Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
113
alınmıştır. Fetihnâmenin son cümlelerinden, Selçuklu memleketlerinde bu
fethin devlet ve halk katında kutlandığı görülmektedir. Fetihnâme, doğal
olarak Yavlak Arslan tarafından Selçuklu sultanına gönderilmiş, o da bunu
hâkim olduğu memleketlere fethi duyurmak adına dağıttırmıştır. Aynı
zamanda Selçuklu sultanı bu müjdeli haberi, bağlı bulunduğu İlhanlı
sarayına bildirmiş olabilir. Mesud’un bu konuda Memlûklere ve onların
himayesindeki Abbasî halifesine bir fetihnâme göndermiş olma ihtimalini
pek mümkün bulmuyoruz. Çünkü böyle bir girişim, Memlûklerin can
düşmanı olan İlhanlıları kızdırabilirdi.
5.5. Fetih Sonrası Uygulamalar ve Fethin Önemi
Fetih sonrası Yavlak Arslan, Gideros’ta ne gibi uygulamalar yapmıştır,
Gideros’un idari açıdan durumu nedir, fetih öncesinde kale ve çevresinde
yaşayan nüfusun akıbeti ne olmuştur, buna dair bazı tespit ve yorumlarda
bulunabiliriz.
Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki Yavlak Arslan, Gideros’u
hücumla ve kuşatma ile fethetmiştir. Müdafiler, kaleyi son ana kadar
savunmuşlar ve muharebe etmişlerdir. Hatta Trabzon Komnenleri ve
Bizans’ın bazı sahil limanlarından da yardım alarak ciddi bir direniş
göstermişlerdir. Ancak tahminlerimize göre Yavlak Arslan, o dönemde
Anadolu’da Müslüman bir Türk komutanına yakışır bir surette davranmış ve
kaledekiler kesin olarak teslim olmayı kabul ettikleri andan itibaren silah
bırakan herkesi önce esir almış, daha sonra ise bunları fidye karşılığı serbest
bırakmıştır. Kalmak isteyenlere ise vergisini vermek ve boyun eğmek
kaydıyla uygun topraklar göstermiş olduğunu söyleyebiliriz. Esasen
Gideros’un çevresinde gayrimüslim nüfusun yaşamış olduğu, fetihnâme
metninde Hristiyan kadınların ve çocukların anılmasından belli oluyor.
Yavlak Arslan, bunların varlığının devamını uygun bulmuş olmalıdır. Çünkü
Gideros bir sahil yerleşimi olduğu için burada deniz ticaretiyle iştigal eden
tüccar zümreler ve onların aileleri yaşamakta idi. Bu durumda kale ve
çevresinin tamamen boşaltılması, yöredeki deniz ticaretini aksatabilirdi. Bu
nedenle Yavlak Arslan bazı tüccar ailelerin kalmasını temin etmiş olmalıdır.
Buna rağmen, Gideros civarındaki gayrimüslim nüfustan bir kısmının,
kendisini güvende hissetmeme veya psikolojik üstünlüğü kaybetmiş olmanın
verdiği huzursuzluk yüzünden Amasra veya Ereğli gibi daha batıdaki
Karadeniz sahil liman kasabaları ile doğudaki Trabzon’a göçmüş olması da
imkân dışı değildir.
Gideros, fetih esnasında Yavlak Arslan’ın elinde bulunan Hoşalay
kazasına batı yönünden komşu idi. Tahrir defterlerine bakıldığında bu
kazaya bağlı Selçuklu öncesi dönemden kalma yer adlarına (Ağrit, Timne,
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
114
Arva, Cabya, Genürle, Günye, Kudnuz vb.) rastlandığı gibi Türkçe köy
isimleri de az değildir. XV. yüzyıl sonları kayıtlarına göre Hoşalay’a bağlı
Balaban, Çoray, Dağlu, Demürcülü, Depecik, Dördül, Emir Donlu, Emir
Yusuflu, Gökçeler, Gündoğmuş, Hisarcık, Kaya, Korkutlu, Köseler, Oğul,
Ortaköy, Sakallar, Somaday, Uluköy, Yaycı ve Yenice isimli köyler bu
açıdan dikkat çeker. Gideros’un fethi sırasında yöredeki bu köylerden bir
kısmı muhtemelen mevcuttu. Bazılarının ise fetihten sonra yöreye sevk
edilen yeni konargöçer Türk kabileleri eliyle kurulmuş olduğu bir hakikattir.
Gideros koyunda yaptığımız alan araştırmaları esnasında, doğu
kıyısındaki hisarın hemen giriş kısmında, surların dibinde ibadete açık olan
ve kısa zaman önce Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü eliyle esaslı bir
restorasyon geçirmiş olan bir camiye rastladık. Caminin giriş kapısı
üzerindeki kitabesi 1313 / 1895-1896 tarihlidir ve bu kitabede Saf suresinin
13. ayeti olan “Nasrun minallahi ve fethun karîb” (Allah'tan bir yardım ve
yakın bir fetih) ifadesi yer almaktadır. Bu ayet, sanki Yavlak Arslan’ın
Gideros’u fethine işaret eder gibidir. Çünkü cami kitabelerinde genelde
ibadet ve mescitlerle ilgili ayetler ve sözler kullanılır. Dolayısıyla buradaki
fetih ayeti, caminin ilk inşasının fetihten hemen sonra gerçekleştiğine işaret
etmektedir. Esasen yöredeki bazı yaşlıların, caminin çok eskiden beri
mevcudiyetini dile getirmeleri de bu durumu destekler mahiyettedir.
101
Buna
ilaveten dönemin Selçuklu geleneğine göre, bir kale veya belde
fethedildiğinde buraya mutlaka bir cami inşa edilir ya da mevcut bir kilise
camiye tahvil edilirdi. Yavlak Arslan’ın da bu geleneğe uygun davrandığını
varsayabiliriz.
Bugün Gideros’un bağlı olduğu ilçe merkezi olan Cide, 1284 yılı
itibariyle küçük bir köydü. O dönemde Cide köyü, Kastamonu’nun Hoşalay
(Mesed) kazasına bağlı idi. Hoşalay kazası ise bugünkü Doğanyurt ilçesinin
olduğu yöredir. Doğanyurt günümüzde Cide ilçesinin doğu yönünde olup,
deniz üzerinden 45 km. mesafededir. Doğusunda kalan İnebolu’ya ise yine
deniz üzerinden 26 km. uzaklıktadır. 1284 tarihi itibariyle bu yöre de
Türklerin egemenliğinde idi. Çobanoğulları devrinde tesis edildiği anlaşılan
Hoşalay kazası, Candaroğulları zamanında nüfus ve köy sayısı artışı ile
Kastamonu’nun mühim bir parçası olmuştur. Candaroğulları beyliğine son
101
1951 Gideros doğumlu Kazım Yılmaz, 1971’de 115 yaşında olan Hürmüz Talas (1856
Gideros doğumlu) isimli ninesinden, ilgili caminin çocukluğundan itibaren var olduğuna
dair bir bilgiyi nakletmesi de yöredeki caminin inşa kitabesinden de önceki varlığını
göstermektedir. Bu durumda cami kitabesindeki tarih, bu eserin ilk inşa tarihini değil de,
onarım gördüğü yılı ifade etmektedir. Muhtemelen bahis konusu fetih ayeti, tamir
öncesindeki orijinal kitabeye dayanılarak amatör bir hattat tarafından buraya kopya
edilmiştir.