Almanak 2017 entropol kitap



Yüklə 5,21 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/79
tarix06.05.2018
ölçüsü5,21 Kb.
#42952
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   79

 
58 
 
"Eminim!" 
"Pekâlâ. O halde bu günlüğü tam buraya, ortamıza bırakıyorum. Karar senin. İster alıp 
okursun, ister öylece bırakır ve gözden kaybolana kadar beklersin." 
Bunu  söyledikten  sonra  kırmızı  günlüğün  üstüne  işaret  parmağı  ile  iki  defa  tıklamış, 
yanımdan  kalkmış  ve  yavaş  adımlarla  arkasına  bakmadan  yürüyüp  parmaklıklardan  bir 
hayalet gibi geçerek odanın ortasında gözden kaybolmuştu.  
Bankın üzerinde kırmızı günlük ve ben… Bir süre beklediğimi hatırlıyorum. Çok değil. Az 
da değil. Ama nihayetinde onu elime  almış ve sayfaları çevirmeye başlamıştım. Bu günlük, 
Ezgi'ye aitti ve her şeyi açıkça, hiçbir şey saklamadan yazmıştı. Okudukça, kalbim daha hızlı 
atıyor, ellerim daha şiddetli titriyordu. Sırtımdan boşanan buz gibi terle bedenim soğurken, 
içim cayır cayır yanmaya başlamıştı.  
Son sayfalara  geldiğimde,  histeriye  tutulmuş  gibi  ağlıyor,  kendi  kendime  mırıldanıyor, 
inliyordum. Son sayfa, içimdeki her şeyi bir anda öldürmüş ve beni boş bir kabuğa çevirmişti. 
Uzun süre öylece durup okuduklarımı tekrar tekrar kafamda döndürüp durtmuştum. Ama ne 
kadar döndürürsem döndüreyim, gerçek değişmiyordu. Ve o gerçek... 
Canım  sevgilim.  Sana  söyleyemediğim  için  buraya  yazmak  en  azından  duyduğum 
suçluluğu  biraz  olsun  hafifletiyor.  Bugün  Cem'imiz  tam  iki  aylık  oldu.  Sağlıklıymış.  Yani 
hiçbir sorun yok şu ana kadar. Tekrar hamile kaldığımı öğrendiğim günden beri sana ne çok 
söylemek istedim bilemezsin. Ama ona bir şey olursa ne kadar üzüleceğini biliyorum ve o 
yüzden de beklemeye karar verdim. Bunun için şimdiden özür dilerim. Gördüğün gibi ona 
bir  isim  taktım.  Belki  bu  şekilde aramızdaki  bağ  kuvvetlenir  ve  diğerleri  gibi  bizi  bırakıp 
gitmez diye. Onu çok seviyorum ve senin de bu sevgiyi yaşamanı istiyorum. Kimi zaman 
dilimin ucuna kadar geliyor ama sabrediyorum. Emin olana kadar sana söyleyemem ama 
çok az kaldı. Burada, tam kalbimin altında, onun kalp atışlarını hissediyorum. Güçlü atışlar 
bunlar. Bu sefer olacak... Bu sefer yaşayacak sevgilim... 
Ve  o  gerçek,  canım  kadar  sevdiğim  kadınla  birlikte,  doğacak  çocuğumu  da  öldürmüş 
olduğumdu.  Satıcının  uyarılarına  kulak  asmamış,  önünü  arkasını  düşünmeden,  kendime 
güvensizliğim  yüzünden,  duyduklarıma  kuşkularımla  şekil  verip,  inanmak  istediğime 
inanmıştım.  
Satıcı adam doğru ama bir parça eksik söylemişti. Alan pişman, demişti. Ama aslında, bin 
pişman demeliydi.  
Ve çığlıklarım hücremin olduğu odanın duvarlarına çarpıp dört bir yandan yankılanırken, 
sesimdeki acı, duyduğum pişmanlığı anlatmaya yetmeyecekti…  
*** 
Şimdi,  senelerimin  geçtiği  bu  akıl  hastanesindeki  küçücük  odamın  penceresinden 
dışarıya  bakarken,  buradan  asla  çıkamayacağımı  biliyorum.  O  gün  o  vapura  yetişememiş 
olmayı dilerdim. O satıcıyı görmemiş ve o taşı almamış olmayı.  


 
59 
 
Adını  hâlâ  öğrenememiş  olsam  da,  satıcı  adam  ara  sıra  beni  ziyarete  geliyor.  Özellikle 
hafta sonu akşamları, herkes elden ayaktan çekilip uykuya hazırlanırken… Uzun uzun sohbet 
ediyoruz.  O,  vapura  ister  yetişeyim  ister  yetişmeyeyim,  her  şekilde,  eninde  sonunda  o  taşı 
alacağımı iddia ediyor. Bense almayacağımı.  
Elbette  bu  iddialaşmanın  bir  kazananı  olmayacak.  Sonuçta,  zamanı  geriye  döndürmek 
mümkün değil. Ve en önemlisi de ne yazık ki sattığı taşın hâlâ alanı var, almayanı var... 
 


 
60 
 
KÖR NOKTA BULUCUSU 
GÜNDÜZ ÖĞÜT 
Sekreter  çalan  telefona  öfkeyle  baktı.  Ardı  arkası  kesilmeden  çalan  telefonları  açıp 
müşterilere randevu vermekten gına gelmişti. 
Usanmış bir tonla konuştu. 
“Alo buyurun.” 
Karşıdaki kişi, “İyi günler bir randevu alacaktım.” 
Sekreter, “Bir saniye,” dedikten sonra önündeki ekrandaki gerekli dosyayı açarak randevu 
listesini taradı, “Önümdeki programa göre, ilk boş gün ayın 23’ünde görünüyor. Dilerseniz 23 
Aralık Salı, saat on biri rezerve edebilirim,” dedi. 
Hattaki kişi hayal kırıklığına uğramıştı. 
“Bu çok geç, acaba daha önceye bir randevu almam mümkün değil mi? Durumum çok 
kritik.” 
Sekreter o ânın tadını çıkartarak oyalandı. 
“Konu neydi bayım?” 
“Asansör,” diye yanıtladı adam. 
“Anlıyorum,” dedikten sonra, “Aciliyeti nedir?” diye sordu. 
“Bana kalırsa çok acil,” diye yanıtladı adam en yumuşak ses tonuyla ve ekledi. “Ne yazık 
ki işimden olabilirim, bir an önce yardıma ihtiyacım var.” 
Sekreter bilgiç tavrını sürdürerek sordu. 
“Çalıştığınız bina kaç katlı?” 
“36” 
“Anlıyorum, sanırım uzmana danışmalıyım.” 
Bir parça rahatlayan adam, “Lütfen,” dedi. 
Sekreter,  hattı  geçici  olarak  devre  dışı  bırakarak,  uzmanı  aradı  ve  arayan  kişinin 
durumunu aktardı. Aralarındaki kısa görüşmenin ardından tekrar dış hatta dönerek, “Yarın 
öğlen on iki sizin için uygun mu?” diye sordu. 
“Elbette, size çok teşekkürler.”  
“Rica ederim, görevimiz.” 
“Tekrar teşekkürler, yarın görüşürüz,” diyerek telefonu kapattı adam. 
 
Ertesi gün 


 
61 
 
“Anlıyorum, demek günde dört kez aynı saatlerde asansörü kullanıyorsunuz.” 
“Evet,” diye yanıtladı adam. 
“Bu durumda yerinde inceleme yapmam gerekecek.” 
Başıyla onayladı adam. 
“Yarın sabah iş yerinizin girişinde buluşmaya ne dersiniz?” diye sordu uzman. 
“Harika,” diye yanıtladı adam. 
“Son bir şey,” diye ekledi uzman. 
“Lütfen,” diye yanıtladı adam. 
“Asansöre her gün aynı kişilerle mi biniyorsunuz?” 
“Evet,” diye yanıtladı müşteri ve açıkladı. 
“Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Sanırım bir uzmandan sertifika almayan bir tek 
ben varım. Ve eğer bu hafta alamazsam işime son verilecek. Ne yazık ki asansöre bindiğim 
kişiler hiç anlayışlı değiller.” 
Bir  süre  sessizce  düşünen  uzman,  “Bakın  bay  Senkart,  bunun  için  kimseyi 
suçlayamazsınız. Yasalar çok açık. Bunca zamandır size gösterilen anlayış bana göre örneğine 
az rastlanacak bir şey.” 
“Haklısınız,” diye başını önüne eğdi Senkart. 
“İlk  işim  çalıştığınız  binanın  asansör  mühendisiyle  görüşüp  Göz  Temas  Projesi’ni 
incelemek olacak. Umarım uygun bir yer bulabiliriz,” dedi başını iki yana sallayarak. 
“Umarım,” dedi bay Senkart. 
Bir süre karşısındaki adama küçültücü gözlerle baktıktan sonra sordu: 
“Metro ve oturduğunuz binanın asansörü?” 
“Elbette buralar için sertifikam var.” 
Uzman merakla sordu. 
“Peki niçin aynı uzmanlık firmasına başvurmadınız?” 
“Şey,” diye duraladı Senkart. “Ücretler... benim ödeyebileceğimden çok yüksek.” 
“Anlıyorum. İnternetteki ilanımızı umarım dikkatli okumuşsunuzdur.” 
“Okudum,” diye yanıtladı Senkart. 
“İlan ettiğimiz fiyat sadece altı aylık paketi kapsıyor ve metro ve ev asansörüyle birlikte 
olursa  geçerli.  Ayrıca  bu  üçlü  paketten  yararlananlara  sokak  ve  alışveriş  merkezlerinde 
takabileceği Göz Teması’ndan koruyan gözlüklerden de yararlanma imkânı da sunuyoruz.” 
Adam uzun bir sessizliğin ardından son kozunu oynadı. 


Yüklə 5,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   79




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə