15
6. Türk
Tıbbi
Onkoloji
Kongresi
İmmüno-Onkoloji Kursu
Tümör immunolojisinin ilgilendiği konular arasında, transforme
hücrelerin antijenik özellikleri, tümör hücrelerine karşı konağın im-
mun cevabı, malign hücrelerin büyümesinin konaktaki immunolojik
sonucları, immun sistemin tümör hücrelerini tanımasında ve tümör
hücrelerinin eradikasyonunda rol alan mekanizmalar yer almaktadır¹.
Tümöre karşı immün sistem cevabında makrofajlar, NK hücreleri,
dendritik hücreler, T hücreleri ve B lenfositler yer alır. Tümör immüni-
tesinde en önemli görev T hücrelerinindir.
Tüm kanserlerin karakteristiği olan çeşitli genetik ve epigenetik deği-
şiklikler, immün sistemin tümör hücrelerini normallerinden ayırt et-
mekte kullandığı bir dizi farklı antijen ihtiyacını karşılar. T hücrelerinde
T hücre reseptörü (TCR) tarafından antijenin tanınmasıyla başlatılan
yanıtın nihai büyüklüğü ve niteliği kostimülatuar ve inhibitör sinyaller
arasındaki denge ile düzenlenmektedir (immün-checkpoint)2,3 (Şekil
1). Normal fizyolojik koşullarda, immün checkpointler self-toleransın
devamlılığı (otoimmünitenin önlenmesi) ve immün sistemin enfeksi-
yona yanıt verirken dokuların hasardan korunması için kritik öneme
sahiptirler.
T hücreleri ile antijen sunan hücreler (APC) arasında T hücrelerinin
antijenlere yanıtını düzenleyen çeşitli ligand-reseptör etkileşimleri
(TCR tarafından tanınan peptid-MHC kompleksleri aracılığıyla) gös-
terilmiştir. Bu yanıtlar lenf nodlarında (APC genellikle dendritik hüc-
reler) T hücre yanıtının başlangıcında veya periferal dokuda ya da
tümörde (efektör yanıtın düzenlendiği) oluşabilir. Genel olarak T hüc-
releri TCR aracılığıyla benzer antijenleri tanımadıkça bu etkileşimlere
yanıtsız kalırlar. Ligandların çoğu, bir kısmı kostimülatuar diğerleri de
inhibitör sinyaller oluşturan birden fazla reseptöre bağlanırlar. Genel
olarak aynı liganda bağlanan kostimülatuar-inhibitör reseptör çiftleri
– CD28 ve CTLA4 gibi – kostimülatuar reseptörün saf ve uyarılmamış
T hücrelerinde eksprese olduğu ve inhibitör reseptörün genellikle T
hücre aktivasyonundan sonra arttığı farklı eskpresyon kinetiği gös-
terirler. Hem kostimülatuar hem de inhibitör reseptörlere bağlanan
önemli bir membrana bağlı ligand grubu B7 ailesidir. B7 ailesinin tüm
CHECKPOINT İNHİBİSyONU
DoÇ. Dr. MEsUt şEkEr
dr. lütfi kırdar EğitiM vE araştırMa hastanEsi
Şekil 1 | T hücrelerin yanıtını düzenleyen kostimülatuar ve inhibitör
etkileşimler:
16
6. Türk
Tıbbi Onkoloji
Kongresi
İmmüno-Onkoloji Kursu
üyeleri ve bilinen ligandları immünoglobülin süper ailesindendir. Son
zamanlarda tanımlanan B7 ailesi üyelerinin çoğunun reseptörü henüz
tanımlanamamıştır. Soydaşı TNF reseptör ailesi moleküllerine bağ-
lanan tümör nekroz faktörü (TNF) ailesi üyeleri ikinci bir düzenleyici
ligand-reseptör çifti ailesini temsil ederler. Bu reseptörler soydaş li-
gandlarına bağlandığında ağırlıklı olarak kostimülatuar sinyal oluştu-
rurlar. T hücrelerinin aktivasyonunu kontrol eden diğer büyük sinyal
kategorisi mikroçevredeki çözünen sitokinlerden gelmektedir. T hüc-
releri ile APCler arasındaki iletişim çift yönlüdür. Bu bazı durumlarda
ligandların kendisi APCye sinyal ilettiklerinde oluşur. Diğer bazı du-
rumlarda aktive T hücreleri CD40L gibi APC üzerindeki benzer resep-
törlerine bağlanan ligandları arttırırlar.
(Kısaltmalar; A2aR, adenosine A2a receptor; B7RP1, B7related pro-
tein 1; BTLA, B and T lymphocyte attenuator; GAL9, galectin 9; HVEM,
herpesvirus entry mediator; ICOS, inducible T cell co-stimulator; IL,
interleukin; KIR, killer cell immunoglobulin-like receptor; LAG3, ly-
mphocyte activation gene 3; PD1, programmed cell death protein
1; PDL, PD1 ligand; TGFβ, transforming growth factorβ; TIM3, T cell
membrane protein 3).
Farklı immün çekpoint inhibitörlerinin etki mekanizmaları ele alın-
dığında düzenledikleri immün fonksiyonların çeşitliliği çoktur. Örnek
olarak, kanser immünoterapisi bağlamında aktif olarak en sık çalışı-
lan iki immün-checkpoint reseptör: Sitotoksik T-lenfosit ilişkili antijen
4 (CTLA-4 veya diğer adıyla CD152)) ve programlanmış hücre ölümü
proteini 1 (PD1 veya diğer adıyla CD279)’dir. Her ikisi de inhibitör re-
septörler olup immün yanıtı farklı seviyelerde ve farklı mekanizmalar
ile düzenlerler. Sitotoksik T hücrelerini tümöre karşı frenleyen bu in-
hibitör reseptörleri bloke eden antikorların (CTLA-4 için ipilumumab,
PD1 reseptörü için nivolumumab ve pembrolizumab) veya PDL-1 li-
gandı için atezolizumab ve avelumab ile klinik etkinlik gösterilmiş ve
birçok kanserin tedavisinde rutin kullanıma girmiştir.
cTLA4
Klinik olarak hedeflenen ilk immün checkpoint reseptörü olan CTLA4
özellikle T hücreleri üzerinde eksprese edilir ve burada erken dönem
T hücre aktivasyonunun şiddetini kontrol eder. CTLA4 esas olarak T
hücre kostimülatuar reseptör olan CD28’in aktivitesine karşı koyar
4,5
.
CD28, T hücre reseptörü akraba antijenlerle bağlanmadıkça T hücre
aktivasyonunu etkilemez. Antijen tanıma gerçekleştikten sonra CD28
sinyalleri T hücreleri aktive etmek için TCR sinyallerini güçlü bir bi-
çimde artırırlar. CD28 ve CTLA4 aynı ligandı paylaşırlar: CD80 (B7.1
olarak da bilinir) ve CD86 (B7.2 olarak da bilinir)
6,7
. CTLA4’ün etkisi-
nin kesin mekanizması üzerinde tartışmalar olmakla beraber, CTLA4
her iki liganda da çok daha yüksek afinite ile bağlandığından, T hücre
yüzeyinde eksprese olması sonucunda CD80 ve CD86’ya bağlanırken
CD28 ile yarışarak ve ayrıca T hücrelere aktif şekilde inhibitör sinyal-
ler vererek T hücre aktivasyonunu azalttığı öne sürülmüştür
8,9
.
CTLA4, aktive CD8+ efektör T hücreleri tarafından eksprese ediliyor
olsa bile, CTLA4 ün esas fizyolojik rolünün iki büyük CD4+ T hücre
sınıfı üzerindeki birbirinden farklı etkisiyle olduğu düşünülmektedir:
Helper T hücre aktivitesinin azaltılıp düzenleyici T hücrelerin (TReg)
immünsupresif aktivitesinin artırılması. CTLA4’ün bloke edilmesi
helpler T hücrelere bağımlı immün yanıtta büyük artışa neden olurken
diğer taraftan TReg hücrelerinde CTLA4’ün bağlanması supresif fonk-
siyonların artışına yol açar. CTLA4’ün TReg hücrelerinin immünsup-
resif fonksiyonunu artırma mekanizması bilinmemekle birlikte, TReg
hücre-spesifik CTLA4’ün bloke edilmesi, otoimmünite ve antitümör
immüniteyi düzenleme yeteneklerini anlamlı derecede inhibe eder10.
Sonuç olarak CTLA4’ün bloke edilmesindeki etki mekanizması ele
alındığında, hem CD4+ efektör T hücre aktivitesinin artırılması hem
de TReg hücrelerine bağlı immünsupresyonun inhibe edilmesi muh-
temel önemli faktörlerdir (Şekil 2a). CTLA4 blokajı yapan ipilimumab
ile metastatik malign melanomda sağkalım avantajı gösterilmiş ve
klinik kullanıma girmiştir.
PD1 YOLAĞININ BLOKE EDİLMESİ
Diğer immün-checkpoint reseptörü olan PD1, umut veren bir hedef
olarak gündeme gelmekte ve böylece hastanın kendi immün sistemi
tarafından oluşturulan antitümör yanıtı uyarabilen moleküler düzeyde
tanımlanmış immün manipülasyonlardaki çeşitliliğinin önemini gös-
termektedir
11
.
PD1 YOLAĞININ BİYOLOjİSİ
CTLA4’e kıyasla PD1’in esas rolü T hücrelerinin periferal dokularda
enfeksiyona inflamatuar cevap sırasındaki aktivitesini ve otoimmü-
niteyi sınırlamaktır
12,13
(Şekil 2b). Bu, tümör mikroçevresinde büyük
bir immün direnç mekanizmasına dönüşmektedir. PD1 ekspresyonu
T hücreleri aktive edildiğinde uyarılmaktadır. Ligandlarından biriyle
birleştiğinde fosfataz SHP250 üzerinden T hücre aktivasyonunda rol
alan kinazları inhibe etmektedir ve muhtemel başka sinyal yolakları-
nı da uyarmaktadır. Ek olarak, PD1’in bağlanması TCR ‘stop sinyali’
ni inhibe ettiğinden bu yolak T hücre-APC veya T hücre-hedef hücre
temas süresini de modifiye edebilir. CTLA4’e benzer olarak PD1 de
T
Reg
hücrelerinde fazlaca eksprese edilir, ligand varlığında bunların
proliferasyonunu artırır. Birçok tümör efektör immün yanıtı daha da
baskılayan T
Reg
hücreleriyle fazlaca infiltre olduğundan, PD1 yolağının
bloke edilmesi de tümör içi T
Reg
hücrelerinin sayısını azaltarak ve/veya
aktivitesini baskılayarak antitümör immün yanıtı artırabilir
11
.
Şekil2. İmmün yanıtın gelişmesinde farklı bileşenleri düzenleyen im-
mün kontrol noktalar: