C) AYRINTILARIYLA MADDECİ DİYALEKTİK NEDİR?
Bütün klâsik felsefelerin, formel mantıkların, metafizik bilim ve
metotların başlıca yanıldıkları yan, tek sözle tüm burjuva düşünüşü-
nün GENEL rezaleti gelir iki noktada toplanır:
1- Ya hareket ve değişme görülmez; ölü kalıplar, biçimcil (FORMEL)
ve mutlak bir sıra tanımlamalarla bilgi dünyası kaskatı edilir.
2- Yahut hareket ve değişme görülür; o zaman da hareketin sebe-
bi gene harekette bulunur. Bu, ilkel ve nasıl başladığı bilinmeyen bir
kuruntu kımıltı olur. Hareketi başka lâkırdılarla tekrar etmeye açıkla-
ma değil, TOTOLOJİ adı verilir.
Gerek formel kımıltısızlık, gerek totolojik kımıltı aynı yanlış kökten
çıkar: Gerçekliği GİDİŞ (Prose, süreç) halinde görmemekten çıkar.
Maddeci Diyalektik "GERÇEKÇİLİK" ise, gerçeği özetleyen biricik
kavram PROSE (eski deyimle: Vetire, yenisi: Süreç veya Gidiş)'dir.
Süreç nedir? Gerek varlığın, gerekse düşüncenin geçirdiği kımıltılı
değişikliktir. Evreni süreç olarak kavramak: Bütün olanları, gerçekliği
şu iki durumda görmektir:
a) Önce kımıltılı GELİŞİMİ duymak;
b) Sonra o kımıltılı gelişimin çelişkilerden (zıtlıklardan) doğduğunu
SEZMEK...
Her şeyi süreç olarak görmek, çelişkilerin çarpışmasından doğ-
muş kımıltı ve gelişim olarak görmek anlamına gelir. Bu basit hakikati
kavramayan bilginler, Metafizik Felsefelere özenerek, Fizik ötesinde
"PRENSİP"ler ararlar. Bir sıra mutlak "KUVVET"ler yahut "CEVHER"ler
bulurlar.
"Metafizik kimyacı, henüz kimya sürecini bilfiil izlemeyi bilmedi-
ğinden, teorisini kimyacıl "İLGİ GÜCÜ" (Srodstvo) denilen şeyle sen-
tezleştirir. Metafizik biyolog (Canlılar bilgini) "HAYAT" ve "YAŞAMA
GÜCÜ" gibi bir şey üzerine yorumlarda bulunur. Metafizik psikolog
(Ruhçul bilgin) özellikle ruh sürecini ortaya çıkarmaksızın, 'RUH' de-
nilen şey üzerine yargılamalar yapar. Oysa, örneğin Psikolojinin iler-
leyişi, ruhun ne olduğu üzerine kurulmuş genel teorileri ve felsefe
inşaatını yıkmak için, özellikle ruh süreci üzerinde durup, şu veya bu
ruhçul süreci karakterlendiren faktörlerin incelenmesini Bilim alanına
geçirmeyi bilmelidir."(Lenin, Halkın Dostları Kimlerdir?, 1894, C.I
(Collected Works, C. 1, s.144))
Ruhun mutlak bir cevher olmayıp boyuna geliştiğini ve bu gelişimin
çelişkilerle yüklü bulunduğunu kavramadıkça yapılacak soyut ruh yo-
rumları insana neyi öğretir? Bütün öteki "Hayat", "Kimyacıl ilgi", "Ca-
zibe" gibi soyut kavramlar, süreci gözden kaçırdıkları ölçüde, tehlikeli
olurlar. Büyük bilginlerin ağızlarında "MUTLAK HAKİKAT" gibi görünen
o terimler, insan deneme ve düşüncesinin züğürt olduğu zamanlarda
problemi basitleştirmek için icat edilmişlerdir.
Süreç içinde başlıca iki karakter gördük:
a) Gelişim,
b) Çelişki...
Öyle ise süreci daha duruca kavramak için bu iki sözcükle ne de-
nilmek istendiği üzerinde duralım. Diyalektik süreçte üç karakteri ara-
yabiliriz:
1- Süreç her şeyden önce bir gelişim olduğuna göre, gelişimin ne
olduğunu, nasıl olduğunu bilmeliyiz. Demek ilk kavrayacağımız şey:
GELİŞİM KANUNU'dur.
2- Gelişim neden olur? Çelişkiler yüzünden... Demek ikinci kavra-
yacağımız şey bu: "ZITLIKLARIN BERABERLİĞİ KANUNU'dur.
3- Gelişim, zıtlıkların beraberliği kanununa göre nasıl olur? Nicelik-
ten (kantiteden: kemiyetten) niteliğe (kaliteye: keyfiyete) atlayış ile
olur. Demek üçüncü olarak kavrayacağımız şey: "NİCELİKTEN NİTE-
LİĞE ATLAYIŞ KANUNU'dur.
I- GELİŞİM SÜRECİ
Modern kapitalist toplumunda, bir arada yaşayan çelişkili Sınıflar
(İşveren-İşçi) gibi, iki çelişkili Felsefe sistemi (İdealizm-Materyalizm)
ve o sistemlere ve sınıflara karşılık düşen gene iki başlıca çelişkili
Mantık vardır:
1) Metafizik okulların ve doktrinlerin FORMEL MANTIK'ı (Biçimcil
Lojik),
2) Marksist doktrinin DİYALEKTİK MANTIK'ı...
Formel Mantık varlığın yalnız bir anlık fotoğrafını yahut kalıbını alır.
O kalıbı şeylerin ve olayların mutlak, ebedi, değişmez biçimi sayar. O
biçimi herhangi bir tanımlama ile kafasında formülleştirdi miydi, artık
olayı TÜMÜYLE anladığına ve o anlayışa uygun olarak ilelebet davra-
nabileceğine inanır.
"Okulların tekelinde kalan (ve bir sıra düzeltmelerle okulun alt sı-
nıflarından öteye geçmemesi gereken) Formel Mantık, pek alışılmış
yahut çok kere göze batıcı şeye doğru yönelerek, bir sıra formel ta-
nımlamalar elde edip onlarla yetinir." (Lenin, Bir Yol Daha Meslek
Teşekkülleri Üzerine, 1920, C.18, s. 60 (Collected Works, C. 14, s.
260-261))
Böylece Formel Mantık, Olayı hem durgun, hem eksik, yani üstün-
körü görmüş olur. Hep: "EN TAM", "EN MÜKEMMEL", "Ezeli" ve "Ebedi"
ardından koşup insan kafasını asıl doğru olan gerçeklikten ve doğa
yolundan çıkarır, yapma kuruntulara kapı açar.
Biçimcil Mantığın (Formel Lojiğin) hiç mi faydası yoktur? Vardır.
Kimi çocuklar için kabataslak ve basit tanımlamalar yapılmasına ya-
rar. Tıpkı Öklid geometrisinin bugün ortaya çıkan yanlışlarına rağmen
yüzyıllar boyu Geometri bilgimize temel oluşu böyledir. Düz çizgi ne-
dir? Öklid geometrisine göre yeryüzünde bulunan iki nokta arasına
çizilmiş en kısa yoldur.
Şimdi Öklid'ce gösterilen çizgiye bakalım. Bu çizgi gerçekte düz
olabilir mi? Olamaz. Çünkü dünyamız portakal biçimli bir yuvarlaktır.
Portakalın üstündeki iki nokta arasını en kısa çizgi ile birleştirirsek,
ortaya çıkan yol çizgisi düz değil, eğri bir çizgidir. Ancak yeryüzü öy-
lesine büyük bir yuvarlaktır ve biz öylesine küçüğüz ki, gerçekte yu-
varlağın üstüne çizdiğimiz her çizgi eğri iken, bize düz imiş gibi gelir
ve yaptığımız bu yanlışı kolay kolay sökemeyiz. Öyle ise Öklidcil düz
çizgi teorisi, Einstein'ın gösterdiği gibi, herkesçe kabul edilen bir gö-
rünüşe aldanmaktır.
Biçimcil Mantık da tıpkı öyle bir görünüşe aldanmak yaratır. Prob-
lemleri kabaca pekiştirip sadeleştirmek istedik mi, o kadarcık aldan-
mayı büyük tehlike saymayabiliriz. Basit bilgili çocuklara "mutlak an-
lam taşımamak şartıyla" Öklid bilgimizi bir hazırlık başlangıcı olmak
üzere okutabiliriz.
İnsanlığın sosyal bilinç bakımından henüz çocukluk çağını atlata-
madığı zamanlarda Biçimcil Mantık kaçınılmaz bir ileri adım oldu. İn-
san bilgisinin kıt olduğu 18. Yüzyıla dek Formel Mantık bir çeşit bilgi
derleme, olay "Biriktirme" (Engels) aygıtı idi. Bugün de insanın kişi
olarak bilgisiz bulunduğu çocukluk çağında, "Okulun aşağı sınıfların-
da" (Lenin) kimi ilkel bilgileri kabataslak öğretmek için öyle kalıp fikir-
ler ve fotoğraf tanımlamaları bir kerteye dek gerekli olabilir.
Ne var ki, 200 yıldır biriken bilgi kalıpları dağlar gibi yığıldı. İşin
içinden çıkmak için kaçınılmaz "Sınıflamalar" (Engels) yapıldı. "Bİ-
RİKİŞ BİLİMİ" yavaş yavaş "SINIFLAYIŞ BİLİMİ" (Engels) durumuna
girdi. Çeşitli kalıplar ve fotoğraflar yan yana getirilince görüldü ki aynı
şeyin ÇEŞİTLİ ANLARDA ve başka başka YANLARINDAN alınmış klişe-
leri ve ona göre yapılmış tanımları ayrı sonuçlar verir. O şey üzerine,
vaktiyle bir yanından alınmış tek veya birkaç mükemmel fotoğrafla,
doğru dürüst fikir edinilemez. Her şeyi durgun veya birkaç kalıp kli-
şesiyle değil, bütün değişiklikleriyle görürsek o şeyi esaslıca kavramış
Dostları ilə paylaş: |