Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
97
Şöyle ki Mesud’un babası Sultan II. İzzeddin Keykâvus, 1278 yılında
Kırım’da vefat etmiş, bunun üzerine oğullarından Mesud da diğer kardeşleri
gibi Anadolu’ya geçerek (1279), yukarıda belirtildiği üzere Yavlak Arslan’ın
desteği sayesinde Konya’da tahta oturarak tek başına Selçuklu sultanı olmayı
başarmıştır (19 Şubat 1284). Mesud’u tahta çıkarttıktan sonra Kastamonu’ya
dönen Yavlak Arslan, hızlı bir şekilde Gideros’un fethine hazırlık yaparken,
sultan ise Konya’da hükümdarlığını sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Ancak
önceki Selçuklu sultanı III. Gıyâseddin Keyhüsrev’in annesi, iki torununu
Konya’da Selçuklu tahtına çıkarabilmek için Argun Han nezdinde
girişimlerde bulunmaktaydı. Ayrıca bu hatun, yanına Karaman ve Eşrefoğlu
Türkmenlerini de çekmeyi başarmıştı. İşte Gideros’un fethi günlerinde
Sultan II. Mesud, tahtı terke zorlanıyordu. Bu günlerde II. Mesud,
Kayseri’de bulunurken, bahsi geçen hatun bu iki torununu Konya’da tahta
çıkarmayı başarmıştı (7 Ramazan 683 / 17 Kasım 1284).
69
Çünkü ellerinde
Argun Han’ın yarlığı bulunuyordu. Ancak yirmi gün sonunda bunların
Konya tahtını terk etmek zorunda kaldıkları anlaşılıyor. Neticede Mesud,
yeniden tek başına Konya tahtına çıkacaktır.
Aynı günler itibariyle Bizans’ta yaşanan gelişmelere gelecek olursak,
VIII. Mikhail Palaiologos (1258-1282) devrinde büyük devlet mevkiini
yeniden sağlamak için orduya aşırı masraf yapılması Bizans ekonomisini
çökertmişti. Büyük arazi sahiplerinin çok bulunduğu Tesalya’da meydana
gelen çalkantılar ve Balkanlarda bitmeyen savaşlar, Bizans’ı yıpratmış ve
onun ekonomisini tüketmişti. VIII. Mikhail’den sonra II. Andronikos (1282-
1328)’un başa geçmesiyle Bizans’ın inhitatı da başlamış kabul edilir. Bizans
tarihi üzerine çalışma yapanlardan bazıları, Bizans’ın çöküş ve yıkılış
sürecini II. Andronikos’la başlatmışlardır.
70
Bu dönemde artık Bizans,
komşu devletlerin elinde oyuncak olacaktır. Çünkü Bizans’ın devlet yapısı
temelinden çürümüştü. Uclardaki Türkmen beyliklerinin (Osmanlı,
Germiyan, Menteşe vb.) doğuşu da Bizans’ın aleyhine olmuştur. Bizanslı
tarihçi Pakhymeres’in nakline göre VIII. Mikhail, bütçedeki açığı kapatmak
için Anadolu eyaletlerindeki halktan ve özellikle de Paphlagonia
bölgesindeki ahaliden ağır vergiler istemişti. Bu vergileri ödeyemeyen ahali,
kendileri için imparatordan daha iyi bir efendi olduklarına inandıkları
Türklerin tarafına geçmeyi tercih etmişlerdir. Bunu fırsata çeviren Türkler de
Bizans topraklarını ele geçirme işini sürdürmüşlerdir. Bu noktada Türkler,
akınları sonrası geri dönmüyorlar ve ele geçirdikleri yerlere yerleşiyorlardı.
69
Tarih-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme), s.53. II. Mesud’la ilgili genel bir değerlendirme
için bkz.: Z. G. Öden, “Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyâseddin Mesud Hakkında Bazı
Görüşler”, Belleten, C. LXI, Sayı: 231 (Ağustos 1997), s.287-300.
70
G. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev. F. Işıltan, TTK, Ankara 1999, s.431,441,442.
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
98
İmparator 1282’de öldüğünde Bizans’ın Anadolu eyaletleri büyük oranda
Türkler tarafından ele geçirilmişti. Hatta Ereğli ile İstanbul arasında kara
bağlantısı Türklerin kontrolüne girmişti. Amasra çevresi de hemen hemen
kara tarafından Türklerce tutulmuş durumdaydı.
II. Andronikos’un ilk yıllarında Bizans ordusu devletteki toprak, vergi
ve ordu sisteminin bozulmasından dolayı neredeyse tamamen ücretli
askerlerden oluşuyordu. Bu da masrafları daha da arttırmıştır. II.
Andronikos, ücretli askerlerin sayısını sınırlamak zorunda kalmıştır. Buna
rağmen o yıllarda ücretli askerler artık maaşlarını alamaz durumda idiler. Bu
nedenle bulundukları savunma bölgelerini bırakıyorlardı. Buraları ise ciddi
bir direniş görmeksizin Türkler ele geçiriyordu.
71
1282’lerde başlayan büyük
çözülmenin gerçek nedeni II. Andronikos’un şahsiyeti ve yetersizliği değil,
içte ve dışta Bizans’ın sıfırı tüketmesi olmuştur.
II. Andronikos devrinin bir özelliği de çok masraf gerektiren
donanmanın muhafazası işinden vazgeçerek, Bizans’ın denizlerdeki
güvenliğini müttefik Ceneviz kuvvetlerine bırakmak oldu. Zira 1284 yılında
II. Andronikos, Sırplara karşı 80 gemiden oluşan bir donanma gönderdi,
fakat bu donanma fırtınaya yakalanarak büyük ölçüde zarar gördü.
72
Böylece
Cenova’ya iktisadi bağımlılık yükü, askerî bağımlılık ile daha da ağırlaşmış
oldu. Kara ordusu da son derece tahdit olunmuştu. Bizans parasının ayarının
düşmesi ile de ülkede pahalılık baş göstermişti. Zaten perişan durumda olan
halk, II. Andronikos’un yeni yüklediği vergilerle iyice canından bezmişti.
Bizans’ın gümrük gelirleri ise devletin kasasına değil, İtalyan deniz
cumhuriyetlerinin kasasına girmekte idi. Silah gücüyle komşu devletleri
durduramayan imparatorluk, devlet bütçesinden haraç vererek bu rakipleri
engellemeye çalışıyordu.
73
İşte bu noktada vergi verecek durumda olmayan
ahali Türklerin ilerleyişini tepkisiz, umursamaz ve belki de umut dolu
gözlerle izlemekle yetiniyordu.
1270’lerde Türkiye Selçuklu Devleti’ni saran kaos ve Anadolu’da
oluşan feodal ortam, beklenildiğinin tersine Bizans için olumsuz sonuçlar
doğurmuştu. Başıboş kalan ve fiili olarak ne Konya’ya, ne de Tebriz’e bağlı
bulunmayan Türk beyleri ve kabileleri birbirinin peşi sıra Bizans
topraklarına akınlar düzenlemekteydiler. 1280 yılı civarında Türklerin
Sakarya ve Menderes boylarına yaptıkları saldırılar Bizans için tehlikeli bir
hal almıştı. Türkler bu bölgede sadece gelip geçici akınlarla yetinmeyerek
71
Y. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, TTK, Ankara 2014, s.272,273.
72
V. A. Smetanin, “Rasxodı Vizantii na armiyu i flot (1282-1453)”, Antiçnaya drevnost i
sredniye veka, Vıp. XII (1975), s.121.
73
Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.446-448.