18
6. Türk
Tıbbi
Onkoloji
Kongresi
İmmüno-Onkoloji Kursu
İmmünmodülatör tedaviler, tümör hücrelerine karşı immün sistemin
etkinliğini artırmayı hedefleyen tedavi seçenekleridir. Geçmiş yıllarda
İmmün sistemin etkinliği olduğu bilinen kanserler üzerinde immün
modülatör tedaviler; Interlökin II, interferon vb tedaviler kullanılmıştır
ancak son yıllarda immün sistemi çok daha iyi şekilde modüle eden
immün check point inhibitörleri gibi ajanların geliştirilmesi ile birçok
kanser türünde etkin olan ajanlar geliştirilmiştir.
Tüm onkolojik tedavilerde olduğu gibi günümüzde etkinlileri çok fazla
olan ve birçok kanser türünde kullanılan ve kullanımlarının artaca-
ğı öngörülen Immünoterapetik ajanlar ile oluşabilecek toksisitelerin
de çok iyi yönetilmesi gerekmektedir. Toksisitelerin çok iyi bir şekil-
de yönetilmesi için bilinmesi, tanınması ve derecelendirilmesi ge-
rekmektedir. Konvansiyonel ve hedef tedavi ajanlarında olduğu gibi
immünoterapetik ajanlarında tüm sistemleri ilgilendirebilen; derma-
tolojik, gastrointestinal, hepatik, endokrin, vb toksisiteler oluşabil-
mektedir. Immünoterapetik ajanlar ile oluşan ve bu tedavilere özgü
yan etkiler; immünite ile ilişkili yan etkiler olarak adlandırılmaktadır
(1,2). Immünite ile ilişkili bu yan etkiler çoğunlukla aşırı artmış immü-
nite ile ortaya çıkmaktadır. Günümüzde immünite ile ilişkili yan etki-
ler sıklıkla PD-1 ve CTLA-4 reseptörünü hedefleyen tedaviler sonrası
gözlenmektedir ve bu toksisitelerin nasıl yönetilmesi gerektiğine yö-
nelik prospektif randomize bir çalışma bulunmamaktadır. Bu tip tok-
sisitelerin yönetiminin tamamı retrospektif veriler ve klinik tecrübe-
lere göre yapılmaktadır. Yeni jenerasyon immunoterapetik ajanların;
ipilimumab, nivolumumab ve pembrolizumab, ilk olarak metastatik
malign melanom da kullanılması nedeniyle en önemli toksisite veri-
leri malign melanom hastalarından sağlanmıştır.
IMMUNOTERAPİYE BAĞLI TOKSİSİTEYE GENEL YAKLAŞIM
Immünite ile ilişkili orta ve ağır derecede yan etkiler geliştiğinde tedavi-
ye ara verilmesi ve kortikosteroid kullanımı gerekebilmektedir. Yan etki
tedavisinin yönetimi tamamen toksisitenin şiddetine bağımlıdır. Örneğin
grad 2 toksisite geliştiğinde tedaviye ara vermek gerekebilir semptom ve
bulgular tamamen geçene veya grad 1 düzeyine gerileyene kadar dikkatli
takip yapılması gerekmektedir. Bir hafta içerisinde semptom ve bulgular
düzelmez ise tedaviye 0.5 mg/kg/gün dozunda prednisone eklenebilir.
Grad 3 veya 4 hayatı tehdit edebilecek toksisiteler geliştiğinde ise tedavi
kesilmeli yüksek doz steroid 1-2 mg/kg/gün dozunda başlanmalıdır. Tok-
sisiteler grad 1 düzeyine geriledikten sonra steroid dozu en az 1 aylık bir
süre içerisinde tedrici olarak azaltılarak kesilmelidir. Steroid kullanımı ile
semptomların kısa sürede düzeldiği görülür bu şekilde semptomları dü-
zelmeyen olgularda ise infliximab kullanılabilir. Artmış immüniteye bağlı
gelişen yan etkilerin yönetiminde immünsüpresif ajanların kullanımı ile
tedavi etkinliğinin azaldığına ait veri bulunmamaktadır. (3)
SPESİfİK YAN ETKİLER
Immüniteye ait yan etki yönetiminde gerektiğinde steroidler gibi im-
münsüpresif ajanların kullanımı ile fırsatçı enfeksiyonları görülme
sıklığının arttığına ait veri bulunmaktadır. Ancak dört hafta veya daha
uzun süre 20 mg/gün dozunun üzerinde steroid kullanacak olgularda
pneumocystis profilaksisi düşünülebilir (4)
SİSTEMİK YAN ETKİLER
İmmünoterapiye bağlı en sık görülen yan etki halsizliktir. Anti-PD-1
ve anti-PD-L1 tedavisine bağlı %16-24 oranında görülür iken anti-CT-
LA-4 tedavisine bağlı yaklaşık %40 oranında görülür. (1,5) Ancak hal-
sizlik sıklıkla düşük düzeydedir ancak ağır düzeyde halsizlik çok daha
nadirdir.
cİLT TOKSİSİTESİ
Immünoterapiye bağlı cilt toksisitesi çok sık saptanır. Olguların %50
de değişik düzeylerde saptanabilir. (1). Ayrıca cilt döküntüleri en hızlı
gelişen toksisitedir. Tedavi başlangıcından ortalama 3.6 hafta son-
ra oluşur. Tipik olarak; makülopapüler, hafif eritematöz döküntüler
şeklindedir. Sıklıkla ekstremite ve gövde de yerleşir ve vitiligo sıklıkla
birliktelik gösterir. Histopatolojik incelemede; dermise kadar uzanan
perivasküler lenfosit infiltrasyonu gözlenir. (6) Oral Mukozit ve ağız
kuruluğu ise PD-1 inhibitörlerinde CTLA-4 inhibitörlerinden daha sık
saptanır.
İMMÜNOTERAPİ TEDAVİSİNDE yANETKİ yÖNETİMİ
DoÇ. Dr. tiMUÇin Çil
adana nUMUnE EğitiM vE araştırMa hastanEsi tıBBi onkoloji kliniği
19
6. Türk
Tıbbi Onkoloji
Kongresi
İmmüno-Onkoloji Kursu
Cilt toksistelerinin yönetiminde sıklıkla steroid içeren topik tedaviler
yeterli olmaktadır. Kaşıntı ana semptom ise; hidroksizin, difenhidra-
min vb ajanlar yardımcı olabilir. Grad 3-4 cilt toksisitelerinde oral veya
sistemik steroid tedavileri kullanılmalıdır.
DİYARE/KOLİTİS
Ağır derede gastrointestinal toksisiteler için sürekli alert olmak gere-
kir. İshal check-point inhibitörleri kullanan olgularda sık görülen bir
toksisitedir. Sıklıkla tedavi başlangıcından sonraki 6 hafta içerisinde
saptanır. Enfektif nedenli kolitlerden mutlaka ayrımının yapılması ge-
rekmektedir. Diyare CTLA-4 inhbitörlerinde PD-1 inhibitörlerinden
daha sık gözlemlenir. İpilimumab kullanan olguların %30 da diyare
gözlenirken %10 da ancak ağır derecede diyare geliştiği görülür. PD-1
inhibitörlerinde ağır diyare oranı ise %1-2 dir. Düşük gradlı toksis-
telerde semptomatik tedavi sıklıkla yeterli olmaktadır. Gerekli oldu-
ğunda loperamit ve atropin sülfat kullanılabilr. Grad 3-4 diyare de ise;
tedavinin kesilmesi ve sistemik yüksek doz steroid tedavisi kullanıl-
ması gerekmektedir. Intravenöz steroid tedavisine 3 gün içinde yanıt
alınmaz ise infliximab 5 mg/kg haftada bir uygulama şeklinde öneril-
mektedir.(7-9) Infliximab a yanıt alınmaz ise mycophenolate mofetil
kullanılabilir.
HEPATOTOKSİSİTE
Immünoterappiye bağlı hepatotoksiste sıklıkla klinik hiçbir sempto-
ma neden olmadan karaciğer fonksiyon testlerinde artış ile kendini
gösterir. Nadiren billurubin yüksekliği gelişebilir bu olgularda sıklıkla
uzun süreli karaciğer fonksiyon testlerinde yükseklik mevcuttur. He-
patoksisite sıklıkla tedavi başlangıcından yaklaşık 8-12 hafta sonra-
sında saptanır. (10)
İpilimumaba bağlı hepatoksisite %10 oranında saptanmıştır. Grad 3-4
toksisite ise %1-2 gibi çok düşük oranlardadır. (5) Nivolumabın ve ipi-
limumab kombinasyon tedavisinde hepatotoksiste %20’e kadar yük-
selebilmektedir. Laboratuar tetkikleri dışında radyolojik değişiklikler
çok nadir görülür ve sıklıkla hepatomegali şeklindedir.
İmmümonetrapi tedavisi uygulanan olguların tamamına karaciğer
fonksiyon testlerinin takibinin her tedavi uygulamasında yapılması
gerekmektedir. Karaciğer enzim yüksekliği saptanan tüm olgularda
enzim yüksekliği yapabilecek diğer nedenler mutlaka dışlanmalıdır.
Grad 2; AST ve/veya ALT >2,5 ancak <5 kat, total bilurubin >1,5 an-
cak<3 kat, olgularda check point inhibitörlerine devam edilmeli ancak
yakın takip edilmelidir. Grad 3 toksisite de; AST ve/veya ALT >5 kat,
total bilurubin >3 kat, tedaviye ara verilmelidir. Çok nadiren steroid
tedavisine rağmen hepatotoksiste sebat edebilir bu olgularda steroid
tedavisine ek olarak mycophenolate mofetil; 500mg 12 saat arayla
eklenebilir.(11) Infliximab bu olgularda uygulanmamalıdır. Inflixi-
mab’ın kendisine ait hepatotoksisite riski mevcuttur.
ENDOKRİNOPATİLER
Immünoterapi tedavisine bağlı, hipofizer, tiroid ve adrenal glandların
inflamasyonuna bağlı görme bozukluğu, bulantı kusma, halsizlik yor-
gunluk gibi semptomlar gelişebilmektedir. Endokrinopatiler ipilimu-
mab kullanan hastalarda %10 dan daha az oranda gözlenir. (12,13).
PD-1 inhibitörlerine bağlı endokrinopati görülme oranı ise tam olarak
bilinmemektedir.
Hangi endokrin organ da inflamasyon oluşur ise semptom ve bul-
gular o organdan daha az hormon salgılanmasına bağlı olarak göz-
lenir. Malign melanom olgularında İpilimumab a bağlı ağır ve hayati
tehlikeye sokacak derecede hipofiz yetersizliği görülme oranı %1,8
iken pembrolizumab da bu oran %0.5 dir. (5,7). Ağır derecede hipo-
fiz yetersizliği gelişen olgularda acil olarak 1 mg/kg/gün prednisolon
başlanması gerekmektedir. Sonrasında idame steroid dozlarınında
kullanılması gerekebilmektedir.
Tiroid fonksiyon testleri immunoterapi uygulamasından önce tiroid
foksiyon testlerine bakılmalıdır. İpilimumab tedavisi uygulanan olgu-
larda %2 oranında hipotiroidi gözlenebilmektedir. Pembrolizumab ve
Nivolumab uygulananlarda da hipotiroidizm gelişebilmektedir. (7,8)
ÇOK NADİR GÖRÜLEN İMMÜNİTE İLİŞKİLİ YAN ETKİLER
Çok nadiren diğer organları ilgilendiren toksisitelerde gözlemlenebil-
mektedir. İpilimumab’a bağlı üveit, konjonktivit, episiklerit vb klinik
tablolar görülebilmektedir. İpilimumab ve PD-1 blokajına bağlı akut
granulamatöz nefrit ve membranöz nefrit saptanabilmektedir. (14) Bu
olgularda oral veya IV steroid tedavisi ile klinik tablonun tamamen
düzeldiği gösterilmiştir. Pankreatit immunoterapi ile oluşabilen bir
yan etkidir ancak tedavi sürecinde rutin olarak amilaz ve lipaz takibi
önerilmemektedir sadece klinik şüphe durumunda bakılması öneril-
mektedir. Nörolojik yan etkiler immunoterapi de çok nadir görülse
de tariflenmiştir. Ancak literatür de olgu sunumları şeklinde vaka-
lar mevcuttur (15,16). Akciğer tutulumlarıda tariflenmiştir; özelikle
ipilumumaba bağlı akciğer tutulumu olabilmektedir. Sıklıkla olgular
düşük gradlı pneumonitis şeklindedir ancak yüksek gradlı fetal ola-
bilecek pneumonitis de nadir de olsa saptanabilmektedir. Ağır pneu-
monitis olgularında metilprednisolone 2 mg/kg/gün başlanmalıdır.
Yanıt alınamayan olgularda infliximab, siklofosfamid ve mycopheno-
late mofetil kullanılabilir. Konvansiyonel ajanlar ile sıklıkla gözlenen;
Nötropeni ve trombositopeni yanında çok nadiren kazanılmış hemofili
A gibi yan etkiler hematolojik toksisiteler olarak nadiren saptanabilir.
Sonuç Olarak;
Onkolojik tedavilerde, tedavi başarısını tedavi etkinliği yanında yan
etki yönetimindeki başarıda belirlemektedir. Günümüzde immüno-
terapetik ajanların kullanımı hızla artmaktadır. Immünite ilişkili yan
etkilerin çoğunluğu düşük gradlı ve kolaylıkla yönetilebilmektedir
ancak nadirende olsa yüksek gradlı ve fetal olabilen yan etkiler görü-
lebilmektedir. CTLA-4 ve PD-1 inhibitörlerine bağlı gelişen yan etki-
lerin çoğunluğu düşük gradlıdır ancak kombinasyonlarında toksisite
dereceleri belirgin olarak artmaktadır. İmmünoterapikler ile oluşan
yan etkilerin yönetiminde steroid kullanımı ile sıklıkla semptom ve
bulgular tamamen düzelmektedir ancak nadiren de olsa infliximab vb
ajanların kullanımı gerekebilmektedir.