Merhan,
Atabetü’l-Hakayık’ta Birleşik Eylemler
103
eyleminin “olumlu ifadelerden çekilmeğe yüz tut[ması]”na bağlamaktadır.
Ancak hemen sonraki sayfada (116) “ilk anlamını kaybetmiş bir tasvir fiili
haline de henüz geçememiştir” diye yazmaktadır. Kutadgu Bilig’e baktığı-
mızda gerçekten de
bil- eylemini hem gerçek anlamında hem de “yeterlilik”
anlamıyla betimleyici eylem biçiminde bulmaktayız. Betimleyici eylem olarak
“muktedirlik, yeterlilik” anlamları (KB Beyitler: 329, 1941, 5534, 5993) bil-
dirmekle birlikte bazı örneklerde (KB Beyitler: 713, 724, 984, 987, 1003,
1285, 1287, 1288, 1674, 2077, 2480, 4367, 5396, 5993, 6001, 6438,
6522) yeterlilik anlamı çok belirgin olmasına karşın gerçek anlamını korudu-
ğu görülmektedir. Bazı örneklerde (KB Beyitler: 3179, 3985, 3998, 4038,
4380, 4638, 4693)
bil- eyleminin asıl ve yeterlilik anlamını birbirinden ayır-
mak zordur. Aynı durum
Atabetü’l-Hakayık’ta da karşımıza çıkmaktadır.
[45]
ögü bilmez erke ögüt ögretür
[46]
anıng birr u cudı bedi‘ ihsanı “Onun [eserin takdim edildiği Büyük
Emîr Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey] iyiliği, cömertliği ve eşsiz ih-
sanı övmesini bilmeyen kimseye övmesini öğretir.”
Bu beyitte
ögü bilmez erke tamlaması “övmesini bilmeyen adama” veya
“övemeyen adama” biçimlerinde günümüz Türkçesine aktarılabilir.
Gerçek
anlamının yanında “yeterlilik” anlamını da korumaktadır. Ancak şu örnekte
“yeterlilik” anlamı kesindir:
[505]
köp ilni körür biz edib sözini
[506]
bile bilmegendin ular özini “Birçok kimseleri görüyoruz ki, edi-
bin sözünü anlayamadıkları için kendilerini üzerler.”
Ancak bir yerde “bilmek” anlamı çok belirgindir:
[237]
akı er biligni yete bildi kör “Cömert adam bilgiyi elde etmesini
bildi, gör!”
Bu dizedeki
yete bil- öbeği “yeterince bilmek“ anlamında kullanılmıştır.
2.2. u- “muktedir olmak”:
U- eylemi Orhon yazıtlarında (Tekin 2006:
238) ve eski Uygurca metinlerde (Çağatay 1947: 245, Gabain 1950: 249)
“yapabilmek,
muktedir olmak, -ebilmek, gücünde olmak” anlamlarıyla ba-
ğımsız eylem iken Karahanlıca (KB, KT ve DLT
5
) ve Harezm Türkçesi (Akalın
1988: 197) eserlerinde bu özelliği yanında birleşik eylem olarak da görülür.
Eylemin zamanla ortadan kalkması muhtemelen bazı Türkologların (Çağatay
1947: 245; Deny 1941: 593, Banguoğlu 1938: 158) Türkçedeki
-AmA-/-
UmA- yetersizlik biçiminin
u- eyleminin esas eylemle birleşerek kaynaşması
sonucunda ortaya çıktığı görüşünü doğrulamaktadır.
bilig, Bahar / 2009, sayı 49
104
Eserimizde iki yerde geçen bu eylem esas eylemle kaynaşmış
6
durumdadır.
[3]
senamu ayugay seza bu tilim “Bu dilim [sana=Tanrıya] lâyık övgü
mü söyleyemez”
[274]
yiyümedi bardı körüng halini “Yiyemeden gitti görün hâlini”
Her iki örnekte
u- eylemi
U ulaç ekli esas eylemlerle (
ayugay < ayu ugay,
yiyümedi < yiyü umadı) ünlü uyumu kuralına uygun olarak kaynaşmıştır.
Eylemin hem olumlu hem de olumsuz biçimleri görülmektedir. Demek ki
Türkiye Türkçesinde açıkça görülen
bil- eyleminin olumlu,
-AmA-/-UmA-
biçiminin sadece olumsuzlarda görülmesi olayı
Atabetü’l-Hakayık’ta yoktur.
Bu
görünüş bizi, Zeynep Korkmaz’ın yukarıda değindiğimiz
bil- eyleminin
“yeterlilik” ve
u- eyleminin “yetersizlik” ayrışmasına bu devirde başladığını
ileri sürdüğü (1959: 115-116) görüşüne götürmektedir.
2.3. bir- “vermek”:
[313]
aya hırs idisi harislık nerek
[314]
ayu bir manga bu negüke kerek “Ey hırs sahibi, açgözlülüğün ne
gereği var, bana söyleyiver (açıkça söyle) bu neye yarar?”
Yalnızca bu örnekte karşımıza çıkan
bir- betimleyici eylemi
ay- “söylemek”
eylemine
u ekiyle ulanmıştır. Buyruk kipinde kullanılmış olduğundan “tezlik”
anlamını barındırmaktadır. Ancak esas eylemin tamamlandığını bildirmekte-
dir. Ayrıca eski Uygurcadaki
ayu bir- birleşik eylemi için Saadet Çağatay’ın
(1947: 244) “söylemiş olmak, katiyetle, esaslıca söylemek” ve Annemarie
von Gabain’in (1950: 255) “mitteilen, im Interesse eines anderen” (başkası-
nın menfaati için bildirmek) görüşleri dikkate alındığında
ayu bir “açıkça
söyle, açıkla, ayrıntısıyla anlat” anlamlarındadır.
2.4. kal- “kalmak”:
Kal- eylemi, esas eylemin dönüşüm sonrası durumu-
nun sürdüğünü bildirmektedir.
[352]
kalur sabr idisi sevabın yüdüp “Sabır
sahibi sevap kazanmakla
kalır” veya “Sabır sahibi sevapla kazanmış olur.”
Örnekte (
yüdüp kalur) görüldüğü gibi
p ulaç ekiyle esas eyleme ulanmıştır.
2.5. kör- “görmek”:
Kör- eylemi, esas eylemin zaman yitirilmeden yapıl-
ması gerektiği isteğini veya ricasını bildirir. Geçişsiz bir eylem olan
bak- ey-
lemine gelerek “dikkatlice, iyice” anlamı kazandırmaktadır. Esas eylem
a ulaç
eki almıştır.
[99]
baka körgil emdi uka sınayu “Şimdi anlayarak ve sınayarak [et-
rafa] iyice bak!”
Merhan,
Atabetü’l-Hakayık’ta Birleşik Eylemler
105
2.6. tur- “durmak, ayağa kalkmak, ayakta durmak”: Betimleyici ey-
lem olarak
tur- a ve
p ulaç ekli eylemlere gelerek esas eyleme süreklilik an-
lamı katmaktadır.
[175]
serip sinde razıng singip turmasa
[176]
serermü işingde munı ked sakın “Sırrın sende sabretmez ve sak-
lanmazsa, arkadaşında sabreder mi; bunu iyi düşün.”
[349]
bela kelse sabr it ferahka küdüp
[350]
küdüp tur ferahka bela renc yodup “Bela gelirse, ferahı bekleye-
rek, sabret; bela ve zahmeti yok etmeye çalışarak ferahı bekleye
dur!”
[404]
anın künde arta turur bu bida‘ “Onun için bu bid’at her gün art-
maya devam etmektedir.”
[434]
sanga hasret ol tek tutup turdukung “Elinde
sürekli tuttuğun
[mal] senin için sadece hasrettir.”
2.7. tut- “tutmak”: Geçişli eylemlere gelen
tut- eylemi
a ve
p ulaç ekli esas
eylemlere süreklilik anlamı kazandırmaktadır.
[135]
sözüng boşlag ıdma yıga tut tiling “Sözünü başıboş bırakma, dilini
sıkı tut.”
[511]
bilip tutsa her kim edibning sözin
[512]
halayık ara ol güzinler özin “Edibin
sözünü kim bilip tutarsa, halk
arasında kendi itibarını yükseltir.”
2.8. yat- “yatmak”: Betimleyici eylem olarak
yat- esas eylemin kesinlikle
son bulduğunu ve ortaya çıkan yeni durumun devam ettiğini bildirmektedir.
Kutadgu Bilig’de birçok örnekte (1286, 3835, 4784, 4785, 4835, 5340,
6404) de aynı işlevi üstlendiğinden betimleyici eylem olması gerektiği
-tereddütle de olsa- kanısındayız.
[307]
harislıknı kodur haris er kaçan
[308]
ölüp yatsa toprak içinge kirip “Açgözlü adam, açgözlülüğü ancak
ölüp, toprak altına girdikten sonra bırakır.”
3.
Belirleyici Eylemler
Bir başka birleşik eylem öbeği ise Banguoğlu’nun (2004: 414) “yarı tasvir
fiilleri” (verbe protodescriptif), Gabain’in (1950: 249 ve 1953: 11) “modale
Hilfsverben” (modal yardımcı eylemler), Korkmaz’ın (2003: 636) ise “belirle-
yici birleşik fiiller” diye adlandırdıkları gruptur. Burada esas olan, çekime