Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
68
69
koalisyoncu partiler üretir.”
kuralının
106
en azından Fransa için işlediği
ifade edilebilir.
İki turlu çoğunluk seçim sisteminin bir başka önemli etkisi de,
cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisinin milletvekilleri için ciddi bir
tehdit yaratmasıyla ilişkilidir. Çünkü nispi temsil sistemi uygulamasında
tekrar seçilmek, daha kolay iken iki turlu dar bölge seçim sisteminde fesih
halinde tekrar seçilebilmek -parti liderleri ve ileri gelenleri dâhil olmak
üzere herkes için- çoğunlukla daha risklidir. Böylece uzlaşma, teknik bir
olayın, seçim sisteminin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Seçim
sistemi toplumda uzlaşmacı bir siyasi kültürün gelişmesinden önce onu
partiler arasında hızlandıran bir unsur olmuştur.
107
Partiler arasındaki uzlaşma ve diyalog artıp siyasi duruş farklılıkları
azaldıkça siyasi partilerin küçük olanları daha büyük olanlarda erimeye
ve siyaset sahnesinden çekilmeye başlamışlardır. 1962 yılından beri
partiler yavaş yavaş biri sağda diğeri solda olmak üzere iki büyük disiplinli
koalisyon içinde toplanmaktadır. Bu durum iki kutuplaşma olarak
adlandırılmaktadır. İşte bu iki kutup parlamenter çoğunluğun temelini
oluşturur. Böylece 1958 yılında parlamentoda yaklaşık 10 civarında ve
güçleri birbirine yakın parti bulunmakta iken bugünün Fransa Millet
Meclisinde parlamentoda iki ana blok içerisinde (sağ ve sol cephe olmak
üzere) altı parti bulunmaktadır. Ancak iki ana parti olan UMP (Union pour
un mouvement populaire, Halk Hareketi Birliği)
ve PS (Parti Socialiste,
Sosyalist Parti)
Meclisteki toplam 577 sandalyenin 491’ine sahiptir. Bu
rakam bir önceki dönemde 525 idi.
108
Seçim sisteminin doğurmuş olduğu siyasi kültür, Fransa’ya 1789’dan
beri ulaşamadığı sağlam bir parlamento çoğunluğu ve daha önemlisi
disiplinli bir çoğunluk kazandırmıştır.
109
Hatta son üç genel seçimde
(2002, 2007 ve 2012) tek parti parlamento çoğunluk sandalyesini
kazanabilmeyi başarmıştır. Bununla birlikte, Fransa siyasi kültürüne
artık hâkim olan koalisyoncu gelenekten dolayı çoğunluğu oluşturan
partiler genellikle tek başına hükümet kurmamayı tercih etmektedir.
106
Maurice Duverger, “Factors in a Two-Party and Multiparty System,” Party Politics and Pressure
Groups
içinde, Valdimer Orlando Key ed. (New York: Thomas Y. Crowell, 1972), s. 23-32.
107
Vergin, “Genel Oy Kapsamında Cumhurbaşkanı”, s.135.
108
France Politique, “L’Assemblée nationale sous la Ve République”, http://www.france-politique.fr/
groupes-parlementaires-assemblee-nationale.htm, Erişim: 15.01.2014.
109
Vergin, “Genel Oy Kapsamında Cumhurbaşkanı”, s.135.
Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
70
71
Mesela Sosyalist Parti parlamento çoğunluğunu elinde bulundurmasına
rağmen 6 Aralık 2016’da kurulan Bernard Cazeneuve Hükümeti’ndeki 17
bakanın üçü diğer sol partilerdendir. Bu durum önceki hükümetler için
de söz konusudur. Mesela, bir önceki Valls Hükümeti’ndeki 16 bakanın
2’si diğer sol partilerden atanmıştır. Benzer bir durum, Manuel Valls’ten
önceki başbakan Ayrault Hükümeti için de söz konusudur. Sosyalist Parti,
tek başına parlamento çoğunluğuna sahip olmasına rağmen 2012-2014
yılları arasında görev yapan Ayrault Hükümeti’nin 20 bakanının 3’ü diğer
yakın partilerdendi.
Dördüncü Cumhuriyet döneminin ideolojik tutumlu katı partilerinin
Beşinci Cumhuriyet döneminde daha esnek ve uzlaşmacı partiler haline
dönüşmesi ve iki kutuplu koalisyonlar oluşturmasının önemli bir sonucu
da iki partili olmasa bile Sartori’nin benzetmesiyle iki kutuplu bir
sarkaç şeklinde işleyerek demokrasi kültürünün daha dengeli bir hale
kavuşmasına sebep olmasıdır.
110
Beşinci Cumhuriyet döneminde parlamentoda 1958 ve 1968
seçimlerinde sağ koalisyon, 1986’dan sonra sol koalisyon ve 1993
seçimleriyle sağ koalisyon ezici çoğunlukla iktidara gelmiştir. Böylece iki
kutuplu siyasi hayat bir nevi sarkaç hareketi niteliği kazanarak istikrara
kavuşmuş ve siyasi işleyişi daha sağlıklı hale getirmiştir.
111
5. ANAYASAL ORGANLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER
Fransa’da, Anayasa’nın lafzı kadar uygulaması da sistemin niteliğini
belirlemektedir. Anayasa’nın uygulaması da kuvvetlerin işleyişinden
ziyade birbirleriyle ilişkilerinde önem kazanmaktadır.
1958 Anayasası dönemi anayasal organların birbirleriyle ilişkilerinin
niteliğinin farklılaştığı iki döneme ayrılabilir. Birincisi, 1962-1986 arasında
parlamento çoğunluğunun da cumhurbaşkanının arkasında olduğu; bir
nevi süper-başkanlık sisteminin yaşandığı dönemdir. Bu dönem, özellikle,
De Gaulle’ün pratiğinin diğer cumhurbaşkanları tarafından da –hatta
kendisini parlamentonun feshi, referandum yetkisinin suiistimali veya
hükümetle ilişkiler gibi birçok noktada eleştiren Mitterrand tarafından
bile- taklit edildiği dönemdir.
110
Çam, Çağdaş Devlet Sistemleri, s. 189-190.
111
Çam, Çağdaş Devlet Sistemleri, s. 189-190.
Fransa
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı
70
71
1986 yılından itibaren başlayan ikinci dönem ise, özellikle
kohabitasyon tecrübelerinde, süper-başkanlıktan ziyade cumhurbaşkanı
ile parlamento çoğunluğunun farklı siyasi eğilimlerden olduğu; başkanlı
parlamenter sisteme daha yakın olduğu bir dönemdir. Duverger, sistemin,
siyasi aktörlere göre değişen iki yüzünü mitolojideki ikiyüzlü tanrı Janus’a
benzetmiştir.
112
5.1. Parlamento-Devlet Başkanı
Fransa’nın yarı-başkanlık sistemi olarak tanımlanmasına yol açan en
önemli unsurlardan birisinin yürütmenin iki başlı olması olduğu daha
önce belirtilmişti. Bu sistemde, yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı,
doğrudan halk tarafından seçildiği için ne göreve gelirken ne de
görevlerini yerine getirirken parlamentonun herhangi bir onayına ya da
yönlendirmesine maruz kalmamaktadır. Bu yüzden cumhurbaşkanını
parlamentoyla güçlü bir ilişkiye mecbur edecek bir mekanizma da
bulunmamaktadır. Bu yüzden Fransa’da yürütme ile yasama arasındaki
ilişkilerin esasta, hükümet üzerinden yürüdüğünü, söylemek mümkündür.
Cumhurbaşkanının parlamentoyla ilişkisi daha çok tek taraflıdır ve
münhasıran cumhurbaşkanına ait yetkilere dayanmaktadır. Çünkü 1958
anayasal sisteminde cumhurbaşkanı, parlamentodan özerk ve onun
denetleyemediği bir alana sahipken parlamento cumhurbaşkanına karşı
pek de özerk sayılamaz.
Parlamentonun, cumhurbaşkanına karşı elindeki tek enstrüman,
cumhurbaşkanının, makamla bağdaşmayacak şekilde görevlerini açıkça
ihlal etmesi
halinde Yüksek Mahkeme sıfatıyla hareket ederek onu
görevden alabilme yetkisidir
. 2007 yılında yapılan anayasal değişikliklerle
kabul edilen bu düzenlemeyle, eskiden sadece vatana ihanetten dolayı
görevden alınabilen cumhurbaşkanının sorumluluk alanı teoride
genişletilmiştir. Ancak bu kararın alınabilmesi için parlamentonun
her iki kanadının ortak oturumda üçte iki çoğunlukla irade belirtmesi
gerektiğinden pratikte oldukça zor işleyebilecek bir sorumluluk
mekanizması olduğu belirtilebilir.
Parlamentonun çok ender durumlarda cumhurbaşkanını görevden
alabilme yetkisine mukabil, cumhurbaşkanının elinde parlamentoya
112
Eyüboğlu, “Fransa: Parlamenter Bir VI. Cumhuriyete Doğru,” s. 162.
Dostları ilə paylaş: |