Altın standartıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1973’e kadar uluslarası para sistemi olarak uygulanan Bretton Woods Sistemi


Az Gelişmiş Ülkelerin Kalkınma Sorunları



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə15/17
tarix20.09.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#69376
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

Az Gelişmiş Ülkelerin Kalkınma Sorunları Bretton Woods Sistemi, az gelişmiş ülkelerin kalkınma gereksinimlerini karşılayamamıştır. Sistemin temel felsefesi olan serbest ticaret ve sınırsız konvertibilite, o dönemlerde çoğu gelişmekte olan ülkenin ekonomik gerçeklerine ters düşmekteydi. Yani sistemin az gelişmiş ülkelere yeterli ölçüde reel kaynak transferi sağladığı söylenemez.

  • Az Gelişmiş Ülkelerin Kalkınma Sorunları Bretton Woods Sistemi, az gelişmiş ülkelerin kalkınma gereksinimlerini karşılayamamıştır. Sistemin temel felsefesi olan serbest ticaret ve sınırsız konvertibilite, o dönemlerde çoğu gelişmekte olan ülkenin ekonomik gerçeklerine ters düşmekteydi. Yani sistemin az gelişmiş ülkelere yeterli ölçüde reel kaynak transferi sağladığı söylenemez.



1973 başlarında belli başlı sanayileşmiş ülkeler, Bretton Woods sisteminin temelini oluşturan, paralarını sabit kurlardan Amerikan Doları’na bağlama uygulamalarına son vermişlerdir. Sonuç olarak, bu ülkelerin paraları ile Amerikan Doları birbirlerine karşı dalgalanmaya bırakılmış olmaktaydı. Bretton Woods Sistemi’nin kilit parası olan doların dalgalanmaya bırakılması, çok çeşitli yönlerden önem taşımaktaydı. Çünkü dolar önce, uluslararası bir değer standardı idi. Fakat dalgalanmanın olduğu bir para bu standart olma işlevini yerine getiremezdi. İkinci boyut ise, doların rezerv parası olması özelliğidir. Ülkeler resmi rezervlerinin büyük bir bölümünü Amerikan Doları cinsinden tutmaktaydı. Yeni durum, rezervleri çeşitlendirmek anlamına gelen “rezerv yönetimi” sorununu ortaya çıkarmıştır. Üçüncü boyut ise, yukarda belirtildiği üzere, Bretton Woods sisteminin yıkılmasından sonra çoğunluğu az gelişmiş ülkelerden oluşan bir grup ülke, sabit kur uygulamalarını sürdürerek paralarını yeniden Amerikan dolarına bağlamışlardır. Doların öteki paralara göre değerinin değişmesi, o ülkelerin ulusal paralarının da, aynı yabancı paralar karşısında değerlerinin değişmesi anlamına gelmekteydi. Bu nedenle bu tarz bir gelişme dış denge durumlarını olumsuz etkileyeceği ve parasının dolara bağlayan ülkeler açısından olumsuz sonuçlar doğurması kaçınılmaz olmaktaydı.

  • 1973 başlarında belli başlı sanayileşmiş ülkeler, Bretton Woods sisteminin temelini oluşturan, paralarını sabit kurlardan Amerikan Doları’na bağlama uygulamalarına son vermişlerdir. Sonuç olarak, bu ülkelerin paraları ile Amerikan Doları birbirlerine karşı dalgalanmaya bırakılmış olmaktaydı. Bretton Woods Sistemi’nin kilit parası olan doların dalgalanmaya bırakılması, çok çeşitli yönlerden önem taşımaktaydı. Çünkü dolar önce, uluslararası bir değer standardı idi. Fakat dalgalanmanın olduğu bir para bu standart olma işlevini yerine getiremezdi. İkinci boyut ise, doların rezerv parası olması özelliğidir. Ülkeler resmi rezervlerinin büyük bir bölümünü Amerikan Doları cinsinden tutmaktaydı. Yeni durum, rezervleri çeşitlendirmek anlamına gelen “rezerv yönetimi” sorununu ortaya çıkarmıştır. Üçüncü boyut ise, yukarda belirtildiği üzere, Bretton Woods sisteminin yıkılmasından sonra çoğunluğu az gelişmiş ülkelerden oluşan bir grup ülke, sabit kur uygulamalarını sürdürerek paralarını yeniden Amerikan dolarına bağlamışlardır. Doların öteki paralara göre değerinin değişmesi, o ülkelerin ulusal paralarının da, aynı yabancı paralar karşısında değerlerinin değişmesi anlamına gelmekteydi. Bu nedenle bu tarz bir gelişme dış denge durumlarını olumsuz etkileyeceği ve parasının dolara bağlayan ülkeler açısından olumsuz sonuçlar doğurması kaçınılmaz olmaktaydı.



Bu bahsedilen sorunlar münasebetiyle, günümüzdeki sistemin önemli bir parçası olan “para sepetleri”ne verilen büyük önem ortaya çıkmıştır. Ülkeler SDR ve ECU gibi genel veya bölgesel para sepetleri dışında, özel olarak oluşturdukları birleşik hesap paraları oluşturma yoluna da gitmişlerdir. Bir tek para yerine, değer standardı olarak bir para sepetinin belirlenmesi, tek para değerinde görülebilecek ani ve sık değişikliklerin etkilerini azaltmaktadır. Bu duruma bağlı olarak SDR ve ECU gibi birleşik para birimlerinin uluslar arası değer ölçüsü olarak kullanılması oldukça yaygınlaşmıştır. Avrupa para birimi Euro nunda bu amaçla kullanılması beklenilmektedir. Dolar 1973 Mart ayında dalgalanmaya bırakılınca piyasada bir miktar değer kaybetmişti. Fakat birinci petrol şoku, doların değerini yükseltici bir etki ortaya çıkarmıştır. 1977’den sonra dolar tekrar inişe geçince, Carter Yönetimi doları desteklemek için bazı önlemler almıştır. (sıkı para ve maliyet politikaları)

  • Bu bahsedilen sorunlar münasebetiyle, günümüzdeki sistemin önemli bir parçası olan “para sepetleri”ne verilen büyük önem ortaya çıkmıştır. Ülkeler SDR ve ECU gibi genel veya bölgesel para sepetleri dışında, özel olarak oluşturdukları birleşik hesap paraları oluşturma yoluna da gitmişlerdir. Bir tek para yerine, değer standardı olarak bir para sepetinin belirlenmesi, tek para değerinde görülebilecek ani ve sık değişikliklerin etkilerini azaltmaktadır. Bu duruma bağlı olarak SDR ve ECU gibi birleşik para birimlerinin uluslar arası değer ölçüsü olarak kullanılması oldukça yaygınlaşmıştır. Avrupa para birimi Euro nunda bu amaçla kullanılması beklenilmektedir. Dolar 1973 Mart ayında dalgalanmaya bırakılınca piyasada bir miktar değer kaybetmişti. Fakat birinci petrol şoku, doların değerini yükseltici bir etki ortaya çıkarmıştır. 1977’den sonra dolar tekrar inişe geçince, Carter Yönetimi doları desteklemek için bazı önlemler almıştır. (sıkı para ve maliyet politikaları)



Doların değerinde yükselmeye yol açan diğer bir gelişme ise 1980’de Reagan Yönetimi’nin iş başına gelmesiyle uygulanan “Arz-Yanlı Ekonomi Politikası”dır. (supply-side economics) Talepten çok arz faktörüne ağırlık veren bu politikalar Keynes ekonomisinin tersine, ekonominin canlandırılması için üretimin artırılması, bu amaçla da özel kesimin özendirilmesi esasına dayanmaktadır. Özel kesimi teşvik etmek için vergilerin indirilmesi ve kamu harcamalarının kısılması öngörülmektedir. Bu önlemlerin ortaya çıkardığı bütçe açıkları ise iç ve dış borçlanma, yani yüksek faiz politikası ile finanse edilmiştir. 1980 başlarında uygulamaya konulan bu politika ile, Avrupa ve Uzak Doğu piyasalarında kısa süreli fonların yoğun bir şekilde ABD’ye doğru aktığı görülmüştür. Ülkeye yoğun olarak giren yabancı sermaye fonları, doların değerini yapay olarak yükseltiyordu. Doların değerinin bu şekilde yükselmesine rağmen, ABD’nin bunu önlemek adına bir girişimde bulunmaması “özel çıkar sağlamaya yönelik ihmal” (benign neglect) politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu durum 1981 den 1985 e kadar sürmüştür.

1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə