YüZÜNCÜ yil üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 2,03 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/108
tarix30.10.2018
ölçüsü2,03 Mb.
#76035
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   108

 21
içsel sevginin etkisi büyük olsa gerektir.
115
 Bununla birlikte Osmanlı döneminde 
Hurûfîler, yayılışlarının önemli miktarını Bektaşî görünerek 
gerçekleştirmişlerdir. Yayılmalarının yanında XIX. yüzyıla kadar Rumeli, Mısır 
ve Anadolu’nun bazı bölgelerinde; Hurûfîler, Bektaşî görünerek inançlarını 
muhafaza etmişlerdir. Görünüşte Bektaşî izlenimi veren Hurûfîler, Hacı 
Bektaş’ın adını sadece korunmak için anmışlardır.
116
     
   
 
Bu, bedenden en üst düzeyde kurtulma ve Tanrı'yı kendinde bulma amaçlı, 
kemal'i bedenin ıstırabında arayış; en yüksek anlatımını, Fazlullah'ın bir 
öğrencisinde, mürşidinin öğretisinin en iyi yayıcısı ve muhtemel olarak onun 
damadı, Türk Seyyid İmâdeddin Nesîmî'de bulacaktır. Anadolu'da ve Rumeli'de, 
gelişimini borçlu bulunduğu, o ve onunla birlikte öbürleri sebebiyledir ki, bu 
horlanmış ve zulme uğramış  öğreti; Türkiye'de, Nesîmî'yi başlıca yedi şair ve 
velîleri arasında sayan Bektaşîlerin, cemaat dışı (heterodoxe) tarikatleri içinde 
yaşamını sürdürdü. Harflerin tanrısallığı üzerine hurûfî nas'lar (dogme), 
Bektaşîliğin yapısı içinde açıklanmış ve öğretilmiş olabilir. Tekke'lerin duvarlarını 
bir hurûfî ikonografi süslerdi, günümüzde de bu, Bektaşîlerin evlerinde hâlâ 
görülebilir. Türkiye'de Hurûfîliği Bektaşîlikten ayırmak imkânsızdır: Her ikisi, 
çözülmez bağlarla bağlanmışlardır. 
117
 Melikoff’un bu düşüncelerine kendisi de bir 
Bektaşî dervişi olan, Bedri Noyan Dedebaba katılmaz. Dedebaba Hurûfîlik ile 
Bektaşîliğin uzaktan yakından ilintisinin bulunmadığını belirtir.
118
   
 
 
 
4.1. ZAHİR-BATIN 
 
 
Bâtın: iç, gizli, derun, iç nihan, gizli âlem; zâhir: Dış, görünen, bir şeyin dış 
yüzü ve görünen tarafı
119
 anlamlarına gelir. 
 
Bâtın kelimesinin mastarını oluşturan batn ve butûn “gizli olmak; bilmek, bir 
şeyin iç yüzüne ve bir kimsenin sırlarına vâkıf olmak” mânalarına gelir. Batn veya 
butûnun karşıtı olan zuhûrun mânaları içinde de “açık ve âşikâr olmak” ayrıca “ 
muttali olmak” gibi anlamlar vardır.
120
    Bâtın kelimesine nisbet eki eklenmesinin 
sonucunda ise “Bâtinî”  terimi oluşmuştur. Batinî kelimesi, “eşyanın gizli yönlerini 
ve kendine has özelliklerini bilen” anlamına gelmekte; tabiatıyla kelimenin çoğul 
formundaki  “Batiniyye” de anılan vasfı haiz zümreleri nitelemektedir.
121
  
 
Bu kelimelerin sözlük anlamları üzerinde herhangi bir ihtilaf bulunmamakla 
birlikte, “Bâtiniyye” teriminin özellikle İslam mezhepleri tarihi teriminolojisinde 
karşılığı oldukça muğlak bir mahiyettedir. Bu muğlaklıktan dolayı söz konusu terim 
anlam evreniyle ilgili olarak herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanım 
geliştirilemediği dikkati çekmektedir. Bâtiniyye, spesifik olarak geçmiş dönemlerde 
                                                 
115
 J. Kingsly Birge, Bektaşîlik Tarihi, çev. Reha Çamuroğlu, İstanbul 1991, 167. Y. Ziya Yörükan, 
Anadolu Alevîleri ve Tahtacılar, nşr. Turhan Yörükan, Ankara 1998, 466. 
116
 Gölpınarlı, Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 33-34. 
117
 Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, 188. 
118
 Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektaşîlik ve Alevîlik , Ankara 1999, II, 291. 
119
 Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 2002. 
120
 Bekir Topaloğlu, “Bâtın” DİA, V, 187.  
121
 Avni İlhan, “Bâtıniyye”, DİA, V,190-191. 


 22
İsmâilîyye fırkasına verilen bir isim olup, bu isim, anılan fırka mensuplarının kutsal 
metinlerin sözel kalıplarının ardındaki gizli manaya tekabül eden ‘bâtın’ kavramına 
yönelik aşırı vurgularına işaret etmekte; daha geniş çerçevede ise, bâtınî anlam 
uğruna nassların literal anlamlarını yok etmekle suçlanan herkes için kullanılan bir 
nitelemedir.
122
   Gölpınarlı’nın tanımlamasına göre ise, Bâtıniyye ve Bâtınilik, başta 
erken dönem aşırı Şiî fırkalar olmak üzere,  yıldızları yeryüzünde tasarruf ve tedbir 
sahibi sayan Sâbiîlikle eski Hint-İran-Yunan inançlarının karışımından oluşan ve 
İslam’ı bu inanç sistemlerine uyarlamaya çalışan anlayışların tümüdür.
123
 Kur’an’ın 
iç anlamına vakıf olanlar nezdinde onun dış anlamının lüzumsuz olduğuna veya şer’î 
yükümlülüklerin dünyanın düzenini korumak ve Kur’an’ın derin anlamlarını 
kavramaktan yoksun insanları idare etmek maksadıyla vazedildiğine inanmak
124
 
Gölpınarlı’ya göre Bâtınilik olarak tanımlanmaktadır. Ahmet Ateş’e göre, her zâhirin 
bir bâtını olduğunu ve Kur’an ile hadislerin ancak te’vil ile anlaşılabileceğini iddia 
eden fırkaların tümü için kullanılan ortak biri isim veya lakaptır.
125
Hilmi Ziya Ülken 
ise, Şiî mezhebine mensup olanların fikri cephesine verilen isim
126
 olarak tanımlar. 
 
 Batınîlik denilence ilk akla gelen şüphesiz batınî te’vildir. Herhangi bir 
kelime veya söze, ait olduğu dilde karşılığı bulunmayan anlam ya da anlamlar 
yüklemeye tekabül eden batınî te’vil, sadece bir dine veya fırkaya özgü bir hususiyet 
olmadığı gibi, salt kutsal metinlerle sınırlı bir olgu da değildir.
127
   
 
 
Konuyla ilgili kaynaklarda, M.Ö. IX. asırda yaşayan Yunanlı şair Homeros’un 
şiirlerinin ilk defa alegorik (bâtınî) biçimde yorumlandığı görülür. Yunan 
düşüncesinde  özellikle Stoacıların rağbet ettiği bu yorum yöntemi, Hz. İsa ile aynı 
zaman diliminde yaşayan ve zengin bir aristokrat aileye mensup olan İskenderiyeli 
filozof Philo (M.Ö.25-M.S. 50) tarafından Yahudi kültürüne aktarılmıştır. Philo’un 
kutsal metindeki lafzi/literal anlamların, zâhiri esas alan insanlara; alegorik/bâtınî 
anlamların ise, soyut hakikatler üzerine tefekkür eden ve hayatın manevi yönünü ön 
plana çıkarıp bedene değer atfetmeyen seçkin insanlara hitap ettiği şeklindeki düalist 
anlayışı, Eflatuncu felsefe ile irtibatlandırılmıştır.
128
       
 
Philo Tevrat’ın Tekvin bölümünde bulunan yaratılış kıssasını kendi te’villeri 
doğrultusunda yorumlamıştır. Bu yoruma göre, Allah, idealar âleminde insan-ı 
makbule tekabül eden saf aklı yaratmıştır. Daha sonra bu aklın yeryüzüne en yakın 
örneğini, yani Âdemi var etmiş ve ona his vermiştir. Ona verilen bu his Havvâ’dır. 
Akıl hisse ram olmuş ve lezzete boyun eğmiştir. Bu lezzet, Havvâ’yı iğva eden yılan 
şeklinde temessül etmiştir. 
129
 
 
Philo, Eski ve Yeni Pisagorculukların tevarüs ettiği sayı gizemciliğine dayalı 
hurûfî te’viller de üretmiştir. Örneğin, bölünmezliğinden dolayı ‘bir’ sayısının, ilk 
                                                 
122
 M.G.S. Hodgson, “Bâtiniyye”, The Encyclopaedia of Islam, E.J. Brill, Leiden 1979, I. 1098. 
123
 Abdülbaki Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiîlik, İstanbul, 1997, 136. 
124
 Abdülbaki Gölpınarlı, 100 Soruda Tasavvuf, İstanbul, 1985, 87. 
125
 Ahmet Ateş, “Bâtiniye” , İA, İstanbul , 1993, II. 339.  
126
 H. Ziya Ülken, İslâm felsefesi: Kaynakları-Tesirleri, Ankara, t.y. 24. 
127
 Mustafa Öztürk, Kur’an ve Aşırı Yorum: Tefsirde Bâtınilik ve Bâtıni Te’vil Geleneği, Ankara, 
2003, 143 
128
 Öztürk, a.g.e. 145. 
129
 Öztürk, a.g.e. 146. 


Yüklə 2,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   108




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə