Afse a fəLSƏFƏ



Yüklə 5,05 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/74
tarix22.11.2017
ölçüsü5,05 Kb.
#11505
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   74

Fəlsəfə tarixi 
 
 
- 51 -
kabule dayalı yani makbûlât içeren söylemler olması bakımından gerçek fel-
sefe değil de tartışmaya yönelik oluşundan dolayı cedel diye adlandırılmış-
tır. Kant’ın  transandantal  sıfatını kullanmasının nedeni, onun bütün duyu 
algılarının dışında kullanılmasında yani içlerinde duyuma ilişkin olarak hiç-
bir tasarım bulunmayan arı, saf tasarımlarla ilgili olduğu içindir. Bu tasarım-
lar bize hiçbir deneyim tarafından verilmezler, salt aklın a priori sunduğu 
bilgilerdir. İnsan bu bilgileri zihinsel işlemleri yoluyla elde eder. 
 
Diyalektik-Metafizik İlişkisi 
Diyalektikle metafizik arasındaki ilişki, Sokrates ve Platon’un bilgi 
kuramları hakkındaki akıl yürütmeleriyle başlar. Bu akıl yürütmelerin teme-
linde diyalektik diye bir sanat vardır ve bu sanatla zihinsel şeyler belli kural-
lar dahilinde ele alınırlar. Platon kesin bilgiye, idealar dünyasına diyalektik 
akıl yürütmeyle ulaşmaya çabalamış ve felsefenin biricik yöntemi olarak di-
yalektiği kurmuştur. Ancak Aristoteles diyalektiği gerçekliğe giden yolun 
bir aşaması saymakla birlikte, kesin bilgiye götüren yöntemi apodeiksis ola-
rak nitelendirmiş, diyalektiği de bir tür sanı bilimi, endoksa olarak görmüş-
tür. Öncüllerin ilk ilkelerden ya da kesin şeylerden oluştuğu kıyas formuna 
Aristoteles tasımsal kanıt ya da apodeiktik kanıtlama demiştir.  
O da Platon gibi Sofistik ve Eristik kanıtlama biçimlerini yok sayarak 
kesin ve doğru bilgiye götüren bir yönteme başvurmuştur.  İşte bu yöntem 
aynı zamanda metafizik önermelerin temelini oluşturacak biricik yöntem 
olacaktır. Aristoteles’in kategori öğretileri ve akıl ilkeleri hakkındaki görüş-
leri, mantık biliminin konusu olmanın yanı sıra varlık biliminin de konusu-
dur, yani aklın ilkeleriyle varlığın ilkeleri bir ve aynıdır. Ancak Aristoteles 
metafizikte diyalektiği kullanmaz, bunun yerine kesin öncüllerden oluştuğu-
nu varsaydığı apodeiktik yöntemi kullanır. Çünkü apodeiksis, ilkelerden, 
arkheden hareket ederek doğru bilgiye gider.[2]  
Kant felsefesinde ise diyalektik yöntem kesinlikle yanılsama mantığı 
olarak ele alınır. Bunun nedeni ise, Kant’ın Sofistik ve Eristik felsefelerin 
yöntemi olarak diyalektiği, yani bir tür tartışmada güçlü savunmayı doğruya 
karşı bir karşıtlık içinde görmesidir. Bu tür bir diyalektik kendisini abartılı 
dilbilgisel söylemlerle haklı gösteren ve karşı tarafı yenerek kendisini doğ-


Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2011, № 1 
 
 
 
- 52 -
rulamak isteyen sanat olarak karşımıza çıkar. Oysa Kant’a göre böyle bir 
durum, gerçekliğin doğasına tümüyle aykırılık içindedir ve yanılgılar mantı-
ğı olmaya mahkumdur. 
Peripatetik felsefe anlayışı İslam dünyasında da kendisine taraftar bul-
muş ve sonuç olarak Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi büyük filozoflar ye-
tiştirmiştir. Felsefe İslam dünyasına girer girmez din ile arasında şiddetli bir 
gerilim meydana gelmiş, bu gerilim kendisini felsefe eleştirisinin baskın 
çıkmasıyla birlikte dinden tarafa bir sükûnete bırakmıştır.[7, s.2] Bilimlerin 
anası ve kraliçesi olan metafiziğe karşı derin bir soruşturma başlamış ve bu 
soruşturmanın sonunda felsefenin biricik gerçeklik olduğu savı büyük çaplı 
bir eleştiriye tabi tutulmuştur.  
 
Gazâlî ve Metafiziğin Kesinsizliği 
Gazâlî tarafına geldiğimizde, bu tartışma mantığının teologlar tarafın-
dan sıkça kullanıldığına şahit oluruz. Zira teolojinin en temel görevi kendi 
kutsal metinlerinde geçen söylemlerin doğruluğunu her kesime inandırmak-
tır. Öyleyse bu tür inandırma eğilimi, içinde bir doğrulama ve çürütme man-
tığını da barındıracaktır.  
Meşşaî felsefenin temel iddiası, varlık alanına ilişkin soruşturmanın 
gerçekliği ele alan üç yöntem yani sofistikdiyalektik ve apodeiktik yöntem-
lerle yapılabileceğidir. Metafiziğin ilk ilkeleri verirken temele koyduğu 
mantıksal örgü, gerçekliğin yalnızca kesin öncüllerden kurulu apodeiktik 
yani burhanî akıl yürütmeler ile elde edilebileceği biçimindedir.[3, s.131-
132] Metafiziğin ilkeler bilimi oluşunun Gazâlî ve diğer kelam bilginleri ta-
rafından yadsınması, metafiziğin salt aklın ilkeleriyle ilahiyat alanına ait 
söylemde bulunmaya kalkışmasından dolayıdır. Çünkü metafizikçiler, ger-
çekliği salt aklın verileriyle kavrayabileceklerini öne sürmüşler, bu anlamda 
burhanî yöntemi kullanarak bütün bir varlığı anlamada tek geçerli yolun 
mantıktaki apodeiktik kıyaslar olduğunu öne sürmüşlerdir.  
Gazâlî’nin yaptığı şey, bu filozofların biricik yöntem olarak gördükle-
ri burhana ilişkin tutumlarını ilahiyat alanında sürdürememelerini göstermek 
için birtakım soruşturmada bulunmaktır. [6, II. mukaddime] Gazâlî transan-
dantal alana ilişkin bilgileri elde etmede metafizikçilerin kullandığı yönte-


Fəlsəfə tarixi 
 
 
- 53 -
min pek tutarlı olmadığını, metafizikçilerin bizzat kendilerinden örnek vere-
rek çürütmeye çalışır. Gazâlî’nin iddiası, felsefecilerin metafizik konusunda 
apodeiktik yönteme başvurmadıkları, daha doğrusu bu işi uygulayamadıkla-
rıdır. Zira apodeiktik yöntemde bir orta terimin bulunması zorunlu iken me-
tafizikçiler bunu yapmamışlardır. Örneğin Tanrının bilgisinin zorunlu 
oluşunu belirten bir orta terim bulunmamakta ve filozofların söylemleri 
kendi kendilerini yalanlamaktadır. [5, Bölüm 2, s. 7.] Bunun yanı sıra ruh ve 
özgürlük konuları da metafiziğin temel konuları arasında yer alır. Gazâlî’ye 
göre filozoflar insan aklının gücünün yetmeyeceği bir alan olarak nitelediği 
metafizik hakkında filozofların öne sürdükleri görüşler çoğu durumda yan-
lıştır. Çünkü metafiziğe ait bilgileri ancak metafizik alana hâkim olan bir 
şey verebilir ki, o da Tanrının kelamıdır. Meşşaîlerin kullandıkları apodeik-
tik yöntem ancak görünen varlıklar arasında yani tabiat bilimlerinin konusu-
na dâhil olan varlıklar arasında genel geçer bir hüküm verebilir. Oysa fizik 
ötesinin bilinmesi görünen varlıklara ilişkin kıyasın bu alana uygulanmasıy-
la bilinemez.  
Gazâlî, metafizikçileri mantığın kavramlarını gerçek varlıklar olarak 
düşünme konusunda eleştirmektedir. Çünkü Aristoteles düşüncesine göre var-
olmak belli bir açıdan bireyleşmek yani töz olmaktır. Töz ise mantıktaki ilk 
kategori olarak kendisini kavramla özdeşleştirmeyi mümkün kılar. Buna göre 
metafizikçiler kavramların gerçekliğini savunmakla metafiziğe ait birtakım 
söylemlerinde, özellikle Tanrı hakkındaki konuşmalarında yanılmışlardır. 
Örneğin imkânın gerçek varlığı varsa imkânsızlığın da varlığı olması gerekir 
ki, hiçbir imkânsızlık gerçek bir varlığa karşılık gelemez. Aşkınsal alan 
hakkında aklın yönetiminde bir öngörüye sahip olmak ve bunu gerçekliğin 
kendisi olarak göstermek Gazâlî’ye göre saçmadır. [6, 17. Mesele] Onun eleş-
tirilerinin en temel amaçlarının başında gelen şey ise, metafizikçilerin Tanrı-
nın bildirdiği ilahi yasaları açıklarken kendi akıllarına güvenerek ilahiyat ala-
nını kuşkularla doldurmalarıdır. Filozofların görüşleri vahyin bildirdiği hak-
ikati gizleyerek kendi kuşkulu görüşleriyle insanları kandırdığını öne süren 
Gazâlî, salt aklın sınırları dâhilinde ilahiyat alanında konuşulamayacağını be-
lirtmektedir. Özellikle Tanrının varlığı ve bilgisi, evrenin ezeliliği ve dirilme 
konuları, Gazâlî’nin filozofları tam anlamıyla yanılgıda gördüğü konulardır. 


Yüklə 5,05 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə