GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
109
O, mürebbi, yetiştiricidir. Seni yetiştiriyor, öyle değil mi?
Zaten zahirde herhangi bir sanatkar veya herhangi bir talebe, ilim
tahsil eden bir talebe; hocası vardır, medresesi vardır. Hocaya,
medreseye gitmeden, mektebe gitmeden ilim tahsil edebilir mi?
edemez. Herhangi bir sanatkar, bir ustaya çırak olmazsa örnek
görmese bir usta olabilir, yetişebilir mi? Yetişemez.
Öyleyse bu ruhun da, senin ruhun, ustasız olur mu?
Peygamber efendimiz “benim mürebbim Rabbim, beni Rabbim
terbiye etti” diyor. Çünkü bu da Peygamber efendimizin
kemalatıdır.
Kemalat, bunu zaten aşikar ediyor. Tıfıl olduğu halde, annesinden
dünyaya geldiğinde, hiçbir şeyden haberi yok iken bak, ümmetini,
daima ümmetini diliyordu. Daha Cenabı Hak kitap göndermeden,
öyle bir kuvvet gelmeden bütün kendinde olan duygular, kitabın ta
kendisi, kitapta emredilen hisler ona geldi.
O bilgileri nereden almıştı?
Mektep medrese görmedi, zaten yetim büyüdü, okuması yazması
da yok. O bilgileri nereden almıştı?
İşte onu, Cenabı Hak onun ruhuna, o bilgileri ruhuna vermiş, o
bilgileri ruhuna öğretmiş.
Peygamber efendimiz zaten buyurmuyor mu ki: “evvel benim
ruhumu halk etti, evvel benim nurumu halk etti, evvel benim
aklımı halk etti”
Öyleyse burada şimdi, Sıddık-ı Ekber efendimizin ruhunu da
Peygamber efendimiz terbiye etmiş. Her ne kadar Sıddık-ı Ekber
efendimiz zahirde ona arkadaşlık etmiş ve bütün canını malını ona
feda etmiş. Ama Peygamber efendimiz de onun ruhuna yapmış, ne
yapmışsa. Bunu da aşikar etmiş. Aşikar ettiği şu: “Rabbim benim
göğsüme, kalbime ne doldurduysa, ben onu yâr-ı gârım Ebu
Bekir'in göğsüne aktardım” buyuruyor.
Rabbisi onun göğsüne ne doldurmuştu?
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
110
İşte Cenabı Hak’taki ilmi ezelide peygamberin ruhuna öğretmiş
olduğu iltifat.
Cenabı Hak Peygamber efendimizin ruhunu, bizatihi zatının
karşısına almış, ona bin sene ilim tahsil ettirmiş, bin sene okutmuş.
İşte onda o kemalat, o ilim, o bilim sahibi olmuş.
Her ne kadar zahirde nübüvveti var. Cebrail (as) geldi vahiy getirdi
başka. Cenabı Hak öyle buyuruyor “Biz insanları cinleri halk ettik
ki bizi mabut bilsinler
6
”. Allah'ın bilinmesi için Kur'ânı Azimüşşan
geldi ve onu melek getirdi.
Amentünün şartları var: Allah'a inanmak, meleklere inanmak,
kitaplara inanmak, resullere inanmak, “ve bil kaderi hayrihi ve
şerrihi” hayrın şerrin Allah'tan olduğuna inanmak ve öldükten
sonra dirilmeye inanmak. Bu altı şarta insan inanmazsa bir tanesi
eksik olsa iman etmiş olamıyor. O insanın imanı tam olmuyor.
Demek ki altı şarta inanmak var.
Niye böyle meleklere iman evvel geçiyor?
“Amentü billahi ve melâiketihi ve kütubihi ve resûlihi”.
Çünkü, Allah'a inanmak, meleğe inanmak, ki melek vahiy getirdi,
kitabı getirdi. Tabi bu zahir şeriata göre.
Kime geldi? Peygamberlere geldi.
“ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi”; Bu da hayrı şerri Allah halk eder.
Halk etmezse bir şey meydana gelmez. Halk eden Allah'tır.
Ama burada yanlış anlaşılmasın. Bizim için de hayır ve şer vardır.
Hayır ve şerle karşılaşırız. Hayır ve şer bizden de doğar. Biz hayrı
ve şerri icraat da ederiz. Bizim hayrı ve şerri icraatımızdan
mesulüz. Ama karşılaşmış olduğumuz şerden mesul değiliz.
Aslında ondan da mesul olacağız.
6 Zariyat 51:56
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
111
Şimdi eğer sen şerle karşılaştıysan ve o şerri de Allah'tan bildiysen,
orada da senin imanın, inancın neticesi, Cenabı Hak, sana bir iltifat
edecek, bir ikramda bulunacaktır.
Ama eğer sen kendin şer işlersen, ona Allah'ın rızası yoktur. Şerle
karşılaştığınız zaman bunu Allah'tan bileceksin. Hayırla
karşılaştığın zaman yine Allah'tan bileceksin. Burada aslında hayır
ve şer denilince, kötü insanlarla veya iyi insanlarla karşılaştın, o
değildir.
Aslında burada “ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi” denilince sana
gelen hastalık da dahildir, sana gelen fakirlik de içerisinde dahildir,
sana insanlardan gelen eziyet, hürmetsizlik, itaatsızlık, zahmet de
dahildir. İşte Cenabı Hak’tan gelen iptila, hastalıkla gelir, fakirlikle
gelir, zilletle gelir. Bunlar işte “ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi”
emri fermanına dahildir, bunun içerisindedir.
Ama sen iradenle şerri istemeyeceksin buna Cenabı Hakk’ın rızası
yoktur.
Allah korusun şimdi zamanımızda bazı cebriye mezhebine
geçenler var ki, cebriye mezhebinde iradeyi kaldırıyorlar. Haşa
estağfurullah şerri de işliyorlar, Allah işletti diyorlar. O insanlar
masum mu? onlar günahkar olmuyor mu?
Fakat masum olan kalptir. Masum olan ruhtur. Ceset masum değil,
ceset mükelleftir. 15 yaşından sonra ceset mükelleftir. Yalnız
masum olan kalptir.
Ama, nereden anlayacağız bunu? İnsanlar kalbine gelen bir kötü
şeyi yapmadıktan sonra günah oluyor mu? Olmuyor. Ama Cenabı
Hak o kadar merhametli ki, iyi bir kimsenin iyi bir niyeti var, bir
amel işleyecek, bir hayır işleyecek, fırsat bulamıyor. Ama niyeti
halis işleyecek ama fırsat bulamadı. İşte Allah ona ecir veriyor.
Ama kötü niyetli bir kimseye, kötü bir niyeti yapmadıktan sonra
bir günah yazılmıyor, günahkar olmuyor. Ama tabi ki kötü bir
niyetli bir insan, onunda kalbi temiz değil, pis, tabii pis. Onun için;
Hey tahâretten habersiz râbıta bilmez hasîs
Nefha-i âdem deminden cümle deryâ "Hû" çeker
Dostları ilə paylaş: |