Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
115
veren Osmanlılar idari açıdan bu kazayı, sınırlarını aynı biçimde muhafaza
kaydıyla Kastamonu’ya bağlı yönetmeyi sürdürmüşlerdir.
102
Hoşalay
kazasının merkezi Osmanlı idaresi zamanında Mesed (Güç Arslan) adıyla
biliniyordu. Mesed’in bugünkü Doğanyurt ilçe merkezi civarı olduğu tespit
olunuyor. Cumhuriyet döneminde Hoşalay kazası hudutlarında kalan
topraklar üzerinden üç ayrı ilçe doğmuştur. Bunlar Cide, Doğanyurt ve
Şenpazar’dır. Gideros bu kazalardan Cide sınırları içinde bulunmaktadır.
Gideros’un fethinin Çobanoğulları Beyliği ve Kastamonu yöresi
açısından ehemmiyetini iki hususla izah edebiliriz. Birincisi, bu fetih askerî
ve siyasi strateji açısından değer arz etmekteydi. Şöyle ki Kastamonu’nun
kuzeyinde yürütülen fetihler başarıyla sonlandırılmış, Bizans’ın bölgedeki
son direniş noktası düşmüş ve bu olay Yavlak Arslan’a askerî ve siyasi
açılardan şöhret kazandırmış, onun itibarını artırmıştır. İkincisi ise Gideros
gibi bir limanın fethi, Çobanoğulları Beyliği için ekonomik açıdan mühim
bir gelişmeydi. Fethedildikten sonra beyliğin Karadeniz’e açılan kapısı ve en
önemli limanlarından biri haline gelen Gideros, Candaroğulları ve Osmanlı
döneminde de ticari önemini muhafaza etmiştir. Yeni ve Yakın Çağ
seyyahları (Halepli Paul, Joseph Pitton de Tournefort, P. Minas Bijiskyan
vd.), bu limandan yapılan kereste ihracı ve buradaki ticari faaliyetler
konusunda değerli bilgiler vermişlerdir.
103
Fetih sonrası Gideros’un, İstanbul – Trabzon hattında gemilerin uğrak
yerlerinden birisi olduğu anlaşılıyor. Nitekim Memlûkler dönemi
coğrafyacılarından Ebû’l-Fidâ’nın nakline göre, Kostantiniye (İstanbul)’den
hareket eden bir gemi doğuya ilerlerken ilk önce Bendereğli (Karadeniz
Ereğlisi)’ye, sonra Samasri (Amasra)’ye uğramakta, ardından ise Ginero ve
Gitero (Gideros)’ya, akabinde Ginolu (Çatalzeytin’in 5 km. batısı)’ya ve
nihayet Sinop’a ulaşırdı.
104
Burada Gideros’la birlikte ismi geçen
102
Bu kazanın XV-XVI. yüzyıllardaki durumu için bkz.:
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu
Tahrir Defteri (BOA. TD.), Nr. 438; Nşr.
438 Numaralı MVAD (937/ 1530) II, Haz. A.
Özkılıç, A. Coşkun ve başkaları, BDAGM Yayınları, Ankara 1994; İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları (İBK. MCO.), Nr. 75.
103
Karasalihoğlu, “Antikçağ Kaynaklarında…”, s.155; Evliya Çelebi de Trabzon’a doğru
giderken Ereğli ve Amasra limanlarından sonra Bolu ile Kastamonu sancağı arasında sınır
olarak tarif ettiği Kuyu ırmağını geçmiş, buradan doğuya doğru ilerleyerek Kastamonu
sahillerine ulaşmış ve Gedüz limanına varmış, Cide ve Kerempe burnunu geçerek
İnebolu’ya gelmiştir. Biz burada ismi geçen Gedüz limanının Gideros olduğunu tahmin
ediyoruz. Bkz.: Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler, C. I., Haz. H. N. Atsız,
MEB, Ankara 2001, s.158-159.
104
Ebû’l-Fidâ, Gideros’un Kostantiniye amilliklerinden olduğunu zikretmektedir. Eğer adı
geçen müellif eski bilgilerden nakil yapmamışsa, burada Kostantiniye kelimesi yerine
Kastamoniye kelimesinin geçmesi mantıken doğru görünüyor. Muhtemelen burada bir
istinsah, edisyon veya baskı hatası ile karşı karşıyayız. Çünkü aynı cümle içinde Ebû’l-
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
116
Ginero’nun, Gideros koyunda bulunan iki kaleden diğerinin adı olduğunu
tahmin ediyoruz.
Selçuklu fetihleri açısından Kastamonu yöresindeki Karadeniz
sahillerinde son fethedilen kale Gideros olmasına rağmen, Kastamonu’nun
batısında kalan iç bölgelerde ise Türkler daha başarılı ve hızlı idiler. 1284
itibariyle bugünkü Safranbolu, Karabük, Yenice, Devrek ve Gerede’ye kadar
olan yerler Selçukluların elindeydi.
5.6. Gideros Fetihnâmesi’nin İnşâ Özellikleri ve Fetihnâme
Geleneği İçindeki Yeri
Öğretici mahiyetteki münşeat mecmualarına göre, fetihnâmeler 15
rükün ve 4 şart ihtiva etmektedir. Bunlardan rükünler şu şekilde
sıralanmıştır: 1) Allah’a hamd; 2) Peygambere salat; 3) Padişah için tebaanın
işlerinin düzenlenmesi ve zulmün önlenmesinin gerekli olduğu; 4) Düşmanın
ne sebeple tenkil edildiğinin anlatılması; 5) Padişahın hareketi; 6) Askerin
bolluğu; 7) Düşmanın durumu; 8) Düşmanın cesaretinin anlatılması; 9)
Allah’ın padişaha yardımı; 10) Düşmanın hezimete uğratılması; 11) Allah’a
şükür; 12) Düşman ülkesinin zaptının anlatılması; 13) Hükümdarlara zafer
haberinin gönderilmesi; 14) Fetihnâmenin kiminle gönderildiği; 15)
Padişahın Allah’a niyazı.
Bir fetihnamenin taşıması gereken 4 şart ise şunlardır: 1) Davette
(tahmid ve tesliyede) güzel sözler yazılması; 2) Sağlam bir ifade
kullanılması; 3) Davet rüknünün ihmali halinde Allah’ın sıfatıyla söze
başlanması; 4) Düşman ülkesi ele geçirildiğinde padişahın kudretini
göstermekten ötürü muhasım askerlerin fazlalığını belirtmek için sözü
uzatma.
105
Gideros Fetihnâmesi’ni bu kurallar bağlamında incelediğimiz zaman
aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır:
Söz konusu fetihnâme ilk iki rükün gereği Arapça ve Farsça hamdele ve
salvele ile başlar. 3. rükün biraz farklı bir şekilde yansıtılmış olup, önce
cihâdın önemine vurgu yapılmakta, ardından da zamanın Selçuklu sultanı
Gıyâseddin Mesud övülmektedir. Bu fetihnâmede 4. rüknün de yerine
getirildiği, “küfrün ve dalaletin kaynağı, zulmün ve sapkınlığın mazharı”
olması sebebi ile “Rum mülküne” (Bizans’a) karşı savaş açıldığı
belirtilmektedir. 5. rükne gelince, sefere bizzat Selçuklu sultanının kendisi
Fidâ, Gideros’un doğusunda kalan Ginolu’nun Candaroğlu I. Süleyman Paşa’ya bağlı
şehirlerden biri olduğunu ifade etmektedir. Bkz.: Ebû’l-Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, Haz. M.
Reinaud ve Baron Mac Guckin de Slane, Dâru’t-tıbaati’s-sultaniyye, Paris 1840, s.388.
105
M. S. Kütükoğlu,
Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Yay., İstanbul 1994, s.159-160.