64
On gün sonra...
Gelişen olaylar Senkart’ı hiç ummadığı durumlarla karşılaştırmıştı. Başlangıçtaki suçu
aylardır kullandığı asansörde bakışlarını sabitleyeceği kör nokta sertifikasını almamasıydı.
Fakat
gelişen olaylar gösterdi ki, işler bununla sınırlı değildi.
Senkart’ın başvurduğu Kör Nokta Bulma uzmanının yaptığı alan taraması sonucunda
bindiği asansörde insanlarla göz göze gelmesini engelleyici, bakışlarını rahatlıkla
sabitleyebileceği bir nokta bulunamamıştı. Bu da şu anlama geliyordu. Senkart aylardır
asansördeki insanlara karşı sayısız suç işlemişti.
Kör Nokta Bulma uzmanının resmi makamlara yaptığı başvuru sonrasında çok özel
durumlar dışında incelemeye alınmayan asansör görüntü dataları incelenmiş ve Senkart’ın
çeşitli zamanlarda asansördeki herkese pervasızca baktığı tespit edilmişti.
Son yirmi yıldır insan bakışlarının diğer insanlar üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi
sonucunda sayısız yeni yasa ve kural toplumsal yaşamın parçası haline gelmişti.
Öfke, kıskançlık, kibir, çekemezlik, küçük görme, nefret gibi olumsuz düşünce ve
duyguların bakışlar vasıtasıyla diğer insanlar üzerinde uzun ve kısa vadeli negatif etkiler ve
çeşitli psikosomatik hastalıklar yarattığının anlaşılmasına rağmen Senkart gibi bazı kendini
bilmezler buna kalkışabiliyordu.
Senkart’la aynı asansörü paylaşan kişiler, durumu öğrendikten sonra, yani Senkart’ın her
birine yasa dışı şekilde baktığını öğrendikten sonra, kendileri ve yaşamlarındaki pek çok
problemin kaynağının Senkart’ın korkunç bakışları olduğuna kanaat ederek ondan şikayetçi
olmuşlardı. Bu kişilerin ortak şikayeti üzerine Senkart’ın mahkeme sonuçlanana kadar
gözetim altında tutulmasına karar verildi.
Senkart’ın karşı karşıya kaldığı durumun bir diğer ilginç yanı da kendisini mahkemede
savunacak bir avukatın bulunamamasıydı. Yapılan incelemerde uzun yıllardır bu tip bir
davaya rastlanmamıştı. Senkart sadece Direkt Göz Temasından Men Yasası’nı çiğnemekle
kalmamış, aynı asansörü paylaşan yirmiden fazla insanın açtığı tazminat davalarıyla karşı
karşıya kalmıştı. Olay günlerce şehir barosunda tartışıldı ve mükemmel olduğuna inanılan
hukuk sisteminin bu olaydan zarar görebileceğine karar verildi. Ama bazı avukatlar bu görüşe
katılmadılar, yani hukukçular ikiye bölündü. Çoğunluğu oluşturan bir grup avukat Senkart’ın
tüm davalardan gerekli cezai işleme tabi olmasını savunurken, küçük bir azınlık bazı
davalardaki şikayetleri mantık dışı buluyorlardı. Örnek vermek gerekirse, bir davacı, üç ay
önce karısıyla şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılmasında Senkart’ın son altı aydır asansördeki
yasa dışı bakışlarının etkili olduğunu iddia ederken, bir başka davada orta yaşlı bir kadın
cildindeki kırışıklıkların son aylarda hızla artmasından Senkart’ı sorumlu göstermekteydi.
Suçlamalar bu şekilde uzayıp gidiyordu:
Migren ağrıları olan bir kadın, evine hırsız giren bir mühendis, aşırı kilo aldığını söyleyen
iki kişi, kötü kabuslar gören bir reklamcı, saçlarında hızla dökülme yaşayan bir müdür
sekreteri, karısı tarafından aldatılan bir genel müdür, dudaklarını yiyen genç bankacı kadın
vs.