YüZÜNCÜ yil üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 2,03 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/108
tarix30.10.2018
ölçüsü2,03 Mb.
#76035
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   108

 15
Harflerle ilgili felsefî telakkiler Pythagoras (Fisagor) la başlar. Fisagorcular, 
âlemin esasının sayı ve sesten ibaret olduğunu söyleyerek düalist bir anlayışı 
savunmuşlardır. Onlara göre ilk varlık nokta, noktanın hareketiyle çizgi oluşur. 
Çizginin hareketi düzlemi, düzlemin hareketi de geometrik cisimleri meydana 
getirir.
72
 Fisagora göre eşya, duyulur haldeki sayılardır. Her varlığı bir sayı karşılar 
ve bilim de bunu arayıp bulmalıdır. O’na göre akıl, ruh, özgürlük birer sayıdır ve 
evren bir sayı uyumudur, bir sayı anlaşmasıdır.
73
 Harflerin ve sayıların esrarına 
dayanan bu te’viller, gerçek anlamıyla milattan önce IV. ve III. yüzyıllardan  itibaren 
Ortadoğu’daki Helenisitik-Gnostik izler taşıyan dinlerde de görülür. Tevrat’ı 
yorumlamayı hedefleyen Kabballa’ya göre Tanrı kendisini belirli sayıda nitelik 
(sefirot) biçiminde dışsallaştırarak evreni yaratmıştır. 
74
    Bazı Kabballistlere göre, 
başlangıçta ak ateş üzerine kara ateş biçiminde yazılmış olan Torah, yaradılış anında, 
Tanrı’nın huzurunda, henüz sözcükler halinde birleştirilmemiş bir dizi harf olarak 
bulunuyordu. Adem’in günahı olmasa, belki de harfler bir başka öyküye biçim 
vermek üzere birleşeceklerdi. Bu yüzden Torah tomarı hiçbir sesli harf, hiçbir 
noktalama vurgu içermez. Çünkü Torah başlangıçta sıraya konmamış bir dizi harften 
oluşur. Geleneğe göre, Mesih’in gelişinden sonra, Tanrı halihazırdaki harf 
birleşimini ortadan kaldıracak ya da bize mevcut metni bir başka sıralamayı göre 
okumayı öğretecektir.
75
   
 
Tevrat’ta  İbrahim’in, vekili Elizer’i 368 askerle dört krala karşı savaşmaya 
gönderdiği bildirilir (Tekvin, 14/1-4); bu rakam İbrânî harfleriyle Elizer’in sayısal 
değerine eşittir. Yahudi mistik hareketi kabbalanın temel eseri olan ve Tevrat’ın 
bâtınî yorumunu ihtiva eden Zohar’da harflerin sırlarına dayanan bir ilimden 
sözedilir. Yaygın kanaate göre kabbalistlerin en önemli kitaplarından biri olan Sefer 
Yezirah, Hz. Musâ’nın Tûrisînâ’da yakınlarına öğrettiği ilm-i esrârdan oluşmuştur. 
Buna göre birer ilâhî kelime olan dış varlıklar arasındaki münâsebetlerin, uyum ve 
zıtlıkları hepsi İbrânice’nin yirmi iki harfi arasında da vardır.
76
  Sefer Yesirah’ta 
yukarıda sözü edilen yirmi iki  harf, üç kısma ayrılır. Buna göre bu  yirmi iki harfin 
üç tanesi ana harfler; yedi tanesi çiftli harfler, on iki tanesi ise tekli harflerdir. Anne 
harfler İbrâni alfabesindeki üç harftir ve bunlar bütün varlıklarda bulunan üç temel 
elementi hava , su ve ateşi sembolize ederler. Ayrıca bu üç harfin mikrokozmik 
alemde, yani insan bedeninde de karşılıkları vardır ve bunlar kafa göğüs ve karındır. 
77
 Söz konusu yaklaşıma hurûfîlikte de rastlanmaktadır. Ancak üç temel element 
dörde çıkmıştır. Hava, su, toprak ve ateş. İbrani alfabesinde yer alan yirmi iki harfin 
yedi tanesi ise çiftli harflerdir ki bunlara “doubles” denilmektedir. Çünkü bu harfler
farklı sesler telaffuz etmektedirler ve bunlar kainattaki yıldızlara, haftanın günlerine, 
insanda yer alan algılama deliklerine ve buna benzer figürlere nüfuz ederek 
şekillenmiş, tasarlanmış, yaratılmış ve birleştirilmişlerdir.
78
 Hurûfîlikte ise yıldızlar, 
haftanın günleri ve insanın uzuvları yirmi sekiz ve otuz iki sayılarını bulmak 
amacıyla kullanılmıştır. 
                                                 
72
 İsmail Yakıt, Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, İstanbul 1992,  30-31. 
73
 Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevîlik, C II, Ankara 1999, 260-261. 
74
 Muhsin Macit, Karakoyunlu Hükümdarı Cihânşâh ve Türkçe Şiirleri, Ankara 2002, 34. 
75
 Arzu Cengil, Kabballah Yahudi Gizemi, İstanbul 2004, 179. 
76
 Metin Yurdagür, “Cefr”, DİA, C.VII, 216 
77
 Ünver, a.g.e. , 21-22 
78
 Ünver, a.g.e. 22 


 16
 
Kabballah’da harfler sayılarla eşleştirilmiş ve Tanrı isimlerinin harflerinin 
yerleri belli matematiksel kurallara göre değiştirilerek yeni anlam türetmelerine 
gidilmiştir.
79
  
 
Hurûfîliğin oluşumunda Kabballah kadar Hıristiyanlık da etkili olmuştur. 
Erken dönemden itibaren baskı altında yaşayan Hıristiyanlar, mensuplarına özel 
bilgileri aktarabilmek için metinlerinin çeşitli yerlerine şifreli cümleler koydular. 
Hıristiyanlık’taki bu eğilimi güçlendiren sebeplerden biri, erken dönemlerden 
itibaren onların Hurûfîlik konusunda uzman olan gnostik çevrelerle ilişki 
kurmalarıdır. Yeni Ahid’de kullanılan en önemli şifre Vahiy’deki 666 sayısıdır. 
Hıristiyanlar, tarih boyunca deccâli simgelediğini düşündükleri 666 sayısını Hz. 
Muhammed’in de dahil olduğu pek çok kişinin adına uygulamışlardır.
80
  
 
İslam tarihi boyunca özellikle Azerbaycan, İran, Irak bölgelerinde keşişlerin 
etkin faaliyet gösterdikleri bilinmektedir. İslam mistisizminin Hıristiyanlığın 
etkisiyle ortaya çıktığı bile söylenmektedir. İslâmiyetin özellikle Suriye, Mısır ve 
Mezopotamya’da yayılması zahitliğe eğilimli kimseler için manevi bir iklimi iyice 
geliştirdi. Hıristiyanlarla temaslardan edinilen deneyler, Müslümanlara tam bir 
zahitlik okulu ödevini gördü. Ancak bundan sonradır ki zahitlik temayülleri daha 
büyük ölçüde göründü ve daha geniş çevrelere yayıldı. Bu cereyanın temsilcileri, 
kurallarını Ahdi Atik’ten aldıkları sözler ve delillerle tamamladılar ve bunları kendi 
fikirlerini desteklemek için kullandılar.
81
  
   
İslâm’dan önce Araplar arasında gaybdan haber verme iddiasıyla çeşitli 
yöntemler kullanılıyordu; ancak kaynaklarda harflerin esrarına dayanan bir sistemin 
varlığından söz edilmemektedir.
82
 
 
İslâm dünyasında harflerin bazı gizli özelliklere sahip olduğu düşüncesi hayli 
eskidir. Meselâ VIII. yüzyılda aşırı şiîlerden Mugîre b. Saîd el-İclî Allah’ı harflere 
benzetmiştir.
83
  Hurûf ilminin İslâm dünyasında ilgi görüp yaygınlaşmasında Ma’rûf-
i Kerhî, Zünnûn el-Mısrî, Sehl et-Tüsterî, Cüneyd-i Bağdâdî,  Şiblî, Abdülkâdir-i 
Geylânî ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî gibi mutasavvıfların büyük tesiri olmuştur. 
84
 
Fazlullah-ı Hurûfî söz konusu kişilerden etkilenmekle birlikte, daha çok Şiî-
Batınîlerin tesirinde kalmıştır. Şiîler hermetizmin bazı unsurları ile Fisagorcu bakış 
açısını bir araya getirerek “cefr” denilen sistemi oluşturmuşlar; bazı Şiî müellifler ise 
hurûf ilminin Hz. Adem’den başlayarak Hz. Muhammed’e kadar bütün 
peygamberler, Hz. Muhammed’den sonra ise Hz. Ali ve Hz. Hüseyin ile Ca’fer es-
Sâdık ve Ali er-Rızâ başta olmak üzere bütün imamlar tarafından kullanıldığını iddia 
etmişlerdir. Bu inancın  İslâm aleminde gelişmesinde  Şîa’nın etkisi çok büyük 
olmuştur.
85
 
                                                 
79
 Cengil, a.g.e. 179 
80
 Mehmet Emin Bozhüyük, “Hurûf”, DİA, C.18, 398 
81
 Ignaz Goldziher, İslâmda Fıkıh ve Akaid, Çev. İlhan Başgöz, Ankara 2004, 172. 
82
 Bozhüyük, “a.g.m.”, 398 
83
 Aksu, “Hurûfîlik”, 408  
84
 Bozhüyük, “a.g.m.”, 399 
85
 Bozhüyük, “a.g.m.”, 400 


Yüklə 2,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   108




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə