Yönetim kurulu başkan



Yüklə 6,77 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/279
tarix18.06.2018
ölçüsü6,77 Mb.
#49333
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   279

İMMÜNO-ONKOLOJİ 

KURSU 


KONUŞMA METİNLERİ


8

6. Türk 


Tıbbi Onkoloji

 

Kongresi



İmmüno-Onkoloji Kursu

Enfeksiyonlara  karşı  savunmayı  sağlayan  ya  da  tümör  hücreleri  ile 

mücadele eden hücreler, dokular ve moleküllerin toplamına ‘immün 

sistem’ adı verilir; bu hücrelerin ve moleküllerin enfeksiyöz ajanlara/

tümör hücrelerine karşı verdikleri tepki ise ‘immün yanıt’ olarak ad-

landırılır (Abbas AK ve Lichtman AH, 2001). ‘İmmünite’, enfeksiyon 

hastalıklarına karşı direnç olarak tanımlanır. 

İmmün sistemin fizyolo-

jik işlevi,  enfeksiyonları engellemek ve yerleşmiş enfeksiyonları yok 

etmektir; ancak tümör hücrelerinin de immün sisteme yabancı anti-

jenler eksprese etmeleri nedeniyle tümörlere karşı da immün yanıt 

oluşur. Bu konu Tümör İmmünolojisi bölümünde anlatılacaktır. 

Enfeksiyonlara karşı ilk koruyucu engeli oluşturan ‘doğal bağışıklık’ 

ve sonrasında daha yavaş olarak devreye giren ancak daha etkili bir 

savunma  sağlayan  ‘uyarlanır  bağışıklık’  (adaptif,  edinsel,  veya  ka-

zanılmış  bağışıklık  olarak  da  adlandırılır)  konak  savunma  mekaniz-

masını oluştururlar (Arthur M ve Silverstein, 2003). Doğal bağışıklık, 

mikropların  girişini  engelleyen  ve  konak  dokulara  girmeyi  başaran 

mikropları  yok  eden  immün  savunmanın  sağlıklı  bireylerde  her  za-

man  bulunduğu  anlamına  gelir.  Uyarlanır  bağışıklık  ise  mikropların 

vücuda  girmesiyle  harekete  geçen  ve  mikroplara  göre  uyarlanan 

bağışıklık tipidir. 

1. DOĞAL BAĞIŞIKLIK

Doğal  bağışıklık  sistemi,  bir  enfeksiyona  karşı  vücudun  ilk  yanıtını 

oluşturur ve belli bir antijene özgül değildir; konağa uzun süreli bir 

direnç sağlamaz. 



1.1 DOĞAL BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN İŞLEVLERİ

i.  Enflamasyon oluşumu: Sitokinlerin salınması ile immün sis-

tem  hücreleri  enfekte  bölgeye  gelirler  ve  fiziksel  bir  bariyer 

oluşturarak enfeksiyonun yayılmasını engellerler (Langrish CL 

et al. 2004).

ii.  Kompleman sisteminin aktivasyonu: Kompleman sistemi bi-

yokimyasal bir zincirdir  ve antikorların patojenleri tanıyıp yok 

edilmesinde yardımcı rol oynar  (Merle NS et al. 2015).

iii. Enfeksiyöz ajanların hücrelerce elimine edilmesi: Doğal bağı-

şıklık sisteminde görev alan hücreler, mast hücreleri, fagositik 

hücreler  (makrofajlar,  nötrofiller,  dendritik  Hücreler),  bazofil 

ve özonofiller ve NK hücrelerinden oluşur. 

iv. Uyarlanır immün yanıtın uyarılması: Doğal bağışıklık sitokinler 

ve  hücresel  araçlarla  uyarlanır  bağışıklığın  uyarılmasında  da 

görev alır (

Hoebe K et al. 2004). 



2. UYARLANIR BAĞIŞIKLIK 

Uyarlanır immün yanıt özelleşmiş hücrelere sahiptir; yabancı antijen-

leri tanıma ve hatırlama ve dolayısıyla immünite oluşturma kabiliye-

tindedir (janeway  CA et al. 2001). H



ücre içi ile hücre dışı mikroplara 

kar


şı savunma sağlayan iki tip uyarlanır bağışıklık vardır: hümoral ve 

hücresel bağışıklık. Hümoral bağışıklık, B lenfositler tarafından üreti-

len antikorlar tarafından oluşturulur. Antikorlar dolaşıma ve mukoza 

sıvılarına salgılanarak kanda, gastrointestinal ve solunum yolları gibi 

mukozal organların lümenlerinde bulunan mikropları ve toksinlerini 

etkisiz hale getirirler. Antikorlar, mukozal yüzeydeki ve kandaki mik-

ropların konak hücrelere ve ilgili dokulara erişmesini ve yerleşmesini 

engelleyerek enfeksiyon oluşumuna mani olurlar. 

Hücre içi mikroplarla veya tümör hücreleri ile  immün sistemin hüc-

resel  kolu  savaşır  ve  T  lenfositleri  tarafından  oluşturulur  (Mesqu-

ita júnior D et al. 2010). B lenfositler tarafından üretilen antikorlar

 

özellikle  hücre  dışı  mikrobik  antijenlerle  savaşırken,  T  lenfositler 



hücre  içindeki  mikropların  ve  tümör  hücrelerinin  ürettiği  antijenleri 

tanırlar. T ve B lenfositler arasındaki başka bir önemli fark ise, T hüc-

relerinin genellikle peptid yapılı antijenleri tanımasına karşı, antikor-

ların;  protein,  karbohidrat  ve  lipid  de  içeren  pek  çok  farklı  molekül 

tiplerini tanımasıdır. 

Uyarlanır  immünitenin  en  önemli  özelliği,  yap



ısal  olarak  birbirin-

den farkl



ı antijenlere gösterdiği geniş özgüllük  ve  antijenle  daha 

önceki karşılaşma sonucu gelişen bellektir (Liongue C et al. 2011). 

İmmün sistemin, en az bir milyar farklı antijeni birbirinden ayırt ede-

bilme yeteneği vardır. Pek çok farklı antijene özgül yanıtın gelişebil-

mesi  toplam  lenfosit  özgüllüğünün  (lenfosit  repertuarı)  son  derece 



İMMÜN SİSTEMİN HÜCRESEL VE HÜMORAL BİLEŞENLERİ

Prof. Dr. UğUr GEZEr

istanBUl ünivErsitEsi onkoloji Enstitüsü



9

6. Türk 


Tıbbi Onkoloji

 

Kongresi



İmmüno-Onkoloji Kursu

çeşitli  olmasının  sonucudur.  Bu  dikkate  değer  özgüllüğün  ve  çeşit-

liliğin temelinde, lenfositlerin pek çok farklı klondan oluşması ve her 

klonun diğer klondaki lenfositlerden farklı bir antijen reseptör dağılı-

mına sahip olması yatar. 

İmmün  sistem,  aynı  antijenle  tekrar  karşılaştığında  daha  etkin  bir 

yanıt oluşturur. Antijen ile ilk kez karşılaşmada immün yanıt antijenle 

ilk defa karşılaşan naif lenfositler tarafından oluşturulur ve buna bi-

rincil immün yanıt adı verilir. Aynı antijen ile tekrar karşılaşıldığında 

oluşan immün yanıta ikincil immün yanıt adı verilir ve birincil yanıta 

göre daha hızlı ve kuvvetlidir. İmmün bellek, immün sistemin yine-

leyen enfeksiyonlarla mücadele etme yeteneğine sahiptir, çünkü bir 

mikropla her karşılaşma, daha fazla sayıda bellek hücresi oluşumu-

na  ve  önceden  oluşmuş  bellek  hücresinin  aktivasyonuna  yol  açar. 

Aşıların, uzun süren koruma oluşturabilmesinin temelinde de immün 

bellek yatar. 



2.1. UYARLANIR İMMÜN SİSTEMİN HÜcRELERİ

2.2.1. ANTİjEN SUNAN HÜcRELER

Mikropların, vücuda giriş yerleri olan deri, gastrointestinal sistem ve 

solunum sistemi, epitel

 içine yerleşmiş ve antijenleri yakalayıp 

periferik  lenfoid  dokulara  taşıyan  özgül  hücrelerle  döşelidir.  Dend-

rit-benzeri  çıkıntıları  nedeniyle  ‘dendritik

  hücreler’  olarak  adlandı-

rılan  hücreler,  antijen  yakalama  işlevi  için  profesyonelleşmiş  hücre 

grubudur (Delamarre L, Mellman I, 2011).  Dendritik hücreler, epitele 

ulaşan mikropların protein antijenlerini yakalar ve antijeni bölgesel 

lenf  düğümüne  taşırlar.  Lenf  düğümünde,  dendritik  hücreler  an-

tijeni  işleyerek  T  lenfositlere  sunarlar.  Bir  mikrop  epitelden  vücuda 

girdiğinde  dokularda  ve  çeşitli  organlarda  bulunan  makrofajlar 

tarafından  fagosite  edilebilir.  Makrofajlar  da  protein  antijenlerini  T 

hücrelerine sunabilirler.

2.2.2. LENfOSİTLER

Lenfositler, antijenlere özgül reseptörler ta



şıyan tek hücre grubudur, 

yani  uyarlanır  immüniteyi



  düzenleyen  anahtar  hücrelerdir.  Lenfo-

sitler morfolojik olarak birbirine çok benzemelerine karşın, işlevsel 

anlamda, köken aldığı dizi ve fenotip olarak birbirlerinden farklıdırlar 

(Danilova N, 2010). Günümüzde bu hücreler, monoklonal antikor pa-

nelleri (CD panelleri) ile birbirlerinden ayırt edilmektedir. B lenfositler 

antikor üretebilen tek hücre grubudur; yani bunlar hümoral bağışıklığı 

düzenleyen hücrelerdir. B hücreleri yüzeylerinde antijenleri tanıyan ve 

hücre aktivasyon işlemlerini başlatan reseptörler olarak görev alan 

antikorlar  içerirler.  Çözünür  antijenler  ve  mikropların  yüzeylerinde-

ki antijenler B hücre yüzeylerindeki bu antijen bağlayan reseptörlere 

bağlanabilir ve hümoral immüniteyi aktive edebilirler. 

T lenfositler ise, hücresel immünitenin hücreleridir. T hücrelerinin anti-

jen reseptörleri ise, yalnızca peptid yapılı antijenleri tanır; bu peptidler 

majör histokompatibilite antijenleri (MHC) adı verilen özel peptid-su-

nan  moleküllere  bağlı  durumdadırlar.  Bu  moleküller  antijen-sunan 

hücrelerde bulunurlar. T lenfositleri arasında, CD4+ T hücrelerine yar-

dımcı T hücreleri adı verilmektedir, çünkü bu hücreler antikor yapımı 

için B lenfositlerine ve yutulmuş mikropların yıkımı için fagositlere ve 

CD8+ hücrelere yardım ederler. CD8+ hücreler, sitotoksik T lenfositle-

ri olarak adlandırılırlar, çünkü bu hücreler hücre içi mikropları taşıyan 

hücreleri ortadan kaldırırlar. Üçüncü bir lenfosit sınıfı  ise doğal öldü-

rücü (natural killer–NK) hücreler olarak adlandırılırlar. Bu hücreler, B 

ve T lenfositlerinde bulunan antijen reseptörlerine sahip değildirler. 

NK hücreleri de, enfekte hücreler ile tümör hücreleri ile savaşırlar.

Antijenle henüz karşılaşmamış lenfositler naif lenfositler olarak ad-

landırılırlar  ve  antijenler  için  reseptör  taşımalarına  rağmen  antijeni 

ortadan kaldıracak işlevleri yapamazlar. Antijenle karşılaşmayı taki-

ben, antijene özgül lenfositler çoğalıp, efektör



 hücrelere ve bellek 

hücrelerine dönüşürler, bu da immün yanıtın antijene özgül oldu-

ğunun göstergesidir. Antikor salgılayan plazma hücresi B lenfosit di-

zisinin efektör hücresidir. Efektör CD4+ T lenfositler, B hücreleri ve 

makrofajları aktifleştiren, bu hücre dizilerinin yardımcı işlerini düzen-

leyen sitokinleri üretirler. Efektör CD8+ sitotoksik T lenfositler enfek-

te konak hücrelerini öldürme yeteneğe sahiptirler. 



2.2. İMMÜN SİSTEMİN DOKULARI

İmmün  sistem  dokuları,  T  ve  B  lenfositlerin  olgunlaşıp  ve  antijene 

yanıt verebilecek hale ulaştığı merkezi lenfoid organlar ile mikroplara 

karşı kazanılmış immün yanıtın başlatıldığı periferik lenfoid organlar-

dan oluşur (



Özbal Y, 2000).  Tüm lenfositler kemik iliğinde pluripo-

tent kök hücrelerden gelişirler. B lenfositleri kemik iliğinde, T hücre-

leri  timusta  olgunlaşırlar;  olgun  lenfositlerin  üretildiği  bu  bölgelere 

‘merkezi lenfoid organlar’ adı verilmektedir. Olgun lenfositler, yüzey-

lerinde taşıdıkları reseptöre özgül antijen ile karşılaştıklarında mer-

kezi lenfoid organları terk ederek, dolaşıma geçer ve periferik lenfoid 

organlara  göç  eder

ler.  Lenf  düğümleri,  dalak,  mukozal  ve  kütanoz 

immün sistemden oluşan periferik lenfoid organlar, antijeni organize 

edip, antijen sunucu hücreler ve lenfositler arasındaki iletişimi uygun 

şekilde düzenleyerek uyarlanır immünitenin gelişimini sağlar. 

3. HÜMORAL İMMUN YANITIN EfEKTÖR MEKANİZMALARI 

Enfeksiyöz ajanlar veya tümör antijenleri hücre dışı alanlarda bulun-

duklarında  antijen  sunucu  hücreler  tarafından  (dendritik  hücreler, 

B  lenfositler,  makrofajlar)  ya  fagositoz  yoluyla  (dendritik  hücreler, 

makrofajlar) veya endositoz yoluyla (B lenfositler) hücre içine alınır-

lar. Hücre içine alınan antijenik yapılar fagolizozomlarda parçalanır; 

antijenler MHCΠ kompleksi üzerine yüklenerek hücre zarına gönderi-

lir ve CD4+ yardımcı T lenfositlere sunulur. Yardımcı T lenfositler sahip 

oldukları T hücre reseptörleri ile antijen–MHC Π kompleksini tanır. Bu 

etkileşimle aktive olan T hücreleri, B hücreleri ile MHC Π kompleksi 

üzerinden etkileşir. B hücreleri ile etkileşen yardımcı T hücreleri in-

terlökin 4 salarak B hücrelerini aktive ederler. Antijen peptid yapıda 

değil ise (lipid, karbohidrat vd.), B lenfositlerler yardımcı T hücreler ile 

etkileşime gerek duymadan direkt olarak antijeni tanırlar (T-bağımsız 

antijenler) (Zubler RH, 2001). 

Sunulan antijene özgül şekilde aktive olan B hücreleri çoğalırlar ve 




Yüklə 6,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   279




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə