12
III. Uluslararası Türk Dünyası Araştırmaları Sempozyumu
Anadolu’yu ele geçirmeye çalışan Şah İsmail (1501-1524), kendisin bu niyetleri karşısında Dulkadiroğlu
Alaüddevle Bey’i (1480-1515) bir engel olarak görmekte ve Dulkadir beyinin Akkoyunlu şehzadelerine
vermiş olduğu destekten dolayı rahatsız olmaktaydı. XVI. yüzyılın başlarındaki Safevî – Dulkadiroğlu
ilişkileri N. Musalı ve G. Şükürov tarafından araştırılmış ve bildiri olarak sunulmuştur [Musalı: 2012,
s.399-420; Şükürov: 2012, s.223-237).
2. Safevî Minyatür Sanatında Dulkadiroğulları
Dulkadiroğulları hakkında pek çok tarihî araştırma yapılmış olmasına rağmen bu hanedana ilişkin
Safevî minyatürleri üzerine henüz bağımsız bir çalışma yapılmamıştır. Bu alana yeni bir kapı açmak için
söz konusu minyatürleri ele alarak değerlendirmeyi gerekli bulduk. Safevîler ile Dulkadiroğulları arasında
yaşanan gerilim ve mücadele, Farsça yazılmış olan çeşitli Safevî kaynaklarına yansımış ve hatta dönemin
ressamlarının (nakkaşlarının) çizmiş oldukları minyatürlere bile konu olmuştur. Bildirimizin asıl amacı,
Dulkadiroğullarına ilişkin Safevî minyatürlerini tanıtmak ve incelemektir.
Konu ile ilgili beş tane minyatür bulunduğunu tespit etmişiz. Bu minyatürlerden ikisi (2. ve 5.
minyatürler) Bicen isimli bir müverrih tarafından yazıldığı tahmin edilen “Cihângüşâ-yi Hâkân” isimli
eserin farklı nüshaları içinde yer almaktadır. Diğer iki minyatür ise anonim bir yazarın kaleme aldığı
“Târîh-i ‘Âlemârâ-yi Şâh İsma‘îl” isimli kaynağın iki nüshasından alınmıştır. Dördüncü minyatür,
profesyonel olmayan meçhul bir ressam tarafından çizilmiştir. Diğer minyatürler ise Safevî döneminin
ünlü ressamlarından Mu’în Musavvir’in emeğinin ürünüdürler ve R. Eng tarafından hazırlanmış olan
kataloglara dâhil edilmişlerdir [Eng: 2012]. Mu’în Musavvir, minyatür sanatında Rıza Abbasî ekolünün
temsilcilerinden olmuştur. Onun çizmiş olduğu ilk resim 1043 / 1633-34 yılına, son resmi ise 1119 /
1707-08 yılına aittir [Şâyistefer: 1382, s.79]. Mu’în’in sanat hayatının zirve dönemi Şah Süleyman
zamanına (1666-1694) tesadüf etmiştir. İran sanat tarihinin uzmanı olan İngiliz bilim adamı B. Gray,
Mu’în Musavvir’i XVII. yüzyılın ikinci yarısında İran’ın en üretken ressamı olarak nitelendirmektedir
[Gray: 1986, s.900]. Mu’în’in Şah İsmail’in tarihi ile ilgili minyatürleri 1680’lere aittir. Şah İsmail
konusunda minyatürlere dair kitap yayınlamış olan M. Abbaslı bizim burada sunduğumuz beş resimden
sadece birini (son minyatürü) kendi eserine almıştır [bkz. Abbaslı: 1981].
2.1. Akkoyunlu Elvend Mirzâ’nın Alaüddevle Bey’in huzuruna gelmesi (“Târîh-i ‘Âlemârâ-yi
Şâh İsma‘îl”in bir nüshasına Muîn Musavvir’in çektiği minyatür; Tahran, Rıza Abbasî Müzesi, Kaligrafi
Bölümü, No. 600, v.51a; Eng: 2012)
1501 yılında Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da hükmeden Akkoyunlu hükümdarı Elvend Mirzâ,
Şerur savaşında Şah İsmail Safevî’ye yenilerek Alaüddevle Bey’e sığınmak zorunda kalıyor. Minyatürde
görüldüğü üzere yaşlı ve uzun sakallı Alaüddevle Bey tahtta oturmuştur ve Elvend Mirzâ onun elini
öpmek için eğilmek istemektedir. Ayakta duran eşik ağaları ve yasavullar ile mecliste oturmuş olan devlet
adamları bu olayı seyretmektedirler. Safevî kaynaklarında Alaüddevle Bey usta bir politikacı ve ihtişamlı
bir hükümdar olarak tanıtılmakta, ayrıca Dulkadiroğullarının hükümdarları da “şah” ve “sultan”
unvanlarıyla anılmakta ve onların uluslararası ilişkilerdeki önemli konumuna işaret edilmektedir. Örneğin
Hasan Bey Rumlu, Alaüddevle Bey’i “Dulkadir Şahı” (“Şah-ı Zulkadir”), Dulkadir Beyliği’ni ise
“Dulkadir Sultanlarının Devleti” (“Devlet-i Selâtîn-i Zulkadir”) diye anmıştır [Rumlu: 1389, s.1096].
Safevî döneminin yazılı kaynaklarındaki bu görkemli tanıtım şekli, söz konusu minyatüre de yansımış
gözükmektedir. Fakat resimde Elvend Mirzâ genç bir delikanlı olarak gösterilmişse de, aslında o yıllarda
kendisi daha ergenlik çağına bile ermemişti.
Alaüddevle Bey’in elini öpen Elvend Mirzâ onu kendine baba olarak gördüğünü söylemiş ve Şah
İsmail’e karşı askerî yardım istemişti. Dulkadiroğullarından yardım alan Elvend Mirzâ, 1502 yılında
13
Prof. Dr.Ali Rafet ÖZKAN-Doç. Dr.Namiq MUSALI/
Dulkadiroğullarıyla İlgili Safevî
Azerbaycan üzerine sefere çıkmasına rağmen ikinci kez yenilgiye uğramış ve onun düzenlemiş olduğu bu
askerî operasyon başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
2.2. Sarı Kaplan’ın Lala Hüseyin Bey ile savaşması (“Cihângüşâ-yi Hâkân”ın dağınık bir
nüshasından Londra’daki Christie’s Collection’da muhafaza edilen bir minyatür, Lot 122, v.257; Eng:
2012).
1507 yılında Şah İsmail, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kendisine rakip olarak gördüğü
Alaüddevle Bey üzerine yürür. Ceyhan ırmağı kıyılarında Safevî ordusunun öncü birliğine komuta eden
Lala Hüseyin Bey Şamlu, Alaüddevle Bey’in oğlu Sarı Kaplan’ın saldırısına uğrar ve yenilgiye maruz
kalır. Hatta savaş esnasında Hüseyin Bey attan yere düşer ve korumaları arasında yer alan Halil Ağa
kendi atını ona vererek lalanın savaştan kurtulmasını sağlar. Halil Ağa’nın kendisi ise 300 Safevî askeri
ile birlikte öldürülür. İkinci minyatürde bu olay ele alınmıştır. Resimdeki kırmızı başlıklı savaşçılar
Safevî askerleri (Kızılbaşlar)’dır. Dulkadir ordusunda develerin de olduğu görülmektedir. Bazı
savaşçıların kesik başları atların ayakları altında kalmıştır. Tablonun merkezinde, kafası yarılmış olan bir
askerin başından kan akması tasvir edilmiştir. Böylece ressam, savaşın tüm dehşetlerini tabloya
yansıtmaya
çalışmıştır.
Resimdeki
bazı
askerler
borazanlar
çalarak
askerleri
savaşa
heveslendirmektedirler.
2.3. Şah İsmail’in Sarı Kaplan’a karşı savaşı (“Târîh-i ‘Âlemârâ-yi Şâh İsma‘îl”in bir nüshasına
Muîn Musavvir’in çektiği minyatür; Tahran, Rıza Abbasî Müzesi, Kaligrafi Bölümü, No. 600, v.87a;
Eng: 2012)
Sarı Kaplan’ın zaferinin ardından Şah İsmail kendi ordusuyla beraber olay mahaline yetişir ve
Dulkadirlilerin kuvvetlerini püskürtmeyi başarır. Söz konusu minyatür, Şah İsmail ile Sarı Kaplan’ın