Almanak 2017 entropol kitap



Yüklə 5,21 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə19/79
tarix06.05.2018
ölçüsü5,21 Kb.
#42952
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   79

 
51 
 
ittire kaktıra kendimi vapura attığımda, bedenen olmasa da zihnen bezmiştim.   Yukarı kata 
çıkmaya  üşenerek,  alt  kattaki  salonda  en  yakındaki  boş  koltuğu  gözüme  kestirmiş,  ancak 
fırsatçının biri tarafından koltuğun kapıldığını görünce asık bir yüzle, elim mahkûm, üst kata 
çıkan  merdivenlere  yönelmiştim.  Neyse  ki  üst  katta  boş  yerler  vardı.  Seçicilik  yapmadan, 
üstümü  başımı  silkeleyerek  hemen  boş  bir  koltuğa  kuruluvermiş,  yağmurla  yıkanmış  deri 
evrak  çantamı  kucağıma  almış  ve  yanımdaki  geniş  pencereden  dışarıyı,  yağmurla  garip bir 
renk almış denizi izlemeye başlamıştım.  
Yine  Ezgi'yi  düşünüyordum.  Başka  biri  varsa,  ne  yapabileceğimden  emin  değildim. 
Görmezden  gelip  bana  dönmesini  mi  beklemeliydim?  Yoksa  yüzleşip  soruyu  doğrudan  mı 
sormalıydım? Cevap "evet" olursa ne olacaktı? Ya "Hayır" olursa? Gerçek olup olmadığını nasıl 
bilecektim.  
Adamın  sesini  duyduğumda  hâlâ  kendimle  çekişme  halindeydim.  Ama  kulağım, 
şartlanmış gibi onun anlattıklarını duymaya başlamıştı.  
" Baylar ve Bayanlar..." 
Hah demiştim içimden, bakalım bu sefer ne satıyorlar... Ancak söze "abilerim, ablalarım" 
diye başlamaması dikkatimi çekmişti. Ses, son derece eğitimli ve kibardı. Gözlerim merakla 
sesin  sahibini  arayıp  bulmuş  ve  adamı  dikkatle  incelemeye  başlamıştım.  Tıknaz,  kırklı 
yaşlarını sürdüğü belli, hafif göbekli, kıpır kıpır bir adamdı konuşan. Zeytin yeşili bir takım 
giymişti. Gömleği bembeyaz ve kolalıydı. Manşetlerinde kırmızı taşlı, gümüş kol iğneleri vardı. 
Kravat  takmamıştı  ama  cebindeki  beyaz  mendil  özenle  katlanmış  ve  şık  bir  şekilde 
yerleştirilmişti. Ayakkabıları eskiydi, ancak yeni boyanmış ve ayna gibi cilanlanmıştı. Gayet 
temiz ve tırnakları düzgün elinde, şu sihirbazların içinden tavşan çıkardıklarına benzer siyah 
kadifeden bir torba vardı. Kel kafası vapurun küçük lambalarından vuran sarı ışıkta uğursuz 
bir  haleyle  parlarken,  diğer  eliyle  de  al  yanaklı,  tombul  yüzündeki  gülümsemeyle  uçları 
kalkmış kaytan bıyıklarını buruyordu.  
Dişleri kameraya alışık bir aktörünkiler kadar düzgün ve beyazdı. Gür kirpikli kara gözleri 
anlamsız bir neşe ile parıldarken, topuklarını kaldırarak yerinde yaylanıp duruyor ve ilgisini 
çektiği kalabalığın onu iyice tartmasına izin vererek tekrar söze girmeyi bekliyordu.  
Adam  bana  iyiden  iyiye  tuhaf  gelmişti.  Sıradan  vapur  satıcılarına  hiç  benzemiyordu. 
Aslında  satıcıya  benzer  bir  tarafı  kesinlikle  yoktu.  O  halde  niçin  kalabalığa  seslenmişti? 
Elindeki o torbada ne vardı? Bir gösteri mi yapacaktı yoksa?  
Sorular zihnimde kuyruğa girmiş cevap almak için sıralarını beklerken, adam yeterince 
zaman verdiğini düşünmüş olacak ki, daha fazla beklemeden konuya girmişti. Elindeki torbayı 
kalabalığın göreceği şekilde kaldırmış, diğer elini torbanın içine sokmuş ve içinden pek de bir 
şeye benzemeyen, gri, tırtıklı, avuç içi kadar bir topak çıkarmıştı.  
"Bugün şanslı gününüz! Ya da belki şanssız gününüz!" 
Önce tek tek ön taraftaki yolculara bakmış ve onları tavladığını anlar anlamaz, genişleyen 
gülümsemesi ile gözlerini kaldırıp tüm salonda göz gezdirmişti. Salondakilerin dikkati onun 
üstündeydi. Tatmin olmuştu. Mutlu bir ifade ile hafifçe başını sallayarak vakit kaybetmeden 


 
52 
 
iki parmağının arasındaki topağı elinin kıvrak bir hareketiyle aniden avucuna almış, sonra da 
elindekini iyice görsünler diye yolculara doğru uzatmıştı.  
"Gerçek! Kalpteki gerçek! Kim bir başkasının kalbinden geçeni tamı tamına bilebilir ki? 
Ağızdan çıkanlar, aslında kalpteki gerçeğin süzülmüş, dikkatle hesaplanmış ve sansür görmüş 
kandırmacası değil midir? Kim kalbindekini dosdoğru söylemeye cesaret edebilir, hı? Kim? 
Ben söyleyeyim! Hiç kimse!" 
Salonda  mırıltılar  başlamıştı;  kimi  onaylayan,  kimi  alay  eden,  kimi  durumun 
saçmalığından  dem  vuran  mırıltılar.  Ama  her  ne  olursa  olsun,  adamın  söylediği  şeyler, 
herkesin sonrasında gelecek sözleri duymak için pür dikkat kesilmesine yetmişti.  
"Ah! İşte! İstediğim bu! Şüphe! Şüphe iyidir. Gerçeği aratır ve ben, sizin bunu bulmanızı 
sağlayacağım!" 
Elindeki topağı tekrar gösterdi.  
"Bu elimde görmüş olduğunuz biçimsiz şey, basit, değersiz, alelade bir taştan başka bir 
şeye  benzemiyor  öyle  değil  mi?  Aaah  ama  durun!    Bu  taş,  aslında  hiç  de  göründüğü  gibi 
değildir. Çünkü bunu alan pişman! Almayan pişman! Zira bu taş, kalpteki gerçeği söyler! Hem 
de su katılmamış, üstü örtülmemiş, kesilip sansürlenmemiş yalın gerçeği!" 
Ağzım bir karış açık, adama bakakalmıştım. Şimdi bu adam taş mı satıyordu yani? Hadi 
canım! 
Adam  söylediklerimi  duymuş  gibi  kaşlarını  kaldırmış,  salonda  yükselmeye  başlayan 
mırıltıları ve gülüşmeleri kesmek ister gibi taşı tutan eli tekrar havaya kaldırmıştı.  
"Bakıyorum  bana  inanmıyorsunuz?  Diyorsunuz  ki,  bu  adam  toplamış  oradan  buradan 
taşları, millete yutturmaya çalışıyor. Olabilir tabii. Neden olmasın? Ama durun bakalım. Emin 
misiniz? Ya gerçekse? Ya kalpteki gerçeği biliyor ve söylüyorsa?" 
Sağ tarafımdan biri, ukala bir ifadeyle kıkırdayarak eliyle taşı gösterdi.  
"Eeee,  nasıl  bileceğiz  peki  taşın  işleyip  işlemeyeceğini?  Bize  bir  gösteri  yapmayacak 
mısın?" 
Adam  yolcunun  sorusunu  eğlenceli  bulmuş  gibi  kafasını  hafifçe  yana  eğerek,  kara 
gözlerinde kararlı bir ışıkla taşı işaret etmişti.  
"Bak, taş elimde. Ve söylediklerimin hepsi kalbimdeki gerçekler. Bundan daha iyi gösteri 
mi olur?”  
Yolcu sinirlenmişti.  
"Hadi  ordan  yahu!  Sizin  gibileri  içeri  tıkıp  anahtarı  da  denize  atmalılar.  Milleti 
kazıklamaktan başka işiniz yok!" 
Bense adamın zekâsına hayran kalmıştım. Bana kalırsa, verdiği cevap gayet mantıklıydı. 
Bu, inanıp inanmamak meselesiydi. İma ettiği buydu.  


Yüklə 5,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   79




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə