Bu eser, Gönüller Sultanı Abdurrahim Reyhan (Erzincanî)



Yüklə 1,89 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/89
tarix01.08.2018
ölçüsü1,89 Mb.
#60441
növüYazı
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   89

                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
102 
tanımadan  evvel  arıyor,  çok  aramış,  aramış,  neticede  Kaşgar 
Vilayetine gelmiş. Orada:  
—Burada tarikat var mıdır? Meşayih var mıdır? diye sormuş.  
Orada demişler:  
—Cehrî  zikir  yaptıran  Nurettin  Havafî  isimli  bir  zahir  meşayihi 
varmış. Zikri de cehri yaptırıyormuş. Zahir meşayihi, zahir ilmiyle 
ilim yapan; varlıktaymış. Daha da fazla böyle şatafatlı, şöhret, şan 
arayan, isteyen birisi, gizlenmiyor. 
Onun  için  bu  tarikatların  hepsi  mahviyete  düşemezler.  Allah 
korusun! Ne olur düşemezlerse? Keramete ulaşırlar, keramet onları 
perdeler, onlar zannederler ki kemalata ulaştılar. Halbuki insanlıkta 
kemalat  mahviyette,  keramette  değil.  Keramet  bir  gün  varlık 
oluyor. 
İşte bu zat, Nurettin Havafî Hazretlerinin zikrine gitmiş. O bakmış 
ki  cehrî  zikir  yapıyorlar.  Bir  musiki  var;  yani  hem  seda  var  hem 
hareket  var,  başlarını  çeviriyorlar,  bağıraraktan  zikir  yapıyorlar. 
Hoşuna gitmemiş:  
—Başka yok mu daha? diye sormuş. Demişler:  
—İşte Nakşi halifelerinden filanca var.  
Oraya  gitmiş,  hakikaten  bakmış,  orada  bir  kalabalık,  bir  izdiham, 
daha böyle fazla göze çarpan, görülen bilinen insan, cemaat orada. 
Küçük yerdeler, mahalle içerisinde, böyle çok aşikar olan bir yerde 
değil. Bir mescitte, bir küçük mahalle mescidinde zikir yapıyorlar. 
İkindi  vaktiymiş,  ikindiden  sonra  (bizim  hatmemiz  var  ya)  hatme 
okuyorlar,  böyle  halka  olmuşlar.  Zikir  yapıyorlar  ama,  ses  yok, 
hareket yok. Tabi bunları da güzel seyretmiş. Çok taaccüp etmiş ve 
o aralık gönlünden Allah'a iltica ederek yalvarmış, 
—Ya  Rabbi  külli  şey’e  kadirsin  sen,  demiş.  “Her  şeyi  bilen,  her 
şeye  kadirsin  sen,  ama  oradakileri  gördüm  seni  zikrediyorlar, 
bağırıyorlar,  çağırıyorlar.  Ses  ve  hareket  var  orada,  seni 
zikrediyorlar. Bunlar da seni zikrediyor ama, burada ne ses var, ne 


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
103 
hareket  var.  Bundaki  esrar  nedir  ya  Rabbi?  Onlar  da  seni 
zikrediyor, bunlar da!”, demiş. 
Onlar da zikirden fariğ olmuşlar. Hatme-i Hâvace bitmiş, zikirleri 
bitmiş.  Şeyh  efendi  bakmış  ki,  mescidin  kapısından  bir  genç 
seyrediyor.  Buna  ileri  gel  demiş  ve  şu  ifadede  bulunmuş  (bu  da 
tasavvuf  kitabı  Reşahat’ta  yazılıdır).  Hani  o  gönlünden  niye  bu 
böyle diyor? onlar da bağırıyor çağırıyorlar, bunların zikri, burada 
katiyen hiç ses yok, bunun esrarı, sırrı nedir? diye düşünmüştü.  
O veli onun gönlündekini şuğulleri söylüyor, diyor ki; 
 —Niye tereddüttesin? ve devam ediyor
Şüphesiz nadânı âblâr kârıdır 
Zikirde beyhude feryâd eylemek 
Nahnu akrabu sırrın fehmetmeyüb 
Hazırı, gaib gibi yâd eylemek 
diyor.  “Niye  şuğullanıyorsun,  tereddüt  ediyorsun,  taaccüp 
ediyorsun?” Şüphe yok ki bilmeyenlerin kârı o.  
Ama gerçi burada, haşa! bu tenkit değildir. Nakşibendî Efendimiz 
öyle demiş. Kendisi zahirde şeyhine, kalbini kalbine çok sadıkane 
bağlanmış. Hizmetini görürmüş, fakat zikrini yapmıyormuş. Şeyhi 
de cehri zikir yaptırıyormuş. Tabi buna;  
—Niye  sen  şeyh  efendinin  zikrinden  çıkıyorsun,  şeyh  efendinin 
sohbetini dinliyorsun da, zikir yaparken niye kaçıyorsun? 
Diye  tenkit  ediyorlarmış,  o  hiç  aldırış  etmiyormuş.  Baskı 
yapıyorlarmış.  Eğer  Nakşibendi  Efendimizi  şeyh  efendisi  Emir 
Külal  Hazretleri  desteklemeseydi,  içeriye  de  koymayacaklar. 
Zikrini  yapmıyor  ama,  müritlerinin  hepsinden  çok  yine  onu 
seviyor. Ama müritler hazmedemiyorlar. Diyorlar ki:  
—Sen  ya  gelme  ve  bizim  şeyh  efendimizin  sohbetini  dinleme! 
veyahut ta geliyorsan zikirden çıkıp gitme. 
Nakşibendi Efendimiz mübarek ne diyor bunlara


                         GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4   -  www.gonullersultani.net 
                
104 
—Zikriniz haktır inkar etmem, ama sizin yaptığınız gibi yapmam. 
Burada işte buyuruyor ki: 
Şüphesiz nadânı âblâr kârıdır 
Şüphe yok ki, bu bilmeyenlerin karı. Neyi bilmiyorlar?  
Hani mesela, diyelim ki bir marangoz, doğramacı kaba iş yapıyor. 
Onda  hem  zahmet  var,  hem  de  patırtı,  çatırtı,  kütürtü  var.  Kâr 
üzerinde, kâr işi, o da para kazanıyor.  
Ama  bir  de  kuyumcu  var.  Hiç  onda  ne  ses  var,  ne  patırtı  var,  ne 
kütürtü  var,  ne  kirlenme  var,  o  da  bir  kâr  yapıyor.  Ama  o 
doğramacı bilse zaten, kuyumculuk yapar, onu yapmaz ki. 
Tarikat cümle haktır olma zağî 
Ki dört misbahı var birdir çerağı 
O misbahın on ikidir budağı 
Tarikatların hepsi haktır, inkar etmeyin, muhalefet etmeyin, ama 
                   Ki dört misbahı var birdir çerağı 
Misbahtan  mana:  Dört  halife  “Hulefâ-i  Raşidîn”.  Misbah 
Arapça’da lambaya deniliyor. 
Çerağdan mana ne?  
Peygamber Efendimizin nur-ı nübüvveti, nübüvvetin nurudur. 
Bu dört kimsenin vasıtasıyla nuru dağılmadı mı?  
Dağıldı. 
Evet!  Ondan  sonra  Muhammed  Şemseddin-i  Rucî  Hazretleri 
anlıyor  tabi.  Zaten  arıyor,  ancak  aradığını  orda  buluyor  ve 
kendisini de ona teslim ediyor.  
Demek  ki  burada  Cenabı  Hakk’ın  bin  bir  ismiyle  Allah  zikredilir 
ve  tarikatlarda  değişmeler  de  bunlardan  olmaktadır.  Her  tarikatın 
zikri değişir. Ama hepsinin  hülasası,  neticesinde, hepsi  dolanıyor, 
dolanıyorlar Lafza-i Celal’e geliyorlar.  


Yüklə 1,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə