48
ALAN PİŞMAN, ALMAYAN PİŞMAN
Her Zaman İstediğimizi Duyarız. Oysa Söylenen
Bambaşkadır.
IŞIN BERİL TETİK
Kalbindeki yalın gerçeği söyleyen taş. Vapurdaki satıcı böyle söylemişti…
Ben öyle satıcıların ucuz reklamlarına kanacak adam değilimdir aslında. Senelerdir
vapurla işe gidip geldiğim için, var olan tüm ürünleri görmüşümdür herhalde. Limon sıkacağı,
kepeği önleyen tarak, bir liraya beş kalem… Bitti mi? Bitmedi. Havuç ve patatesi kolaycacık,
tereyağını keser gibi kesen mucize bıçak; hapşırmayı önleyen mendil; aklınızdan geçen
rakamları dahi hesaplayacak hassasiyette hessap makinası. Bitti mi? Elbette bitmedi. Bunun
yanında bir adet para klipsi, bir adet müzikli çakmak ve son olarak da bir adet mucize silgi.
Öyle ki bu silgi, dolmakalem, tükenmez kalem, hatta bir zamanlar kullanılan -hala kullanılır
mı bilmem- sabit kurşun kalemi bile siliyormuş.
Anlayacağınız, gördüğüm katakullinin, gördüğüm saçma sapan eşyanın haddi hesabı
yoktur. Ha ama hepsinin alıcısı var tabii; kurtlu baklavanın da bir alıcısı olduğu gibi. Aslında
bu iş tamamen satıcının becerisine bağlıdır. Ağzı ne kadar laf yapar, insanları ne kadar
eğlendirir, kandırır veya baskılarsa, o kadar satış yapar.
Pek çok yolcu, satılan eşyayı işine yarayacağından değil, aslında tamamen farklı
sebeplerden alır. Kimi meraktan alır, çünkü bunlar kazıklandıklarına iyice ikna olmak isterler
nedense. Bazısı mahcubiyetten alır, zira o anda satıcı tam gözünün içine, malı almadığı için
aptal olmakla suçlayarak bakıyordur, eli mahkûm almak zorunda hisseder. Azımsanamayacak
kadar büyük bir kısmı da sadece almak için alır. Aslında bunları anlamak mümkün değil. Can
sıkıntısı mı desek, açgözlülük mü desek ya da olmadı, tasdikli enayiliği kimseye kaptırmama
hevesi mi desek, neden aldıklarına akıl sır ermez.
Vapurla gidip geldiğim şu on iki sene boyunca tek dal bir şey almamışımdır satıcılardan.
Bu yüzden, ne zaman "Abilerim, ablalarım," diye söze başlayan birini duysam, içten içe
gülerim. Hadi bakalım, kaç balık gelecek bu sefer oltaya, diye içimden geçirir, kendi kendime
bir sayı tutar, alanların sayısı tahminime ne kadar yaklaşırsa o kadar keyiflenirim. Neden
keyiflendiğimi soruyorsanız, çok basit; başkasının talihsizliğine mutlu olmak gibi bir huyu
vardır insanoğlunun, bu kendini diğerlerinden daha akıllı, daha güçlü ve başarılı hissetmenin
garip bir yoludur. Herkeste vardır demiyorum tabii ki ama benim gibi kendine güveni
olmayan, şu 'ezik' diye tabir edilen tiplerin sıkça yaşadığı bir durumdur bu. Yadırgamayın
canım, kendini bilen ariftir derler ya, ben de kendimin ne olduğunu gayet iyi biliyorum.
Değişmek için de bir çaba sarf etmediğim, değişmeye korktuğum da doğrudur. Yani, bilmek
ne yazık ki yetmiyor. Kendimizi hiç kandırmayalım.