1 uluslararasi azərbaycan felsefe araştirmalari fəLSƏFƏ VƏ sosial-siyasi derneğİ elmlər assosiASİyasi


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2



Yüklə 5,03 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/52
tarix26.11.2017
ölçüsü5,03 Kb.
#12669
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52

Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2 
 
 
- 18 - 
ve  bireyler  meydana  gelmenin  kaynağıdırlar  ama  esas  olarak  meydana 
gelmenin kaynağı bireylerdir. Çünkü asıl anlamda töz, bireysel olandır. Bi-
reylerden  kastedilen  de  Sokrates,  Serena  veya  Sina’dır.  Bu  bağlamda  çok 
önemli olan düşünceyle Metafizik Lambda’da (12.kitap) karşılaşırız.1071 a-
17-22 satırları arasında Aristoteles şöyle der: 
“Biz ilkeler hakkında evrensel bağlamda konuşabiliriz ama bu evren-
seller  var  değildirler  (ouk  estin);  her  bireysel  neden,  kendi  bireysel  etkisi-
ne/nedenine sahiptir. Genel olarak, insan; insandan meydana gelir; fakat ‘in-
san’ yoktur.Bu demektir ki Akhilleus’in babası Peleus’tur, sizin babanız da 
sizin  babanız.”  İşte,  Aristoteles’in  varolanlar  hakkındaki  bu  kavrayışıdır  ki 
onu, Platon’un kampını terk etmesine neden oldu. Çünkü, Platon doğal dün-
yayı, düşünmenin  konusu olarak  görmedi,  onun  bilinebilir bir  yapıda oldu-
ğunu kabul etmedi. Guthrie’nin ifadesiyle, Platon doğal dünyanın zengin ve 
farklı  çokluğuna  karşı  adaletli  olmadı.  Varlığı  açıklama  adına,  varlıktan 
onun varlığını çaldı ve varlığı kendi buluşu olan aşkın ya da super-gerçeklik 
alanına taşıdı. İnsanlar yalnızca autoanthropos’ın, kendinde insanın gölgele-
ri haline getirildi (1040 b 33).
1
 Bu ise, Aristoteles’e göre, aslında hayal gü-
cünün uydurmasından başka birşey değildi. Varlığın Platoncu kavranışı yal-
nızca  etrafımızdaki  gerçekliğin  inkarına  değil,  ama  aynı  zamanda  onların 
değersizleştirilmesine de neden oldu. Oysa insan, hayalgücünün uydurduğu 
birşey  değildir;  o,  somuttur,  bireyseldir,  bağımsızdır  ve  asıl  anlamda 
ousia’dır; aynı diğer bireysel varlıklarında olduğu gibi. 
Varlık nedir sorusuna Platoncuların verdiği yanıt anlamlı olmadığı gi-
bi, varlığı açıklama gücünden de yoksundu. Her halükarda onlar, içinde bu-
lunduğumuz doğal dünyaya ilişkin olmadıkları gibi, onların nedenleri de de-
ğildi (Met.991 a12-13). Dolayısıyla, Aristoteles için varlık nedir, sorusu ye-
niden ele alınmalıydı vede yeni bir açıklama gerekliydi.Çünkü Aristoteles’e 
göre,  filozofun  görevi  gerçeği  açıklamaktı.  Şimdi;  Kategoriler’in  asıl  an-
lamda tözleri gözümüzün önüne somut olarak geliyor ama bu onların kendi-
liğinden  açık  ve  açıklayıcı  oldukları  anlamına  gelmez.  Onlar,  açıklamanın 
kendisinden  başlaması  gereken  ilkelerdir  ama  açıklama  değillerdir.  Çünkü 
                                                 
1
W.K.C. Guthrie, A History of Greek Philosophy: Aristotle: An Encounter, Vol. VI. 3rd ed. 
(Cambridge: Cambridge University Press, 1990), 211. 


Aristotel – 2400  
 
 
- 19 - 
bireylerin tanımı ya da açıklaması yapılamaz. Aristoteles 1036a5-8’de şöyle 
der: “Bireylerin tanımı yoktur; onlar sezgisel olarak ve algı aracılığyla bili-
nirler; ve gerçek tecrübeden bağımsız biçimde onların varlığı veya yokluğu 
açık  değildir.  Fakat  onlar  hakkında  her  zaman  evrensel  biçimde  konuşulur 
ve düşünülür.
1
 Aristoteles 1039b27-31’de ise şöyle der: “Bundan dolayı, du-
yusal  bireysel  tözlerin  ne  tanımları  ve  ne  de  kanıtlamaları  sözkonusudur; 
çünkü onların maddeleri vardır ki madde de doğası gereği olumsaldır; o ola-
bilir  de  olmayabilir  de.  Dolayısıyla  tüm  bireysel  şeyler  ortadan  kalkabilir 
yapıdadır”. 
Tüm  bunlardan  dolayı,  somut  bireysel  şeylerin  kendileri  bakımından 
töz olamayacakları böylece red edilir (1029a30-32). Form mantıksal olarak 
öncedir; çünkü somut bireysel varlıklar madde ve form olarak analiz edile-
bilir.  Aslında  bu  mantıksal  öncelik  ontik  bakımdan  da  önceliği  ifade  eder. 
Çünkü  halihazıda  formsuz  olan  şey  düşünülemez  ve  Aristoteles’in  formu 
energeia olarak tanımlaması da bunu gösterir. Ancak bu başka bir yerde ele 
alınmayı gerektiren bir diğer çok önemli konudur ve şimdilik burada bırak-
makta yarar vardır. Konuya yeniden dönecek olursak. Metafizik’in 1037a29-
30  satırları  arasında  Aristoteles  şöyle  der:  “Ousia  içkin  formdur  ki  onunla 
birlikte olan maddeden dolayı somut bireysel tözler ousia olarak çağrılırlar.” 
Bu nedenle bireysel şeyler türetilmiş olma anlamında ve bir bakıma ikincil 
anlamda tözler olarak kabul edilirler. Bunun nedeni ise, onların tanımlanabi-
lir forma (logos) sahip olmalarıdır.Burada öne sürülen düşünce İkinci Anali-
tikler’de ifade edilen düşüncelerle uygunluk içindedir. Sonuncusunda bilgi-
nin duyusal köklerini ve daha sonra nasıl onların kavramlarına ulaşıldığı an-
latılır.  Belirtmek  gerekir  ki;  hem  Platon  ve  hem  de  Aristoteles  için  varlık 
bilinebilir olandır; bilinebilir yapıdadır ve dolayısıyla açıklanabilir de. Belki 
de bu tüm Antik filozofların ortak inancıydı. Çünkü bu inanç olmadan felse-
fe yapmanın bir olanağı olamayacağı gibi, bir anlamı da olamaz. Sonra; fel-
sefe  hayattaki  en  önemli  etkinlik  olarak  görülemeyeceği  gibi,  insanıın  en 
mükemmel ve en yüksek akılsal etkinliği olarak da değerlendirilemez.Ve bu 
bakımlardanMetafizik’in  ilk  cümlesi  (980a21)  de  rastlantı  olamaz.  Onu, 
                                                 
1
Aynı zamanda, 1040 a2-4; De Anima, 417 b22-23. 


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2 
 
 
- 20 - 
Türkçe bir duyuş ile şöyle ifade edebiliriz: ‘Bütün insanlar, doğaları gereği, 
doğal olarak bilmeyi arzu ederler, bilmek isterler.’ Çünkü Aristoteles’in dü-
şüncesinde varlık ve bilgi problemi birbirinden ayrılamaz. Zaten insan da bi-
linebilir olduğuna inanmadığı şeyi bilmeye yönelmez; bilmeyi arzu etmez. 
Aristoteles ousia terimini göreli olarak kullanır. Bazı şeyler bazı şey-
lerden  daha  az  ya  da  daha  çok  töz  olabilirler.  Kategoriler’de  ifade  edildiği 
gibi (2b-7-8) türler, bireysel şeylere daha yakın olması nedeniyle cinslerden 
daha fazla töze yakın bulunur. Metafizik Zeta 1029 a5’te formun maddeden 
daha ‘fazla varlık’ olduğu söylenir ki işte tam da bu nedenle form, madde ve 
formdan  daha  fazla  ousia’dır.  Metafizik’in1070a9-12  satırları  arasında  ise, 
üç çeşit ousia olduğu söylenir: madde, form ve bireysel olan. Şimdi tam da 
bu noktada ontoloji ve epistemoloji karşı karşıya gelir: Eğer asıl var olanlar 
bireysel  varlıklar  ise  ve  de  bireysel  varlıklar  sonsuz  ise,  sonsuzun  bilgisi 
nasıl  mümkün  olabilir?  Daha  açık  bir  biçimde  söylenirse,  bilmek  nasıl 
mümkün  olabilir?  Çünkü  biz  şeyleri  tek  bir  şey  olmaları  ve  bazı  evrensel 
niteliklere  sahip  olmaları  bakımından  bilebiliriz  (Met.999a24-29).  Bu  hem 
ontolojik ve hem de epistemeolojik karşılaşma dünden bugüne hala aşılmış 
değil  ama  Aristoteles  için  özellikle  çok  önemlidir.  Çünkü  Aristoteles  bir 
yandan  asıl  var  olan  şeylerin  bireysel  varlıklar  olduğunu  söyler  ve  bu  ba-
kımdan Platon’un tümel varlık anlayışına karşı çıkar ama öte yandan da var 
olan  şeylerin  bilinebilir  bir  yapıda  olduğu  düşüncesinden  hiçbir  ödün  ver-
mez. Bu kaygı zemininde; ontoloji ve epistemoloji arasındaki tartışma varlı-
ğını  sürdürmeye  devam  eder  ve  Aristoteles  bu  bağlamda  bir  kez  daha 
tümeller problemine yönelir. 
 
Tümeller Yeniden…
 
 
“Hakkında tümel olarak konuşulan herhangi birşeyin ousia/töz olması 
imkansız  görünmektedir.  Herşeyden  önce  birşeyin  tözü/ousia  kendisine 
özgü olup bir başkasına ait olmayan tözdür. Oysa tümel, buna karşıt olarak, 
ortak olmayı ifade eder. Zaten birden fazla şeye ait olan veya birden fazla 
şeyde  ortak  olana  tümel  denilir.  Bu  bakımlardan  hiçbir  tümelin  töz/ousia 
olamayacağı açıktır; ve hiçbir ortak yüklem belli bir şeyi ifade edemez (to 


Yüklə 5,03 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə