86
soğan erkeği” gibi sözlerle hakaret ederek kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğu,
davacının sadakatsizlik hali içinde bulunduğu bir davada ilk derece mahkemesinin
davacıyı ağır kusurlu olarak kabul ederek davayı reddetmesini doğru bulmamıştır.
Zira Yargıtay bu olayda tarafları eşit kusurlu olarak görmüştür.
Yargıtay’ın her iki eşin de sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği durumlarda
eşlerin eşit kusurlu olduğu sonucuna vararak maddi ve manevi tazminat taleplerinin
reddine karar vermesi doğru bir uygulama olarak kabul edilebilirse de, hakaret
yoluyla diğer eşin kişilik haklarına saldırıda bulunan eşin eyleminin, diğer eşin
sadakatsizlik eylemiyle aynı kusur düzeyinde olduğunun kabulü isabetsizdir.
334
Sadakatsizlik derecesine varmayan, ancak eşler arasındaki bağlılık duygusunu
zedeleyici nitelikte ortaya çıkan davranışlar, güven sarsıcı davranış olarak
nitelendirilir. Bir davranış ya da sözün güven sarsıcı davranış olarak
nitelendirilebilmesi için, cinsel içerikli olması şart değildir. Cinsel nitelikli olmayan
bazı
hallerde dahi, güven sarsıcı sonuçların doğması mümkündür.
Başkasıyla el ele görülmek,
335
iletişim araçlarıyla güven sarsıcı hareketlerde
bulunmak,
336
gittiği yeri açıklamamak,
337
eski sevgilisini unutamadığını söylemek,
338
334
Benzer olarak bkz. İpek, s. 49.
335
Y 2 HD, 28.09.2004, 7720/10788: “…davacının davalıyı dövdüğü, tehdit ve hakaret ettiği,
davalının da güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, Raşit isimli kişiyle ilişkisinin olduğu
konusunda söylentiler olduğu, bu kişiyle kol kola görüldüğü gerçekleşmiştir. Bu halde taraflar
arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek
nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir…”(Gençcan, s. 407, dn.1370).
336
Y 2 HD, 9.10.1987, 1987/6450E. – 1987/7387 K.:“…Evli bir erkeğin; başka bir kadınla başbaşa
vermiş, elini boynuna dolamış biçimde ve samimi bir şekilde fotoğraf çektirmesi o kadınla
ilişkisinin derecesi ne olursa olsun Medeni Kanunun 151. maddesinin öngördüğü sadakat
yükümlülüğüne aykırı ve en azından davacı eş açısından güven duygularını sarsıcı davranıştır.
Davalının evlilik dışı ilişkileri konusunda mevcut dedikodularında bu şekilde davalının
davranışlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Öyle ise davacı eş yönünden davalının söz
konusu tutum ve davranışlarına bağlı olarak ortak yaşam çekilmez hale gelmiş ve devamına
imkan kalmamış bulunduğundan boşanmaya karar verilmesi gerekirken bu yön gözönünde
tutulmadan davanın reddedilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır.”(KAZANCI BİLİŞİM, İÇTİHAT
BANKASI); Y 2 HD, 16.9.2009, 11682/15800: “…boşanmaya neden olan olaylarda başka
erkeklerle sürekli telefon görüşmeleri yaparak güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı- davalı
kadının da kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle davalı- davacı kocanın boşanma
davasının da kabulü gerekir (Gençcan, s. 409, dn. 1380); “Facebook yuva yıktı” başlıklı haber
için bkz. http://www.takvim.com.tr/Guncel/2010/10/10/facebook_yuva_yikti (erişim tarihi:
24.3.2012).
337
Y 2 HD, 30.09.2009, 14127/16359: “…evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda
davalının ortak konutu sık sık terk ederek ülke dışına gittiği ve eşinin bilmediği yerlerde kaldığı
87
eşinin bakire olmadığı hususunda söylentiye neden olmak,
339
eşin iktidarsız olduğunu
etrafa yaymak
340
, eşin başkası ile birlikte olduğunu iddia etmek,
341
çocuğun
kendisinden olmadığını iddia etmek
342
gibi hallerde güvenin sarsıldığının kabulü
gerekir.
2. Duygusal Şiddet
TMK Md. 185/3 hükmünde yer alan eşlerin sadakat yükümü duygusal
sadakati de içerdiğinden
343
, duygusal şiddet oluşturan davranışların eşlerin sadakat
yükümlülüğüne aykırı bir davranış olmakla evlilik birliğinin temelinden sarsılması
nedeniyle boşanma davasında bir boşanma sebebini oluşturacağı söylenebilir.
ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır.. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı
temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik
mevcut ve sabittir(Gençcan, s. 410, dn. 1384).
338
Y 2 HD, 11.4.2002, 2261-5091: “…kadının eşini sevmediğini, başkasını sevdiğini söylediği, eski
sevgilisini unutamadığını ifade ettiği, birkaç kez intihara kalkıştığı, kocanın da eşine karşı ağır
ithamlarda ve başka kadınla ilişkiye girdiği anlaşılmaktadır. Eşlerin bu davranışı sonucu evlilik
birliği temelinden sarsılmıştır.”(Gençcan, s. 409, dn. 1381).
339
Y 2 HD, 27.1.2005, 15900-885: “…Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan
olaylarda, eşinin bakire olmadığını ve onu istemediğini söyleyen davalı karşı davacı koca
tamamen kusurludur. Kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın varlığı kanıtlanamamıştır.
Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kadının davasının kabulü, kocanın davasının reddi
gerekir.”(Gençcan, s. 404, dn. 1360).
340
Y 2 HD, 29.1.2008, 6751/614: “…davalı-davacı kocanın eşini dövme hakkına sahip olduğunu
söylediği ve eşine şiddet uyguladığı, davacı- davalı kadının da kocanın cinsel yetersizliği ile
ilgili aile içinde beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı
temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik
mevcut ve sabittir…” (Gençcan, s. 403, dn. 1356).
341
Y HGK, 8.5.1985, 1984/2-459 E. -1985/424 K.:“ …Davalı, kocasını, (baldızının kızı ile yani
davalı kadının yeğeni ile) cinsel ilişkide bulunmakla itham etmiş ve bunun 4-5 ay sürdüğünü de
şikayet dilekçesinde açıklamış, kızın bakire olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, kadının
iddiası dayanaksız kalmıştır. Kadın işbu iddiasını, başka suretle ispat edememiş, böylece
kocasına karşı haksız, dayanaksız ve özellikle onur kırıcı ithamlarda bulunmuştur. İşte kadının
bu yersiz şikayet ve ithamı dolayısı ile kocanın onuru sarsılmış olup, ortak hayatının devamına
imkan kalmamıştır. Öyle ise boşanma kararı verilmesi gerekirken olaya uymayan sebep ve
düşüncelerle davanın reddedilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır…”(KAZANCI BİLİŞİM,
İÇTİHAT BANKASI).
342
Y 2 HD, 21.4.2004, 3935/5107: “…evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun soybağını
reddetmediği halde kendisinden olmadığını ileri sürerek davalıyı küçük düşürdüğü
anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin
devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir…”(Gençcan, s. 320, dn.
1008).
343
Gümüş, s. 12.