Yerel Dış Politikanın temelleri 71
tikleşme süreci için kilit rol oynamıştır. Ayrıca Türkiye gibi ül-
kelerde de demokratikleşme arzusu önemli bir saik olmuştur.
Diğer yandan, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar özellikle
1990’lı yıllarda ekonomik liberalleşme ve demokratikleşmeyi
malî yardımlar için şart koşmuştur.
5.
“Kartopu etkisi” veya emsal etkisi: Yani diğer ülkelerdeki geliş-
melerin örnek teşkil etmesi. Ancak, “evrensel demokratikleşme
devrimi” demokratikleşme için uygun dış ortamı oluşturabilse
de, bir ülkede demokrasiye geçiş için gerekli olan uygun iç şart-
ları tek başına oluşturamaz.
Bu arada, “Arap Baharı” olarak isimlendirilen Ortadoğu ve Ku-
zey Afrika’daki son gelişmeleri “4. Demokratikleşme Dalgası” olarak
nitelendirme eğiliminin medyada baş gösterdiğini belirtmekte fayda
vardır (son dönemde birçok basın organında bu kavramı kullanan
yazıları görmek mümkündür).
tablo 1
Demokratikleşmenin Üç Dalgasının Seyri
kaynak: Paul Bacon, paulbacon.files.wordpress.com, 2011
72 Yerel Dış Politikanın temelleri
Ward (2002:1)’a göre demokratikleşme, dünyada devlet yönetimi
üzerine yapılan uluslararası müzakerelerde artık temel konu haline
gelmiştir. “Demokratikleşme, Kuzey ve Güney, Doğu ve Batıyı etki-
leyen dünya çapında bir harekettir. Son yıllarda demokratik yönetim
sisteminin, toplumlarımızın karşılaştıkları siyasî, ekonomik ve sosyal
sorunların kalıcı çözümü için özgürlüklerin çerçevesini sağlama ko-
nusunda en iyi modelin olduğu yönde küresel bir mutabakat oluşmuş-
tur (UNDP Web site: http://www.undp.org/governance/, t.y.). Benzer
ifade Xu (2005)’da da mevcuttur.
Türkiye’nin demokratikleşmesinde de dış etkenlerin şüphesiz
önemli rolü olmuştur. Özellikle son yarım asırlık dönemde, demok-
ratikleşme süreci Türkiye’de iç dinamiklerinin sonucu olarak geliş-
mekten ziyade, özellikle Avrupa ile coğrafi komşuluğun sağladığı
“içiçelik” sayesinde oluşan etkileşim ile yol almıştır. Birleşik Avru-
pa’nın ortaya çıkması ve genişlemesi tüm kıtayı ve komşu bölgeleri
etkilemiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan süreçte demokrasi,
insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramları Avrupa’da muazzam
bir uygulama alanı bulmuş, yeni yönetim yaklaşımlarının denendiği
kıta çapında bir laboratuvar meydana gelmiştir. Bu laboratuvar, “yu-
muşak güç” diye tabir edilen etki ile komşu bölgelerde de değişim-
lere sebep olmuş, kıtanın çehresini büyük ölçüde değiştirmiştir. So-
nuç olarak, 20. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa kıtasında iki önemli
“yumuşak güç” kaynağı ortaya çıkmıştır, Avrupa Konseyi ve Avrupa
Birliği. Türkiye’nin, 1950-1960’lı yıllarda başlayarak Avrupa Konseyi,
NATO, Avrupa Ekonomik Topluluğu/AT/AB, OECD gibi uluslararası
kuruluşlara üye olması veya üyelik girişiminde bulunmasının arkasın-
da, Soğuk Savaş ortamında Batı dünyası ile yakınlaşarak güvenlik kay-
gılarını giderme amacının yanı sıra, demokratik dünyanın içinde yer
alma arzusu da önemli olmuştur (Daoudov, 2008b:36). 1987 yılında
Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik için başvurduğunda, mo-
dernleşme ve demokratikleşme arzusu yine önemli saiklerden olmuş-
tur (Huntington, 1991:5). AB üyeliği hedefinin Türkiye açısından ta-
şıdığı önemin en önemli boyutu demokratikleşme sürecidir. 1987’de
tam üyelik başvurusunda bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın
gerekçelerinden biri de, darbelere karşı demokrasiyi AB içinde güç-
lendirmekti (Dağı, 2005:1).
Yerel Dış Politikanın temelleri 73
Görülüyor ki dünyada, geçmişte başlayıp aralıklarla devam eden,
1970’li yıllardan bu yana ise hızlanarak birçok ülkeyi etkileyen ve
artık uluslararası kurumların politikalarının da önemli gündem mad-
desi haline gelen demokratikleşme olgusu vardır. Demokratikleşme
söylemi öyle genel kabul görmüş ki, otoriter rejimlerde bile iç ve dış
kamuoyundaki imajları için demokratik söylemi benimsemektedir.
Yani bu nedenle günümüzde demokratikleşme, küreselleşmenin sağ-
ladığı araçlarından beslense bile, onun doğrudan sonucu veya ürünü
değildir, kendi dinamikleri ile var olagelen bir süreçtir.
3.1.3. Demokratikleşme ve Yerelleşme/Yerindenleşme
Demokratikleşme sürecinin olmazsa olmaz unsuru haline gelen
bir ilke, yereli yetkilendirme ve tüm ülkelerde yerinden yönetim dü-
zeninin geliştirilmesidir. Bu ilkenin artık Birleşmiş Milletler, Avrupa
Birliği, Avrupa Konseyi ve AGİT nezdinde önemli bir kriter, aranan
bir nitelik olduğu açıkça görülmektedir. Demokratikleşme ve yerin-
den yönetim düşüncesinin tarihî derinliğinin anlaşılması bakımından,
günümüzde yerinden yönetim ile ilgili literatürde çokça iktibas edilen
sözlerden birinin, 19. yüzyılda yaşamış olan Alexis de Tocqueville’nin
“Amerika’da Demokrasi” eserinden olması mânidardır
30
. Günümüz-
de ise yerinden yönetim sayısız uluslararası belge ve beyannamede
önemle tavsiye dilmektedir.
Misalen, BM HABITAT’a göre “yerel yönetimlere doğru siyasî ye-
rindenleşme, demokratikleşmenin, iyi yönetişimin ve yurttaşlık iştira-
kinin temel unsurudur” (UN HABITAT, 2009:7). 1985 yılında Avrupa
Konseyi tarafından kabul edilen Yerel Yönetimler Özerklik Şartı,
sub-
sidiarity (sübsidiyarite/yerellik/yetki ikamesi) ilkesini, bu sözcüğü kul-
lanmasa bile, teminat altına almıştır (md. 4/3): “Kamu sorumlulukları
genellikle ve tercihen vatandaşa en yakın olan yönetimler tarafından
kullanılacaktır. Sorumluluğun bir başka yönetime verilmesinde, gö-
30 Yerinden yönetimin sadece idarî değil, yurttaşlık boyutu da vardır, zira yurttaşlara kamu işlerine
katılma imkânını vermekte, özgürlüklerini kullanmaya alışmalarını sağlamaktadır. Merkezî
yönetimin iddialarına karşı en etkin denge işte bu yerel, aktif, meraklı özgürlüklerin birikimind-
en doğmaktadır, bu denge gücü toplu ve ferdî olmayan bir irade ile desteklenmiş olsa bile. A.
De Tocqueville (1805–1859), Democracy in America. http://www.ciesin.org/decentralization/
English/General/history_fao.html , 21.06.2012.
Dostları ilə paylaş: |