Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
107
kabilelerinin de iskân edildiği biliniyor.
87
Nitekim Sinop’tan Kastamonu’ya
ve oradan Safranbolu’ya kadar olan hat üzerinde Tayboğa, Saruboğa, Aday,
Daday, Canbay, Çoray, Dolay, Munay, Somay, Somaday, Kapaklı, Taraklı,
Kıpçak, Köçet, Kencine, Karaberk, Çalman ve Buzağı gibi yer adları
yöredeki Kıpçak ve belki de Tatar yerleşimini belgeler niteliktedir. İşte
Yavlak Arslan bu geniş coğrafyaya yayılmış olan yüksek Türk
potansiyelinden yararlanarak asker devşirmiştir.
Diğer taraftan, kendi eserini hemen hemen aynı yıllarda telif etmiş olan
ünlü Selçuklu tarihçisi İbn Bibi’nin genel olarak Türk tabirini müspet
manada kullanmadığı bir dönemde Yavlak Arslan’ın hizmetindeki münşî
Hasan el-Hôyî, Çobanoğulları ordusunun Türk kabilelerinden oluştuğunu ve
onların yiğitliklerini övünerek anlatmış ve burada bizzat Etrâk (Türkler)
tabirini çekinmeden kullanmıştır. Bu da bize göstermektedir ki Kastamonu
muhitindeki Türk yöneticiler ile bunların hizmetindeki ilim ve kalem ehli
yörede zaten çok belirgin olan Türklük vasfına sahip çıkmışlardır.
Sonuç olarak Yavlak Arslan’ın Gideros kuşatmasında üç-dört bini
geçmemek kaydıyla bir askere sahip olduğu belli oluyor. Kuşatmada
subaylarla birlikte ok, kılıç, mızrak, gürz, kement, balta gibi hafif silahları
kullanan muharip sınıfın yanında teknik destek ve geri hizmet görevi ifa
eden gruplar da vardı. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: ağır kuşatma
silahlarını kullanan mancınıkçılar, arrâdeciler; çark, merdiven, kule, köprü
gibi levazımatı hazırlayan mühendisler, yapı ustaları ile bu ağır silahların
taşınması ve muhafazasında görev alacak işçiler; barut ve neft hazırlama gibi
önemli ve teknik işlerde çalışan uzmanlar (neffâtân/ neftçiler); lağım kazma,
duvar çökertme, delik açma, kuyu kazma gibi teknik işleri yapan nakkâblar;
taş, toprak, kereste, su taşıma, alet edevat nakli, hendek doldurma
görevlileri; hayvan tedavi eden baytarlar; at, katır ve diğer hayvanlardan
sorumlu görevliler, seyyar ordu mutfağında ve hamamda görevli olanlar;
istihbarat biriminde, haberleşmede kullanılacak casus, ulak ve kâsıdlar,
tercümanlar; seyyar hastanede vazifeli tabip ve cerrahlar, ordunun
ihtiyaçlarını karşılayacak olan ordu pazarını tesis edenler; münşî, kâtip,
muhasip, ordu kadısı, ilim ve edebiyat ehli, şâir, ozan, kıssahan, müneccim
gibi belli konularda bilgi ve görgüsüne başvurulan uzmanlar; nefir, kös,
nakkâre, davul gibi müzik aletlerinden oluşan askerî bando personeli ile
diğer devlet ricali.
Yavlak Arslan’ın temin ettiği bu ordunun masrafları ile ilgili Selçuklu
tarzında bir Divan-ı Arz ile bu divanın başında bulunan emir-i ârızın sorumlu
87
Yöredeki Kıpçak yerleşimi üzerine Zeynep Korkmaz’ın çalışmalarından yararlanılarak
hazırlanmış bir araştırma için bkz.: Korobeinikov, “The Cumans in Paphlagonia”,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Sayı: 18 (2015), s.29-44.
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
108
olduğu kanaatindeyiz. Bu görevli emir, ordunun gelir gider hesaplarını
Yavlak Arslan adına tutmuş olmalıdır. Ordunun hafif ve ağır silahları ise o
dönemde zeredhâne denilen silahhânede muhafaza olunmakta idi.
Kuşatmalarda bu silahhâne de orduya dâhil edilirdi. Kastamonu’da at
yetiştiriciliği yaygın ve kaliteli atlar bulunduğu için Yavlak Arslan’ın
ordusunda çok sayıda at olmalıdır. Daha önce atıfta bulunduğumuz Memlûk
kaynakları (el-Ömerî, Kalkaşandî vd.) da Kastamonu’nun at yetiştiriciliği
bakımından önemli bir merkez olduğunun altını çizmişlerdir.
88
Fetihnâmeden görüldüğü üzere, Gideros kuşatması sırasında Türkler
ağır muhasara silahları (mağribî, frengi, arrâde türünden olan mancınıklar)
kullanmış, böylece devrin yüksek teknolojisine sahip olduklarını
göstermişlerdir. Burada zikri geçen silahları kısaca tanıtmakta fayda vardır.
Bunlardan biri olan mancınık, kale ve şehir kuşatmalarında surları
yıkmak veya bir yeri savunmak için kullanılan ağır muhasara
silahlarındandır. Mancınığı Selçuklular, Eyyûbiler, Memlûkler ve İlhanlılar
yaygın olarak kullanmışlardır. Mancınık sayesinde, surları yıkmak veya kale
içindekileri yıldırmak amacıyla kale bedenlerine ve surların içerisine taşlar,
demir gülleler ve pamuk, paçavra gibi şeylere emdirilip tutuşturulan neft gibi
yanıcı maddeler, bunlarla dolu kaplar, diğer yakıcı maddeler; yılan, akrep
gibi zehirli veya bulaşıcı hastalık taşıyan hayvanlar, insan ve hayvan leşleri
de atılırdı.
89
Selçuklular, mancınık teknolojisinde İslâm ülkelerinden ve
Haçlılardan yararlanmışlardır. Selçuklularda XIII. yüzyıl boyunca kale
kuşatmaları sırasında mağribî ve frengi türünden mancınıklar, arrâdeler,
merdivenler, neft denilen tutuşturucu maddeler, surlar altına tünel açmayı
sağlayan aletler vb. muhasara vasıtaları kullanılmıştır.
90
XIII. yüzyıl kale kuşatmalarına kısaca göz atılırsa, kalede savunmada
bulunanlar mancınık darbelerinin şiddetini azaltmak için kale surlarına
saman ve pamuk balyaları koyarlardı. Kuşatmacılar ise bunları ateşe vererek
etkisiz hale getirmeye çalışırlardı. Kaledekiler, kuşatmacıların getirdiği savaş
kulelerinin üzerine pislik bırakarak, ateş fırlatarak onları zor durumda
bırakırlardı. Yine kaledekiler, dışarıya aniden bir huruç harekâtıyla ve ok
atışlarıyla destekli olarak kuşatmacıları püskürtmeye uğraşırlardı. O
dönemde kuşatmalarda karşılaşılan bazı problemler şunlardı: açlık, susuzluk,
salgın hastalık, kuşatma makinalarının imalinde ağaç, kereste, çivi vb.
88
el-Ömerî’nin nakli için bkz.: Yücel, Anadolu Beylikleri, s.186,196-197.
89
Uzunçarşılı, Medhal, 1988, s.145; N. Bozkurt, “Mancınık”, TDV. İA, C. 27 (2003), s.564-
567; Bozkurt, “Silah”, TDV. İA, C. 37 (2009), s.186-188; Göksu, Türkiye Selçuklularında
Ordu, s.347-350.
90
İbn Bibi, el-Evâmiru’l-Alâiyye, C. I, s.164-165,421, C. II, s.55,62,212; Aksarayî,
Müsâmeretü’l-Ahbâr, s.239; Uzunçarşılı,
Medhal, 1988, s.108.