıklamamaktadır.  Benzer  bir 
şekilde, yukarıda yerel yönetimlerin uluslararasılaşmasının belli başlı 
yansımaları açıklanmıştı, ancak bunlar uluslararasılaşmanın asıl nede-
nini ve temel dinamiklerini açıklamamakta, hatta bir ölçüde yanıltıcı 
olabilmektedir.
Yukarıda  mercek  altına  alınan  yaklaşım  biraz  karikatürize  edile-
cekse, küreselleşmenin aşındırdığı merkezî yönetimden adeta umudu-
nu kesen yerel ve bölgesel yönetimler, fırsatlarla ve meydan okuma-
larla dolu uluslararası alandan nasibini almak için, küreselleşmenin 
ulus-devlet  merkezli  uluslararası  sistemde  açtığı  “gedik”  sayesinde 
dünyanın “er meydanına” çıkmışlardır. Bu söylem, cazip ve romantik 
görünebilir, ancak esasen bir illüzyondur. BM, AB, Avrupa Konseyi, 
Dünya Bankası vb. uluslararası aktörlerin çeşitli politikaları ve enstrü-
manları ile yerel yönetimlere davetiye çıkardıkları, yerel yönetimlerin 
de ulusal yönetimi “by-pass” ederek bu davete icabet ettikleri görüşü, 
yerelin uluslararası ilişkileri olgusunun gelişmesine neden olan temel 
dinamiklerini açıklamak için yeterli değildir.
Bu savın temel eksiği, ulus-devletin bu dinamiklerdeki kilit rolünü 
görememesi veya göz ardı etmesidir. Küreselleşmenin “etken”, ulusal 
yönetimin “edilgen” olduğu bir tabloyu sunmak yerine, yerel yönetim-
lerin uluslararasılaşmasını mümkün kılan bir ortamda, ulusalın bu sü-
reçte aslında “etken-edilgen” olduğu gerçeğini izah etmek gerekir. Bu 
durumu aşağıda izaha çalışılacaktır. Konuya yaklaşmak için öncelikle, 
yukarıdaki yaklaşımın üzerine kurulduğu bazı temel ön kabuller sorgu-
lanacaktır. Bunlar, a) yerel yönetimleri öne çıkaran yerindenleşme süre-
cinin, küreselleşmenin bir sonucu olduğu ön kabulü; b) yerel yönetim-
lerin uluslararası alanda aktif olmalarının, yine küreselleşme ortamında 
ulus-devletin zayıflaması ve uluslararası/uluslarüstü düzeyin yereli he-
def ve muhatap alması sonucu meydana geldiği ön kabulü. Bunların 
yerine, yerel yönetimlerin günümüzde giderek belirginleşen uluslarara-
sı fonksiyonunun, örtüşen fakat esasen farklı olan iki temel dinamiğin 


70  Yerel Dış Politikanın temelleri
zamandaş  etkisinin  neticesi  olarak  geliştiği  üzerinde  durulacaktır.  Bu 
iki temel faktör, demokratikleşme ve küreselleşme süreçleridir. Ulusal 
ölçeğin de bu her iki sürecin kilit aktörü olduğu açıklanacaktır. 
3.1.2. Demokratikleşme Faktörü
Yerelin  uluslararasılaşması  için  gerekli  temel  şartları  oluşturan 
önemli bir süreç, dünyada cereyan eden demokratikleşmedir. 
Huntington (1991:1-7), dünyadaki demokratikleşme sürecini tarihî 
perspektifte üç dalga şeklinde ele almıştır. İlk “uzun” dalga, 1820’ler-
de seçme hakkının genişletilmesi şeklinde ABD’de başlamış, dünyada 
29  demokrasinin  doğmasına  vesile  olarak  yaklaşık  1920’lere  kadar 
devam  etmiştir.  Daha  sonra,  başta  faşizm,  nazizm,  komünizm  gibi 
ideolojilerin yükselmesi (1. “ters dalga”) ile 1942 yılında demokratik 
ülkelerin sayısı 12’ye düşmüştür. 2. Dünya Savaşı’nın sonu yeni bir 
demokratikleşme sürecini başlatmış, bu süreç 1962 yılında 36 demok-
rasi ile zirveye ulaşmıştır. Ancak 2. “ters dalganın” etkisi 1960-1975 
yıllarında bu sayı 30’a gerilemiştir. Huntington’un belirlediği üçüncü 
dalga kapsamında 1974-1990 yılları arasında 30 ülke daha demokra-
siye geçerek demokrasilerin toplam sayısı ikiye katlanmıştır. Ülkeleri 
demokratikleşmeye iten temel faktörler şu şekilde sayılmıştır: 
1. 
Otoriter rejimlerde meşruiyet sorunlarının derinleşmesi: Demok-
rasi “etiğinin” ve söyleminin dünyada yaygınlaşması, otoriter re-
jimlerin bile  (imaj kaygısı ile) demokratik söylemi benimsemele-
ri, ancak gerekli demokratik şartları ve refahı sağlayamamaları;
2. 
1960’lı yıllarda küresel ekonomik büyüme: Hayat standartları-
nın ve genel eğitim düzeyinin yükselmesi, orta sınıfın yaygın-
laşması; 
3. 
Katolik Kilisesi’nin doktrininin değişmesi: Katolik Kilisesi’nin, 
otoriter  rejimlerden  desteğini  çekmesi  ve  bunlara  muhalefet 
etmesi,  birçok  ülkede  kiliselerin  muhalefet  odakları  haline 
gelmeleri;
4. 
Dış aktörlerin siyasetlerinin değişimi: Avrupa Topluluğu/Birli-
ği, ABD vb. “dış baskı” kurumlarının liberalleşme ve demok-
ratikleşme yönündeki etkisi. Misalen, Avrupa Topluluğu/Birliği 
Güney (ve 1990’lı yıllardan sonra Doğu) Avrupa’da demokra-


Yüklə 2,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə