30
dili devimsizleştirmenin bir biçimi olmanın ötesinde, sessiz ama düşünceyi disiplin altına
alan, suretini çıkararak onu düzene sokan yeni bir dildir. Yazı yalnızca sözü saptamaya
yönelik bir işlem, kalıcı bir anlatım aracı değildir; aynı zamanda düşünceler dünyasına
doğrudan kapı açar; eklemli dili yeniden üretir; ayrıca düşünceyi kavramayı,
düşüncenin uzayı ve zamanı aşmasını sağlar” (C. Higounet)
23
.
Ortaya çıkışıyla insanoğlunun yaşamında büyük bir devrim yaratan yazıyı, ilk kez;
Mezopotamya’da M.Ö. 4. bin yıl sonlarına doğru, (M.Ö. 3200 yıllarında) aslında Asya
kökenli etnik bir zümre olan Sümerliler icat etmişlerdir. Eski Uruk kentinde (şimdiki adı
Warka) yapılan kazılarda, IV. Tabakada ortaya çıkarılan kil tabletlerden anlaşıldığına
göre, önce resim yazısı olarak başlayan bu yazı evrimleşerek, üzerine yazıldığı kil
tabletlerin, özellikle yuvarlak hatlı resimler çizmeye elverişli olmaması sebebiyle düz
çizgilerden oluşan işaretlere sahip bir yazı biçimini almıştır. Kile batırılan ucu kesik,
stylus adını verdiğimiz yazı kaleminin, batırıldığı yerde üçgen biçimli bir iz, çekildiği
zaman da düz bir iz bıraktığına bakılarak, kama ya da çiviye benzeyen işaretlerden
oluşan yazıya Latince “cuneus” kama ve “forma” biçim, kelimelerinden bileşik
“cuneiform” çivi biçimli yazı, çivi yazısı adı verildi.
Bu
yazı; daha sonra ayrıntılı olarak belirteceğimiz kelime işaretleri ve fonetik
hece işaretlerinden kurulu bir sisteme dayanmaktadır. Bizim de kullanmış olduğumuz
Arap alfabesi ve halen kullandığımız Latin alfabesi gibi, eski Ön Asya’da birbirinden
çok farklı dil ailelerine mensup dillere uygulanmış ve M.S. 74 yılına kadar geçerliliğini
korumuştur
24
(bkz. Harita 2).
4.2.2. URARTU ÇİVİ YAZISI GELENEĞİ’NİN OLUŞUMU
23
Georges Ifrah, Çakıl Taşlarından Babil Kulesine, Rakamların Evraensel Tarihi II, Tübitak Yayınları,
2004, 1
24
Ali M. - Belkıs Dinçol, Boğazköy’den Karatepeye, Eskiçağ’da Doğu Akdeniz Havzası ve Anadolu’da
Diller ve Yazılar, YKY, İstanbul, 2001,23,24
31
Hititler’in yıkılışı ile Anadolu’nun , çiviyazısı kültür alanı dışına çıkışından çok
sonra, M.Ö. 9. yüzyılda Van gölü ve çevresinde kurulan Urartu Devleti, bölgedeki en
büyük düşmanı Yeni Assur İmparatorluğu’nun yazısı olan yeni Assur çivi yazısını kabul
ederek, hem eski hece sistemi yazılara, hem de bu yazının binlerce yıldır oluşturduğu
kültüre geri dönmüştür. Bu kuşkusuz, bir eskiye özlem veya geri gidiş değildir. Urartu
Krallığı’nın kökeni bir “kabile devleti” idi ve tüm idari ve askeri organizasyonu,
dönemin en gelişmiş siyasal gücü ve askeri varlığı olan Assur İmparatorluğu’nu örnek
alarak kurmuştu. Kendi egemenlik anlayışları farklı parametrelere dayanan kabilelerin
Assur baskısına karşı bir araya gelmeleri sonucu ortaya çıkan Urartu Devleti’nin
izleyeceği modelin Assur olması kaçınılmazdı. Bu nedenle Urartu’nun yazısı da
Assur’da yüzyıllardan beri kullanılan çivi yazısının yeni Assur versiyonu olmuştur.
Urartu
Krallığı yazısını en güçlü ekonomik rakibi ve düşmanı olan Assur’dan
almakla eski Ön Asya’nın geleneksel kültür dünyasına girmişti. Fakat başka bir yerde
icat olunmuş ve geliştirilmiş bir yazı sistemini almak ve yerel dile uygulamak genellikle
3 aşamalıdır.
1. Önce yazı sistemi ona bağlı dil ile birlikte kullanılır.
2. İkinci aşamada yazı yerel dile uygulanır, fakat metinler hem yerel hem de yabancı
dilde olmak üzere kaleme alınır.
3. Son gelişme ise yabancı dilin tümüyle terk edilip, yazı sisteminin yerel dile tam
olarak uygulanması, hatta dilin fonetik (sese ait) gereklerini daha iyi karşılayacak özel
yazı işaretleri yaratılabilmesidir
25
.
Yukarıdaki geçiş ve değişim süreci Urartu yazıtlarında da kendini
göstermektedir. Urartu’ya ait en erken text Assur dilinde ve Urartu yöneticisi olan I.
Sarduri tarafından Yeni Assur çivi yazısı kullanılarak Van Kalesi’nin batı eteğinde
yüksekçe bir platform oluşturan büyük bloklar üzerine 6 ayrı kopya şeklinde yazılmış
25
Ali M. - Belkıs Dinçol, Toplumsal Tarih Dergisi, Urartu Dili ve Yazısı, İstanbul, 2003, 45, 46
32
olarak görülmektedir
26
(res. 1). Van Kalesi üzerinde, altar görünümünde olan ve kurban
hayvanları listesini içeren yazıt da yalnızca Assurca olduğundan yine bu krala
tarihlendirilmektedir.
Daha sonraki Urartu Kralları’nın çift dilli yazıtlar yazdırmalarını ise, yazı
kabulünün bir aşaması olarak değil, Assurca konuşan insanların fazla olduğu sınır
bölgelerinde, her ne kadar okur yazar sayısı çok düşük ise de, hem Urartu hem de Assur
toplumuna “hitap” etmek isteği olarak görmek gerekir. Bunun örnekleri, Zagros
Dağları’ndaki Urartuca-Assurca olmak üzere çift dilli Kelişin (res. 3) ve Topzava
stelleridir. Sınır bölgesi olmadığı halde, Urartuca-Assurca çift dilli bir yazıt da Van
dolayındaki Kevenli Köyü’nde (res. 4) bulunmuştur. Yazıtın varlığının nedenini;
savaşta Urartu orduları tarafından sürülerek, bir tür ucuz işgücü sağlamak amacıyla
yerleştirilen Assurlu sivil esirler için yazdırılması olarak açıklayabiliriz
27
.
Urartu çivi yazıının söz konusu geçiş dönemine ilişkin belge veya belgelerin
eksikliği ya da henüz ele geçememiş olması, bizlere, yine aynı şekilde çivi yazısı gelişim
sürecini yaşamış, Anadolu’nun diğer bir uygarlığı olan Hititlere ait yazılı belgeleri
inceleme ihtiyacı doğurmaktadır. Bu uygarlığa ait ilk yazılı belgelerden Hattuşili’nin
siyasi vasiyetnamesi olarak nitelenen belge, hem yazının alındığı uygarlığın dili olan
Akadca, hem de Hititce yazılmıştır
28
.
Urartu dili, Sarduri’nin yerine Urartu tahtına geçen oğlu İşpuini tarafından ilk
kez çivi yazısında uygulanmaya başlanmış ve sonraki krallar döneminde de devam
ederek bu dilde bir çok yazıt yazılmıştır
29
.
Urartu’da sınırlar içerisinde okur yazarlığın oluşması için bir idari merkezin
oluşturulduğu düşünülmektedir
30
. Ya da her yerleşmede çivi yazısı okuyabilen en az
26
Zimansky
1998, 100
27
Ali M. Dinçol, Urartu Yazısı ve Dili, ARAT, s. 112, 113, İstanbul, 2005, 112
28
Ali. M. Dinçol, Anadolu’da Diller ve Yazılar, s. 11-42 Klasik Filoloji Seminerleri I, TEBE Yayınları,
İstanbul, 2004, 17
29
Zimansky
1998, 100
30
Zimansky
“a.g.e.”, 100
Dostları ilə paylaş: |