54-Diyalektik Nedir indd


B) MATERYALİST DİYALEKTİK



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/81
tarix26.11.2017
ölçüsü2,8 Kb.
#12761
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   81

B) MATERYALİST DİYALEKTİK 
(GERÇEK SÜREÇ) 
Marks-Engels, Hegel'in öğrencileri idiler. Hegel, Diyalektiğini Fikir 
üzerine oturttuğu için, ona baş aşağı duran Diyalektik dediler. Bu Di-
yalektiği tersine çevirip, ayakları üstüne getirdiler. Doğayı Fikir'in bir 
tecellisi sayacaklarına, Fikir'i Doğanın bir parçası, Düşüncemizi Varlı-
ğın bir tecellisi saydılar. Hareketi Maddenin özü olarak gördüler. 
Diyalektiği terslikten, esrardan, mistiklikten, felsefe kuruntuların-
dan kurtarmak, onu Madde içinde, Toplum içinde kullanmak olacaktı. 
Bu ise bütün Dünyayı ve Toplumu hareket eder görmek ve değiştir-
mek anlamına geliyordu. O yıllarda böyle bir anlamı yalnız İşçi Sınıfı 
benimseyebildi. Onun için, asıl "Diyalektik Bilimi" çarçabuk İşçi Sınıfı-
nın dünya görüşü oldu. Onu Hegel'in ve başkalarının idealist diyalek-
tiklerinden ayırmak için, "Maddecil Diyalektik" adı ile anmak gerekti. 
Biz bu kitapta tek başına "Diyalektik" sözcüğünü kullandık mı, onun 
"Maddecil Diyalektik" olduğunu bileceğiz. Marksizmin felsefesi, daha 
doğrusu metodu: Diyalektik Maddeciliktir. 
Diyalektik Maddeciliğin idealist diyalektikten farkı nedir? 
Hegel'in iki eksiği vardı: 
1- Maddeyi inkâr eder; 
2- Zaman içinde gelişimi reddederdi... 
Gerçek diyalektiğin Hegelci diyalektikten başlıca bu iki noktada 
farkı önemlidir. 
I- MADDECİ OLMAK 
Gördüğümüz gibi, Hegel'de prensip, yani her şeyin başı FİKİR'dir. 
Hegel diyalektiği: Evrende en ilkin FİKİR vardı, diye söze başlar. Bütün 
gördüğümüz şeyler ve olaylar hep o Mutlak Fikir'in kendi kendine geli-
şirken açılıp saçılarak aldığı birer biçimdir. Maddeci Diyalektiğe göre: 
"Reel (gerçek) şeyler belirli bir gelişim konağında bulunan Mutlak 
Fikir'in aynada görünüşü değildir; tersine, insanın fikirleri şeylerin ay-
nada imişçe görünüşüdür."(Marks-Engels, Werke, C. 21, s. 293) 
Yani, dışımızda dönen bir Dünya bulunduğu için kafamızın içinde 
"Dünya döner" fikri doğmuştur. Kafamızdaki her düşüncenin sebebi: 


Kafamız dışında bulunan Doğada veya Toplumda yahut kendi orga-
nizmamızdadır. 
Kafamızın kendisi ve gördüğü düşünce işi Doğanın belirli bir geli-
şim konağında ortaya çıkmıştır
-
. Düşüncemizin kanunları ile Doğa ka-
nunlarının en son incelemede diyalektik oluşları bundan ileri gelir. 
Düşüncenin olmadığı yerde Varlık vardır ve diyalektiktir. Varlığın ol-
madığı yerde ne diyalektik, ne metafizik hiçbir düşünce bulunmamış-
tır. Varlıktan bağımsız bir Fikir tasavvuru filozof hayalinin ürünüdür. 
II- ZAMAN İÇİNDE GELİŞİM 
Bugün yeryüzü küresinin kaç yüz milyon yıl önce güneşten kop-
tuğunu, ne kadar zamanda ne gibi biçim değişikliklerine uğradığını, 
dünyada insanın hangi yıllar belirdiğini Bilim öğretiyor. Mekânın ve 
Varlığın geçirdiği her değişiklik ancak belirli bir Zaman içinde oluyor. 
Bunu ispatlamaya kalkmak bile gülünç sayılıyor. 
Ne var ki, Bilimin son buluşları bize o ispatı da getiriyor. Bugün 
zamansız mekân olamayacağını evren ölçüsünde denemelerle Bilim 
keşfediyor. Einstein teorisi mekânı zamanın bir parçası durumuna ge-
tirmiştir. Einstein mekânı dört boyutlu sayar. 
Şimdiye dek Mekân denilen şey, en, boy, yükseklik gibi üç boyut-
tu. Einstein, bir cismin hareket sırasında gösterdiği çabukluğa göre 
büyüyüp küçüleceğini hesapladı. O cismin bir saniyede hızı ne denli 
çabuksa, kitlesinin o denli azaldığını belirtti. 
Gerçeklik bu olunca, gelişimi zamanın dışında saymak mekânın da 
dışına atmak olur. Çünkü, zamansız mekân olamaz. Gelişimi sırf mekân 
içinde saymak bile, zaman içinde saymakla mümkündür. Hegel gelişim-
den zamanı çıkarıp atmakla, mekânı baltalamış gibidir. 
Materyalist Diyalektiğe göre zaman dışında gelişim anlaşılmaz bir 
şeydir. Einstein'dan yarım yüzyıl önce Marksizm şöyle demişti: 
"Her varlığın temelli biçimleri zaman ve mekândır. Zaman dışında 
bir varlık, mekân dışında bir varlık kadar büyük bir "saçmalama" (ab-
sürdite) olur."(F. Engels, Anti-Dühring, C. I, s. 61 (Marks- Engels, 
Werke, C. 20, s. 48)) 
Gerek zaman, gerekse mekân "kavramları": gerçekliğin yankılarıdır. 
Buraya dek söylediklerimizden şu sonuca varıyoruz. Diyalektiği ve 
Maddeciliği özellikle iki şeyden iyice ayırmalıyız: 
1) Burjuva diyalektiğinden yani sisteme kaymış Hegelci idealist 
diyalektikten; 
2) Burjuva maddeciliğinden yani 18. Yüzyıldan beri gelişen kaba 
ve mekanist maddecilikten... 
Diyalektik Maddecilik, Hegel'in idealist diyalektiğinden MADDECİ 
olmakla ayrılır; kaba mekanik maddecilikten DİYALEKTİK olmakla 


ayrılır. Marksizm, Hegel'e karşı "Gerçekten Maddeci"dir; bütün öteki 
materyalizmlere karşı "Gerçekten Diyalektik"tir. 
Öyle ise, Marksizm'in gerek Maddecilik, gerek İdealizm görüşle-
rinden başlıca farkı: 1) Materyalist, 2) Diyalektik... olmasıdır. Bu iki 
deyim üzerinde Marksizm'in ne düşündüğü bilinmedikçe, Marksizm 
üzerine doğru dürüst fikir edinilemez. 
Materyalizm ve Diyalektik terimleri üzerinde biraz durmalıyız. 
III- MARKSİST MADDECİ OLMAK NEDİR? 
(REALİTE: GERÇEKLİK) 
İnsan düşüncesi için evrende iki şey ayırt edilir: 1) MADDE yahut 
dış varlık; 2) RUH yahut insan düşüncesi ve iç varlığımız... Madde 
ile Ruh yahut iç varlığımızla dış varlık arasındaki ilişkiyi kuran köprü 
DUYUŞ (Sensation)'tur. 
İç dünyamız üzerine başkasından bir şey öğrenmeye kendimizi 
muhtaç saymayız. Çünkü içimizde geçenleri başka herkesten iyi bildi-
ğimize inanırız. Dış dünya üzerine edindiğimiz izlenimleri duyularımızla 
aldığımızda, ister Materyalist, ister İdealist olalım, hepimiz söz birliği 
etmiş durumdayız. Ancak duyularımız doğru söylüyor mu? Bize ben-
liğimizden (düşünce ve ruhumuzdan) ayrı olarak dışımızdaki dünyayı 
haber veren duyularımıza inanmalı mıyız? 
Böyle bir soru, "Kendi kendimize inanmalı mıyız?" sorusuna benzer. 
Çünkü duyularımız da kendi benliğimizden birer parçadırlar. Kafamız-
da geçen her düşünceyi bildiğimize inandıktan sonra, duyularımızdan 
kuşkulanmaya ne hakkımız vardır? Özellikle duyularımız, düşünceleri-
miz gibi, soyut ve plâtonik kafa yapımızın icatları da değillerdir. Somut, 
elle tutulur, gözle görülür nesneleri bize duyururlar. Duyularımızın bizi 
aldatıp aldatmadığını, görüp işittiklerimizin birer illüzyon (yanlış duyu) 
yahut halüsinasyon (yalan duyu) olup olmadıklarını teşhis ettirmek 
için bir akıl doktoruna gidip kendimizi muayene ettirmemiz gerekir 
mi? Duyumuzun bildirdiği şeye elimizi uzatır, aldanıp aldanmadığımızı 
yoklayıveririz. Gözümüz mangalda ateş bulunduğu hissini mi veriyor? 
Bunda yanılıp yanılmadığımızı derin felsefelere dalmakla kestiremeyiz. 
Parmağımızı mangala yaklaştırırız, doğrusunu anlarız. 
Ne var ki, insanlığın milyonlarca yıldan beri gösterdiği bu kestirme 
davranış, filozoflar ve hele idealist filozoflar için hiç de yeterli sayıl-
maz. Bu mesele çevresinde bütün Felsefe doktrinleri başlıca üç ünlü 
kampa ayrılırlar: 
1- MATERYALİSTlere göre: Duyularımız dışımızda gerçekten var 
olan dünyayı yansıtırlar. 
2- İDEALİSTlere göre: Duyularımız içimizdeki dünyayı dış gerçek-
lik biçiminde dışımıza yansıtırlar. 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə