YüZÜNCÜ yil üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 2,03 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə108/108
tarix30.10.2018
ölçüsü2,03 Mb.
#76035
1   ...   100   101   102   103   104   105   106   107   108

 
256
yeniçeriler arasına sızmışlar diğer taraftan dönemin padişahlarını ele geçirmeye 
çalışmışlardır.  Ancak bu girişimler başarılı olmamıştır.  
  
 
 
 
Kısaca Hurûfîlik, bir yandan İran dinlerinin kalıntılarından etkilenirken, 
Manihaizm, Budizm gibi ilahi olmayan dinlerin yanında, Hıristiyanlık, Yahudilik
Kabbalizm, Neoplatonizm, Hermetizm gibi inanç ve anlayışlara ait çeşitli 
düşünceleri, bâtınî bir anlayışla yorumlayarak ortaya çıkmış senkretik mistik bir 
anlayıştır.  Hurûfîlik bir din, mezhep veya tarikat değildir. Bir din değildir çünkü, 
mevcut dinlerin nasslarına veya onların bâtınî te’vil geleneklerine dayanır. 
Mezhepler daha çok şer’i hükümlerin, ibâdetlerin farklılık göstermesi yönüyle ortaya 
çıkarlar. Hurûfîlik, ibâdetlerin yapılış biçiminden çok, sayılarıyla ilgilenir. 
Mezhepler arasında farzların sayısı ile ilgili herhangi bir ayrılık bulunmamaktadır.  
 
 Çeşitli yollara başvurarak geleceği keşfetme merakı İslam öncesi toplumlara 
kadar uzanır. Asurlular, Bâbilliler, Mısırlılar ve daha sonra Yahudilerle Hıristiyanlar 
arasında yaşayan kahinler, müneccimler ve kimi mistiklerin kainatın sonu, 
devletlerin akıbeti hakkında bilgi verdikleri bilinmektedir. Örneğin, Pisagor 
varlıklarla sayılar ve geometrik şekiller arasında ilinti kurar. Tevrat Philo tarafından 
bâtınî manada yorumlanır. Aziz Augustinus gibi kilise babalarının yazılarında da cifr 
örneklerine rastlanır. Hurûfîlerin gelecekten haber vermek gibi bir amaçları 
bulunmamaktadır.  Zaman kavramı ortadan kalkmıştır.  
 
 Hurûfîlik 
özellikle 
İsmâilî-bâtınî te’vil geleneğinden çok etkilenmiştir. Bâtınî 
geleneğin Sünnî tasavvuf erbabında da görüldüğü bilinmektedir. Te’vil geleneği 
Hurûfîlikte,  diğer tüm tasavvufî bâtınî anlayışlardan daha çok yer tutar. Çünkü te’vil 
tenzilden daha üstündür. Fazlullah sahib-i te’vildir. Bu yönüyle sahib-i tenzil olan 
Hz. Muhammed’den daha üstündür.             
   
 
Hurûfî te’vil geleneği, kaynağını âyet ve hadislerden alır. Kur’an’ın yedi 
batını olduğu ve Miraç gecesi Hz. Muhammed’in “Rabbimi oğlan suretinde gördüm” 
anlamındaki nassları en önemli kaynaklardır. Hurûfîlere de kaynaklık eden söz 


 
257
konusu nasslar aslında tüm İslam tasavvufçuları tarafından kullanılmıştır. Kaynaklar 
aynı olmasına rağmen Sünnî ve Şiî tasavvufçulara oranla Hurûfîlerin batınî te’vil 
geleneği açısından en uç noktada oldukları söylenebilir.   
 
 
Âdem ve Havva, bazen ilk yaratılmış insanlar, kimi zaman da genel olarak 
insan oğlu anlamında kullanılır. Fazlullah-ı Hurûfî ilk ve son âdemdir. İnsanın 
tanrılaştırıldığı, tanrının ise insanlaştırıldığı görülür. Tanrı insanı kendi suretinde 
yaratmıştır.  İnsanın vechinde Tanrı’nın bütün sözleri yazılıdır. Dolayısıyla insan 
vechi kutsaldır. Bu kutsiyeti, vechin Ka’be topraklarından yaratılmış olması 
tamamlar.  İnsanlar Ka’be’ye yöneldiklerinde aslında kendilerine yönelmektedirler. 
İnsanın derisi, kemiği, dişi, damarı, yirmi sekiz veya otuz ikidir. Yirmi sekiz 
Kur’an’ın yazıldığı dile, otuz iki ise Câvidân-nâme’nin diline tekabül eder.  Fazlullah 
âdemdir. Âdem’in dili Farsçadır.  
 
 
Kur’an, zâhirde mürekkeb ve kağıttan ibaretdir. Bâtınî anlamda ise Kur’an 
insan vücudunda yazılıdır. Kur’an temelde sözdür. Kelâm-ı sâmittir. Onu seslendiren 
insandır. İnsan Kur’an’ı kendi vücudunda gördüğü, okuduğu zaman onun hakikatine 
ulaşmış olacaktır. 
 
 Fâtiha 
Kur’an’ın ilk suresidir. Yedi ayet ve yirmi bir harften oluşur. Hurûfî 
te’vile göre onun yedi ayetten ve yirmi bir harften oluşması Havva’ya delalet eder. 
Havva vechinde erkeklerde bulunan yedi hat bulunmamaktadır. Fâtiha’ya ümmü’l-
kitab denilmesinin nedeni budur.   
 
 
 Bütün 
yaratılmışlar sözden ibarettir.  Tanrı bütün canlı ve cansızları “ol” 
emriyle yaratmıştır. Bâtınî bütün sırlar sözde gizlidir. Aslında çevremizde eşya 
olarak gördüğümüz nesneler sesten ibaretdir. Sesler harflere dönüşür. Harflerin 
kutsiyeti seslerin şekilleri olmasından kaynaklanır.  İnsan bütün yaratılmışlardan 
üstündür. Çünkü Tanrı sadece insana , kendine ait bir ilmi; esma ilmini öğretmiştir. 
Bu yönüyle insan, meleklerden ve Şeytandan da üstündür. 
 
 


 
258
 Kur’an’ın yirmi dokuz suresinin önünde yer alan Hurûf-ı Mukattaa’nın 
Fazlullah-ı Hurûfî’ye gelinceye kadar sırrı çözülememiştir. Söz konusu harfler gayr-ı 
mükerrer on dört harften oluşmaktadır. On dört harf insan suretinde yazılıdır.     
 
 
Müridlerine göre Fazlullah-ı Hurûfî yeryüzünde tüm toplumların beklediği 
Mehdî, Mesîh ve İsa’dır. Bütün toplumlar beklemelerine rağmen o, Hz. Muhammed 
soyundan   Müslümanlara gelmiştir. Amacı Mehdî’de olduğu gibi, bütün milletleri 
bir din, bir mezhep, bir dilde birleştirmektir. Onun zuhuru ile zaman durmuştur. 
Fazlullah ilk ve son âdemdir.  
 
 
Kur’an’da  yirmi sekiz peygamber ismi geçmektedir. Hz. Muhammed’in  
yirmi sekiz harfle konuşmasının ve Kur’an’ın yirmi sekiz harften oluşmasının nedeni 
budur. Fazlullah Adem’in dili olan otuz iki harfle konuşmaktadır ve Câvidân-
nâme’yi otuz iki harfle yazmıştır. Daha önce gelmiş tüm peygamberler ve enbiya, 
Fazlullah’ın müjdecisidir. Asli görevleri büyük kurtarıcıyı haber vermek olan 
peygamberlerin dönemi sona ermiş, uluhiyyet dönemi başlamıştır.  
 
 
Miraç gecesi Hz. Peygamber’e farz olunan namazların asıl amacı yirmi sekiz 
ve otuz iki hattı bulmaktır. Farz namazların toplamı yirmi sekiz ve otuz ikidir. Bunlar 
vech-i âdemde yazılıdır.   Hurûfî te’vile göre bütün ibadetlerin amacı insan suretini 
kutsamak, insan vechinde yazılı olan yirmi sekiz ve otuz iki hattı bulmaktır. Bu 
sırlara ulaşanlar ümmet-i vasat, diğerleri ise Şeytan askeridir. Ka’be, insan vechinin 
yaratıldığı topraklara sahip olması yönüyle ön plana çıkar. Yeryüzündeki çeşitli 
insanlar günün her saati, her dakikası yüzlerini Ka’be’ye teveccüh ederler. Ancak 
gerçekte kendi vechlerine secde etmektedirler.  
 
 Fazlullah-ı Hurûfî’nin Câvidân-nâme’sinin en önemli Türkçe çevirisi 
kuşkusuz Ferişteoğlu’nun Işk-nâmesidir. Işk-nâme’nin çok okunan bir eser olduğu 
bir çok yazma nüshası bulunmasından anlaşılmaktadır. Alevî-Bektaşî çevrelerde 
yaygınlaşan ve derviş meşrep kişilerce istinsah edilen eserin müellif nüshasına 
ulaşılamamıştır. Dört nüshadan hareketle karşılaştırmalı nüshası hazırlanan eserin, 
Eski Anadolu Türkçesinin dil ve gramer özelliklerini yansıttığı söylenebilir. Eserin 


 
259
derviş meşrep kişilerce istinsah edilmesi, bir çok nüshada istinsah tarihinin 
bulunmaması, halk için yazılmış görüntüsü vermektedir.    
 


 
260
8. KAYNAKLAR 
 
ACLÛNÎ, İsmail b. Muhammed, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâsi, Beyrut, 1351. 
AKSU, Hüsamettin , “Câvidân-nâme”,  DİA , VII, 178. 
.................,  “Ali el-A’lâ”, DİA , XVIII. 408-412 
................., “ Firişteoğlu Abdülmecid”, DİA,  XIII , 134-135. 
................., “Fazlullâh-ı Hurûfî”,  DİA,  XII,  277-279. 
ALPARSLAN, Ali , Câvidân-nâme’nin Nesimî’ye Tesiri, (Yayınlanmamış Doçentlik 
Tezi), İstanbul 1967 
ATA, Aysu , “İlk Türkçe Kur’an Tercümesi” Dil ve Edebiyat Araştırmaları  
Sempozyumu, Mustafa Canpolat Armağanı, Yayımlayanlar, Aysu Ata, Mehmet 
Ölmez, Ankara 2003, 41-55.  
ATALAY, Besim,  Bektaşîlik ve Edebiyatı, 2. Baskı, İstanbul 1991. 
ATEŞ, Ahmet , “Bâtiniye” , İA, İstanbul , 1993, II. 339. 
BAKTIR, Mustafa , “İbn Melek” , DİA,  XX , 175-176. 
BİRDOĞAN, Nejat , Alevi Kaynakları-1, İstanbul, 1996 
BIRGE, J. Kingsly , Bektaşîlik Tarihi, çev. Reha Çamuroğlu, İstanbul 1991 
BOLAY, Süleyman Hayri, “Âdem”, DİA, I, 358. 
BOZHÜYÜK, Mehmet Emin , “Hurûf”, DİA, XVIII, 398 
BUHÂRÎ, ebû Abdillah Muhammed b. İsmâil, el-Câmiu’s-Sahîh, Beyrut ty. 
CENGİL, Arzu , Kabballah Yahudi Gizemi, İstanbul 2004. 
CORBİN, Henry , İslam Felsefesi Tarihi, Çev. Hüseyin Hatemi, İstanbul 1994 
ÇELEBİOĞLU, Amil , Türk Edebiyatında Mesnevî, (XV. yy. Kadar) , İstanbul, 1999. 
DEDEBABA, Bedri Noyan , Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevîlik, C II, Ankara, 
1999. 
DUMAN, M. Zeki, ALTUNDAĞ, Mustafa , “Hurûf-ı Mukattaa”, DİA,  XVIII, 401-
408. 
EMİR GIYASÜDDÎN MUHAMMED B. HÜSEYİN B. MAHAMMEDÜ’L-
ESTERÂBÂDÎ, İstivâ-nâme, Millet Ktp., Ali Emirî, Farsça Ksm. no. 269 y. 1a 
ERDEM, Mustafa , Hazret-i Âdem (İlk İnsan), Ankara, 1994 
FAZLUR RAHMAN, İslâm, Çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın, İstanbul, 1992 
FERİŞTEOĞLU ABDÜLMECİD , Ahiret-nâme,Millet Kütüphanesi, Ali Emirî 
Şer’iye No: 1364 1-27 yp. 


 
261
..................., Hâb-nâme, Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmaları, No: 1321/2 yp 
..................., Hidâyet-nâme, Millet Ktp. Ali Emirî Şer’iye No:1350 1-27 yp. 
GOLDZİHER, Ignaz , İslâmda Fıkıh ve Akaid, Çev. İlhan Başgöz, Ankara 2004 
GÖLCÜK, Şerafeddin , “Beyân b. Semân” DİA, VI, 29. 
GÖLPINARLI, Abdülbaki , 100 Soruda Tasavvuf, İstanbul, 1985. 
...................,  “Fadlallah-ı Hurûfî’nin Wasiyyat-nâmesi veya Wâsâyâ’sı”,  Şarkiyat 
Mecmuası, II, İstanbul 1957, 53-62.   
..................., “Bektaşilik-Hurûfîlik ve Fadl Allah’ın Öldürülmesine Düşülen Üç 
Tarih” Şarkiyat Mecmuası  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul 1964, 
15-22 
..................., “Fadl Allah” EI., II,  733-734. 
..................., Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, Ankara, 1989, 
..................., Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiîlik, İstanbul, 1997. 
..................., Mevlana’dan Sonra Mevlevilik, 2. Baskı, İstanbul 1983. 
GÜLLÜCE, Hüseyin , Kur’ân Tefsiri Açısından Mesnevî, İstanbul, 1999 
HALİL, Seyyid Ahmed , Neş’etu’t-Tefsîr fi’l-Kutubi’l-Mukaddese ve’l-Kur’ân
İskenderiye, 1954 
HARMAN, Ömer Faruk , “Havvâ”, DİA, XVI, 542-543. 
HOCA İSHAK EFENDİ, Kâşifü’l-esrâr ve Dâfiu’l-eşrâr, İstanbul 1291 
HODGSON, M.G.S., “Bâtiniyya” The Encyclopaedia of Islam, Leiden, 1983, I 
HUART, Cl., “Fazlullah” Md. İA MEB. IV,.535-536  
IŞIK, Emin, “Fâtiha  Sûresi”, DİA, XII, 252-253. 
İLHAN, Avni , “Bâtıniyye”, DİA, V,190-191. 
KARTAL, Ahmet , “Sa’dî-i Şîrâzî’nin Bostân İsimli Eserinin Türkçe Tercüme ve 
Şerhleri”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, V, İstanbul 2001, 99-120. 
KÂTİB ÇELEBİ, Keşfu’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l Fünûn, Beyrut 1982.  
KILIÇ, Sadık , İslâm’da Sembolik Dil, İstanbul, 1995. 
KÖPRÜLÜ, M. Fuat , Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 3. Baskı,  Ankara 1976. 
KUTLUAY, Yaşar , İslâm ve Yahudi Mezhepleri,  Ankara, 1965 
KUTSAL KİTAP, (Eski ve Yeni Antlaşma), Kitabı Mukaddes Şirketi,  İstanbul, 
2003. 
LEVEND, Agah Sırrı , Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara, 1988. 


 
262
MACİT, Muhsin, Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri, Ankara 
2002. 
MECDÎ MEHMET EFENDİ,  Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeyilleri ( Neşre Haz. 
Abdükadir Özcan), İstanbul 1989. 
MELİKOFF, İrene, Hacı Bektaş Efsaneden Gerçeğe, (Çev. Turan Alptekin), İstanbul 
1998. 
...................., Uyur İdik Uyardılar, (Çev. Turan Alptekin) , İstanbul, 1994 
MERİÇ, Rıfkı Melûl , Hurûfîlik, (Yayınlanmamış Lisans Tezi) İstanbul Ünv. Edb. 
Fakültesi, İstanbul 1936. 
MUHTAR, Cemal , İki Kur’an Sözlüğü Luğat-ı Ferişteoğlu ve Luğat-ı Kânûn-ı İlâhî
İstanbul 1993. 
MÜSLİM, Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccâc, el-Câmiu’s-Sahîh, Beyrut, 1955. 
OCAK, Ahmet Yaşar , Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler, (15-17. 
Yüzyıllar), İstanbul 1998. 
....................,  “Bektaşîlik” DİA, V, 373-379. 
ÖZ, Mustafa , “Gâliyye”, DİA, XIII, 333. 
ÖZ, Mustafa , Mustafa Muhammed eş-Şek’a, “İsmâilîyye” , DİA, XXIII, 128-133. 
ÖZTÜRK, Mustafa , Kur’an ve Aşırı Yorum: Tefsirde Bâtınilik ve Bâtıni Te’vil 
Geleneği, Ankara, 2003. 
PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih  Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 
1971 
Schimmel, ANNEMARİE, İslamın Mistik Boyutları, İstanbul 2001 
TANRIKULU, Raşit, Cavidanneme i Sagır, Ankara, t.y. 
TOHUMCU, Nimet, Misâlî’nin Kitâb-ı Manzûme-i Feyznâme-i İlâhî Mesnevîsi
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst. 
Erzurum 2002.  
TOPALOĞLU, Bekir , “Bâtın” DİA, V, 187. 
TÖKEL, Dursun Ali , Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar Şahıslar Mitolojisi, Ankara 
2000 
TUCKER ,William F., “Âsîler ve Gnostikler: elMuğîre İbn Saîd ve Muğîriyye”,  çev. 
E. Ruhi Fığlalı, İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, V, 1982, 203-216. 
ULUDAĞ, Süleyman , “Bâtın İlmi” , DİA, V. 188-189. 
................... , Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 2002. 


 
263
ÜLKEN, H. Ziya , İslâm felsefesi: Kaynakları-Tesirleri, Ankara, t.y. 
ÜNVER, Mustafa , Hurûfîlik ve Kuran Nesimî Örneği, Ankara, 2003 
VAN, C. , “Keysâniye” İA, VI, 664-65. 
WENSİNCK, A.J., Concordance et Indices de la Tradition Müsülmane,  İstanbul, 
1986. 
YAKIT, İsmail , Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, İstanbul 
1992. 
YİĞİT, Mehmet , “Hurûfîlik ve Fazlullah Hurûfî”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Van, 1990, S. 1 , 73-88. 
................,  Refî’î’nin Beşâret-nâmesi, Dil Bilgisi- Karşılaştırmalı Metin- Sözlük, 
(Basılmamış Doktora Tezi) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Van 
1986 
YÖRÜKAN, Y. Ziya , Anadolu Alevîleri ve Tahtacılar, nşr. Turhan Yörükan, 
Ankara 1998, 466. 
YURDAGÜR, Metin , “Cefr”, DİA, C.VII, 215-218. 
 


 
264
9. ÖZET 
 
Fars edebiyatında ortaya konulan bazı eserlerin Türkçe tercüme şerhlerinin 
yapıldığı bilinmektedir. Hâfız Divanı;  Feridüddin Attâr’ın  Mantıku’t-Tayr’ı  
Şebüsterî’nin Gülşen-i Râzı bunların en başta gelenleridir. Fars edebiyatının Türk 
edebiyatı üzerindeki etkisinin yaygınlaşmasında ve süreklilik kazanmasında bu 
tercüme ve şerhlerin önemli bir yeri vardır.  
 
Hurûfîliğin kurucusu olan Fazlullah-ı Hurûfî’nin Şirvan veya Hazar denizinin 
güney doğusundaki Esterâbâd şehrinde doğduğu söylenmektedir. Sûfî bir aileden 
geldiği, babasının ve dedesinin sûfî  olduğu  bilinen Fazlullah, Mevlânâ’yı rüyasında 
görür ve bir vahdet-i vücutçu olarak ortaya çıkar. Câvidân-nâme onun en önemli 
eseridir.  
 
Ferişteoğlu Abdülmecid İzmir Tire’de doğmuştur. Doğum tarihi konusunda 
herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Babası Kadı  İzzüddin’dir. Kardeşi olan İbn 
Melek’in oğlu olduğu belirtilmekte ancak bunu doğrulayacak herhangi bir kayıt 
yoktur. Ferişteoğlu’nun ölüm yeri Tiredir. Ölüm tarihi konusunda ihtilaf 
bulunmaktadır. Ancak tüm kaynaklara göre 1469’dan önce ölmüştür. En önemli eseri 
şüphesiz Işk-nâme’dir. Yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerde bir çok yazma nüshası 
bulunmaktadır. Âhiret-nâme,  Hidâyet-nâme, Hâb-nâme ve Lugat-i Kanûn-ı  İlâhî 
onun diğer eserlerdir. Lugat-i Kanûn-ı İlâhî dışında kalan eserler üzerine herhangi bir 
çalışma yapılmamıştır. 
 
Hurûfîlik, bir yandan İran dinlerinin kalıntılarından etkilenirken, Manihaizm, 
Budizm gibi ilahi olmayan dinlerin yanında, Hıristiyanlık, Yahudilik, Kabbalizm, 
Neoplatonizm, Hermetizm gibi inanç ve anlayışlara ait çeşitli düşünceleri, bâtınî bir 
anlayışla yorumlayarak ortaya çıkmış senkretik mistik bir anlayıştır.  Hurûfîlik bir 
din, mezhep veya tarikat değildir. Bir din değildir çünkü, mevcut dinlerin nasslarına 
veya onların bâtınî te’vil geleneklerine dayanır. Mezhepler daha çok şer’i 
hükümlerin, ibâdetlerin farklılık göstermesi yönüyle ortaya çıkarlar. Hurûfîlik, 
ibâdetlerin yapılış biçiminden çok, sayılarıyla ilgilenir. Mezhepler arasında farzların 
sayısı ile ilgili herhangi bir ayrılık bulunmamaktadır. Hurûfîler, Âdem ve Havva’dan 
başlayarak, birçok dini ibadeti kendilerince te’vil ederler. 
 
Fazlullah-ı Hurûfî’nin Câvidân-nâme’sinin en önemli Türkçe çevirisi 
kuşkusuz Ferişteoğlu’nun Işk-nâmesidir. Işk-nâme’nin çok okunan bir eser olduğu 
bir çok yazma nüshası bulunmasından anlaşılmaktadır. Alevî-Bektaşî çevrelerde 
yaygınlaşan ve derviş meşrep kişilerce istinsah edilen eserin müellif nüshasına 
ulaşılamamıştır. Dört nüshadan hareketle karşılaştırmalı nüshası hazırlanan eserin, 
Eski Anadolu Türkçesinin dil ve gramer özelliklerini yansıttığı söylenebilir. Eserin 
derviş meşrep kişilerce istinsah edilmesi, bir çok nüshada istinsah tarihinin 
bulunmaması, halk için yazılmış görüntüsü vermektedir.   
 
 
 
 
 


 
265
10. ABSTRACT 
 
It has been known that some works of Persian literature have been transtated 
into Turkish and they have Turkish explanations. The leading examples of these are 
Hafız Divans, Mantıku’t-Tayr of Feridüddin Atar, Gülşen-i Raz of Şebüsteri. There 
have been important impect of these translations and explonations about Persian 
literature over Turkish literature, its spreading and maintaining. 
 
 
       It is reported that founder of, Hurufics, Fadlulluh-ı Hurufi was born in Şirvan 
or Esterabad, near south-east of Hazar Sea. He came from a sufis family Fadlulluh, 
whose father and Grand-father were also sufis, dream Mevlana, who is an an 
important of mistic world, and he becames one of the pantheists. Cavidan-name is 
the most important work of Fadlulluh. 
 
 
 Ferişteoğlu Abdülmecid was born in Tire, İzmir.There is no information 
about his birth year. His father is Kad ı İzzüddin. He died in Tire, as well. There are 
some different account about his death year, but it is known that he died before 1469. 
Işk-name is the most important work of Ferişteoğlu.There have been a lot of 
monuscript of this work in Turkey and foreign libraries. His other works are Ahiret-
name, Hidayet-name, Hab-name and Lugat-i Kanun-ı İlahi. There is not any research 
on his works but Lugat-i Kanun-ı İlahi, Hurufism was affected by old iron religions.  
 
 
At the same time it was affected by the religions, such as Manihaism, 
Budism, Christianity, Jewish, Cabalism, Neo-platonism, Hermetism. This sufi path 
interpreted the understandings of those religious ideas. So, it is mistic sentretic 
understanding. Hurufism is not a religion, donomination or tariqa. İt is not a religion; 
because   it has the same rules with the celestial religions. Since denominations were 
appcared according to the differences, it is not a denomination. Hurufism has not 
dealt with worships, on the eontrar it has dealt with the figures of those worships. 
They have been interpreting many worships up to them since Adem and Eva. 
 
 
Işk-name of Ferişteoğlu is the most important Turkis translation of Cavidan-
name of Fadlulluh. There have been many manuscripts of this work. So, it has been 
understood that it was a common-read work. We haven’t reached the authour’s copy. 
But, we have used four different copies. And we have seen that it has reflected the 
examples of old Anatolia Turkish. İt has been understood that it was written fort he 
public since there were not writing date. 
 
 
 

Yüklə 2,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   100   101   102   103   104   105   106   107   108




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə